GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik Alanda İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:55
Tarih:12.02.2015

MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım, dayanışma içerisinde demesin kimse.

Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Hocalık hukuku devam eder canım.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Teşekkür ediyorum, sağ olasınız.

Değerli arkadaşlar, Türkmenistan, tabii ki Orta Asya'da bizim ata yurdumuz olan bir bölge. Benim ahfadım da var, hâlâ orada duruyor, Halaçlar nahiyesi var, bizim orada soy ismimizi de taşıyan, aynı şeyden geliyoruz, çünkü aynı zamanda da Türkmenbaşı zamanında bana bir pasaport da verildi vatandaşlıkla beraber Türkmenistan'dan.

Şunu özellikle belirtmek istiyorum: Tarih Kurumu Başkanlığım döneminde çok sık gidip geldiğim ülkelerden bir tanesi Türkmenistan. Son derece akıllıca hareket edilen ve Sovyet izlerinin tümüyle silinmeye çalışıldığı bir düşünceyle hareket edilen bir yapısı var. Geleneklerine son derece bağlı, kıyafetleriyle, âdetleriyle, hatta bizim eski Türklerde olduğu gibi kurultay toplayan ve o kurultayda kararlar alarak kanun hâline getiren bir sistemleri de var.

Ben, tabii, bunların ötesinde bir şeyden bahsetmek istiyorum. Şimdi, Türkmenistan çok büyük bir nüfusa sahip değil, 4,5 milyon, 5 milyon civarına varmış bir nüfusa sahip, ama doğal gaz açısından bakarsanız dünyanın en zengin ülkesi, hatta bundan bir iki sene önce, Türkiye'nin ve Türkmenistan'ın kesintisiz yetmiş yıl ihtiyacını karşılayacak zenginlikte yeni bir doğal gaz ocağı açıldı, bu kadar zengin. Nitekim, Türkmen halkı tümüyle doğal gazı bedava kullanıyor, kibrit harcamamak için de doğal gazı yazın da söndürmüyorlar. Yani bu derece geniş bir imkânları var. Orada elektrik bedava, telefon bedava, buna benzer birçok konuda halka bedava hizmet veriliyor. Şimdi, petrol derken, o araçlarınızın deposunu doldurduğunuzda 1 dolara dolduruyorsunuz, o kadar. Dolayısıyla, böyle bir ülke. Son derece modern hâle getirilmiş, yeni imar faaliyetleriyle âdeta "Alice Harikalar Diyarında" diyebileceğiniz bir Aşkabat, başkent.

Ama, ben bundan çok şundan bahsetmek istiyorum: Bizim eski Merv şehri Türklerin ilim alanında da en ağır olduğu şehirlerden bir tanesi. Biliyorsunuz, burada Sultan Sencer'in mezarı vardı, türbesi vardı. 2000 yılında bunun ihalesi yapıldı, zannediyorum 2003 veya 2004'te, sizin iktidarınız döneminde de açılışı yapıldı Sultan Sencer Türbesi'nin.

Burada farklı önemli bir şahsiyet daha var. Bizim bugün bu topraklarda yaşamamızın en önemli unsurlarından bir olan Hükümdar, Sultan Alparslan'ın mezarı da Merv şehrinde bulunuyor. Onun babası Çağrı Bey'in mezarı da orada. Ancak, Sultan Alparslan, biliyorsunuz, Kara Yusuf tarafından öldürüldükten sonra -yaralı olarak Merv şehrine getirildi ve orada vefat edince- oraya, babasının mezarının yanına gömüldü. Bugün Savunma Bakanımız olan İsmet Yılmaz Bey o zaman Kültür Bakanlığı Müsteşarıydı, onunla birlikte gittik, mezarının yerini belli bir ölçüde tespit de ettik. Bugün o mezar yeri TİKA tarafından araştırılıyor. Ama, gariptir ki, çok beyanat verdiğim hâlde, bana diyorlar ki: "Sadece yerini söyle." Ben de diyorum ki: "Bilim ahlakı böyle bir soru sorulmasına muhatap değildir. Yapılacak şey şu: Gelirsiniz birlikte gideriz ve bu konuyu birlikte, beraber araştırırız." Çünkü, biliyorsunuz, bilim ahlakı, bir kişi bir konuda bir tespitte bulunmuşsa, o atlanarak başka birine mal edecek şekilde ortaya konmaz. Bunu tekrar ediyorum, İsmet Bey'le gittik, orada epeyce bir araştırma yaptık, gerekli kişilerle de görüştük ve yeri en azından yüzde 90 tespit edilmiş durumda. Yani, Sultan Alparslan'ın mezarı ortaya çıkacağı gibi babası Çağrı Bey'in de mezarı ortaya çıkacak. Bu, Türkiye için, bizim için son derece önemli. Nitekim, kültür işlerine bakan Cumhurbaşkanı Yardımcısı bir hanımefendiydi, onunla yaptığımız görüşmede şunu söyledim: Sultan Alparslan olmasaydı burada sizinle birlikte yaşıyor olacaktık. Hatta bana dedi ki: "Ruslar araştırdı, bulamadılar. Siz nasıl bulacaksınız?" Onlar Rus, biz de Türkmen'iz dedim ben de hatta. Böyle bir konuşma da geçti. Bunu özellikle belirtmek istiyorum ve bunun bir an önce, siyasi alan içerisine çekilmeden, ciddi bir biçimde ele alınması ve Sultan Alparslan'ın mezarının ortaya çıkarılması gerektiğini özellikle belirtmek isterim. Ki doğal gazda maalesef hata işledik biliyorsunuz. Cumhur Ersümer vardı zannediyorum zamanında, Türkmenbaşı onlara 47 dolardan teklif etmişti doğal gazı ama bizimkiler Mavi Akım vesair gibi birtakım konularla buna yanaşmadılar ve doğal gaz Türkmenistan'dan Türkiye'ye aktarılma imkânı bulmadı.

