GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu ve arkadaşları tarafından, toplumsal olaylarda polisin orantısız ve aşırı güç kullanmasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 17/6/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 25 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:64
Tarih:25.02.2015

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri...

BAŞKAN - Sayın Moroğlu, bir dakika... Sayın Moroğlu, sürenizi yeniden başlatacağım.

Sayın milletvekilleri, lütfen, rica ediyorum, sessiz olabilir misiniz acaba. Sayın milletvekilleri, lütfen...

Buyurun Sayın Moroğlu.

Sürenizi yeniden başlattım.

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarken, konuşmama, Malatya'da şehit düşen 4 pilot arkadaşımızı Millî Savunma Komisyonumuz adına şükranla ve saygıyla anarak, kendilerine rahmet dileyip yakınlarına ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize başsağlığı dileklerimi ileterek başlamak istiyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bugüne kadar sayısız araştırma önergemizi Meclis gündemimize taşıdık. Amacımız, yurttaşlarımızın her alanda yaşadığı sorunları yerinde, onlarla birlikte araştırıp onlarla birlikte çözüm önerilerini Meclisimize taşımak ve Meclisimizin aldığı kararlarla da yürütmenin bu sorunlara çözümünü sağlamaktı. Ama bugüne kadar, dört yıllık süreçte yaşadığımız gerçekler gösteriyor ki AKP Grubuna mensup milletvekili arkadaşlarımız, bu önergelerin içeriğine bakmadan, bu önergelerin konuşmalarını dinlemeden, gruptan aldıkları talimatlarla bu önergelerimizi reddetti. Ne zamana kadar? Mızrak çuvala sığmadığı, çalınan minareye kılıf bulunamadığı öyle sorunlar gündeme geldi ki artık bu konularda verdiğimiz önergeleri reddetme utancının gizlenemediği dönemde AKP Grubu aynı konuda araştırma önergelerini getirerek bu konuda güya çözüm bulma amacını ortaya koymak istedi. Amaç neydi? Gerçekleri gizlemek, bu araştırmaların sonuçlarına bakıldığında gerçekleri gizlemek, suçluları aklamak(x) ve mağdurları suçlamak. Bugüne kadar Meclise 3.192 araştırma önergesi sunulmuş, bunlardan 1.092'si Genel Kurula sevk edilmiş ve sadece 10'u hakkında "Bu sorunlarla ilgili araştırma yapalım ve bir komisyon kuralım." diye karar verilmiş.

Demin anlatmaya çalıştığım, öyle dönemlerde araştırma önergeleri verilmiş ki aslında bir ibretlik. Ne zaman verilmiş? Örneğin, biz "Kadın cinayetleri yüzde 1.400 artmış. Bu artışın nedenlerini beraberce araştıralım ve çözüm bulalım." demişiz, reddedilmiş. Sonra ne zaman ardı arkasına hunharca kadın cinayetleri işlenmiş, artık gizlenemez hâle gelmiş, kadın cinayetleriyle ilgili araştırma önergesi verilmiş ve komisyon kurulmuş.

Ardından, "Doktorlara ve sağlık çalışanlarına saldırılar artıyor sizin izlediğiniz sağlık politikalarından ötürü." dedik. Burada büyük resimlerle, hastaların doktorları sopalarla kovaladıkları resimleri de önünüze koyarak "Bununla ilgili bir araştırma önergesi verelim ve araştırma komisyonu kuralım." dedik, reddettiniz. Ne zaman? Antep'te "Ersin Arslan" diye bir genç arkadaşımızın göğsüne bıçak saplanıncaya kadar.

"Dopingle ilgili bir araştırma yapılsın. Bak, bu futbolda öyle acayip şeyler oluyor ki artık spordan başka şeylere dönüyor iş, gelin, bu dopingi araştıralım." dedik, kabul etmediniz. Sonra ne zaman getirdiniz? Çok övündüğümüz Kırkpınar şampiyonunda ve olimpiyat şampiyonunda dopinge rastlanıncaya kadar. (CHP sıralarından alkışlar) "Maden ocaklarında işçiler zor şartlarda çalışıyor, bu iş güvenliği meselesini bir ele alalım, bunu araştıralım." dedik, "Yok." dediniz. Ne zamana kadar? Soma'da cinayet işleninceye kadar. Kurdunuz da ne oldu? Suçluları akladınız, gerçekleri gizlediniz, mağdurları suçladınız.

Şimdi, başka bir gerçekle yüz yüzeyiz değerli arkadaşlarım. Bir araştırma önergesini siz getiriyorsunuz, siz kabul ediyorsunuz, hadi bizimkileri reddediyorsunuz. Bununla ilgili bir komisyon kuruyorsanız, ondan sonra bir sene sonra, iki sene sonra ne bekleriz? Kadın cinayetlerinin azalmasını bekleriz. Azaldı mı? Bir tedbir aldınız mı? Peki, niye veriyorsunuz bu önergeleri, bu komisyonları niye kuruyorsunuz? Maden cinayetleri sonrasında araştırma önergesi verdiniz, komisyon kurdunuz, cinayetler azaldı mı? Azalmadı. Bunları ne için yaptığınızı kısaca anlatmaya çalıştım. Artık mızrak çuvala sığmıyor, çalınan minareye kılıf bulunamıyor. Ama ikiyüzlü olmadığınız ve samimi olduğunuz tek bir alan var, o da polis şiddeti ve güvenlik kuvvetlerinin uyguladığı şiddet. "Bu konuda -ne kadar artarsa artsın- bir araştırma önergesi getirelim, bunu araştıralım ve bunun tedbirlerini alalım." demediniz. Hâlâ demediniz, hâlâ da demiyorsunuz, bugün de diyeceğinizi zannetmiyorum. Nedenine gelince; Hükûmette ve AKP Grubunda, artan polis şiddetinin, güvenlik güçleri şiddetinin ülkemizin çürümesine ve gerilemesine hizmet edeceği ve ne büyük zararları olacağının hesabını tutan yok. Bu hesabı tutan milletvekilleri, akıl ve vicdan sahibi insanlar sizi uyarıyor, uyarmaya da devam edeceğiz; ısrarla, kalben uyarmaya devam edeceğiz. Sizi yıpratmak, sizin suçlarınızı ortaya çıkarmak için değil, bu meseleyi çözmek için ısrar etmeye devam edeceğiz çünkü korkumuz odur ki, bu şiddet, giderek toplumda çatışmaları körükleyecek, çürümeyi ve gerileyişi derinleştirecek ve korkarım ki ülkemizi bir çatışma ortamına döndürecek. Endişemiz bundandır ve bundan ötürü de uyarmaya devam ediyoruz. Ama, bu polis şiddetiyle öyle karşılaşıyoruz ki değerli arkadaşlarım, hakikaten "Bu kadar da olmaz! Yok artık!" dedirtecek yöntemlerle karşı karşıya kalıyoruz.

