GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti Arasında Çevre Teknolojileri Alanında Ticaret, Yatırım ve İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:53
Tarih:10.02.2015

CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İsveç Krallığı Hükûmeti Arasında Çevre Teknolojileri Alanında Ticaret, Yatırım ve İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Siyasi kariyerlerini ve kazanımlarını sağlam iradenin gölgesine borçlu olmayan milletvekillerini saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, bu mutabakat zaptında İsveç Krallığı Hükûmetiyle bir ortak komite kuruyorsunuz ve bazı alanlarda iş birliği yapıyorsunuz çevre konusunda, ticaret konusunda ve yatırımlar konusunda.

Şimdi, 3'üncü maddede "Öncelikli olarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, devleti olarak enerji verimliği ve yenilenebilir enerji dâhil olmak üzere, enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi üzerine iş birliği yapacağım." diyorsunuz. Bir yandan enerji verimliliğini söylüyorsunuz, bir yandan "Yenilenebilir enerjileri geliştireceğim." diyorsunuz; öbür taraftan, geliyorsunuz Mersin'in göbeğine, bir nükleer santral ve birçok termik santral kuruyorsunuz. Yani ya ne söylediğinizin farkında değilsiniz ya söylediklerinizle yaptıklarınız birbiriyle örtüşmüyor ya da hakikaten ne yaptığınızı bilmiyorsunuz. Bir yandan, "Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanacağım." diyorsunuz; bir yandan, getiriyorsunuz Mersin'e, Akkuyu'ya nükleer santral yapıyorsunuz ve gidiyorsunuz, İsveç Krallığıyla da çevre konusunda bir mutabakat yapıyorsunuz. İnsanın yüzü kızarır.

Ortak bir komite kurdunuz. Ortak komiteden, İsveç'ten gelen arkadaşlarımız Türkiye'de bir inceleme yaptılar diyelim ki, onun için gelecekler. Sizler de İsveç'e gideceksiniz, "Acaba bunlar çevre konusunda ne yapmışlar?" diye bir bakacaksınız. Komite geldi, bir de ne görsün, Akkuyu'da nükleer santral var. "Ya, arkadaşlar, siz bize 'Yenilenebilir enerjiyle ilgili bir iş birliği yapalım.' dediniz, getirmişsiniz, nükleer santral yapmışsınız." diyecek. Peki, halkla konuşacak, diyecek ki: "Acaba halk istiyor mu bunu?" "Hayır kardeşim, biz burada nükleer santral istemiyoruz. Çocuklarımızın kanser olmasını, sakat doğmasını istemiyoruz." diyecek halk İsveçlilere ve biz İsveçliler karşısında Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak mahcup olacağız. Ama siz merak etmeyin, bu yolda devam edin. Cumhuriyet Halk Partisi ve parti ayrımı yapmaksızın aydın olan bütün vatandaşlarımız, parti ayrımı yapmaksızın yüreğinde yurt sevgisi olan vatandaşlarımız otuz sekiz yıldır Mersin'e bir nükleer santrali nasıl yaptırmadıysa bundan sonra da yaptırmayacaktır. Bunun için de son sürat, bütün güçleriyle çalışmaya devam edeceklerdir.

Size Mersin halkının bir duyurusunu söylemek istiyorum. Buradan bizi dinleyen, bizi izleyen bütün vatandaşlarıma duyurmak istiyorum ki: 15 Şubat 2015'te, çok yakın bir zamanda, saat 13.00'te bütün Türkiye'den duyarlı vatandaşlarımızı, aklı, yüreği yurt sevgisiyle dolu olan bütün vatandaşlarımızı Mersin'e nükleer santrale karşı durmaya davet ediyoruz. Sadece nükleer santral değil ki konumuz. Siz diyorsunuz ki "Yenilenebilir enerjiyle ilgili iş birliği yapacağım." öbür taraftan getiriyorsunuz, termik santralleri Mersin'in yüreğine saplıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bakın, Akdeniz ilçemiz Mersin'in merkez ilçesidir, deniz kenarındaki en temiz ilçelerinden bir tanesidir. Ben oraya çalışma yapmaya gidip akşam eve geldiğimde, kızım bana sarıldığında ne diyor biliyor musunuz? "Babacığım, kestane kokuyorsun." diyor. "Ne demek istiyorsun kızım?" dediğimde -ben kokuyu alamıyorum çünkü burnum artık o pislikle dolmuş- anlıyorum ki Akdeniz ilçesinde ben çalışmaya gittiğimden, hava kirliğinden dolayı bütün her tarafım duman kokuyor, küçücük kızım bunu kestane olarak yorumluyor, zavallı, gariban. Ama, orada yaşayan, Akdeniz ilçesinde yaşayan küçük çocuklar bunu ciğerlerine çekiyorlar. Sağlıkçı olan milletvekilleri ve bizi izleyenler çok iyi biliyorlar ki Akdeniz ilçesinde bu dumanı soluyan bütün çocuklar astım hastası olacaktır ve ileride kanser hastası olacaktır. Şimdi, siz, Akdeniz'in havasını bir yandan kirletirken bir yandan gelip buralara termik santral yaparsanız bu çocukların kanser olmasını hızlandırırsınız ve hiçbir şekilde de bu insanların hayır dualarını alamazsınız.

