| Konu: | Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 64 |
| Tarih: | 25.02.2015 |
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 22'nci madde üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken dün Malatya'da kaybettiğimiz 4 şehidimize Cenab-ı Hak'tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine ve yüce Türk milletine sabırlar diliyorum.
Yine, sözlerime başlarken geçtiğimiz hafta sonu Suriye'de bulunan Süleyman Şah Türbesi'nin nakliyle ilgili bazı değerlendirmelerimi hemen kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir uluslararası anlaşma çerçevesinde Suriye sınırları içerisinde bulunan, ancak Türk devletinin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin toprağı sayılan ve içerisinde Osmanlı Devleti'nin kurucusunun dedelerinden biri olan Süleyman Şah'ın türbesinin bulunduğu bu mekândaki kutsal emanetler bir operasyonla yine Suriye toprakları üzerinde bulunan Eşme köyü içerisinde bir alana nakledilmiş. Bir kere, bu, uluslararası bir anlaşmayla -mevcut yeri- koordinatları, yeri tespit edilmiş bir türbe, uluslararası kabul görmüş, iki devlet arasında anlaşmalarla imza altına alınmış, hüküm altına alınmış bir türbeyi bu şekilde, bir gece vakti bir operasyonla alıp getirmek ve bunu bir kahramanlık gibi sergilemek bir kere çok yanlış bir şey. Böyle bir hadiseyi kahramanlık olarak nitelemek mümkün değil. Orada uluslararası kabul görmüş bir türbeyi alıp, Türk Bayrağı altındaki bir türbeyi alıp getiriyorsunuz; PKK paçavrasının altında bir bölgeye türbe yapıyorsunuz. Üstelik yeni getirdiğiniz yere bunu koyarken de sahibinin izni yok, herhangi bir uluslararası anlaşma yok, Suriye devletinin kabulü yok.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Gecekondu türbe.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Dolayısıyla, gecekondu bir türbe yapıyorsunuz. Yani Osmanlının, kurucusunun dedesinin türbesi, sandukaları şu anda gecekondu bir türbe şeklinde bulunuyor. Bunun altını çizmemiz gerekiyor.
Tabii, bununla ilgili siyasi değerlendirmelerimiz yapılırken Cumhurbaşkanı bize cevap veriyor, Cumhurbaşkanı muhalefet partileriyle uğraşıyor. Cumhurbaşkanı Anayasa'nın 101'inci maddesine göre tarafsızlığı şart olan bir makamda oturan kişidir.
FARUK BAL (Konya) - Ama tarafsız değil.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Cumhurbaşkanı Anayasa'mızın 104'üncü maddesine göre devletin başıdır. Bu sebeple Cumhurbaşkanı yemin ederken büyük Türk milleti ve tarih önünde namusu ve şerefi üzerine tarafsız kalacağına yemin eder. Ama bugün Cumhurbaşkanına bakıyorsunuz, Cumhurbaşkanı bu Hükûmete ve bu Meclisten çıkmış AKP'li arkadaşlarımızın oylarıyla kurulmuş Hükûmete hakaret edercesine(x) diyor ki: "Ey Hükûmet, siz bu muhalefetle başa çıkamıyorsunuz, ben sizin yerinize muhalefet ediyorum." Bir kere sizin oturup bunu düşünmeniz lazım.
Diğer taraftan, Cumhurbaşkanı bu konuşmaları yaparken arkasında bir tane albay var. Bu albay onun Başkomutan olmasından kaynaklandığı için Türk Silahlı Kuvvetlerini temsil ediyor ve Cumhurbaşkanı muhalefetle uğraşırken arkasında Türk Silahlı Kuvvetleri var. Böyle bir şey kabul edilebilir mi, böyle bir şey olabilir mi, bunu hangi vicdan kabul eder? Burada vicdan sahibi olanlara soruyorum, izan ve akıl sahibi olanlara soruyorum: Bunu Ahmet Necdet Sezer yapsa ne yapardınız siz? Allah rızası için bir oturun, düşünün ve "Arkasında Türk Silahlı Kuvvetlerini bulunduruyor, onun gölgesinde muhalefetle siyaset yapıyor, ettiği yemine sadık durmuyor." diye eleştirdiğiniz Cumhurbaşkanının niçin o arkasında subay bulunduğunu bugün öğrendik, meğerse Genelkurmay Başkanı da Sayın Cumhurbaşkanının ruh ikiziymiş, o da muhalefete dil uzatma cesaretini, fevriliğini ya da haddini bilmezliğini gösteriyormuş. Demokraside böyle bir şey kabul edilebilir mi? Hani silahlı kuvvetler, askerler siyasetle uğraşmazlardı, siyasi makamlar üzerinde gölge etmezlerdi, nerede o sözleriniz?
Dolayısıyla, Cumhurbaşkanına bu sistem içerisinde sınırlarını, haddini öğretecek, Genelkurmay Başkanına haddini bildirecek bir mekanizma bulunması lazım, yoksa bunun sonu kaostur, bunun sonu anarşidir, bunun sonu hukuksuzluktur, bunun zararını sadece muhalefet değil, sadece toplumun diğer kesimleri değil, sizler de görürsünüz.
Bu düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)