GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubunun, Erzincan Milletvekili Muharrem Işık ve 22 milletvekili tarafından, Gezi Parkı protestolarında vatandaşlara saldıran grubun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 3/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 19 Şubat 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:58
Tarih:19.02.2015

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; CHP'nin önergesi Gezi olaylarına ilişkin, Gezi olaylarında eli sopalı zorbaların, kendilerini devletin yerine koyarak gencecik masum çocuklara karşı birtakım eylemlerde bulundukları ve bunların araştırılması talebine yönelik bir önerge.

Bu Gezi olayının ne olduğunu geçmişte de çok tartıştık. Nereden çıktı, nasıl gelişti, kasıt neydi? Öncelikle bunu yerli yerine koymak bakımından AK PARTİ iktidarını genel olarak görmek lazım. AK PARTİ 2002 yılında iktidara geldi. İktidara geldikten sonra yaklaşımı, programı, arkasındaki toplumsal desteğin siyasal iradesi istikametinde Türkiye'de çok temel bir değişiklik yaptı. O temel değişiklik de devletin milletinden, milletin devletine geçişti. Esasen demokrasi diyoruz, özgürlükler diyoruz, halkın iradesine vurgu yapıyoruz. Bu sürecin de doğal sonucu devletin milleti değildir, milletin devletidir.

İktidar ilişkilerinin dönüşmesi kolay değildir. Türkiye'de de iktidarın yerleşik baronları vardır. Bunlar, bu tür iktidar ilişkilerinin dönüştüğü zamanlarda son derece rahatsız olurlar, yerlerini, imkânlarını kaybetmek istemezler ve sürekli çeşitli girişimlerle iktidar ilişkilerinde daha aktif bir şekilde rol almak, daha etkin yerlerde bulunmak için çaba gösterirler.

İnsanoğlunun tarih boyunca en acımasız olduğu alan, iktidar ilişkileri alanıdır ve bütün rejimlere bakın, bütün rejimlerde kuralsızlıktan kurallı olmaya doğru, iktidar ilişkilerinin daha medeni ve nezaket içerisinde sürmesine yönelik çeşitli kurallar getirme istikametinde yaşandığını görürüz, krallıkta olsun, imparatorluklarda olsun ve bugünkü demokratik ülkelerde olsun. Ancak bu acımasızlık, o medeni ilişkilerin yerleştiği, kuralların oturduğu ülkelerde dahi fırsatını ve imkânını bulduğunda, o acımasızlıkla birlikte iktidar ilişkilerine nüfuz etme ve buradan birtakım neticeler devşirme istikametinde kimi çevreleri harekete geçirtir.

Türkiye'de de demokrasi var. Türkiye'de seçimler var. İnsanlar bu seçimler marifetiyle iktidarları tayin ediyorlar. AK PARTİ, 2002'de bu şekilde iktidara geldi ve halkın iradesi, desteğiyle on üç yıllık iktidarını sürdürüyor; önce bunu yerli yerine koyalım.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Seçimle geldi de seçimle gidecek.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ancak bu süre içerisinde, biliyorsunuz, darbe girişimleri oldu, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin 2007'de yaşanan tartışmaları hatırlayın, daha sonra 2008'deki mahkemeyi hatırlayın.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Ne olmuş? Onlar da laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmasaydı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - İşte bu zincirin bir halkası olarak, biz, Gezi olaylarıyla birlikte başlayan, içeride ve dışarıda eski yerlerini kaybetmiş iktidar elitlerinin, çevrelerinin de desteğiyle, Türkiye'deki milletin devletinin kurulmasına, demokrasinin ve özgürlüklerin yerleşmesine itiraz eden çevrelerin girişimi olarak görüyoruz.