Şimdi, bununla beraber şunu da ifade etmek isterim: Bakın, demin Balkanlardan bahsettim. Değerli milletvekilleri, şimdi, ne kadar duyarsız olduğumuzu anlatmak açısından söylüyorum, Selanik'te Musa Baba Türbesi var, Yenişehir'de Tempi Hasan Türbesi var ki bunlar yıkılmak üzere, son derece kötü; bende resimleri var tek tek, yeni çekilmiş resimleri. Yine, Makedonya Ohrid Fatih Camisi'nden demin bahsettik ama en kötüsü, Narda Faik Paşa Camisi maalesef genelev olarak kullanıldı. Şu an boşaltılmış vaziyette ve harap durumda. Bakın, buna karşılık bizim onları imar etmemiz, yeniden restore etmemiz boynumuzun borcudur diye düşünüyorum. Keza, Sakız'da Süleymaniye Camisi, gerçekten şöyle bir bakın yani içler acısı... Cami, tamam, minaresi yıkılmış, kilise yapılmış, çan takılmış. Hani, bunu bir yere kadar kabul edebiliyorsunuz. Yani, bir ibadethane başka bir ibadethaneye çevrilmiş. Biz de kiliseleri cami yapıyoruz. Bu belli bir oranda tabii karşılanabilir ama kötü tarafı, Bulgaristan'ın Filibe Perşembe Pazarı Camisi içler acısı bir durumda. Caminin, gördüğünüz gibi, bakın, kubbesi müstehcen resimlerle dolu ve taverna şeklinde, lokanta şeklinde kullanılıyor...

Şimdi, bunu kabul etmemiz mümkün değil. Yani, bir dine, hangi dinden olursanız olun saygı göstermek zorundasınız, onların ibadet yerlerine saygı göstermek zorundasınız. Maalesef bu saygıyı burada göremediğimiz gibi, böyle çok kötü bir pozisyonda.

Yine, Drama'da Yıldırım Beyazıt Camisi var. Aynı şekilde, 2 çan kulesi yapılmak suretiyle o da kilise hâline getirilmiş, onarılmış fakat hani kilise yapılırken... Bakın, en azından, biz cami yaptığımız kiliselerin mimarisini bozmayız ama bunlar mimari diye bir şey bırakmıyorlar, hepsini yerle bir edip mimari tarzını değiştiriyorlar yani kültüre saygısızlık ediyorlar. Bunun önüne geçilmesi lazım.

Yine, çok acı verici, Kavala'daki Sadrazam İbrahim Paşa Camisi de aynı durumda, Karaferye'deki Namazgâh da keza aynı şekilde Saint Paul altarı şekline sokulmuş durumda, tamamen bozulmuş.

Yine, Kılkış'ta Beyazıt Baba Türbesi... Şimdi, yani, en azından, bir kişinin türbesine saygı göstermeleri gerekirken türbe kilise hâline getirilmiş durumda. Yani, şimdi bunları göz önüne almamız lazım.

Neden yaptılar, niçin yaptılar gibi bir meseleyi dile getirmenin ötesinde şunu söylemek istiyorum: İşte, sahip çıkıp çıkmamak bununla bağlantılıdır. Bu gibi hadiselerin olmaması için Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu ata yadigârı bölgelerde bıraktığı mimari yapıları, kültürel varlıkları hangi türde kullanacakları konusunda bunlarla kültürel anlaşmalar imzalıyoruz. Bunların içerisinde bunların değerlendirilmesi gerekmez mi? Bunları değerlendirmek gerekiyor. Bakın, bu görev Kültür Bakanlığımıza aittir. Camilerle ilgili bir kısım konular, biliyorsunuz, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yürütülüyor ama Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Kültür Bakanlığı arasında bu konuda bir çatışma olmaması için yani sen camiye baktın, sivil mimariye baktın gibi bir çatışma olmaması için, tekrar ediyorum, bu kaçınılmazdır, gereken her türlü desteği verelim, gelin, Kültür Bakanlığında ayrı bir birim oluşturalım. Yurt dışındaki kültür varlıklarının restorasyonunu yapacak, özel statülü bir görev verelim ve burada, bunları denetleyebilecek, bu eserlerin gerçek yönlerini bilen, mimari tarzlarını bilen ve yanlış yapılmasını önleyecek bir ekip de koymak suretiyle bir birim oluşturalım ve Kültür Bakanlığımız bunları yapsın.

Aynı şekilde, bakın, biz Tarih Kurumundayken hem Balkanlardaki hem Orta Doğu'daki, Afrika'daki ve Asya'daki tüm kültür varlıklarımızın -ki Hindistan dâhil bunun içerisine- envanterini yapmaya başlamıştık ama, ben ayrıldıktan sonra bu envanter çalışması durdu. Hâlbuki yapılması gereken en önemli konulardan biriydi.

Bakın, Yunanistan diyoruz, demin konuştuk. Hiç ummadığınız kadar mimari yapımız var, kültür varlığımız var inancınız olsun ki. Bu, diğer coğrafyalar için de, Balkan coğrafyası için de geçerli ama en sıkıntılı olduğumuz yerlerden birisidir Balkanlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Eserlerimizi bir yana bırakın, inancınız olsun ki bütün mezarlıklarımız park hâline getiriliyor ve yok ediliyor. Bunları bilginize sunuyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)