GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:49
Tarih:29.01.2015

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maden Kanunu'yla ilgili şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maden Kanunu'yla ilgili konuşurken, konuştuğumuz rakam olarak da bir şey söyleyeyim, yaklaşık Türkiye'nin ticari hacmi içerisinde 117 milyar dolar dış cari açığını ilgilendiren bir konuyu konuşuyoruz. Bunun 50 milyar civarı petrol ve türevleriyle ilgili, 60 küsur milyar lirası da diğer madenlerle ilgili ithalat. Böyle bir piyasanın yasal düzenlemesini konuşurken bir bakış açımızı sizlerle paylaşmak istiyorum. Sekiz senedir bu Komisyonda çalışıyorum ve bu Komisyonda çalışırken Cumhuriyet Halk Partisi olarak söylediğimiz bir söz var: Madencilik Türkiye için önemli bir konudur. Enerji Türkiye'nin ve dünyanın bundan sonraki geleceğinde çok önemli bir konudur. Bu konuda devlet hem Anayasa'nın kendisine yüklemiş olduğu görevleri yani kamunun malı olan madenlerimizin tasarrufunu ve denetimini yapma noktasında yetkisini kullanmalıdır hem de madenciliğin gelişmesi konusunda hem devlet yatırımcı olmalıdır hem yatırımcıların önünü açan bir politika içerisinde olmalıdır. Bu yatırımcıların önünü açarken verdiği, ruhsatlandırdığı madenlerle ilgili olarak devletin temel bakış açısı denetleyen, madenlerin uç ürün olarak katma değeri yüksek ürün hâline gelmesini teşvik eden, bu üretim aşamalarında devletin bunca yıllık birikimini hem devlet kurumlarıyla hem özel sektörle paylaşan, o paylaşım içerisinde onların vizyonunu ve üretim teknolojisini yüksek düzeye çıkaran bir anlayışı koymalıdır. Bu anlamıyla devlet madencilik ve enerji sektöründen çekilmek değil, düzenleyici ve yatırımcı olarak bu sektörün içerisinde bulunmak zorundadır. Bu kadar rakamı da saydıktan sonra vazgeçemezsiniz.

Bakın arkadaşlar, bunları söylemiş olmamıza rağmen ve "Enerjide çeşitlenmeyi yapın yani yenilenebilir ve yerli kaynaklara yüzde 33'ü yapın, bu anlamıyla teşvikleri verin, devletin bu alandaki teşviklerini boşa gitmiş yatırım olarak görmeyin." uyarılarını yapmamıza rağmen, devletin ve Bakanlığın sekiz yıldır gördüğüm politikası şudur: Ben mümkünse bu işten elimi ayağımı çekeyim, özel sektöre vereyim, verirken de kendime yakın bir yapıyı oluşturayım. Bu, Başbakanlık Genelgesi'nde kendini göstermiştir, redevans olaylarında göstermiştir, başka işlerde de göstermiştir ve en büyük tehlike de şu olmuştur: Enerji konusunda dışa bağımlılığımız, gerçekten, bir ülkeye, alabildiğine yüksek noktaya gitmiştir. İşte, Rusya'da bir kriz var, bu kriz sonucunda doğal gazla ilgili ne pazarlık yapabiliyoruz ne de fiyatları düşürebiliyoruz dünya petrolünde düşüş olmasına rağmen ama bağımlılığımız yüksek. Yetmedi, şimdi bir tane kanun geliyor, Nükleer Kanunu'yla nükleeri de Ruslara verdik. Nükleerde onlara bağlıyız, enerjimizde doğal gaz çevrim santralleriyle onlara bağlıyız, petrolde onlara bağlıyız. Çok önemli bir şekilde dışa bağımlılık ve bu dışa bağımlılıkta tek ülkede yoğunlaşan bir enerji politikası. Doğru mu? Kesinlikle yanlış. Bu anlamıyla biz, devlet olarak bir ulusal enerji politikası ve bu ulusal enerji politikası içerisinde devletin etkin görevini yapmak zorundaydık. Bunları hep anlattık, yapılmadı. Şimdi, sanki bunlar yokmuş gibi yeni bir kanun taslağı, hem nükleerle ilgili hem de enerji piyasasıyla ilgili, geldi. Ne iş yapıyorlar orada da? Özelleştirilen dağıtım şirketlerinin daha iyi kâr edebilmesi için çıkan sorunlarda önlerini temizleyecek yasal düzenlemeler yapıyorlar. Mahkeme kararıyla alınmaması gereken kayıp kaçak bedelinin yasal düzenlemeyle alınmasının önünü açıyorlar. Bütün bunlar yanlıştır.

Sayın Bakan, ulusal bir enerji politikasına geçmeniz zorunludur ve görevimizdir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)