GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından, AKP Hükûmetinin sağlık politikaları alanında uygulamaya koyduğu özelleştirme politikalarının araştırılması amacıyla 18/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 23 Şubat 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:62
Tarih:23.02.2015

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce önerge üzerinde konuşan meslektaşımın da söylediği gibi, sağlık sadece Sağlık Bakanlığının ya da Sosyal Güvenlik Bakanlığının sorumluluğundan ibaret bir hadise değildir. Aslında insan sağlığını hükûmetlerin politikalarının tümü belirler. Yani, insanların ekonomik ve sosyal seviyelerini yükseltirseniz, refah dağılımını düzeltirseniz, gelir dağılımındaki adaletsizliği giderirseniz insanlar ruh ve beden sağlığı açısından, koruyucu sağlık hizmetleri açısından çok daha iyi durumda olurlar.

Sağlıkla ilgili diğer sözlerime geçmeden önce, Sayın Bakan buradayken bir iki cümle ifade etmek istiyorum. Kendisine bir soru önergesi vermiştim, "2014 yılında ne kadar Türk Bayrağı indirildi?" diye sormuştum. Kendisi de cevabında 51 defa Türk Bayrağı'nın indirildiğini, böyle bir girişimde bulunulduğunu söylemişti. 52'ncisi de bu Hükûmet olmuştur. Bu Hükûmet, Süleyman Şah Türbesi'ndeki Türk Bayrağı'nı indirmiş ve haklarımızı koruyamamıştır. Şimdi, Sayın Erdoğan'ın çıkıp "CHP, CHP, CHP" diye böyle vurgulayarak, şeddeli konuşarak söylediği CHP'ye baktığımız zaman, CHP, Lozan'la ve Ankara Anlaşması'yla Süleyman Şah Türbesi'ni ve oradaki toprak haklarımızı korumuştur. Hatay yine Cumhuriyet Halk Partisi döneminde savaşmadan Türkiye topraklarına katılmıştır. (CHP sıralarından alkışlar) Aynı şekilde, Montrö Anlaşması'yla 1936 yılında yine Boğaz'daki haklarımız sonsuza kadar bizim egemenliğimiz altına girmiştir. AKP iktidarında ise aslında bu ilk toprak kaybımız değildir, esasen ülkenin bir bölümünde egemenlik devrinde bulundunuz, orada bayraklarımızı -biraz önce ifade ettiğim gibi- koruyamıyorsunuz, diğer yandan Annan Planı'yla birlikte Kıbrıs'taki haklarımızdan vazgeçtiniz ve şimdi de Süleyman Şah yani AKP iktidarında Türkiye üçüncü defadır toprak kaybına uğruyor. Böyle politikaların olduğu bir ülkede ve bu ülkede herkesin Cumhurbaşkanı olması gereken bir şahsiyetin sürekli gerginlik politikası uyguladığı bir ülkede insanların ruh sağlığının ve beden sağlığının normal olmasını bekleyemezsiniz. Bir ülkenin en üst seviyesindeki devlet adamı ülkenin yarısını yok farz ederek siyaset yaparsa, diğer yarısı üzerinde sürekli baskı yaratılırsa ve şimdi "İç Güvenlik Yasa Tasarısı" adı altında bir yasayı getirip buradan yeni bir baskı yasasını çıkarmaya çalışıyorsanız toplumsal depresyonun kapısını açmışsınız demektir. Nitekim bunların işaretleri var burada. Bakınız, devletin verilerine, TÜİK'in verilerine göre uyuşturucuyla ilgili suçlardan cezaevlerine girenlerin sayısı 2009-2013 yılları arasında yüzde 355 oranında artış kaydetmiş ve 2.601'den 11.500'e çıkmış.

Değerli arkadaşlar, sentetik uyuşturucuda yani bonzai filan diye adını söylediğimiz uyuşturucuda artış oranı AKP iktidarı döneminde yüzde 300.(x) Bütün bunlar AKP siyasetinin genelinin insan sağlığını bozduğunu gösteren veriler.

NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Sentetik uyuşturucu iki üç yıldır var Sayın Çıray.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, narkotikteki artışı söyledik.

Doğrusu, değerli mevkidaşım, daha önce de size ifade ettiğim gibi, Adalet ve Kalkınma Partisi başlangıçta bizim de desteklediğimiz politikalarla sağlıkta dönüşüme başladı. Hastanelerin tek çatı altında toplanması, hastane eczanelerinde sıraların kaldırılması yani ilaç alımlarının eczanelere devredilmesi ve benzeri uygulamaları biz desteklemiştik fakat ne zamana kadar?

NECDET ÜNÜVAR (Adana) - CHP karşı çıkmıştı biliyorsunuz o düzenlemeye. Hayır, CHP karşı çıkmıştı 2005'te.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Sağlıkta ne zaman ki finansman kontrolünü elinizden kaçırdınız, ne zaman ki sağlığın temel yapısını unuttunuz... Yani, sağlık diğer sektörlere benzemeyen, arz-talep dengesinin farklılık arz ettiği, yani talebin zorunlu olduğu, bir insanın hasta olduğu zaman talep etmek zorunda olduğu bir sektör olduğunu unuttu AKP iktidarı ve özelleştirme konusunda işi kontrolden kaçırdı, performans konusunda tıp etiğini ve her türlü ahlakı ortadan kaldırdı ve işte o zaman sistem çöktü.

