GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:49
Tarih:29.01.2015

CHP GRUBU ADINA OSMAN AYDIN (Aydın) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; 683 sıra sayılı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerine grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Madencilik sektörü hakikaten ekonomimiz açısından büyük önem taşıyan bir sektördür. 2013 rakamlarını göz önüne aldığımızda 107 milyar dolar gibi bir ithalat rakamının "madencilik" tanımı altındaki değişik emtialardan meydana geldiği açıkça görülmekte. Bunun 60 milyar dolara yakın kısmının petrol ve Petrol Kanunu'yla yönetildiği düşünülürse, Maden Kanunu'nu ilgilendiren yani bu tasarıyı ilgilendiren ekonomik büyüklüğün ithalat rakamlarında 50 milyar dolar gibi bir rakama karşılık geldiği açıkça görülmektedir.

Yani bu rakamlar 2014 yılında bundan çok farklı değildi. Bu seviyelerde dış ticaret açığı verdiğimiz, ithal ettiğimiz maden ürünleri 50 milyar dolar seviyesinde dış ticaretimizde; ekonomimizin en önemli sorunu olan dış ticaret açığında 50 milyar dolar gibi bir rakamı oluşturmakta. Bundan dolayı, bu öneminden dolayı madencilik sektörü, hakikaten, felsefe olarak, düşünce olarak geri kalmış yöre teşvikleri gibi en büyük teşvik verilen sektörler içinde yer almakta. Sektör olarak, gelişmiş bölgelerde dahi bu faaliyeti sürdürseniz geri kalmış yöre teşviklerinden felsefe olarak yararlanıyorsunuz, yararlanmanız gerekiyor. Çünkü madencilik, hakikaten, bir başka yönüyle de kırsal kesimde istihdam sağlayan en önemli sektördür fakat günümüzde, maalesef, Hükûmetimizin icraatlarında bu anlayışı, bu felsefeyi hiç göremiyoruz.

Örneğin, arkadaşlar, Haziran 2012'de Başbakanlık tarafından bir genelge yayınlandı. Bu genelge aynen şu şekildeydi: Tüm kamu varlıklarının, gayrimenkullerinin kiralanması Başbakanlığın iznine bağlandı iki satırlık bir genelgeyle. Bu iki satırlık genelgenin neticesinde en büyük darbeyi madencilik sektörü yedi maalesef arkadaşlar. Madencilik sektörünün yediği bu darbeyi rakamlarla ifade edecek olursak; 2012 Haziran ayından itibaren madencinin iş yeri açmak için, ocak açmak için yapmış olduğu; orman arazilerinde, hazine arazilerindeki izinlerini alamaması nedeniyle binlerce dosya izin almak için Başbakanlıkta yığıldı arkadaşlar ve bu binlerce dosya izin alamadığından dolayı, bu birikintinin neticesinde izin alamamaktan dolayı, bu genelgenin uygulanması neticesinde 2013 yılında madencilik sektörü, arkadaşlar, eksi 4,8 küçüldü ama 2013 yılında ülke ekonomimiz 4,1 büyümüştü arkadaşlar. Bu genelgenin neticesinde ocak açılamaması, üretim yapılamaması neticesinde madencilik sektörü eksi 4,8 küçülmüştür arkadaşlar. Bu ne demek, eksi 4,8 ne demek? Arkadaşlar, 2002 felaketi, 2002'de yaşadığımız ekonomik krizin büyüklüğü eksi yüzde 5,1 idi. Yani bu genelge neticesinde, ocak açamamaktan, üretim yapamamaktan dolayı madencilik sektörünün uğradığı büyük felaketi açık ve net bir şekilde ortaya koymakta.

Netice ne oldu? 2014'ün başında Başbakanımız bir talimat verdi, bu dosyaların tamamı ilgili kurumlara, ilgili dairelere iletildi ve kanunlar çerçevesinde bu izinler verildikten sonra, 2014 yılında ilk üç çeyrekte yüzde 8 civarında büyüme gerçekleşti madencilik sektöründe. 2014 yılındaki büyüme rakamı daha henüz açıklanmadı ama 3'ün altında olacağı görülüyor arkadaşlar. Bunu göz önüne aldığımız takdirde, genelgenin sektöre vermiş olduğu, madencilik sektörüne vermiş olduğu zarar apaçık, aleni olarak ortada görülmektedir. Bu genelgenin süratle uygulamadan kaldırılması lazım arkadaşlar, madencinin en büyük sorunlarından bir tanesi bu genelgedir ve bu genelgenin süratle devreden kaldırılması lazım.

