GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsveç Krallığı Hükümeti Arasında Çevre Teknolojileri Alanında Ticaret, Yatırım ve İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:53
Tarih:10.02.2015

HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Halkların Demokratik Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten bunlar teknik sözleşmeler yani bu gecikmeden... 2013'te imzalanmış, gelmiş, bugün kaç? 2015. 2013'te Stockholm'de imzalanmış, enerjiyle ilgili. Dışarıda kar yağıyor, aslında bütün Türkiye'de kar yağıyor. Soğuk ve elektrik, enerji, kömür ve kömür ocaklarında ölüm ve kömür ocaklarındaki işçilerin yaşadığı acılar ve onların kölelik koşullarında dayatılan çalışma şartları, 301 maden işçimizin hayatını yitirmesi, arkasından 3 bine yakın, madende, kömür ocağında çalışan işçinin işten çıkarılması... Yüce Meclisin 24'üncü Döneminin bir iki ayı kalmış saygıdeğer milletvekilleri, şu Dikmen kapısında Soma'dan gelen işçileri, bu karda, kışta, kıyamette gelen işçileri gören oldu mu sizden? İhbar ve kıdem tazminatları için gelmişlerdi. Hakikaten, bu karda, kışta Soma'dan ta buraya kadar gelen... Bu kürsüde birkaç defa bunu anlattım, bu işçilerimizin kıdem ve ihbar tazminatları -ölen 301 işçimizin de, işten atılan 3 bin işçinin de- ödenmedi.

Maden Kanunu'nu çıkardınız burada, onları bu hâle sokan, TKİ'nin redevans karşılığı ihale verdiği şirketlerin, onların yararına yasa yaptınız burada. İşçinin hakkını teslim etmek yerine işverenlerin, 301 kişinin ölümünden sorumlu olanların... Cezaen sorumlu olanlar, siyaseten sorumlu olanlar, hukuken sorumlu olanlar, ahlaken sorumlu olanlar bu sorumluluğun hesabını vermedikleri gibi, kullandılar. Kapıya 3.301 işçiyi temsilen gelen işçilerimizin grupları ziyaretleri de oldu. Bu Meclis bu feryadı duymuyorsa bu Meclis ne işe yarar Allah aşkına ya! Hani halkın, milletin vekilleriydiniz? Milletin vekilleri gidip İsveç Krallığı'yla enerji verimliliğiyle ilgili sözleşme imzalıyor. Allah aşkına -birçoğunuz İsveç'e gitmiştir- o krallığa bu cumhuriyette yaşayan kanunları getirin. Darbe Anayasası kurban olsun o krallığın anayasasına. Hâlâ darbe Anayasası'yla otuz beş senedir idare ediliyoruz. Orada vatandaşlık hakkı nedir, temel hak ve özgürlük nedir; farklılıklar, inançlar, kimlikler, insanlar ve çevre nasıl korunur, gidin İsveç'te görün çevrenin ne olduğunu. Orası krallık, burası da cumhuriyet. Burada demokrasi var sözde, burada diktatörlük fiilen uygulanıyor. Diktatörlük yasaları Meclise getirilecek "güvenlik paketi" adı altında. Ya, başkanlık isteyeceğinize krallık isteyin de İsveç Krallığı gibi isteyin arkadaşlar, İsveç'teki gibi insanlar hiç olmazsa mutlu olur, temiz bir çevrede yaşar, gelir düzeyleri yüksek olur, vergileri adil olur, çevreyi kirletmezler, enerji mafyası orada iş yapamaz.

Enerji verimliliğini İsveç'te yaptığınız zaman bakıyoruz -şurada, belki okumayanınız vardır- 2023 yılına kadar 59 milyar euroluk bir iş yapılması düşünülüyor. Peki, enerji verimliliği, çevre verimliliği. Siz, HES barajlarında yakıp yıkılan doğanın, tahribatın, iklimin ve hayatların üzerinden kâr eden şirketlerin vicdanına bu ülkenin kaderini nasıl teslim edebilirsiniz? Yenilenebilir enerji konusunda Allah aşkına, şu Meclise doğru dürüst bir yasa getirdiniz de biz "Hayır." dedik mi muhalefet olarak? Termal, rüzgâr yani farklı enerji kaynakları. Yok, borumuz var deriz dünyada birinciyiz, yok bilmem ne deriz dünyada bilmem kaçıncıyız. Ülkeyi nükleer santrallere, termik santrallere, yine HES'lere... Ki, bu HES'ler, bütün Türkiye'yi vuruyor, Kürt'ü de vuruyor, Laz'ı da vuruyor, Egeliyi de vuruyor, Trakyalıyı da vuruyor, Menderes Ovası'nı da vuruyor, Munzur Ovası'nı da vuruyor, Hasankeyf'i de vuruyor. Şimdi, bu kadar felakete imza atan bir Hükûmet, Hasankeyf'i sular altında bırakacak -tarihi, kültürü, çevreyi, doğayı, insanı, hayatı, güzelim Hasankeyf'i- sonra gidip İsveç Krallığı'yla güzel güzel sözleşme imzalıyor, bakın, bize gülerler arkadaşlar.