Değerli arkadaşlar, üstelik öyle bir çöküş ki, Türkiye'de bu çöküşü örtbas etmek için geçmiş Başbakan, bir önceki Başbakan kürtaj tartışması açmak zorunda kaldı. Bu kürtaj tartışmasının açılmasının nedeni şuydu: 2002'de yüzde 21 olan sezaryen oranı, 2011'de yüzde 47'ye sıçramıştı. Bunun durdurulması gerekiyordu. Bu hatayı ikrar etmek yerine, başka bir tartışmayı bahane ederek sözde manevi duygular adı altında, hepimizin paylaştığı manevi duygular adı altında böyle bir viraj alınmaya çalışıldı.

Bakın arkadaşlar, performans sistemi o kadar yanlış bir sistem ki, biliyorsunuz, bütün dünya sağlıkta teşhise dayalı sistemlerle satın alma modellerine geçti istismarları önlemek için. Sağlık Bakanlığı hastanelerinde performans sisteminden sonra 2002-2013 yılları arasında yapılan ameliyatlarda artış oranı yüzde 114'tür.

NECDET ÜNÜVAR (Adana) - İnsanlar hizmet almaya başladı.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Üniversite hastanelerindeki ameliyatların artış oranı yüzde 116'dır. Özel hastanelerde yapılan ameliyatların sayısındaki artış oranı yüzde 561'dir. Bu artışlar Türkiye'nin nüfus artış oranlarıyla bağdaşmıyor. Bu artışların bilimsel izahı yok. Bu artışlar tamamen bir sistemin istismarından ibaret. Bakınız, bana kim anlatabilir Türkiye'de 2011 yılında ortalama her 9 kişiden 1'ine bilgisayarlı tomografi çekilmesinin bilimsel olduğunu? Bana kim anlatabilir her 10 kişiden 1'ine de MR çekilmiş olmasının bilimsel olduğunu? Bu, AKP sisteminin ortaya çıkardığı sağlıksız bir durumdur. Sağlığı düzeltmek demek, sadece güzel fiziki yapılar yapmaktan ibaret değil. Sayın Müsteşar, siz de çok iyi biliyorsunuz, o dönemde görevde değildiniz, hastaneler sistemi getirildi, şehir hastaneleri sistemi. Türkiye'nin sağlığını aldınız, yirmi-yirmi beş senelik borçlandırıyorsunuz, önceden yiyorsunuz. Bugünün parasıyla 25-26 milyar lira -eski parayla katrilyon lira- bu ülkeyi borçlandırıyorsunuz. Sonra da işin kötüsü, onları yaparken de diğer hastaneleri yıkma kararı alıyorsunuz yani yatak sayısında bir artış da sağlanamayacak. O hâlde, bunu yapmanın, bu işi böyle götürmenin anlamı ne? Üstelik 21'inci yüzyılda artık devasa hastaneler dönemi bitti, kompakt, ulaşılabilir, semtlere dağıtılmış hastanelere ihtiyacımız var. Yani, şunu söylemeye çalışıyorum: Sonuçta, iş geldi dayandı, Adalet ve Kalkınma Partisi sağlık politikalarının yanlış finansman modeli yüzünden elini milletin cebine attı. Eski Bakan da dâhil olmak üzere en çok övündükleri şey ne: "Biz muayenehaneleri kapattık, millet ile sağlık personeli arasındaki para alışverişini bitirdik." deniyordu değil mi? Bakın, tam aksi oldu, 2002 senesinde, sabit kurlara göre 92 dolar olan cepten sağlık harcamaları bugün 169,5 dolara çıktı kişi başına. Bunlar TÜİK'in raporları, devletin raporları.

Hani millet rahat edecekti? Hani sosyal adalet? Biraz önce, değerli meslektaşım burada konuşurken ifade etti, yeni kısıtlamalara gittiniz fizik tedavide. İşte bizim kaçak saraya itirazımız buradan. Milletin bir kısmı fakir, ilaçsız, 300'e yakın ilaç piyasada olmayacak, mukopolisakkaridoz hastalığı yüzünden 1 kız çocuğumuz ölecek, hâlâ kan fabrikası kurulmamış olacak; böyle bir ülkenin saray yaptırmak gibi bir hakkı olabilir mi?

Değerli arkadaşlar, onun için, söylemek istediğim şey şu: Cumhuriyet Halk Partisi olarak buradan Türk milletine sesleniyoruz: Gelince bu bozuk sağlık düzenini düzelteceğiz ve ilk yapacağımız iş, performans sistemi yerine başka bir sistem ortaya koyup sağlıkta katkı payını kaldıracağız.

Ey Türk milleti, senin cebinden alınan 16 milyar lira katkı payını Cumhuriyet Halk Partisi kaldırmaya söz veriyor.

Hepinize en derin saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)