İkinci bir konu, yeni gündeme geldi, Orman Yasası çerçevesi içinde kiralama bedelleriyle ilgili yeni yapılan yönetmelik çerçevesinde akla hayale gelmeyen bir bedel artışıyla karşılaştı madencilik sektörü. Arkadaşlar, madencilik sektörü kamu arazilerinden iki amaçla yararlanmakta. Bir tanesi, ocak üretimi, madeni üretmek için kiraladığı alanlar; bir tanesi de tesisler için kiraladığı alanlar, tesis kurmak için kiraladığı alanlar. Çünkü tesisler, hakikaten, şehrin bir kenarında tozuyla dumanıyla şehre rahatsızlık yarattığı için bunların özellikle orman arazilerine, dağlara çıkmakta olduğunu görüyoruz. Fakat ne hikmetse bu son yönetmelik değişikliğiyle yüzde 600'lere varan fiyat artışları gerçekleştirildi. Bu fiyat artışlarıyla, madencilik faaliyetinin bu fiyatlarla yapılması, kiralanması, bu kira bedellerinin ödenmesi mümkün değildir arkadaşlar.

Örnek vereceğim: 100 dönümlük bir orman arazisinde ağaçlandırma bedeli bir defaya mahsus alınıyor, eskiden 100 bin liraydı, şu anda 111 bin lira. Buna karşı herhangi bir itirazı yok madencilik sektörünün. Fakat yıllık ödenen kira bedeli var arkadaşlar, 100 dönüm arazi için 47 bin TL. Bunu genelgeden önce 47 bin TL ödeyen madenci, şu anda bu yeni genelgeyle 217 bin lira kira bedeli ödüyor arkadaşlar. İkinci bir hesaplamayı, fabrika yeri için, tesis yeri için kiralanan 100 dönümlük yer için yaptığımızda "arazi tahsis bedeli" dediğimiz her yıl alınan bedel 94 bin TL 622 bin TL'ye çıkarılmış arkadaşlar. Bu bedel, Gediz Ovası'nda, Menderes Ovası'nda dönüm başına mülkiyet değerinin karşılığıdır arkadaşlar. Bu bedellerin ödenmesi mümkün değildir, bu bedellerin tahsil edilmesi de mümkün değildir, bu bedellerle madencilik faaliyetinin sürdürülmesi de mümkün değildir.

Torba kanunda yarattığımız iki tane farklılığı yer altı kömür işletmelerimiz karşılayamadı. Bu yarattığımız iki farklılık şuydu: Yevmiyeleri 2 katına çıkardık, asgari ücretin 2 katına çıkardık yer altında çalışan işçilerimiz için ve mesai süresini sekiz saatten altı saate indirdik. Buna karşı değiliz arkadaşlar, buna karşı değiliz ama bunun işletmelere getirdiği yük neticesinde işletmelerimiz kapandı, yer altı kömür işletmelerimiz kapandı. Bunun telafi edilmesi lazım, süratle çözüm üretilmesi lazım. Çözüm üretilmesi için yüzde 18'lik KDV'yi yer altından çıkartılan kömürlerden devletin almaması lazım. SGK primlerini ve vergilerini devletin ödemesi lazım. Bu farkın getirdiği kıdem tazminatını devletin üstlenmesi gerekiyor ki bu kömür işletmelerinin kapanması neticesinde sokakta kalan binlerce işsiz vatandaşımız tekrar işine geri dönebilsin ve binlerce ton kömür üretimimiz tekrar gerçekleştirilebilsin. Sektörün ayakta kalması için hakikaten geri kalmış yöre teşviklerinden yararlandırılması gerekiyor. Geri kalmış yöre teşviklerinden yararlanacak felsefenin sektörü yöneten kesimde hâkim olması gerekiyor. Bu kanunda gösterilen 50 bin lira, 30 bin lira, her maddede koyduğumuz ağır para cezaları sektörün omzuna büyük yükler getirecektir. Onun için bu cezaların makul seviyeye indirilmesi sektörün ayakta kalması için, sektörün hareketli olması için zorunludur, muhakkak bunun makul seviyeye indirilmesi gereklidir.

Bu temennilerle kanunun hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)