| Konu: | Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 11.02.2015 |
MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum, iyi akşamlar diliyorum.
Madde 6'da askerî hâkimlerin istifalarını düzenleyen bir madde getirilmiş. Tabii, her şeyi sivilleştireceğiz derken... İstifa, tek taraflı bir haktır normalde. Niye Bakanın yetkisine bırakılıyor? İstifa ediyorsa adam, istifa etsin gitsin diye de bir madde getirmek gerekir diye düşünürüm.
Tabii, bütün çıkan yasalarda gördüğümüz, kuvvetler ayrılığına uymak gerekirken ne yazık ki kuvvetler ayrılığına uyulmasını boşverin, tam manasıyla bir elde toplandığını görmekteyiz. "Kuvvetler ayrılığı sistemi" dediğimiz zaman "Yasama, yürütme ve yargı olarak tanımlanan kuvvetlerin değişik yollardan göreve gelen ve aralarında fren ve denge mekanizması bulunan farklı organlara verilmesi." olarak tanımlanmış. Bunu hukuk kitabından aldım yazdım, böyle tanımlamışlar, hukukçulara da böyle öğretmişler.
Tabii, yürütmeye baktığımız zaman, yürütmenin ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Yürütme tek elde, iyi de beceriliyor, hiçbir sonuç alınmadan tek bir kişi Türkiye'deki bütün yürütmeyi tek başına idare ederek götürüyor.
Yasama organına baktığımız zaman, üzülerek söylüyorum, muhalefetin getirdiği o kadar iyi önergelere rağmen bile, yukarıdan gelen talimatla, ne olursa olsun hiçbirisinin kabul edilmediğini gördük. Yasama ne yazık ki görevini yerine getirmiyor; getirmeye kalktığı zaman da neler olduğu görülüyor zaten. Dolayısıyla, yasama organımız da tek elde toplanmış oluyor.
Yargıyı sorduğumuz zaman, zaten içler acısı. Her gün getirilen yasalarla... Dün böyle bir yasa geldi, işlerine yaradı, bugün yaramadığı için yarın değiştirildi. Hâkimlerin, savcıların hiçbirinin güvencesi kalmadı; hakimler, savcılar istendiği anda, çıkarılan yasalarla, hallaç pamuğu gibi etrafa dağıtıldı. Daha önce birlikte hareket edilip cemaatle birlikte atadıkları kişiler zarar verdikleri için tekrar dağıtıldı. Yargıda da dolayısıyla hiçbir zaman için güvence kalmadığını görmekteyiz.
Burada, özellikle 17-25 Aralık operasyonlarından sonra çıkan MİT Yasası'nı düşünün, HSYK Yasası'nı düşünün, Yargıtay, Danıştay yasalarını düşünün, makul şüphe yasasını düşünün, Twitter mwitter yasasını düşünün, bu yasayı düşünün, şu askerî hâkimler için çıkan yasayı düşünün ve gelecek olan iç güvenlik yasasını düşünün... Bu yasalara baktığımız zaman bunların altında yatan tek şey "17-25 Aralıktaki yolsuzlukları nasıl kapatacağız, bunları nasıl bir daha gündeme getirmeyeceğiz, ilişkileri yok edeceğiz?" İkinci bir sebep de "Otoriter, totaliter bir yönetime gitmek için elimizden gelen her şeyi nasıl yapacağız?" diye demokrasiyi rafa kaldırdık, resmen tek adam yönetimine doğru gidiyoruz. Böyle bir şey olması mümkün değil.
İç güvenlik yasasına baktığımız zaman, keyfî aramaları getirmişler; keyfî gözaltına almalar; keyfî silah kullanmalar -en tehlikesi- keyfî, toplantıları, yürüyüşleri keyfî yasaklamalar; keyfî olarak, basın açıklaması yasaklamaları, engellemeleri, örgüt yaratmalar... Bunu Gezi olaylarında özellikle çok gördük. Bir kişiye 9 tane örgüt yaftalayıp 9 örgütten 1 tanesine sokulduğunu gördük ama 9'u için de iddianame hazırlandığını gördük. Keyfî gözaltılar, gözaltındayken kaybolmalar yine gündeme gelecek, faili meçhuller yine gündeme gelecek, işine gelmeyen memuru sürmeler gündeme gelecek, işine gelmeyen emniyet müdürlerini görevden alıp hemen emekli ettirme gündeme gelecek. İstediği valiyi getirip orada emniyet müdürü yapacak. İşte, İstanbul'da örneklerini yaşıyoruz, atadığınız valinin neler yaptığını yaşıyoruz. Polise ceza vermede; istediğin polise ver, istediğin polise koruma şeyi gelecek. Atamalarda liyakat kesinlikle aranmayacak. Adam kayırmacılık diz boyu alıp gidecek. En tehlikelisi de jandarma. Yine, köylerde jandarmaya karşı belli bir tutum var, jandarmaya güvenenler var ama jandarmayı İçişlerine bağladığınız zaman ben şuna eminim ki, köylerde kesinlikle baskı ortamı oluşturulacak. Bunlarla bir yere gidilmeyeceğini siz de biliyorsunuz, herkes de biliyor ama yukarıdan gelen emirler bunu götürüyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, burada özellikle AKP'ye oy veren değerli seçmenlerime seslenmek istiyorum: Bu Hükûmet artık bu ülkeyi idare edemez hâle geldi, ekonomi gümledi, bunu siz de biliyorsunuz. Hocam gülüyorsunuz ama siz de biliyorsunuz. Hani "faiz lobisi, faiz lobisi" diyorsunuz ya, bakın, yirmi iki yılda, 1982-2002 arasında 135 milyar faiz ödenmiş, sizin döneminizde 598 milyar faiz ödenmiş. (CHP sıralarından alkışlar) Şu anda artan bu dolar artışında kimlerin köşeyi döndüğünü ve Sayın Cumhurbaşkanın bir tek kendi egosunu tatmin etmek için Merkez Bankasına -altında bir şeyler vardır onun, kesin de- durmadan hakaret etmesiyle ülkenin ne kadar zarar ettiğini herkes gördü ama şu var: Artık sizin yapacağınız şey AKP'ye oy veren seçmeni de yarın ekonomik bunalımdan dolayı, diğer sıkıntılardan dolayı eğer ki en ufak bir ses çıkarırlarsa -bu yasanın en büyük sebebi de o -biz korkmuyoruz, çünkü zaten bizi gazlıyorsunuz, zaten bizi içeri atıyorsunuz, zaten muhalefeti yok ediyorsunuz- asıl tehlikeyi onlar görecek, onların asıl bunu iyi düşünmeleri lazım, buna göre hareket etmeleri lazım.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)