Bakın, sadece anlaşmaya bağlı olarak konuşuyorum. 3'üncü maddede diyorsunuz ki: "Ey İsveç Krallığı, gel, seninle elektrik piyasasının geliştirilmesi konusunda da bir iş birliği yapalım." E, vallahi de, billahi de bu iş birliğine çok ihtiyacınız var. Bugün Mersin'de elektrik kesintisi olmayan bir tek ilçemiz yoktur, elektriği kesilmeyen, elektrikli ev aletleri bozulmayan bir tek mahallemiz yoktur, bütün Mersin bu ızdırabı yaşamaktadır sayenizde. Elektriğin dağıtımını siz özelleştirdikten sonra hiçbir yatırım yapılmamış, küçücük arızalar bile personel yetersizliği nedeniyle giderilememektedir. Ama personeli öyle bir istihdam ettiniz ki kayıp ve kaçak miktarlarını faturalara yansıtmak üzere son derece mahir elemanları uygun yerlere yerleştirdiniz. Yani elektrikteki bütün kayıp kaçakları namuslu, şerefli, kullandığı elektriği hakkıyla ödeyen vatandaşların faturalarına yansıtacak olan personelleri buldunuz ama elektrik kesildiği zaman bu elektrikleri düzeltecek olan personelleri bir türlü bulamadınız.

Devam ediyorum, bir başka maddede, iş birliği maddenizde diyorsunuz ki: "Gel, ey İsveç Krallığı, çevrenin korunması ve atık yönetimi konusunda bir anlaşma yapalım, iş birliği yapalım." Eh, buna da çok ihtiyacınız var. Bu kadar kirlilik içerisinde, Mersin'in Kazanlı'sına hiç utanmadan, hiç sıkılmadan sülfürik asit fabrikası yaptınız. Orası bir tarım bölgesidir. Orada çiftçiler, bütün Türkiye'yi besleyecek kadar biberi, domatesi, salatalığı, yeşilliği üretirler. Sizin oraya yapacağınız sülfürik asit fabrikasıyla sülfürik asit yağmurları nedeniyle hem çocuklar ciğerlerinden rahatsızlanacaklar hem de orada sizin sayenizde bir tek ürün yetişmeyeceği gibi çiftçiler de aç kalacaklardır.

Çiftçiler zaten sizin sayenizde aç. Mersin'de narenciye hâlâ dalındadır. Don olaylarında, doğal afet olaylarında hiçbir gün çiftçinin yanında olmadınız. TARSİM'e kayıtlı olan çiftçilerin yanında olur gibi oldunuz, onların da işlerini yokuşa sürdünüz. "Yok efendim, don olayı olmuş ama bu, çiçeklenme evresinde olmuş, -muş, -muş." Ya, ben ne anlarım? Ben çiftçiyim, ben TARSİM'e kaydımı yaptırmışım, sigortamı ödüyorum. Ben don olayının nerede olacağını nereden bileceğim? "Bir doğal afet durumunda beni koru." diye sana para ödüyorum ya. Sen de kalkmışsın benim tapulu arazimde don olayı oluyor, doğal afet oluyor, sel oluyor, benim yanımda durmuyorsun. Mersin çiftçisi, gerçekten sizin yüzünüzden artık tarım yapmaktan vazgeçmiştir, ekim yapmaktan vazgeçmiştir.

Bir başka maddede diyorsunuz ki: "Gel ey İsveç Krallığı, sürdürülebilir kentsel dönüşüm konusunda da iş birliği yapalım." Yani, vallahi güzel. Eğer İsveç'ten bunları öğrenecekseniz vallahi de billahi de bu anlaşmaya hepimiz imza atalım. Gene imza atacağız, iş birliği yapın ama eğer İsveçlileri bozacaksınız, Allah aşkına bu anlaşmayı yapmayın. Eğer burada yaptıklarınızı, kentsel dönüşüm adı altında TOKİ eliyle yaptığınız rantları İsveç'e de bulaştıracaksanız, bırakın Allah aşkına, hiç olmazsa onlar kirlenmesinler.

Siz kentsel dönüşüm yapacağım diye TOKİ'ye işler yaptırırken Mersin'de "Arena" adında bir stadyum yaptınız ve servet harcadınız oraya ama şu anda orada futbol maçı oynanamıyor çünkü saha elverişsiz. Spor tesisleri yaptınız kentsel dönüşüm adı altında, TOKİ'ye yaptırdınız. Allah aşkına, yağmur yağarken bir Mersin'e gelin, gelirken de kovalarınızı getirin çünkü bütün tesislerin damları akıyor. Hepsi resimlendi, hepsi basına yansıdı.

Bakın, bir başka maddede diyorsunuz ki: "Yatırım ve iş birliği alanında anlaşmalar yapalım." İnşallah, anlarsınız; Mersin, Tarsus, Kazanlı turizm yatırımını belki hatırlarsınız, Bölgesel Havaalanı'nı belki hatırlarsınız, belki organize sanayi bölgesini, belki de otobana bağlamayı hatırlarsınız.

Ne olur bu iş birliğini yapın ama İsveçlileri dinleyin. Siz onlara bir şey öğretmeye kalkmayın.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)