| Konu: | AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan (11/44) esas numaralı Gensoru Önergesi'nin 12 Şubat 2015 Perşembe günkü gündemin "Özel Gündemde Yer alacak İşler" kısmına alınmasına ve Anayasa'nın 99'uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin bu birleşimde yapılmasına; 685 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 53 |
| Tarih: | 10.02.2015 |
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisinin getirdiği bu teklifler şimdi her şeyden önce sürekli olarak ertelenen bir yasayla bağlantılı olarak gündeme geliyor. Biz, tabii ki askerî hâkimlerle ilgili yasanın getirilmesine şikâyet etmiyoruz, bir iki düzenleme yapılmak kaydıyla, bununla ilgili genelde olumlu bir tavır içerisinde olduğumuzu özellikle belirtmek istiyorum. Uluslararası sözleşmeler için ise bu, tabii olarak olması gereken, onayladığımız, şerh koymadığımız maddeler olmak kaydıyla, yine tasvip ettiğimiz bir husus.
Ancak, kaç kere söylememize rağmen Adalet ve Kalkınma Partisi her seferinde çalışma saatleri üzerinde oynamakta olduğu için bunu kabul edemiyoruz. Yani, normalde saat 20.00'ye kadar, 21.00'e kadar bir çalışma düzeni öngörülmüş olmasına rağmen daha önce, ısrarla 24.00'ü ön plana çıkarıyorlar. Şimdi bugün saat sekizden sonra çalışmayacaksak ne olacak? Ben çalışılmasını isteyeceğim bundan sonra eğer saat sekizde kapatmaya kalkışırsanız.
Şimdi, diğer taraftan, az önce söylediğim gibi, bu "polis yetki ve salahiyetleri" adı altında güvenlik yasası aslında, genel anlamı itibarıyla... Bugün Başbakanın sözüne inanacak olursak... "Eğer bunlar Avrupa'daki diğer demokratik ülkelerdeki yasalara uyum göstermiyorsa bunu tekrar gözden geçirmeye hazırız." dedi.
Onun için ben şöyle bir teklifte bulunacağım: Bakın, bunun 5'inci maddesi kişi özgürlüğünü ortadan kaldırmakta, 6'ncı maddesi adil yargılanmayı ortadan kaldırmakta, 10'uncu maddesi ifade özgürlüğünü ortadan kaldırmakta, 11'inci maddesi toplantı ve gösteri yürüyüşünün özgürlüğünü ortadan kaldırmakta, ayrıca Anayasa'ya aykırı pek çok husus ifade edilmekte. Yani siz son sınıfa kadar gelmişsiniz Polis Akademisinde veya Adalet Akademisinde. Diyorsunuz ki: "Sizin okullarınızı kapattık, işte şu okullara gideceksiniz." "Efendim, ben o okullara gitmek istemiyorum ki. O okulda okumak istedim, oraya kadar getirdim." Siz kafanızı paralel yapılanmayla bozduğunuz için, "Buradakileri düzene sokacağız." diye bütün insanların hak ve hukukunu ayaklar altına alıyorsunuz. Buna ne söyleyeceksiniz? Hani, böyle insan hakları olabilir mi? Avrupa'da buna uygun başka bir düzenleme var mı? Yok.
Yani, diğer taraftan, Avrupa'da hiçbir zaman olmayan... Efendim, polisin gözaltına alma süresi on iki saat, bunun hukuki dayanak üzerine oturtulmasıyla kırk sekiz saat gözaltına alınacak, hukuk dışı. Hukuk devletiyseniz o zaman hukuka başvurarak bu gözaltı sürelerini alabilirsiniz. Ama siz "Ben yaptım, oldu." veya "Polis bunu yapar, bunun salahiyetini artıralım." Yani, polis devleti olmaya burada kendinizi hazırlamışsınız, polis devleti olacaksınız yani toplum üzerinde bir baskı unsuru oluşturacaksınız. Zaten insanların konuşmaya bile korkar hâle geldikleri bir ortamda, tamamen içine kapanmış, pasif hâle gelen bir toplumla karşı karşıya kalacağız.
Yine buna benzer olmak üzere, dediğim gibi, kafanızı paralel yapılanmayla bozmuşsunuz. Peki, on bir senedir paralel yapılanmayla beraberdiniz. Hadi bunun diyelim ki... Sizi devirmeye çalıştığını söylüyorsunuz. Aslında bir şey söyleyeyim mi size: Şu paralel yapılanma dediğiniz kişiler çıkıp da sizinle hangi türden bir anlaşma yaptıklarını açıklasalar ne kadar güzel olur. Herkes görür ne için anlaştınız, hangi konularda anlaştınız, nasıl iş birliği yaptınız. Çünkü kendi ağzınızla söylüyorsunuz, diyorsunuz ki: "Ne istediniz de vermedik?" Mademki istedikleri her şeyi verdiniz, siz bilerek verdiniz. Dediniz ki, yine diyorsunuz ki: "Okulları siz mi açtınız? Biz açtık." E, şimdi de diyorsunuz ki: "Açtığınız o okulları biz kapatacağız." Şimdi, hangi sebeple diyorsunuz? Yani, 17 Aralıkta aklınıza bunlar gelmiyordu, 17 Aralık sonrasında bunlar aklınıza geliyor, 25 Aralık sonrasında aklınıza geliyor çünkü yolsuzlukla suçlandınız. Birtakım "tape"ler ortaya çıktı, "Bunlar montajdır." dediniz ama hiçbir zaman telefon konuşmalarını inkâr edemediniz. Hatta, şimdiki Cumhurbaşkanı Başbakanken aynen şunu söyledi: "Benim kriptolu telefonlarımı bile dinlemişler." Demek ki kriptolu telefonlar dinlendiyse oradaki konuşmalar da doğrudur.