Şunu belirteyim: Bir kere protesto gösterileri, bütün bunlar haktır ama her şeyin kurallı bir şekilde yaşanması gerekir. Gezi olaylarının bu kurallara uygun yaşanmış bir protesto gösterisi olduğunu herhâlde kimse iddia edemez.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Tencere, tava çalanlar bunların dışında mıydı Hocam?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Çünkü o kitlesel gösterilerde yağma olmuştur, talan olmuştur, yakıp yıkma olmuştur ve ölümler olmuştur. Bu ülkede kim hayatını kaybederse kaybetsin, hangi siyasal safta, hangi inançta olursa olsun, onların acısını ifade etmek, o acıyı paylaşmak bu ülkede herkesin görevidir, bizim de görevimizdir ve bu çerçevede, Gezi'de de hayatını kaybetmiş olan insanlar için ailelerine, bu millete başsağlığı diliyoruz, geçmişte de diledik.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Tam tersine, meydanda yuhalattı Sayın Başbakan, meydanda aileyi yuhalattı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Duymasın Cumhurbaşkanı!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ancak Gezi olayları sadece masum bir protesto gösterisi, demokratik hakların kullanıldığı bir olay, iktidara karşı muhalefetin medeni bir biçimde ortaya konduğu bir olay olarak karşımıza çıkmamıştır.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Siz gençleri öldürdünüz, siz. Gençleri öldürmek mi medeni?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Aksine, yakıp yıkma ve milletin meşru bir şekilde seçmiş olduğu iktidara karşı bir oldubitti yaratma, bir devrim krizi doğurma iddiasını da taşımıştır. Bu çerçevede, çok çeşitli yasa dışı örgütlerin de Gezi olaylarına nasıl ilgi gösterdiğini biliyoruz. Mahkemede kayıtları vardır tutuklanan kişilerin hangi örgütlerle bağlantılı olduğuna dair. Bütün o veriler devletin arşivlerinde mevcuttur.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Paranoyadan çıkın Hocam, bu paranoyadan çıkın.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Mesele şu: Bakın, "Thomas Hobbes" diye bir İngiliz düşünür vardır, bilir arkadaşlar. (CHP ve MHP sıralarından "Ooo..." sesleri) Onun en önemli motto olan sözlerinden birisi "Homo homini lupus."tur, insan insanın kurdu. "İnsan doğal hâlde birbirinin kurdu olduğu için devleti kurarak kurallı bir iktidar mücadelesine geçmiştir." der Thomas Hobbes. Hem demokrasinin hem de diktatörlüğün kaynağı olarak görülür. Daha sonra kimileri demokrasi kimileri diktatörlük istikametine gitti.

Böylesine, devlet ve kurallar marifetiyle iktidar ilişkileri düzene sokulmaya çalışılırken yeniden -tabiri caizse- bir doğa durumunu hatırlatır şekilde sokaklardan iktidar çıkarmaya çalışmak, o kuralsızlığın içine girmek, sokaktan medet ummak; sandıklarda yapılamayanı, milletin iradesiyle sağlanamayanı sokaktan temin etmeye çalışmak hiçbir şekilde kabul edilemez. Bunu şunun için diyorum: Gezi olaylarına yasa dışı örgütler ilgi gösterdi. Onlar zaten her zaman 19'uncu yüzyıl devrim romantizmi çerçevesinde, biraz da Bakunin'in ahfadından gelen kişiler olarak bu tür rüyalar görebilirler. Hatta bu rüyaları paylaşanlar dediler ki: "Arap Baharı'ndan sonra Türk baharı geliyor, sokaklardan gelecek." Ama demokratik ülkelerde bahar sandıkla gelir, Türk baharı da 2002'de zaten AK PARTİ'nin iktidara gelmesiyle yaşanmıştı, ikinci bir bahar olmadı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Sonbahar!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Yapma Hocam, yapma! Dört mevsim var Hocam, senin de baharın bitecek! Olur mu öyle şey!

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Arap Baharı'na siz bel bağladınız.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Sokaktan bahar çıkmaz. Ayrıca, sokaktan bahar diktatörlüklerde çıkabilir, Mısır'da çıkabilir, Suriye'de çıkabilir; demokrasinin olduğu ülkelerde çıkmaz.

