| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Eğitim Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 53 |
| Tarih: | 10.02.2015 |
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Özellikle çok önemli bir konu, çok önemli bir gündem. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bir sosyal demokrat partinin ruhuna, var oluş sebebine uygun olarak, dışarıdan gelen sığınmacılara devletin şefkatli elini açmasını, bu konuda elinden gelen her şeyi yapmasını doğru buluyoruz, destekliyoruz. Suriyeli sığınmacılar için kullanılan nefret dilini de, Suriyeli sığınmacılar dışında Ezidiler için, Türkmenler için örülen ve tarafgir davranan, ayrımcı davranan iktidar hamlelerini de doğru bulmuyoruz.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Telafer'deki bu IŞİD saldırılarından sonra mağdur olan Türkmenler, Kürtler, Ezidiler üzerinde uzun soluklu bir çalışma yaptık. Yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcılığına Genel Başkanımız tarafından verilen görevle, özellikle Kerkük'e 8 milletvekilimiz gitti, çok sayıda belediye başkanımız gitti ve orada götürdüğümüz yardımlarla, devletin eksik bıraktığını tamamlamaya çalıştık, bundan sonra da konunun takipçisi olduk.
Şu anda, Cumhuriyet Halk Partisi, sadece Suriyeli sığınmacılardan farklı bir kimlik başlangıç numarası verdiğiniz için, yani onları fişlediğiniz için, ayrımcılığa tabi tuttuğunuz için, 99'la başlayanlara verdiklerinizi 98'le başlayan Ezidilere ve Türkmenlere vermediğiniz için bu eksiği yerel yönetimleri marifetiyle ortadan kaldırmaya çalışıyor. Çankaya Belediyemiz Ankara'da ikamet eden ama kimlik numarasındaki özel kod yüzünden doğal gaz bağlatamayan, sağlık hizmetlerinden yararlanamayan, ilaç alamayan Türkmenleri tek tek evlerinde ziyaret ediyor ve onların tüm ihtiyaçlarını karşılıyor. Çankaya Belediyesi, bunu sosyal belediyecilik anlayışı gereği ve partisinin ona yüklediği bu önemli misyon gereği yerine getiriyor ama devletsek, devlet, devletliğini bilecek; devlet, devlet babalığını yapacak. Bunun da en önemli kriteri eşitlik ilkesidir, eşit davranmalısınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir diğer konu: Kürsüde birkaç kez dile getirildi, bugün Soma'dan madenciler buradaydı. 2.800 madenci tam da "kışın ortasında, soğukta, karda yağışta..." Bu alıntıyı şuradan yaptım: Saat 16.00-17.00'ydi, 1 Ağustosu takip eden ilk pazartesi, Hükûmet adına Bakanlar Kurulu çıkışında Sayın Arınç böyle dedi: "Karda kışta, soğukta, yağmurda madencileri aç, açıkta bırakacak değiliz." Bugün geldiler, dediler ki: "Karda, kışta, soğukta açız, açıktayız. Devlet bu sözü tutmadı." (CHP sıralarından alkışlar)
Gruplar arası mekik diplomasisi yaptılar. Sayın Erkan Akçay'la beraber 4 grup başkan vekilimize de gittik, 4'üne de teşekkür ediyoruz, gruplara, partiler üstü bir yaklaşım için gayret göstereceklerini söylediler. Ama burada yapılması gereken iş şu: Sayın Elitaş diyor ki: "İç güvenlik paketi var. Ondan sonra, dört beş hafta sonra bu olur. Muhalefet iç güvenlik paketinde bizi çok zorlamazsa bu işi çabuk yaparız." Bu, doğru bir yaklaşım değil. Somalı madencinin yarasına merhem olmayı bir başka şeye pazarlık konusu yapmayalım.
Yapmamız gereken iş, hep beraber, partiler üstü bir yaklaşımla, bu arkadaşlara verilen iki devlet sözünü tutmaktır. Bu sözlerden bir tanesi kıdem tazminatlarının ödenmesi. Soma AŞ ödemiyor. Niye ödemiyor? Bu tazminatları rehin tutuyor, diyor ki: "Mal varlığım üzerindeki tedbir kararını kaldırın, hemen ödeyeyim." Ödeyemeyeceğinden değil, şantaj unsuru olarak kullanıyor. Devlet dediğiniz şöyle davranır: Şantaja mantaja boyun eğmez. İki maddelik bir kanun geçireceğiz, metin üzerinde mutabıkız. Devlet, redevans ihaleleri gereği, yani zaten esas işveren TKİ, burada bir sıkıntı görüyorsa, kıdem tazminatlarında, bu kıdem tazminatlarını alt işverenin kusurundan dolayı üst işveren olarak derhâl, nakden, bir seferde öder; döner, Soma AŞ'den kamu alacağı olarak tahsil eder. Bunu böyle yazarsanız 2.831 arkadaş, bir kere, tazminatlarını alacak. (CHP sıralarından alkışlar)
İki: Uyar Madencilik, hep burada anlattım ya, sizin Ermenek'te tanıştığınız, bizim Soma'dan beri tanıdık olduğumuz Uyar Madencilik... Bu Uyar Madenciliğin 800 kişiyi mağdur ettiği bir durum var. Birçok milletvekilinizin yakın ilişki içinde olduğu, bir bakanınızla bir milletvekilinizin çocuklarının hayatlarını birleştirdikleri o mutlu günde, geçen hafta burada mal varlıklarını okuduğum 3 kişinin de ayrı ayrı davetli olduğu, nikâh törenine katıldığı Uyar Madencilik, o 800 kişiyi mağdur etmiş. Birisinin iki gözü görmüyor, birisinin iki ayağı yok, bugün Sayın Elitaş'ın odasındaydı koltuk değnekleriyle. Yanlış ve ucuz dinamit kullanımından... 800'ü de çalışmış, paralarını alamamış. Bunu geçirirseniz Uyar Madencilik sorununu da halledeceğiz, ayrıca, 301 tane, kaybettiğimiz madenci kardeşimizin ailelerinin de tazminat alacaklarını ödemiş olacağız. Bu çok basit ve bütün gruplar için de "Biz bu dönem biterken iyi bir şey yaptık, gözümüz arkada kalmadı, vicdanımız rahat." diyebileceğimiz, bütün grup başkan vekillerine, çıkıp buradan bir Manisa milletvekili olarak bütün gruplara teker teker teşekkür edebileceğimiz bir konu. Devlete yük falan da gelmiyor. Paraların tahsil kabiliyeti var.
