| Konu: | HDP Grubunun, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşları tarafından, paralel yapı, yargı, güvenlik, TSK, istihbarat, gizli dinleme, şantaj, tehdit, provokasyonların araştırılması amacıyla 27/2/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Şubat 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 56 |
| Tarih: | 17.02.2015 |
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu önerge ve "paralel" sözcüğü bana AKP döneminde siyaset ve devlet hayatımıza egemen olan dört paralelliği hatırlatıyor. Olana bitene ve terör örgütüyle yapılan pazarlıklara baktığımızda diyorsunuz ki: "Devlet yapılanması içerisinde farklı yapılanmalar var." Mevcut farklı, vatandaşa gösterilen farklı.
Birinci paralellik siyaset sahnesinde, AKP-PKK paralelliği. PKK ne istiyorsa AKP onun dilekleri doğrultusunda Meclise yeni tasarılar getiriyor, 40 bin kişinin katili, devlet ve millet bütünlüğüne kastetmiş, Batı emperyalizminin kuklası PKK'yla al gülüm ver gülüm pazarlıklar yapan, iktidarını ebedileştirmeyi kafasına koymuş ve terör örgütüyle âdeta balayı yaşayan bir AKP var. Milletin evlatları yok edilirken hiçbir şey yokmuş gibi davranılıyor. Milletin dikkati "Analar ağlamasın." teraneleriyle dağıtılıyor. PKK âdeta bir demokratik sivil toplum kuruluşuymuş gibi propaganda yürütülüyor. AKP'nin görevlendirdiği valiler, güvenlik güçlerinin operasyonlarını engelliyor ve güvenlik, istihbarat teşkilatlarının içi boşaltılıyor.
İkinci, üçüncü paralellik devlet yapılanmasında. Birisi, başkent Ankara'da, diğeri de ülkemizin Güneydoğu Bölgesi'nde. Ankara'da saray ile yani Cumhurbaşkanlığı ile Hükûmet arasında alternatif bir devlet yapılanması oluşturuluyor Anayasa'ya aykırı bir biçimde. Erdoğan'ın dediği "çok başlılık" bizzat Erdoğan tarafından yaratılıyor. Cumhurbaşkanlığı olarak inşa edilen kaçak sarayın bin odasında bakanlıkların alternatifi olan gölge bakanlıklar kuruluyor. Erdoğan, Başbakanın anayasal yetkilerini gasbediyor, Hükûmeti itibarsızlaştırıyor, sıradanlaştırıyor. Anayasal suç işliyor Cumhurbaşkanı. Hükûmet de seyirci kalarak suça ortaklık ediyor. Erdoğan Mecliste ettiği, bu kürsüde ettiği tarafsızlık yeminini, Anayasa'nın kendisine yüklediği sorumlulukları çiğniyor, AKP'nin Genel Başkanı gibi konuşuyor, oy istiyor, muhalefeti eleştiriyor, sadece siyaset kurumunu kutuplaştırıp mahalle kavgasına dönüştürmekle kalmıyor, devlet itibarını da zedeliyor. Cumhurbaşkanına "Tarafsız ol." uyarılarımıza rağmen AKP Genel Başkanı gibi nutuklar atmaya devam ediyor. Sayın Genel Başkanımız boşuna dememişti "Bundan Cumhurbaşkanı olmaz." diye; olmuyor, olmuyor. Elbette Cumhurbaşkanının bu taciz ve tasallutları, iftira ve hakaretleri cevapsız bırakılamaz.
Sayın Erdoğan, kendi genel sekterliğine layık gördüğün Davutoğlu ve Hükûmetle hangi düzeyde ilişki kurarsan kur ama Milliyetçi Hareket Partisine karşı sarf ettiğin her sözün misliyle karşılığını bulacağını bil.
Günlük siyasetin tadı damağında mı kaldı Sayın Cumhurbaşkanı? O zaman, Cumhurbaşkanlığı zırhından kurtul, dön siyasete. Hem Cumhurbaşkanı hem de parti genel başkanı gibi davranamazsın. Milletin Cumhurbaşkanı olma yerine, oy verenlerin Cumhurbaşkanı olmayı tercih ettiğine göre bizden de aynen o şekilde muamele göreceksin. Milletin evlatları açken kendine milyar dolarlık saraylar yaptırdın, yüzlerce milyon dolarlara özel uçak ve makam araçları saltanatı kurdun, aynen Numan Kurtulmuş'un tabiriyle "Harunlar gibi gelip Karunlaştın." Sağa sola laf yetiştireceğine önce bu iddiaların hesabını ver.
AKP'li vekil arkadaşlarıma da bir çift sözüm var: Hükûmetinize sahip çıkın, Başbakanınıza sahip çıkın. Sayın Davutoğlu Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı ama aynı zamanda sizin Genel Başkanınız. Siz saygı göstermezseniz, siz onun hukukuna sahip çıkmazsanız başkalarından saygı beklemeye de hakkınız olamaz. Milletin oylarıyla gelmiş AKP'nin elinden hükûmet etme yetkisini Cumhurbaşkanı alıyor ve sessiz kalıyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti'nin sayın bakanları, sizlere sesleniyorum: Sarayda "Danışmanlar" adı altında gölge kabine kuruluyor, seyrediyorsunuz. Yarın sizlere denilecek ki: "Saraydaki filan danışmanla istişare etmeden karar verme." ya da saraydan telefonlar gelecek "Cumhurbaşkanımız böyle istiyor." Bunun adı nedir? Bunun adı yetki gasbıdır. Eğer bir paralellikten bahsedilecekse paralellik işte tam da burada. Erdoğan, Bakanlar Kuruluna paralel kendi hükûmetini kuruyor.