Benim itirazım: Mecliste bulunan, meşru bir biçimde halktan bu yetkiyi almış ve iktidar ilişkilerini kurallı bir şekilde sürdürmek amacıyla buradaki müzakerelere katılan kimi arkadaşların Gezi olaylarına ilgi göstermesi, kimilerinin o olayları yapanların başında bulunması, onları desteklemesi ve sokak hareketlerinin bir bakıma kışkırtıcısı diyebileceğim bir pozisyonda rol alması; bu kabul edilemez. Çünkü insanoğlunun tarihî, sokaktan meclise doğru aktı, meclisten sokağa doğru akmadı. Meclise gelmiş bir insanın burada iktidar mücadelesi vermesi gerekirken; bu mücadele için dilini, aklını, dehasını kullanması gerekirken sokaktaki -tabiri caizse- Vandallıktan, şiddetten, yakıp yıkmaktan ve sokaktaki dilden medet umması kabul edilemez. Sokaktaki dil nedir, biliyor musunuz? O Gezi olayları sırasında duvarlara yazılan yazıları hatırlayın. Hepimiz okuduk o yazıları, o yazıların ne olduğunu biliyoruz. O yazıların hepsi küfürdü. Sokağın dili küfürdür. Küfür üzerinden siyasal müzakere olabilir mi?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Hocam, genelleme yapmayın. "Sokağın dili küfürdür." nasıl diyorsunuz Hocam?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - İnsanların birbirine küfür ettiği, küfürle iktidar ilişkilerinde kendisine yol aradığı bir yapıyı, bir anlayışı...

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Ya, sokağı bu kadar alçaltmayın lütfen. Sokağın dili küfür olur mu?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...bu şekilde, var olan sokağı, iktidar ilişkilerinin tayin edicisi olarak görmek mümkün mü?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Hâlâ "sokak" diyor. Nasıl genelleme yapıyorsunuz siz? Profesörsünüz ya!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Mecliste bulunan bir insanın sokağa ilgi göstermesi esasen kendi meşruiyetini reddetmesi anlamına gelir.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Allah Allah!

LEVENT GÖK (Ankara) - Halkın içindeyiz biz.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - "Sokak" dediğin halk Hocam, "sokak" dediğin halk.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Kendisinin halktan almış olduğu, itiraz ettiği iktidarın da halktan almış olduğu ve bu yüzden ortak oldukları o meşruiyeti reddetmesi demektir, genetik olarak kendisini de var eden meşruiyeti reddetmesi demektir.

Değerli arkadaşlar, Gezi olayları elbette hedefine ulaşamadı. Demokrasinin olduğu ülkelerde sokaktan kalkışma yaparak netice almak mümkün değildir çünkü demokrasi zaten halkın önüne sandığı koyar; kim neye kızıyor, öfkeleniyor, bu ülkenin geleceğine ilişkin ne düşünüyorsa siyasi partilere o çerçevede ilgi gösterir.

Muhalefet bizi eleştiriyor, eleştirebilir. Biz de ne yaptığımızı anlatıyoruz.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Gösteri yapmayacak, yürüyüş yapmayacak, toplantı yapmayacak, sadece sandık koyacaksın, sana oy verecek.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Sonuçta kararı millet veriyor.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Yapma Hocam ya!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Malik Bey, siz oradan söyleyeceksiniz, biz buradan söyleyeceğiz, kararı millet verecek. Millet de on üç yıldır bu kararı veriyor.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Ama sokağı bu kadar alçaltmayın yani "sokak, sokak" derken...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Millete doğruyu söyle, doğruyu.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - On üç yıldır veriyor, zannediyorum bu şekilde konuşursak on üç yıl daha bu milletin vereceği kararın ne olacağı belli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Nereden biliyorsun millet karar verecekse madem? Sen onların adına mı karar veriyorsun?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu şöyle demişti İzmir'de esnafı dolaşırken Gezi olayları sırasında: "Herkes sokağa çıkmalı ve hakkını aramalı." Ben çok şaşırdım. Herkes sokağa çıksa kim, nasıl hak arayacak?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - "Herkes" derken sadece olayları destekleyenler değil herhâlde, başkaları da çıkacak demektir ki uygun olmazdı. Bunu da bir dipnot olarak belirteyim.

Saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)