GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti ile Kosova Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:53
Tarih:10.02.2015

MHP GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Kosova Cumhuriyeti arasındaki anlaşmanın onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun tasarısı hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Balkanlarda Türklerin yaşadığı sorunlarla ilgili olarak o bölgenin de bir insanı sıfatıyla defalarca konuştum, konuşmaya da devam edeceğim çünkü Balkanlara gezinin dışında çok fazla bir şey yapıldığı yok. TİKA'nın oradaki çalışmaları konusunda bir parantez açmak istiyorum: Gerçekten olumlu çalışmaları var TİKA'nın ama sadece bölgede okul yapmak, cami yapmak yetmiyor. O bölge insanının kendine ait sorunları var, onlarla ilgili henüz bugüne kadar çalışma yapılmadı, sorunları devam ediyor, çözüme de kavuşmadı.

Balkanlardaki Türk azınlıklarının ortak noktası, 20'nci yüzyılın başından bu yana ciddi siyasi baskılar altında yaşamaları, asimilasyona maruz kalmaları ve göçe zorlanmalarıdır. Yani, 1912 Balkan Savaşı'ndan sonra, gerçekten, bütün dünyada çok ciddi anlamda ses getiren bir asimilasyon, bir katliam yaşandı o göç yollarında ama bugün, Türkiye'de bunlar hiç bahsedilmiyor. Özellikle, Balkanların yaşadığı bu trajediyi 1915 yılının 100'üncü yıl dönümü nedeniyle Ermenilerin soykırım iddiasıyla gündeme getirdikleri konu karşısında, Balkanlarda yapılan soykırım konusunda şu ana kadar Türk devleti olarak herhangi bir girişimde bulunmadık. Aslında, dünyanın yüzüne karşı haykıracağımız Balkanlarda bir soykırım söz konusu. Amerikalı tarihçi McCarthy'nin de belirttiği gibi, 5,5 milyon Türk katledilmiş Balkanlardan buraya göç ederken göç sırasında ve orada, savaş sonrası kalan Türk ve Müslüman nüfus içinde.

Bölgedeki Türk topluluklarının sabırlı ve kararlı tutumları, Balkanlarda bugün hâlâ 2 milyona yakın Türk Müslüman nüfusun varlığını mümkün kıldı. 2 milyona yakın nüfusumuz var ve onlar orada hâlâ sancak beyliğine devam ediyorlar, ısrarla devam ediyorlar, Türkiye'nin engellemelerine rağmen devam ediyorlar. Türkiye'nin engellemelerine rağmen diyorum zira Türkiye, onların yerinde durmasını sağlayacak herhangi bir adım atmadı. Ne onlara orada, yerinde istihdam sağlayacak işyerleri kurulması konusunda, fabrikalar kurulması konusunda bir girişimde bulundu bugüne kadar ne de girişimde bulunan iş adamlarına bir katkı, bir destek sağladı. Bu insanların burada kalmalarını temin etmezsek, biliniz ki Balkanlarda kısılan sesimiz Avrupa'da da Türklerin sesinin kısılmasına sebep olacaktır. Bu açıdan, Balkanlardaki Türk nüfusunun çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Bakın, yakın bir tarihte Türkiye'de, özellikle son on iki yılda, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında, çokça, sıkça duyduğumuz bir cümle var; hadisenin bir boyutuyla güneydoğu meselesine "Ne olacak canım, iki üç ilin sıkıntıda olması Türkiye'yi sıkıntıya mı koyar?" şeklinde birtakım tavsiye niteliğinde sözler duyuyoruz. Bunu her seferinde söylüyorum, vatan toprağı kaybetmiş bir ailenin çocuğu olarak söylüyorum, vatan toprağı kaybetmek -Balkanlarda olduğu gibi- çanta kaybetmeye benzemez. Balkanlarda bunu yaşadı Türkler. Yüz yıl evvel, fazla değil yüz yıl evvel, kendi ana vatanlarında yaşayan insanlar, şu anda o topraklara vize alarak gidiyorlar. Daha önce, yine Damat Ferit gibiler, oralarda olan kıpırdanmalara sessiz kalıp "Orada bir şey olmaz, olursa da ne olur canım, iki üç şehirde isyan çıkar, onları da gerekirse bastırırız." şeklinde şu andaki gibi aymazlık içindeydiler ama konu öyle bir hâle geldi ki, Müslüman ve Türklerin o toprakları tamamen terk etmesine, 5,5 milyon Türk ve Müslümanın da o topraklarda katliama, soykırıma uğramasına sebep oldu. Güneydoğu örneği bugün önemli bir örnek Balkanlarla kıyasladığınızda. Balkanlarda yaşanan trajedinin güneydoğuda yaşanmayacağını kimse iddia edemez. Bu kadar aymazlık bizlere yakışmıyor. Bunu, lütfen, biraz daha dikkatli takip edin. Siyaset bir yere kadar. Güneydoğudan oy almak vesaire, bunlar belki sizi Mecliste çoğunluk hâline getirebilir ama yarın öbür gün çocuklarınıza, torunlarınıza veremeyeceğiniz ifadelerin de sahibi olursunuz. O yüzden, bu konuda bütün Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunu da itidalli düşünmeye davet ediyorum.

