GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:121
Tarih:19.06.2012

MELDA ONUR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz iş sağlığı ve güvenliği yasası, korkarız ki şimdiye kadar mevcut olanı gözetecek ve korumayı sürdürecek yani şimdiye kadarki düzenleme de işçiyi korumuyordu, bundan sonra da korumayacak, zira adından belli "iş sağlığı ve güvenliği" yani işçinin sağlığını korumaktan ziyade işin sürdürülebilirliğini hedeflemiş. Bu başlığın altındaki ana fikir şudur: "İşçilerin varlığı iş yerinin varlığına armağan olsun. Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir." Ana fikir bu olduktan sonra vatandaşa istediğiniz eğitimi verin, faydasız.

Yeni yasa TRT ve diğer özel televizyon kuruluşlarına ayda en az altmış dakika iş sağlığı ve güvenliği, çalışma hayatında kayıt dışılığın önlenmesi, sosyal güvenlik, işçi ve işveren ilişkileri konularında uyarıcı mahiyette yayın yapma zorunluluğu getiriyor. Güzel ama burada birkaç nokta var: Birincisi, ana fikir yukarıdaki gibi olduktan sonra bırakın prime-time spotu olarak girmeyi, Seda Sayan anlatsa bile hatta yüzyılları aşıp Hürrem Sultan'la Kanuni'nin sohbetine bile girse çalışanı korumaz çünkü esas amaç gerçekten de işçiyi korumak odaklı değil. Zira, öyle olursa insana rağmen kalkınmadan feragat etmek gerekecek, öyle değil mi?

Önergemizde dedik ki: İşin sürdürülebilirliği ve işvereni koruyan sağlık ve güvenlik yasasının televizyon spotlarıyla hiç olmazsa vatandaş "Sendikal hakları nedir? Toplu sözleşme hakları ve grev hakları nelerdir?" bunları öğrensinler. Öğrenirlerse belki bir gecede bir torbanın içine atılan düzenlemelerle hakları ellerinden alındığında bunun ne anlama geldiğini daha iyi anlarlar.

Değerli arkadaşlar, az önce burada Esenyurt'taki kazadan, kaza değil aslında cinayetten sıklıkla bahsedildi, AVM'sinde ölen işçilerden söz edildi. 11 tane işçi -biliyorsunuz-  yanarak hayatını kaybetti. Aslında bu ölüm, sayıları artık kafamıza kazılan yüzlercesinden sadece birkaçı. Bu cinayetler de tıpkı kiralık katil tutar gibi taşeron firmalara ihale ediliyor, orada da öyle oldu. İnşaatı yapan firma taşeron tuttu, sonuç, tıpkı o ünlü tekerlemedeki gibi, yandı bitti, kül oldu! Aynı firma yani AVM'de işçileri yakan firma Bağbaşı HES'i yapıyor yani durdurma kararına rağmen yapmaya çalışıyor başka bir taşeron şirketle.

Bir başka taşeron faciası ise biliyorsunuz Aşkale'de yaşandı. Bu arada, 2011 yılında 53 tane işçinin sadece HES inşaatlarında öldüğünü de burada ilave edelim. Aşkale'yle ilgili dört ayrı bakana soru önergesi verdik, yanıtlar geliyor. Tamamlanınca yani dört bakandan gelen yanıtlar tamamlanınca muhtemelen gerçekten de o ünlü tekerleme çıkacak ortaya. Kedi nerede? Ağaca çıktı. Ağaç nerede? Balta kesti. Balta nerede? Suya düştü. Su nerede? İnek içti. İnek nerede? Dağa kaçtı. Dağ nerede? Yandı bitti, kül oldu hikâyesi olacak. 

"Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir." hesabı, ölenler suçlu, kalanlar masum olacak! Nasıl mı? İşte altında Sayın Bakanımın imzası bulunan soru önergesinin yanıtından bir bölüm. Pek çok soru sorduk bununla ilgili. Şöyle bir not düşülmüş: "Kazadan 1 gün sonra görevlendirilen personel tarafından su içerisine hiç girilmeden alternatif hattan enerji verilmiştir." Yani ölen işçiler, buz gibi bir günün akşamı, mesai dışında, buz tutmuş bir gölete Erzurum Belediyesinden temin ettikleri bir havuz bisikletiyle durumdan vazife çıkararak gitmişlerdir. Sonuç, öyle ya kaderdir, takdiriilahidir!

Teşekkürler, iyi akşamlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.