GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubunun, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşları tarafından, paralel yapı, yargı, güvenlik, TSK, istihbarat, gizli dinleme, şantaj, tehdit, provokasyonların araştırılması amacıyla 27/2/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Şubat 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:56
Tarih:17.02.2015

NAZMİ GÜR (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, konuşmama başlamadan önce -sevgili Özgecan Aslan ve onun şahsında, erkek egemen zihniyetin katliamına uğrayan bütün kadınları- bu şiddeti defetmeyen, bu şiddete son vermeyen erkek egemen düşünceyi, anlayışı mahkûm ederek ve kınayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Aslında Özgecan ve onun şahsında, öldürülen, katledilen bizim insanlığımızdır, bizim değerlerimizdir. Bu değerlere sahip çıkmak, korumak elbette ki bizim görevimizdir. İktidar ya da muhalefete, bu konuda hiçbir art niyet gözetmeksizin, hiçbir çekince gözetmeksizin kadın-erkek eşitliğini kabul etmek ve bu konuda kadın üzerindeki erkek egemen sisteme son vermek için çağrıda bulunuyoruz.

Değerli arkadaşlar, grubumun önerdiği önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu konuda kısaca değerlendirme ve görüşlerimizi Genel Kurulun bilgisine sunmak istiyoruz.

Türkiye bir gizli dinlemeler ülkesidir. Mahkemelerin, yargının, polisin, ilgili istihbarat örgütlerinin aslında kimi dinlediğinin belli olmadığı bir gizli dinlemeler cennetinde yaşıyoruz. Herkes, bu Genel Kurulda bulunan herkes, dışarıda bulunan herkes her an dinlenebiliyor. Telefonları, iletişimleri, faksları, hatta e-mailleri, İnternet ve bilumum iletişim yolları bugün bizim "büyük birader" dediğimiz devletin ve geniş kulaklarının olduğu bir dinleme ağının ilgisi içerisinde. Bu nedenle herkes, özellikle siyasetçiler adım atarken, söz söylerken bu sözün nereye gideceğini, bu sözün nelere mal olacağını iyi hesaplamak, iyi bilmek zorundalar.

Yine, bu ülkenin siyasetine, biliyorsunuz, bir de kasetler kültürünü soktular. Siyasetçiler için, kamuoyunda tanınan, bilinen kimi şahsiyetler için, onların özel yaşamına ilişkin kimi görüntüler, kimi kasetler piyasada dolaşır hâle geldi. Bunlar elbette ki siyaset kurumunu son derece zor duruma sokan, elbette ki siyaset kurumunu kirleten yaklaşımlardır. Bu da bu ülkenin aynı zamanda bir kasetler cenneti olduğunun göstergesidir.

Yine değerli arkadaşlar, biraz önce söyledim, İnternet ve bütün bilişim kanalları dinleme kapsamında ve herkesin her yerde her an dinleneceği kesindir. Tabii, İnternet üzerindeki, sosyal medya üzerindeki iktidarın sansürünü es geçiyorum, bunu söylemeye bile gerek duymuyorum, bütün dünya bunu biliyor.

Değerli arkadaşlar, yine, burada, önergemizin gerekçesinde de belirttiğimiz gibi, Türkiye aynı zamanda yargısının sorunlu olduğu bir ülke, bağımsız yargıdan, tarafsız bir yargıdan söz edemiyoruz. Hükûmet işine geldiği zaman "Bağımsız yargı vardır." diyor, işine gelmediği zaman, bağımsız yargı konusunda, yargıyı da baskı altına alacak şekilde düşünceler, görüşler ileri sürüyor. Daha dün televizyonda bir AKP sözcüsü Anayasa Mahkemesine güvenmediklerini bir kez daha ilan etmiş oldu. Bir de yargıdaki örgütlenmeleri, yargıdaki taraflaşmaları ve yargıdaki AKP taraftarı olabilecek şekildeki örgütlenmeye baktığımızda yargının da bağımsız ve tarafsız olmadığını görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, yine, bu örgütlenmeler sadece yargıyla bitmiyor, poliste de devam ediyor. Polisin esasında devletin güvenlik gücü olduğunu söylemeye bin şahit lazım. Hele hele bugün gündeme alacağınız bu paketle, polisi -neredeyse tümüyle- AKP'nin silahlı gücü hâline dönüştürüyorsunuz. Polisteki bu örgütlenmenin, siz gerçi ona "paralel örgütlenme" diyorsunuz ama aynı zamanda AKP örgütlülüğünün de hızla yürüdüğünü söyleyebiliriz.

