| Konu: | Cemevlerine yapılan ayrımcılık ile elektrik faturalarını ödemeyen cemevlerine haciz uygulanmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 52 |
| Tarih: | 05.02.2015 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri olan cemevlerine yapılan ayrımcılıklar konusunda söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Uluslararası birçok bağlayıcı sözleşme, insan hakları hukuku kapsamında herkesin düşünce, din veya inanç özgürlüğü hakkını güvence altına alır. Türkiye de bu belgelerin altına imza koyan devletlerden birisidir.
Düşünce, din veya inanç özgürlüğü hakkının tüm yurttaşlar için etkili bir biçimde korunması için uygun bir ortamın oluşturulması ve bu ortamın korunması bir hukuk devletinin en asli görevlerinden birisidir. Bu bağlamda, bir devletin farklı inançlara mensup yurttaşlarına karşı sergilediği yaklaşımlar, hukukun üstünlüğü ilkesinin ne kadar işletildiğinin de önemli bir göstergesidir.
Değerli milletvekilleri, evrensel hukuk belgelerince güvence altına alınan en önemli haklardan birisi, ibadet etme özgürlüğü ve ibadet yeri kurma ve yaşatma hakkıdır. Buna rağmen Alevi yurttaşlarımızın inanç hürriyeti kapsamında en çok mağdur edildikleri konulardan birisi de ibadet yeri kurma ve yaşatma hakkının engellenmesidir.
Türkiye'de Alevi yurttaşlarımızın cemevlerinin ibadet yeri statüsü kazanmasına yönelik yaptıkları başvurular devlet makamlarınca sürekli reddedilmiştir. Söz konusu başvurulara olumsuz yanıtlar verilmesinin gerekçesi ise hukuki değil siyasidir.
Değerli milletvekilleri, şunu açık ve seçik olarak kavramalı ve tekrar tekrar belirtmeliyiz ki: İbadet yeri statüsünün belirlenmesine ilişkin kararları siyasetçiler veremezler. Devleti yöneten hükûmetlere ve siyasetçilere düşen asli görev, yurttaşların inanç özgürlüklerini korumak ve bunu yasalarla güvence altına almaktır.
İbadet yeri statüsünün tanınmasına ilişkin kararlarda devlet, herhangi bir dinî görüşü esas almamak da dâhil olmak üzere, tarafsızlık yükümlülüğüne riayet etmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğimiz gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, cemevlerinin cami, kilise ve sinagoglarda olduğu gibi elektrik faturasından muaf tutulma talebinin Türkiye mahkemeleri tarafından olumsuz karşılanması üzerine yapılan başvuruyu Aralık 2014'te karara bağladı. AİHM, cemevlerinin de ibadethane olduğuna, bu nedenle ayrımcılık yapılamayacağına karar verdi. AİHM kararı, Türkiye'de Alevilere din temelinde ayrımcılık yapıldığının bir kez ifşa edilmiş olması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu kararla bir kez daha tescillenmiştir ki Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ayrımcılığı yasaklayan 14'üncü maddesini ve ayrıca, düşünce, inanç ve din özgürlüğünü garanti altına alan 9'uncu maddesini ihlal etmiştir.
Değerli milletvekilleri; takip ettiğimiz üzere, AİHM'in bu kararından sonra Alevi vakıf ve dernekleri, cemevlerine çıkarılan elektrik faturalarını ödememe yönünde karar almış bulunmaktadırlar. Buna karşın, elektrik dağıtım şirketlerinin elektrik faturasını ödemeyen cemevlerine yönelik elektrik kesme ve akabinde icra işlemlerine kalkışma biçiminde girişimlerde bulunduklarına yönelik basına haberler yansımış bulunmaktadır. AİHM'in söz konusu kararlarına ilişkin Hükûmetçe hiçbir düzenleme yapılmadığı gibi, Hükûmet yetkilileri "AİHM'in kararı bizi bağlamaz." biçiminde sorumsuz ve hukuk dışı açıklamalar yapmış bulunmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, AİHM kararı doğrultusunda Demokratik Bölgeler Partisine bağlı belediyeler başta olmak üzere, diğer bazı belediyeler, yerel yönetimler bazında cemevlerini ibadethane olarak kabul eden Meclis kararları almışlardır. Bu karar doğrultusunda belediyelerce ibadethanelere sunulan hizmetlerden cemevleri de faydalanabilmektedir. Buradan bu duyarlılığı gösteren ve ayrımcılıkla mücadele eden tüm belediyelerin ilgili kararlarını kutluyorum. Hükûmetin de cemevlerine uygulanan antidemokratik politikalardan vazgeçerek, AİHM'in kararını da dikkate alarak acil adımlar atması gerekmektedir. Cemevlerine de diğer ibadethanelere sağlanan imkânların bir an önce sağlanması hukuki ve ahlaki bir zorunluluktur. Laik bir devletin ve devleti temsil eden Hükûmetin bir ibadethaneye ayrımcılık politikaları uygulaması, bu yolla Alevi yurttaşlarımızı rencide etmeye devam etmesi kabul edilemez.
Bu kapsamda, Alevi yurttaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi için Hükûmet, öncelikle, AİHM'in, inanç özgürlüğü hakkının ihlali kapsamında Türkiye'yi kusurlu bulduğu konularda ciddi adımlar atmalı ve gerekli yasal düzenleme ve idari uygulamaları acilen hayata geçirmelidir.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)