Kosova nüfusunun tamamı Müslüman, Arnavutlar ve Türkler var, biraz da Sırp nüfus var. Burada, daha önce Türkçe resmî üçüncü dil olarak her vilayette konuşulmasına rağmen, geçtiğimiz yıl yapılan bir uygulamayla Prizren'in dışında üçüncü dil olarak Türkçenin kullanılması yasaklandı ve buna karşın da Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti -bizim her yerde itibarımız var, her yerde sesimiz çıkan- Sayın Davutoğlu da sadece seyretti. Orada bulunan Türk partisinin genel başkanı, şu anda iktidarda bakan olan arkadaşımız da maalesef, bu konuda yeterli çabayı göstermedi, arkasına sivil toplum kuruluşlarını alamadı ve Türkçemizi Kosova'da kaybettik, sizin döneminizde kaybettik yani "En çok etkin olduğumuz zaman dilimi." diye sunduğunuz bu dönemde Türkçemizi Kosova'da kaybettik. Bu bile Balkanlarda ne kadar yanlış bir politika izlediğinizin göstergesi. Yani, bizim için Balkanlar, Türkiye'de işsiz kalan bakanların ziyaret ettiği bir yer hâline geliyor.

Sayın Mehmet Şimşek, siz gittiniz mi hiç Balkanlara? Anlaşma yapmak için gitmişsinizdir. Ama, burada öyle bakanlar var ki canları sıkılınca Balkanlara gidip on gün kalıp geliyorlar, tatil yapıyorlar. Yani Balkanlara gidin, daha çok kalın da orada bir şeyler yapın, gidip tatil ruhunuzu dinlendirmeyin, gidin oradaki Türklerin sorunlarını buraya getirin, burada çözüm bulun.

Orada, hakikaten, Balkanların bir ülkesinde bir başbakan, benim de geçmişte, bidayette hukukum olan bir başbakan "Ya, Lütfü Bey, biz burada on gün bakan ağırladık, biliyor musun?" dedi. On gün... On gün bakan olur mu ya? Yani bir insan bir ülkeye on gün niye gider, ne yapar? Bu bakanın burada hiç işi olmaz mı? Yani orayı bir tatil yeri gibi kullanmaktan vazgeçin, oradaki Türklerin sorunlarına lütfen, yerinde bakın. Ama burada bir daha altını çizerek söylüyorum, TİKA'nın bölgede yaptığı çalışmalar için de teşekkür ediyorum. Bu yeterli değil. Türkiye'deki gibi oradaki insanları da yardıma muhtaç hâle getirip sadece yardım etmekle kurtarmayın, kurtardığınızı zannetmeyin, orada, o bölgede yapılacak başka işler de var.

Bakın, güneydoğu Avrupa aslında, Balkan Savaşı'nın çıktığı, savaş gerekçesi de olduğu hasebiyle, Amerika'nın Avrupa'nın ortasında çok önemli bir üssü, bir askerî üssü. "O Balkan Savaşı niye çıktı?" diye düşünenler, "Kosova Savaşı niye çıktı?" diye düşünenler Kosova'ya gitsinler, Gilan ile Prizren arasındaki o Amerikan üssüne baksınlar. O Amerikan üssü, bizim iki de bir hava yapıp "Sizi buradan kovarız." dediğimiz İncirlik Üssü'nden 17 defa daha büyük. Bir devlet Avrupa'nın ortasında böyle bir üs bulabilir mi, parayla satın alabilir mi? Asla ve kata. Balkanlarda Müslümanları öldürttüler, katlettiler ve ikinci gün oraya da üs kurdular. Türkiye bu konuda sadece ve sadece seyretti maalesef, seyretmeye de devam ediyor. Balkanlara türkü yakmak kolay, Balkanlara gezi yapmak kolay ama Balkanların, Kosova'nın, Makedonya'nın, Bulgaristan'ın, Batı Trakya'nın sorunlarını burada konuşmak esas elzem olan, bizim işimiz de o, bu olması gerekiyor, yoksa gezmeye tabii ki gideriz, gitmek isteyen varsa biz de götürürüz. Ama, sadece Balkanlara "Biz iyi ağırlanıyoruz, bize orada iyi bakıyorlar." diye gidip gidip, gezip gezip gelmeyin. Bunu milletvekili arkadaşlarıma değil, özellikle bakanlara söylüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Balkanlarda bir sorun da Batı Trakya'da yaşanıyor. Batı Trakya'da, Yunanistan'da yeni yapılan seçimlerden sonra -takip eden arkadaşlarımız var mı bilmiyorum- bütün kadrolaşmalar, dikkat ediyorum, oradaki Türk düşmanları üzerinde devam ediyor. Örneğin, Yunanistan istihbarat teşkilatının başına geçmişten beri Türk düşmanlığıyla bilinen bir zat atandı. Zaten oradaki Türklerin durumu çok sıkıntılı, zaten oradaki Türklerin kimlik problemi var, kendi ibadetlerini yapmakla ilgili sıkıntıları var, müftü seçme problemleri var, eğitim problemleri var, isim problemleri var, hâlâ Türk Öğretmenler Birliği "Türk" ismini kullanamıyor, Türk Gençlik Derneği "Türk" ismini kullanamıyor. Bunlar konusunda girişimlerinizin biraz daha samimi, biraz daha ciddi olmasını bekliyorum.

EŞREF TAŞ (Bingöl) - İster Türk olsun ister Zaza olsun, ne olacak, çok mu önemli yani?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Çok önemli, benim için çok önemli yani sizin için önemli olmayabilir ama benim için çok önemli. Ben Türk olmakla övünen, Türk milliyetçiliği davasına ömrünü adamış bir adamım, Türk olmak tabii ki benim için önemli.

EŞREF TAŞ (Bingöl) - Benim söylemek istediğim ırkçılık, ırkçılığa gerek yok.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)