GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:121
Tarih:19.06.2012

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı'nın 14'üncü maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinin değiştirilmesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesini değiştirmeyeceğinizi bile bile huzurlarınıza getirmiş bulunuyorum. Bu vesileyle alın terine saygı duyan ve gerçekten işçi dostu olan milletvekillerini de saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle Hakkâri'de şehit olan askerlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Özellikle ana babalarının ve sevenlerinin acısını paylaşıyorum.

Şanlıurfa Cezaevinde yaşamını yitirenleri de rahmetle anıyorum. Bu arada, cezaevlerinde yaşanan olaylardan, insanlık dışı olaylardan dolayı utanıyorum. Utanma duygusu kalmamış olanları da şiddetle kınıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu değişiklik önergemizde ne diyoruz? Biraz olaya insani açıdan bakacak olursanız aslında bu önergeye "hayır" demenizin mümkün olmadığını siz de göreceksiniz ama ne hikmetse yine elleriniz "hayır" diye kalkacak. Şimdiden belli olan bir şey.

Diyoruz ki: "İşveren iş kazasını yetkili kolluk kuvvetlerine derhâl bildirir, bildirmelidir." Böyle bir kaza önemli. "Her il merkezinde, kamu hastanelerinden en az birinde, yeterli personel ve altyapı olanaklarına haiz, ücretsiz hizmet sunan bir poliklinik açılsın." diyoruz. Buna nasıl "hayır" diyebilirsiniz, bilmiyorum. Yani her ilde bir tane poliklinik açılsın, meslek hastalıklarına baksın diyoruz.

Bir de meslek hastalıklarının tanımı konusunda problemler var. Meslek hastalıkları polikliniğinde görevli olan tabipler bir sağlık kurulu oluştursunlar, meslek hastalıklarını incelesinler, -çünkü bu konuda bir uzmanlık alanı yok- otursunlar bu hastalık meslek hastalığıdır veya değildir desinler.

Şimdi, bunlar, bakın, muhalefetin yapıcı eleştirileri. Yani bu kanun zaten çok geç kalmış bir kanun. Geç kaldığı hâlde istediğimiz şekilde çıkmayan bir kanun. Ama her zaman çıkıp burada özellikle grup başkan vekilleriniz diyor ki: "Muhalefetten yapıcı eleştiri bekliyoruz." İşte yapıcı eleştiri. Bakın, ses tonumuz güzel, sizlere bağırıp çağırmıyoruz, kızmıyoruz. Diyoruz ki: "Gelin, bir meslek polikliniği kuralım." Sayın Canikli, buna nasıl "hayır" diyeceksiniz, gerçekten merak ediyorum.

Meslek hastalığına bakan tabiplere de yani performansı dayatmayalım, onlara da ortalamadan bir şey verelim ki adam gibi herkes çalışsınlar.

Niye bunları söylüyorum, biliyor musunuz? Çünkü Anayasa emrediyor. Anayasa diyor ki 49'uncu maddesinde: "Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları korumak ve çalışmayı desteklemek üzere gerekli tedbirleri alır." İşte bunun için mecbursunuz bu önergeye "Evet." demeye; başka çareniz yok eğer Anayasa'ya inanıyorsanız. "Devlet, işçi-işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirler alır." diyor. Sonra, bunu dediği hâlde Anayasa'yı yapanlar bununla yetinmiyor, daha da pekiştirmek üzere kalkıyor, bir de 56'ncı maddeyi koyuyor, diyor ki: "Devlet, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlar, insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak iş birliğini gerçekleştirir." İşte, iş birliğini yapmanızı öneriyoruz, "Gelin, bu önergeye `Evet.' deyin." diyoruz.

Anayasa'mızda bu maddelerin yer alması Anayasa'nın çalışma hayatına verdiği önemi gösteriyor, verdiği değeri gösteriyor. Peki, gerçekten durum böyle mi? Ne yazık ki değil. Uygulamaya baktığımızda, ölüm emekçiye (iş cinayetleri) meslek hastalığı yine emekçiye ve meslek sakatlıkları yine emekçiye düşüyor, yani: "Sana sevdanın yolları patron, bana da kurşunlar!" Buradan anlaşılacağı gibi sorun aslında yasada filan değil, siz bu yasayı değiştirseniz de zihniyeti değiştirmedikten sonra çok bir şey değiştirmiyor. Ama gelin, yasayı da hiç olmazsa iyi değiştirelim, iyi kurgulayalım ki bu işçi kardeşlerimiz gerçekten bu meslek hastalıklarından ciddi ızdırap çekmesinler.

Bakın, iş kazaları konusundaki karnemizi burada birçok arkadaşım söyledi, Avrupa 1'incisiyiz. Keşke olmasak, talihsiz bir birincilik. 2002'yle 2011 yılları arasında -bakın, uydurmuyorum- tam 735.803 bildirilen iş kazası var. Bunlarda da 10.297 kişi ölmüş. Ama bakın, bu rakamlar gerçekleri de tam olarak yansıtmıyor çünkü iş kazasına bağlı ikincil ölümleri buraya yazmamışız çünkü ikincil ölümlerin bildirimi zorunlu değil. Bingöl'ün Karlıova ilçesinde silikozis hastalığından can çekişen ve ölen insanlar buraya dâhil değil. Gelin, bunlara bir yardım eli uzatalım, bunu biraz daha geliştirelim ve bu önergemizi kabul edin ve biraz daha insani boyuta taşıyalım.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.