GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan Uludere (Roboski) katliamının tüm boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin (10/436) ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:57
Tarih:18.02.2015

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Uludere, geçmişteki otuz yıllık çatışma döneminin halkalarından biridir. Bu ülkede hayatını kaybeden 36 bin insan var. Bunların bir kısmıyla görüştük gerek İnsan Hakları Komisyonunda gerekse Çözüm Komisyonunda, ne tür acılar yaşadığını gördük. Şırnak'ta bu görüşmeleri yaparken Uludere'den gelen insanlar da vardı, onlarla da görüştük ve kucaklaştık. Bir ülkede barışı kurmak için acıları da ortak kılmak gerekir; bir ülkede barışı kurmak için geleceğe yönelik adaleti sağlamaya çalışırken aynı zamanda geçmişe yönelik de bir adaleti sağlama çabasına girmek gerekir. Acıları siyasal çatışmanın, iktidar mücadelesinin bir kalkanı hâline getirmek, "Bu acılar sadece bize aittir." anlamı taşıyacak şekilde üstüne kapanarak siyaset yapmak son derece yanlış olur.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Ya, Naci Hocam, acıları kapatalım diye, yaraları saralım diye uğraşıyoruz be! Ne siyaseti ya! Adalet istiyor insanlar.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu ülkede bu otuz yıllık süreye ilişkin yaşanmış olan travmaları, acıları aşmaya çalışıyoruz, hepimiz bunu yapmaya çalışıyoruz. Esasen "çözüm süreci" dediğimiz hadise, birkaç yıldır devam eden bu olay, hepimizin de neticelerinden memnun olduğu ve bir daha bu ülkede kanın akmadığı bir güzergâhta yürümemizi sağlıyor. Burada herkesin dikkat etmesi gerekir.

Elbette ki -biraz önce de söyledim- geçmişe yönelik adalet ve geleceğe yönelik adalet, acıları ortak hâle getirmek ve bu yaşanmış olanlara ilişkin hesabı sormak, bir hukuk ve adalet anlayışını egemen kılmak; bizim çabamız bu istikamettedir çünkü "çözüm süreci" dediğimiz, o güzergâhın da gerektirdiği, bu ülkede yaşayan herkesin hakkını ve adalet arayışını cevaplamak şeklindeki bir siyasettir. Biz bunun farkındayız ama herkes bilir ki, şu kürsüde konuşmanın ötesinde herkes aklıselimiyle bilir ki bu güzergâhta yürümek kolay değildir. Bu ülkede çok çeşitli karanlık dehlizler vardır, provokasyonlar vardır, girişimler vardır; bunların bazen şaşırtıcı yerlerden kaynaklandığını da biliriz. Önemli olan bunları aşmaktır, burada da iş birliği yapmaktır. Aklıselim sahibi olan insanların, sağduyu sahibi olan insanların, gerçekten bu ülkede bir daha kan akmasın, bir daha Uludereler yaşanmasın isteyen insanların benim kanaatime göre yapması gereken de budur.

NAZMİ GÜR (Van) - Yani bir kere yaptık bir daha olmaz mı diyorsunuz Naci Bey?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Dün, biz burada Uludere'yi gizlemek için o kapalı oturumu istemedik.

NAZMİ GÜR (Van) - Ayıp, ayıp! Böyle davudi bir sesle konuşuyorsunuz, kimseyi inandıramazsınız.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Burada, Uludere'ye ilişkin birçok tartışma yaşandı, hiç birinde kapalı oturum istemedik.

NAZMİ GÜR (Van) - Timsah gözyaşları dökme!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Kim ne söyleyecekse söylüyor. Şimdi de zaten Uludere üzerine konuşuyoruz; kapalı oturum mu istedik? Hayır.

NAZMİ GÜR (Van) - Senin konuşmaya hakkın yok, hesap vereceksin; Uludere'nin hesabını vereceksin Naci Bey.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Niçin? Dün yaşanan başka bir şeydi.

NAZMİ GÜR (Van) - Uludere'nin talimatını veren de hesabını verecek.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Dün burada yaşanan, muhalefetin öteden beri iç güvenlik yasasına ilişkin olarak "Biz bunu geçirmeyeceğiz. Bu yasa Meclisten çıkmayacak." şeklindeki stratejisi neticesinde yaşanan bir durumdu. Şunu anlarız: İktidar bir iç güvenlik yasası getirmek istiyor muhalefet de itiraz ediyor. Programları farklı, yaklaşımları farklı; elbette itiraz edecekler. Meclis ne için var? Bu işlerin müzakeresini yapmak için var. Ama nasıl yapacağız bu müzakereyi? Bağırarak çağırarak yapmayacağız; sözle yapacağız, konuşarak yapacağız, birbirimizi ikna etmeye çalışarak yapacağız. Levent Bey diyecek ki "Siz polis devleti kurmak istiyorsunuz." Biz de diyeceğiz ki "Getirdiğimiz yasanın polis devleti kurmakla hiçbir alakası yok. Polisin devleti olmaz ama devletin polisi olur. Bir ülkede asayişe, güvenliği ihtiyaç varsa...