Birileri devletle oyun oynamaya çalışıyor, bürokrasiyi âlet etmiş. Birtakım bakanlıklar da bir gün söylediğini... Burada, soru-cevapta "Ben buna karşı çıkmam gruplar çözerse." diyor. Sayın Doğan Kubat'ın iyi niyetli gayretlerine rağmen, kendisine bir hafta sonra götürüldüğünde "Emsal teşkil etmesin." diyor. TKİ'nin, Hazinenin ve ilgili sendikanın hukukçularının ortaklaştığı basit bir metin var. Emsal teşkil etmeyecek, devletin esas sorumluluğunu ortaya koyacak o metni bir an önce buradan geçirmeliyiz.
400 işçi bugün Dikmen Kapısı'nın önünde saatlerce ıslandı. 3 bin tane arkadaşının gözü kulağı burada. Telefonlarımız durmuyor. Bu konuda yüce Meclisin görevini yapması lazım. Muhalefet partilerinin üçü de bugün çok yapıcı, çok olumlu katkılar sağladılar. İktidar partisi grubundan bu olumlu yaklaşımı bekliyoruz.
Peki, sözün biri tutuldu, ikinci söz? Hani kimse işsiz kalmayacaktı, devletimiz güçlüydü, Hükûmetimiz vicdan sahibiydi? Bülent Arınç bunları şiir okur gibi okuyor: "Devletimiz güçlüdür, Hükûmetimiz vicdan sahibidir, böyle yapmayız." Tamam, şiiri okuyorsun da sonra gelip burada gereğini yapmazsan bu iş olmaz.
Bir önerimiz var, önerimizin kanun teklifi şu anda Meclisin ilgili komisyonunda bekliyor. Sayın Akif Hamzaçebi başkanlığında, bütün sendikalar, bütün meslek örgütleri, sosyal taraflarla beraber yaptık bunu. (CHP sıralarından alkışlar) Yaptığımız teklif şudur: Uygulama maden ocağı. Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde böyle yaklaşımlar var. ILO standartlarıyla tam uyumlu, ülkemizin mevzuatının bütün gereklerini yerine getiren, bir madende hem çalışılıp para kazanılabileceğini hem de güvenli olabileceğini gösteren örnek bir maden ocağı. Kim bu maden ocağını işletecek? Bu işi en iyi yapan, en iyi bilen kurum Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ); otuz yıl Soma'yı işletti, bir tane ölümlü kaza oldu. Zaten yazılan Sayıştay raporlarında da mahkemeye verilen bilirkişi raporunda da Soma raporunda da ortak nokta o, hepsi birden diyorlar ki: "TKİ bu işin uzmanı. Neden başkasına yaptırıyor da kazaya sebebiyet veriyor?" Sayıştay da eleştiriyor "Neden kendi bildiği işi yapmıyor da dışarıya verip zarar ediyor?" diye.
Bunun için yapacağınız şey şu: TKİ kendisine bir tane ruhsat kesecek -kendi malımıza ricacı olduk bu kürsüde- bu ruhsatla bir maden açacak, o maden Türkiye'nin örnek maden ocağı olacak. O maden ocağında, mezun olmadan önce maden mühendisleri son stajlarını, uygulamalı eğitimlerini tamamlayacaklar. O madende iki yıllık maden teknikerleri pratik derslerine girecekler, sınavlarını tamamlayacaklar, bitirme sınavını orada verecekler. Madende çalışmak isteyen işçi önce oraya gidecek, orada yeterli eğitimi alacak, ondan sonra gelecek, madende çalışacak. Tahlisiye ekipleri, hepsini orada eğiteceğiz, hepsini orada; bir facia olduğunda gerçek bir maden ocağında eğitilmiş tahlisiye ekipleri uygun ekipman ve motivasyonla kaza yerine intikal edecekler. Bunlar olurken o maden para da kazanacak, kömür de çıkaracak. Peki, esas faaliyetini kim yapacak? 3 bin yeni çalışana ihtiyacımız var. İşte, o madende 2.833 kardeşimiz oturacak ve çalışacak. Ne diye çalışacaklar? Kendilerine verilen devlet sözü tutulsun diye. Bir, istihdam konusundaki devlet sözü; iki... Ya, dememiş miydi bizim Bakan iftar yemeğinden sonra orada "Burası Türkiye'nin en güvenli, dünyanın sayılı güvenli madenlerindendir." diye? İşte, Eynez'de, tepesinde 301 maden şehidinin isimleri ve resimleri olan uygulama maden ocağını açarsanız o Bakanın şu an utanç vesilesi olan "Bu maden Türkiye'nin en güvenli, dünyanın da sayılı güvenli madenlerindendir." sözünü deriz, bu sözü de tutmuş oluruz.
Parlamentonun böylesi konularda ortaklaşabileceğini ümit ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)