Değerli arkadaşlar, bürokrasideki örgütlenme de hakeza aynı durumda. Bürokrasinin neredeyse tamamını son on iki yılda AKP'lileştirdiniz. Bürokraside AKP dışında neredeyse üst düzey yönetici bulmak mümkün değildir. Bunun bir ölçütü var: 500 kişinin istifa edip AKP listelerinden aday olduğunu ilan etmesi, hem de bu ülkenin en hassas kurumlarının başında olanların, AKP'nin en hassas güvenlik kurumlarının başında olanların istifa edip AKP'den aday olmaları bunun, AKP'nin özellikle yargıda, poliste, bürokraside nasıl örgütlendiğinin kanıtıdır.

Böyle bir yargı sistemi, böyle bir polis, kolluk sistemi, böyle bir bürokrasi elbette ki kendi içinde sorunlar yaratıyor. Bu sorunlar nelerdir, birkaç örnek vermekte fayda var. Birincisi, Roboski. Bu AKP Hükûmeti bu Roboski'nin utancını elbette ki yaşayacak, sadece utanmakla kalmayacak, Roboski'nin hesabını da verecek. Onun için, bu güvenlik paketleriyle kendi güvenliğinizi, AKP'nin güvenliğini almaya çalıştıkça batacağınızı, batmak üzere olduğunuzu muhakkak göreceksiniz.

Yine, tabii ki sizin eliniz kolunuz uzun, Paris'e kadar uzandı. 3 kadının Paris'te, Paris'in ortasında katledilmesi, çok açıktır ki kimi basına yansıyan kimi belgelerde bunda Türkiye'nin parmağı olduğunun, Türkiye'nin özellikle istihbarat örgütünün parmağı olduğunun göstergesi, kanıtı.

Yine, Bingöl'deki olayı hatırlayın değerli arkadaşlar. Bingöl'de ne olmuştu, ona kısaca bir göz atmakta fayda var. Bingöl Emniyet Müdürü saldırıya uğramıştı ve bu saldırı sonrası 4 kişi katledildi, 4 insan katledildi. Sayın Cumhurbaşkanı ne demişti? Hemen onu söyleyelim, hatırlatalım size: "Failler cezalandırıldı." demişti. Sanki bu ülkenin mahkemeleri, kolluk gücü yokmuş gibi, sağ yakalanmaları gereken insanların aslında nasıl yargısız infaz edildiğinin en büyük kanıtıdır. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı yargısız infazı böyle övüyorsa gerisini siz düşünün.

Yine, bu ülkenin Başbakanı Sayın Ahmet Davutoğlu şöyle demişti: "Biz failleri öldürdük, onları cezalandırdık." Ama gelin, görün ki bu iki açıklamanın hemen sonrası, aslında öldürülen kişilerin kesinlikle masum olduğu ve bu suikastı gerçekleştiren kişilerle hiçbir ilgisinin olmadığı ortaya çıkmıştı, bu da gösteriyor ki sizler bütün bu işler olup biterken muhakkak bir günah keçisi bulacaksınız, bu günah keçisi de paralel örgüt oluyor. Paralel örgüt diyerek böylece Bingöl gibi, Roboski gibi, Paris gibi büyük olayları, büyük suikastları yıkacağınız bir merkez oluşturdunuz.

Yine, değerli arkadaşlar, çok fazla uzağa gitmeye gerek yok, Cizre olayı. Cizre'de tam 7 insan öldürüldü, bunların sonuncusu Nihat Kazanhan'dı ve sadece değerli arkadaşlar, 12 yaşındaydı, polis kurşunuyla öldürüldü. Efkan Ala İçişleri Bakanı olarak ne demişti? Demişti ki: "Orada hiçbir polis yok, olayın bizimle ilgisi yok." vesaire bir sürü açıklama yapmıştı ama daha sonra anlaşıldı ki aslında 12 yaşındaki Nihat Kazanhan'ı öldüren bir polistir, kurşun polisin silahından çıkmıştır, bir yargısız infaz daha, hem de bir çocuğu öldürerek gerçekleştirdiniz.

Değerli arkadaşlar, burada 2007 ile 2015 yılları arası polisin öldürdüğü kişilerin listesi ve tam 183 kişi. Bu çalışmayı yapan Baran Tursun Vakfı isimli bir sivil toplum örgütü ve bu da gösteriyor ki aslında bütün bu olup bitenlere günah keçisi buldunuz, o da paralel yapıdır. Bu paralel yapı ne menem şeydir ki biz de anlayamadık; onun için biz bir önerge verdik, paralel yapılanma nedir, ne değildir, bütün bu konuları araştıran bir Meclis araştırma komisyonu kurulsun. Gerçekten, AKP'nin Kırmızı Kitap'a geçirdiği gibi bu paralel yapılanma, ülkeyi mi tehdit ediyor, yoksa AKP iktidarını mı tehdit ediyor bunun saptanması gerekiyor.

Son söz olarak şunu söyleyelim: Paraleli kazıyın devlette, altından AKP çıkar. (HDP sıralarından alkışlar)