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Polis devleti olmaz mı yani? Böyle bir kavram yok mu?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - "... iktidarın görevi, o asayişi ve güvenliği sağlamak için gerekli yasaları çıkartmaktır." Biz de bunu söyleyeceğiz.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Siz de buna inanıyor musunuz? Yani buna inanıyor musunuz Hocam?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Siz de söyleyeceklerinizi söyleyeceksiniz. Peki, sonuç ne olacak? İktidar yaptıklarından sorumludur, muhalefet de yaptıklarından sorumludur. Millet de kararını verecek, millet; yoksa "Ben haklıyım, ben güçlüyüm, sayımın azlığına çokluğuna bakmam benim dediğim olacak." şeklindeki bir yaklaşım demokraside olmaz.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Hitler'i de seçtiler, Hitler de seçimle geldi canım. Hep millet... Elbette milletin kararı önemli de, Hitler de seçimle geldi, Hitler.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - "Diktatörlük, diktatörlük" diye konuşanların kendi kullandıkları yöntemin ve sonunda murat ettikleri neticelerin de farkında olmaları lazım. "Ben sayıma bakmam. Ben bunu geçirtmeyeceğim." şeklinde bir yaklaşım olabilir mi? Sonuçta millet karar verecek. Siz söyleyeceklerinizi söyleyeceksiniz, biz de söyleyeceğiz. Bu yasa da yüce Meclisin takdirine gelecek, millet de kararını verecek. Eğer uygulamalardan memnun olmazsa bize diyecek ki: "Kardeşim, siz diktatörlük kurmak istiyorsunuz -o söylediğiniz laflar var ya, eleştiriler var ya- onları yapmak istiyorsunuz. Siz iş başından gidin."

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Diyor zaten, diyor.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Siz, ne güzel, demokrasiden yanasınız, sizi getirecek. Ama on üç yıldır aynı lafları söylüyorsunuz, bu millet size prim vermedi, sizin söylediklerinize inanmadı, bu tür sözleri gerçekçi bulmadı.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - İnanmadığı için o kadar polis alıyorsun değil mi? İnanmadığı için polis devleti kuruyorsun değil mi?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Dolayısıyla adil olacağız, adil, siyasetin kurallarına uyacağız. İç Tüzük'ten kaynaklanan bütün haklarınızı kullanabilirsiniz elbette.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Sağ ol, sağ ol!

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Sağ ol, Allah razı olsun!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ama kürsü işgali İç Tüzük'ten kaynaklanan bir hak mıdır? Şimdi burada arkadaşlar diyorlar ki: "Kürsünün başında 2 tane bayan milletvekili, bir de Mustafa Elitaş var." 3 kişi kürsünün başında ne geziyor arkadaşlar?

SAKİNE ÖZ (Manisa) - Mustafa Elitaş'a soracaksın.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Elitaş'a sor, Elitaş'a sor Hoca, Elitaş'a sor, niye geziyor.

NAZMİ GÜR (Van) - Mustafa Elitaş'ın kürsünün yanında ne işi var? Utanmıyor mu Mustafa Elitaş kadınları taciz ediyor?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bir konuşma yapılırken 3 kişinin ne işi var? Başkaları da etrafta. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 2 tane hanımefendinin kürsünün başında ne işi var?

NAZMİ GÜR (Van) - Nerede, nerede; Elitaş nerede, onu söyle.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Burada Meclisi yöneten Sayın Başkanımız konuşmak üzere Elitaş'ı çağırmış. Gelmeyecek mi Elitaş?