Üçüncü paralellik de ülkemizin bir bölgesinde. Devletin kimi kurumlarına paralel yapılar oluşturuluyor bizzat terör örgütü tarafından. Devletin valisinin karşısına PKK'nın valisi, PKK'nın kaymakamı çıkarılıyor. Türk mahkemelerinin yerine PKK'nın halk mahkemeleri oluşturuluyor. Devletin görevlileri ifade vermeye Kandil'e çağrılıyor. Ay yıldızlı Al bayrak indiriliyor, polis ve jandarma yerine PKK'nın kolluk gücü ortalıkta eşkıya gibi dolaşıyor, kimlik kontrolü yapıyor. PKK vergi topluyor, PKK ihale dağıtıyor, kurtarılmış bölgeler oluşturuyor, insanları bölgeden sürüyor, etnik temizlik yapıyor Hükûmetin gözü önünde. AKP ne yapıyor? AKP seyrediyor, AKP görmezlikten geliyor. Her derde deva, her konunun uzmanı ne Erdoğan ne de Davutoğlu ve ne de İçişleri Bakanı bu cinayet şebekesi olan PKK'nın baskı ve zulmüne, dayatmalarına dur diyemiyor. 3 Müslüman gencin katledilmesi sonrası Obama'ya seslenen Erdoğan: "Neredesin Başkan? Biz siyasiler ülkemizde işlenen cinayetlerden sorumluyuz çünkü halk bize benim can güvenliğimi koru diye oy veriyor." diyordu. Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, hakikaten merak ediyorum, bir gece dahi olsa "Vatandaşımızın can güvenliğine sahip çıkamadım." diye uykusuz kaldığın oldu mu hiç? Bölücülük güzergâhında AKP, PKK ve onun sözcüsü HDP paralel ilerlemeye devam ediyor. Ortada bir anlaşma olduğu kesin. Alınan bilgiler PKK ve AKP arasında demokratik özerklik ve bölücübaşının önce ev hapsine çıkartılıp sonra serbest bırakılmasıyla ilgili bir anlaşma sağlandığı yönünde. Tek tartıştıkları husus, bu anlaşmanın seçim tarihi olan 7 Hazirandan önce mi ya da sonra mı açıklanacağı. PKK seçimden önce bunun açıklanmasına zorluyor Hükûmeti, AKP de "Bu anlaşmanın ifşasını -milletten 7 Haziranda yiyeceği dayak korkusuyla- seçimden sonraya bırakalım." diyor.
Bir diğer paralellik de değerli milletvekilleri, AKP ve Hükûmet içerisinde yuvalanmış menfaat çetesi ile ülkeye hizmet etmek için siyasete girmiş AKP milletvekilleri ve bakanlar arasında. 17-25 Aralık yolsuzluk olaylarında ortaya çıktı; Hükûmetin 4 bakanı oğulları, enişteleri, damatlarıyla birlikte Hükûmet içinde çalışır görünüp farklı telden çalıyorlar. "Rabbena, hep bana!" diye terennüm etmişler. Kabinenin neredeyse, kıymetli arkadaşlar, beşte 1'i, rüşvet almışlar, görevini kötüye kullanıp haksız mal edinmişler, zenginleşmişler, imar ve gümrük yolsuzlukları yapmışlar. Birileri "Memlekete hizmet edeceğim." derken bunlar da paraları kiralık kasalarda, ayakkabı kutularında istif etmişler. Birileri "Enflasyonu sıfırlayalım." derken birileri de evdeki paraları sıfırlamaya çalışmışlar. Birileri "Milleti zenginleştirilelim." derken diğerleri haram saltanatı kurup aile efradıyla zenginleşmeyi tercih etmişler.
İşte, size Hükûmet içerisinde sureti haktan görünüp farklı saiklerle oluşturulan bir paralel yapı daha. Tüm bu hırsızlıkları, yolsuzlukları örtbas etmek ve milletin dikkatini başka tarafa çekmek için bir "paralel yapı" teranesi tutturmuşlar. Kim? Aynı ekip. "Cambaza bak, cambaza" oyunu. Kastettiğin bu kesim hakikaten bu devletin içerisinde farklı bir yapılanma öngörmüş ve buna kalkışmış ise bugünlere akşamdan sabaha gelmedik. On üç yıldır devleti tek başına idare ediyorsun. Niye müsaade ettin o zaman? Bunu yapanlar kadar buna müsaade edenler de sorumlu değil mi? Bunun hesabını vermen gerekmiyor mu? "Kandırıldık." O zaman böyle saf olmayacaksın. Önünüzü bile görmeyen bu kıt fikirlilikle devlet mi idare edilir? Önce bir kendinize bakın aynada. Zaten bu ülkede iki Erdoğan, iki Davutoğlu var. Yüksek perdeden konuşup mumu yatsıya kadar yanan, akşam farklı sabah farklı, doğuda farklı batıda farklı... Tutarlı olmak, devlet ciddiyeti içinde davranmak gibi bir kaygıları yok. Beceriksizlik ve kötülüklerinizi paralel yapıya yıkmak yerine millete hesap verin. Çıkın deyin ki: Beceremedik, yanlış yaptık. Hem kel hem fodul olmak değil de nedir yaptığınız? İnşallah, devlet içerisinde paralel yapılar kuran AKP'nin hesabını 7 Haziranda bu millet görecek diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)