GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:121
Tarih:19.06.2012

HÜLYA GÜVEN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı'nın geçici 6'ncı maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ben sözlerime iktidar vekillerimize bir soru sorarak başlamak istiyorum. En son 2003 yılında çıkarılan işçi sağlığı, iş güvenliği yasası olduğu hâlde on yıllık iktidarlarınız süresince neden her yıl ölümlü iş kazalarında artış oldu, önlem alınamadı? Yasa çıkarmak gerekiyorsa neden 2012 yılı beklendi, on yıl içinde çıkarılamaz mıydı? Son on yılda yani sizin iktidarınızda yaklaşık 11 bin işçi iş kazasında hayatını kaybetti ve hâlâ her gün bir iş kazası yaşıyoruz ve her gün yine en az 4 kişi ölüyor. Kazalar artık seri cinayetlere dönüştü. 2009 yılında Ostim'deki olayı unutmadık. Bir kaza sonucunda 20 işçi hayatını kaybetmiş, suçlu olarak da yine işçiler bulunmuştu. Sonradan, işçilere göstermelik eğitim verildiği belirtilmektedir.

Peki, eğitim ihtiyacı olan işçiler mi, yoksa sorumlu bakanlıklar mı? Yine Karadon ve Elbistan'ı da unutmadık. Göçük altında kalan maden işçilerimizi, baraj suları altında kalan, deniz bisikletinden düşerek donan, çadırda yanan işçilerimizi de unutmadık. Buralarda da kabahat işçilerin miydi?

Çok yakın, nisan-mayıs ayında en az 150 işçinin öldüğünü, 600 işçinin de yaralandığını öğreniyoruz. Ölümler en çok inşaat, maden ve enerji sektöründe. HES göçüklerinin sayısını ise bilmiyoruz. Nisan ayında Sayın Bakan Veysel Eroğlu'na HES'lerin ve HES kazalarının sayısını sormuştuk, hâlâ bir yanıt yok. Demek ki boyut basına yansıdığından ve bildiklerimizden daha da büyük.

Bugüne kadar mevcut yasalar uygulansaydı, kâğıt üstünde kalmasaydı tüm bu acı olayları yaşamayacaktık. Acaba, Hükümetimiz, yaralanarak çalışamayacak durumda olanlara aileleriyle birlikte rahat yaşayabilecekleri desteği veriyor mu? Kaza sonucu bacağını kaybederek engelli olan işçilerimize koşabilecekleri protezleri veriyor mu, yoksa akülü sandalye bile vermeyerek eve mi mahkûm ediyor?

Taşeron işçilerin sayısını artırarak güvencesiz işçi çalıştırmalar devam ettiği sürece ne kazalar ne de ölümler bitecektir. Sorunun çözümü işçinin eğitimi değil, sorunun çözümü Hükûmetin işçilerini sahiplenmesi, bağrına basması, onları korumasıdır, hak arayanları kapı önüne bırakmamasıdır. Hükûmetler hiçbir zaman cezalandırıcı olmamalıdırlar. Ama on yıldır yaşadıklarımıza bakacak olursak tam tersini görmekteyiz. Bu durum da AKP Hükûmetinin iyi niyeti diyemeyiz tabii ki.

Cihan devleti olduğumuzdan bahsediyoruz, ileri demokrasiden bahsediyoruz. Bu söyledikleriniz işçi, mahkûm, tutuklu ölümleri mi? Bu kadar mı? Değil tabii ki. Memurların, polislerin ve tüm diğer 657 sayılı Kanun'a tabi personelin durumuna da baktığımız zaman Anayasa'mızın 18'inci maddesi "Angarya yasaktır." dediği hâlde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda şöyle demektedir: "Kurumlar gerektiği takdirde personelini günlük çalışma saatleri dışında fazla çalışma ücreti vermeksizin çalıştırabilirler." Ve bu madde uygulanıyor. Hükûmet işçi ve memurlarına aslında köle muamelesi yapmaktadır.

Bu arada çok önemli görev üstlenen işyeri hekimlerinin de ücretlerini yine sınırlıyorsunuz.

Ben sizleri vicdanlarınızla baş başa bırakıyor, Hakkâri'de şehit olan 8 askerimize, Urfa'da ölen tutuklulara Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarına sabır diliyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.