Sonra bu seçim, başkanlık sistemiyle geçecekmiş, başkanlıkla, bilmem ne. Ne başkanlığı arkadaşlar? Başkanlık seçimi bu memlekette yapıldı ya, geçen ağustosta Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı, bu seçimde bu Meclisin üyeleri seçilecek.

Bir güvenlik paketi getirdiniz, millete zehir, zindan edeceksiniz bu ülkeyi. Hiç kimse aracına binemeyecek, evinde rahat uyuyamayacak, bir itirazını dile getiremeyecek. Bu haksızlıklara, bu yolsuzluklara, bu çevre kirlenmesine, bu doğa felaketlerine, bu enerji yolsuzluklarına, enerji mafyasının çıkarlarına karşı sesini çıkarana; TOMA'yı, gazı, biberi, sopayı vereceksiniz, polise de yetkiyi verdiniz. Hani polisten şikâyetçiydiniz, hani paralel bilmem ne yapıyordu, hani polisin içinde çeteler vardı, hani derin örgütlenme vardı, farklı odaklar vardı? Siz bu yasaları çıkarıp bu yetkileri onlara teslim etmiyor musunuz? Siz farkında değilsiniz galiba, Sayın Akşener muhalefet partisinden başkan vekili olduğu için getirmediniz güvenlik paketini, haftaya getireceksiniz. Sadık Yakut geliyor, sizden; Bahçekapılı geliyor, sizden; iki haftada çıkarmaya çalışacaksınız; onu kafanızdan, aklınızdan çıkarın, çıkaramazsınız. Bu seçim öncesi bu paketi buradan çıkaramazsınız, bakın, açık konuşayım size. Yazın buraya, yazın buraya; son deminiz, istediğiniz kadar spor yapın gelin.

Bakın, demin Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı, yönetimi ve Türkiye'nin her tarafından 40 tane baro başkanı ve yönetimi geldi, grubumuzu ziyaret etti.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Kapıda ne dedi Barolar Birliği Başkanı?

HASİP KAPLAN (Devamla) - Bakın, kapıda...

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Kapıda açıkladıklarının hiçbiri bu kanunda var mı?

HASİP KAPLAN (Devamla) - Şu an İstanbul Adliyesinde...

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Kapıda açıkladıklarının bir tanesi var mı burada?

HASİP KAPLAN (Devamla) - Ey eski Baro Başkanım, Sevgili Şahin; şu an avukatlar Çağlayan Adliyesinde, sabah 08.00'e kadar adalet nöbeti tutuyorlar. Yarın, avukatların başladığı adalet nöbetine tutuklu ve hükümlü aileleri katılır, yarın farklı kesimler katılır, yarın sendikalar katılır, yarın hekimler katılır, yarın memurlar katılır, yarın Türkiye katılır, yarın Türkiye ayağa kalkar. Yani, böyle 3 tane muhalefet partisini küçük görüp siz "Biz bildiğimizi yaparız, her şeyi yaparız, geçiririz buradan diyeceksiniz." Unutun bunu, unutun. Bırakın, önümüzdeki dönem gelen milletvekilleri -o sayıyı bulursanız- çıkarsın ama siz "Çıkaracağız." derseniz birbirimizi sınarız, açık söylüyorum, birbirimizi sınarız. Bu güvenlik paketini, bu fiilî sıkıyönetimi, savaş hâlini, bu faşizmin yasalarını getirip temel hak ve özgürlükleri kaldıracaksınız; gösteri, yürüyüş, basın açıklamasını kaldıracaksınız, basın özgürlüğünü kaldıracaksınız, "Kimse sesini çıkarmasın." diyeceksiniz, sesini çıkaranın kafasına indireceksiniz tokmağı. Bu dünya böyle size yürür diye, sizin için böyle gidecek diye düşünüyorsanız hayal kurmayın. Ben de size söyleyeyim, fazla da öyle meraklı olmayın. Önümüzdeki hafta görüşürüz, getireceksiniz paketi ama bu paket 77 milyonun çıkarına aykırı olduğu için halkın vicdanı ayağa kalkacak ve size "Dur." demesini bilecektir. Yanlış yapmadan siz çekin paketi, paketinizi cebinize koyun gidin; benim size önerim bu, tavsiyem bu arkadaşlar. Bu paketle siz ancak oraya gidersiniz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)