| Konu: | Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 64 |
| Tarih: | 25.02.2015 |
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa tasarısının 24'üncü maddesinin ilgili önergemizle düzenlenmesini istediğimiz kısmı, Bakanlığın bu konuda bir yönetmelik çıkarması; Bakanlığın çıkaracağı bir yönetmelikle bu konuların bir çerçeveye, bir somutlaşmaya intikal ettirilmesi ama tabii ki tasarının geneliyle ilgili birçok konudaki çekincelerimiz sabit.
Tabii, gönül isterdi ki Hükûmet edenler kamu düzeni kadar toplumsal huzuru da öncelikleselerdi ve bu tasarılar bu şekilde gelmeseydi. Çünkü bu tasarıyla ve özellikle çekincemiz olan yaklaşık 30 kadar maddeyle yapılmak istenen, hukuku askıya alıp oluşacak boşlukla yaratılacak talimatlar üzerinden yürütmeyi o boşluk içine koyup kamudaki bazı unsurların gücünü artırarak insan haklarında, insanların özgürlüklerinde kısıtlamalar getirmek; aslında özetle galiba böyle söylenebilir. Peki, neye rağmen? Anayasa'ya rağmen. Neye rağmen? Uluslararası sözleşmelere rağmen, evrensel kabullere rağmen ama her şeyden önce vicdana rağmen, insanın insan olmanın getirdiği hakkaniyete rağmen bunu yapıyorsunuz. Bunu niye yapıyorsunuz? Çünkü içinizde bir güvenlik paronayası oluşmuş. Ben nezaket olsun diye böyle söyledim ama isterseniz buna korku da diyebilirsiniz. Korku, insanı köleliğe götürür ve Cicero diyor ki: -müelliflerin sözlerine bir merak vardı bugünkü oturumlarda- "Ne kadar çok adalet o kadar az hukuk." Bu, herhâlde Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti anıldığında en çok hatıra gelecek sözdür; o kadar çok kanun çıkarıyorsunuz ki ve o kadar az bir adalet gerçekleşiyor ki. Çünkü insan haklarını genişletmek, özgürlükleri yaygınlaştırmak için hukuk gerekmez; hukuk, kısıtlılıkları tarif eder ve siz Türkiye Cumhuriyeti tarihine en çok kanun çıkaran ve kendi çıkardığı kanunları en çok revize eden kişiler olarak geçeceksiniz.
Sayın milletvekilleri, öncelikle düşününüz, hayatta her zaman aynı yerde durulmaz. Ben bir hekimim ama yalnızca insanları hasta, kendimi sağlıklı diye düşünemem, ben de potansiyel bir hastayım. Şunun için söylüyorum: Bugün İçişleri Bakanı olan birisi, hani olur ya, bir 17 Aralıkta bakar ki kendi de suçlu olmuş. Bugün hükûmet eden partidekiler bir gün bakarlar ki muhalefet olmuşlar, hatta muhalefet bile olamayıp siyasi tarihimizin derinliklerine gömülmüşler. Bunun Türk siyasi tarihinde pek çok örneğini görebilirsiniz. O yüzden öncelikle duygudaşlık denilen empatiyi yapınız. Bir gün siz de o sıraların karşı tarafında olabilirsiniz, bugün oturduğunuz koltukların tam tersindeki bir koltukta oturuyor olabilirsiniz.
Dolayısıyla bu güven paranoyasıyla çıkarmaya çalıştığınız kanunlar silsilesinin içeriklerini bile incelemeden, torbalar, tasarılar, kutular, paketler içinde getirdiğiniz kanun tasarılarıyla ülkeyi nereye götürmekte olduğunuza bir dikkat etmeniz gerekiyor. Dolayısıyla güvenlik paranoyasından bir parça sıyrılıp(x) özgürlük ve toplumsal huzur üzerine kafa yoran ve daha çok dile getiren bir hükûmet, bir siyasi parti Türkiye için daha iyi günlerin geleceğinin işareti olur.
Ben sizleri tekraren bu oturduğunuz koltukların hayat boyu sürmeyeceğine bir kez daha kafa yormak üzere önergemize destek vermeye davet ediyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)