Öte yandan, yine dünyanın hangi ülkesinde vardır ki siz Jandarmayı -millî bir kuvvettir Jandarma, öteki normal ordumuz NATO gücüdür ama Jandarma millî kuvvettir- askeriyeyi, siyasete sokuyorsunuz? Dolayısıyla, bu kabul edilmez bir durumdur ve bunun sonuçları size, ülkeye çok acıya mal olacaktır.
Değerli arkadaşlar, bakın, bu gibi konuları tekrar görüşmek için bu söz konusu yasayı Komisyona geri havale edin, Komisyonda konular tekrar görüşülsün. Birinci, ikinci, üçüncü bölümlerin hiçbir tanesi ne Anayasa'ya uymaktadır ne de demokrasiye uymaktadır. Dördüncü bölümü getiriyorsanız getirin, tekrar görüşelim. Efendim, şimdi şöyle söyleyeyim: "Molotofkokteyli atanlar silah hükmünde..." Zaten dört yıldan başlayan hapis cezası var. Allah aşkına, "Yüzü poşulu, kapalı" diyorsunuz, bugüne kadar siz yüzü poşulu, kapalı veya buna benzer durumda olanlara hangi tedbiri aldınız? Terörden söz ediyorsunuz, "Terör yasasına destek vermiyorsunuz." diyorsunuz bize. Şimdi, elinde Kalaşnikof silahlarla yürüyen insanlara sesinizi çıkarmayan siz, bu kanunları kim için çıkarıyorsunuz? Zaten şu anki kanunlar bunları alaşağı edecek konumda. Ama, bunu yapıp yapmamanız önemli. Siz, burada bütün meseleyi sisteme bağlamışsınız. İşte, polis akademilerini veya buna benzer diğer birtakım kurumları "Paralelden temizleyeceğiz." diye insan haklarını çiğneyen, polis devleti ortaya çıkarmaya çalışan bir nitelik kazandırıyorsunuz.
Jandarmayı, özellikle sözde İçişleri Bakanlığının atamaları... Çünkü şu an bile Jandarma vilayetlerde valinin kontrolündedir. Vali istediği takdirde Jandarmayı kullanabilir ve şehir dışında zaten Jandarma görev yapmaktadır ama herhâlde Adana'daki MİT olayından sonra siz Jandarmayı cezalandırmak istiyorsunuz.
Sahil Güvenlikle ne alakanız var? Sahil Güvenliğin bütün atamalarını siz yapmaya kalkışıyorsunuz. Bunu hangi demokrasiye sığdırıyorsunuz? Yani her şeyi laçka ettiniz, ayaklar altına aldınız, şimdi bir Jandarma kalmıştı onu da aynı şekilde siyasallaştıracaksınız, siyasi hâle sokup ondan sonra diyeceksiniz ki: "Ülkenin ele alınır herhangi bir gücü kalmamıştır."
Bırakın arkadaşlar, eğri oturalım doğru konuşalım, yapmak istediğiniz nedir? Buraya çıkın, öyle iki lafla şunları şöyle yaptık böyle yaptık değil, adam gibi ne yapmak istediğinizi açıklayın. Siz hem terör örgütüyle masaya oturacaksınız, mutabakatlar imzalayacaksınız, haraç alanlara ses çıkarmayacaksınız, karne dağıtanlara ses çıkarmayacaksınız, mahkeme kurup insanları kendi mahkemesinde, özel mahkemesinde yargılayanlara ses çıkarmayacaksınız, sonra da bana diyeceksiniz ki "Güvenlik yasası çıkarıyoruz." Şimdiye kadar elinizi kolunuzu bağlayan mı vardı? Şimdiki yasalarla hangi tedbiri aldınız da şimdi bunları almaya kalkışıyorsunuz, bunu çıkarmaya çalışıyorsunuz? Dolayısıyla, yaptığınız hiçbir zaman sisteme uymamaktadır.
Diğer taraftan, verdiğiniz bir kararı sürekli olarak değiştirerek bugün söylediğinizle yarın söylediğiniz birbirini tutmayan bir nitelik kazanmıştır. Lütfen bir şeye "Evet." dediğinizde, "Bugün şunu yapacağız." dediğinizde onu yapın, başka yönlere çekmeyin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)