NAZMİ GÜR (Van) - Çağır, buraya gelsin, yüzü varsa Meclise çıksın.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Sizin sözcünüzü defalarca çağırmış, gelmemiş çünkü oyalama taktiği güdüyorsunuz. Sonuçta çağıracak, kurallar belli, sizin de uymanız gereken kurallar. Sayın Elitaş gelince de burada konuşmasına fiilî bir müdahaleyle engelleme var, yaşanan bu. Şimdi onu başka bir şekilde takdim etmenin manası yok. Arkadaş, fiilî uygulamalara biz rıza göstermeyiz. İç Tüzük'ten kaynaklanan haklarınızı sonuna kadar kullanın ama "Biz bunu geçirtmeyeceğiz." bunu kabul etmeyiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Konuşursunuz, söylersiniz, sizi dinleriz ama dinlerken de öyle bağırmak çağırmak, burada bir tür tiyatro havası içerisinde konuşmak bunlar kıymeti olan şeyler değildir, onu söyleyeyim. "Şiddet, şiddet" diyoruz arkadaşlar. İnsanlar içi dolu sözler söyler ise kulaklar açılır onları dinlemek için, bağırmasına gerek yok ama anlamsız, böyle bağırarak çağırarak birtakım kelimeleri zorla insanlara anlatmaya çalışırsanız, insanın sadece aklı değil kulakları da şiddete itiraz eder ve ben burada kimi konuşmaları dinlerken kesinlikle dinlemek istemiyorum. Benim kulaklarım o şiddete itiraz ediyor, bu kadar bağırmaya çağırmaya itiraz ediyor.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Kendi şiddetinize itiraz etmiyorsunuz.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Onu Anayasa'yı askıya alanlara söyle.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - O konuşmadan başka şiddet görmüyor musun, farklı şiddet yok mu? Bu kadar mı yalan olur ya!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Shakespeare'n bir sözü var arkadaşlar, Shakespeare diyor ki: "Tiyatroyu öldüren tiyatro yapmaktır." Öylesine teatral davranırsanız ki gerçekte burada sadece tiyatro yapmış olursunuz.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Tiyatro yapma öyleyse Hoca.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ve millet bunu görür.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Yapma öyleyse!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Gerçekten siz feveran mı ediyorsunuz, acı mı çekiyorsunuz, yoksa acı üzerinden burada siyasal bir tiyatroyu mu sergiliyorsunuz? Millet bunu görür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Biraz utanmak lazım ya!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - O yüzden eğer bize söz söylemek istiyorsanız veya bir başkasına veya kendi tabanınıza lütfen, bu söz söylemenin şiddetten uzak, nüfuz edici bir dille olmasına dikkat edin.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Ya onu Anayasa'yı askıya alana söyle.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kendi grubuna söyle, dön onlara da söyle. Kim şiddet uyguluyor görüyorsun. Dön o tarafa söyle Hocam.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Bize şiddet uygulayanlar bunu söylüyor ya, şiddet uyguluyorsunuz akşamdan beri...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Dön o tarafa söyle o zaman.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Biz, sizi dinlemek isteriz. Sizin konuşmalarınızı dinlemek ve kıymetli muhalefetimiz acaba hangi tür katkıları yapacak diye kulaklarımızı sonuna kadar açmak...

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Sen onu Anayasa'yı askıya alana söyle.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Dön şöyle, dön şöyle, şöyle bak.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ... o katkılarınızı beklemek isteriz.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Edebiyat yaparak şiddetinizi örtemezsiniz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ama böylesine kulaklarımıza bile blokaj yaptıran şiddet dolu bir konuşmayı kabul etmeyiz, öyle bir konuşmayı insan dinlemez, hiç kimse dinlemez.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Hoca, bu tarafa söyle.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Aynaya bak şiddet arıyorsan.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Ya, dün siz burada insanlara şiddet kullandınız.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Dolayısıyla, arkadaşlar nezahet ve nezaket içerisinde konuşmak, tartışmak ve bütün bu işleri bu şekilde yürütmek, nihai hakemliği de millete bırakmak en adil olanıdır. Hem söyleyeceksin hem yargılayacaksın hem hâkim olacaksın hem de neticeyi söyleyeceksin. Böyle bir şey yok.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) -Ya, onu Anayasa'yı askıya alana söyle, niye buraya söylüyorsun?

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Yavuz hırsız ev sahibini sorumlu çıkarır.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Biz, Sebahat Hanım, sizinle komisyonda çalıştık.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Evet, birlikte çalıştık.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Çok nazik ve zarif bir insansınız.

NAZMİ GÜR (Van) - Hadi oradan!

LEVENT GÖK (Ankara) - Dün perişan ettiniz bu kadını ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ondan mı yere düşürdünüz?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Çok da iyi müzakereler yaptık, iyi konuşmalar yaptık ama Allah için sizin kürsünün başında olmamanız gerekirken ne işiniz vardı?

NAZMİ GÜR (Van) - Hadi oradan! Git Elitaş'ına sor.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Kadına şiddetten bahsediyorsunuz. Sayın başkan vekiline buradan neler yapıldığını unuttunuz mu?

NAZMİ GÜR (Van) - Başkan vekili Elitaş'tan talimat alıyor.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Dün siz yaptınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Fiilî durum yaratmak istediniz.

SAKİNE ÖZ (Manisa) - Yaratan o.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Şiddet, sadece gözlerini açıp "Başkası ne yapıyor?" diye bakmak değildir. Aynı zamanda ben ne yapıyorum, benim yaptığım şiddet mi, değil mi? Ona da bakmak gerekir, onu da değerlendirmek gerekir.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Onu Anayasa'yı askıya alana söyle, Anayasa'yı askıya alana!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Tabii, fiilî durum yaratmak, burada şiddet uygulamak, iktidarın önerisi geçmesin diye her türlü tekniği, stratejiyi İç Tüzük'ten kaynaklanmadığı hâlde kullanmaya kalkışmak kabul edilemez. Yaşanan olaylar üzüntü vericidir ama unutmayın en başta...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Süre bitti, devam ediyor daha!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...sizin olmak üzere herkesin sorumluluğu var.

Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)