Bakın, size bir örnek vereceğim. Arkadaşlarda poşu var mı bilmiyorum, birazdan buraya tarihi geçmiş bir gaz el bombası atacağım ve bu gaz el bombasının sizi ne kadar etkileyeceğini ölçmenizi istiyorum. Bomba burada. Pimine basmayacağım çünkü biri daha önce basmış. 15 Mayıs 2014'te bu gaz el bombasının pimine basıldı ve milletvekillerinin, DİSK Genel Başkanının da arasında bulunduğu topluluğa atıldı. Peki, bu gaz el bombasının üstünde ne yazıyor? "Dikkat, son kullanma tarihinden sonra kullanmak tehlikelidir!" Son kullanma tarihi kaç? 3 Mart 2014. Kullanma tarihi 15 Mayıs 2014.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Siz de eylemi ondan önce yapsaydınız!

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Efendim?

RECEP ÖZEL (Isparta) - Eylemi ondan önce yapsaydınız! [CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar(!)]

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Ayıp ya, ayıp, ayıp! Çok ayıp!

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Evet, Recep Özel'den ancak bu beklenir, seni alkışlıyorum! Polislere diyor ki: "Keşke o tarihten önce atsalardı."

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır,(x) "Keşke o tarihten önce yapsaydınız." dedi.

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Ha, evet, biz onu ayarlayamadık!

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayın lütfen.

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Şimdi, Recep Özel kardeşim, bu mesele gülünmeyecek kadar ve tiye alınmayacak kadar önemli bir mesele. Ben bu Mecliste yaptığım her konuşmada sizi sorumluluğa davet eden, beraberce çözüm arayacağımız noktalara dikkat çekmeye çalıştım. Onun dışında bir amacım yok, asla da olmadı.

Benzer olayı nerede yaşadık? Gezi direnişinde Gezi direnişçilerinin üstüne su sıkan TOMA'ların su depolarına "Jenix" adlı gaz sıvılarının zerk edildiği dönemde yaşadık, bu da bir gerçek. Peki, güvenlik kuvvetlerinin uyguladığı şiddet artmasına rağmen, sonuçlarının her geçen gün daha da ağırlaşmasına rağmen ve iktidarın halka uyguladığı politikalar bugün görüşmekte olacağımız, daha da görüşeceğimiz ve asla kabul etmeyeceğimiz iç güvenlik yasasında da görüldüğü gibi artmasına rağmen niye bu konuda bir şey getirmiyorsunuz? Çünkü şöyle düşünüyor AKP iktidarı: "Ancak bu şiddetle ve bu şiddet politikalarını, uygulamalarını ayakta tutacak yasalarla ayakta durabilirim." diyor. "O nedenle, hak aramalarının en ufağına müsaade etmemeliyim. Hak arayan yurttaşların sokaklarda, meydanlarda toplanmasına izin vermemeliyim. Onları ilk önce salonlara tıkmalıyım, sonra salonlarda da ses çıkarmalarına izin vermemeliyim, onları da bakana hakaret etti, Başbakana hakaret etti, Cumhurbaşkanına hakaret etti diyerek tutuklamalıyım." Son, İzmir'deki Onur Kılıç örneğinde görüldüğü gibi. Çağdaş demokrasilerde cumhurbaşkanına, bakana, iktidara, yürütmeye yapılan en ağır eleştiriler, hiciv yollarıyla yapılan eleştiriler sizde hakaret sayılmakta.

Zamanım bitiyor, "Eyvah, çıkar!" diyorsunuz.

Tablo çok derin değerli arkadaşlarım. Sizin iktidarınızdan Gezi direnişine kadar 423 kişi hayatını kaybetmiş. Gezi direnişinde olanları defalarca dile getirdiğimiz için bunu burada çok anlatamayacağım. Ama, bütün yurttaşlarıma söyleyeceğim en önemli şeylerden birisi de artık bu şiddetin milletvekillerine de burada uygulanmaya başladığı ve artık, bundan sonra yapılan bu işlerin suç olmaktan çıkacağı. AKP iktidarı bugüne kadar tehlikeliydi değerli arkadaşlarım, bugünden sonra çok daha tehlikeli olacak, iç güvenlik yasası çıktıktan sonra. Ama, 7 Haziranda tıpkı bu bombada olduğu gibi son kullanma tarihi bitiyor, bu tarihten sonra kullanmaya başlamanız da ölüm demektir, zulüm demektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Efendim, değerli konuşmacı...

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) - Ben kimseye sataşmadım konuşmamda.