| Konu: | 26 Şubat 1992 tarihinde yaşanan Hocalı katliamının yıl dönümüne ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 65 |
| Tarih: | 26.02.2015 |
NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında Türkiye'de ve Afganistan'da şehit düşen askerlerimize Cenab-ı Hak'tan rahmet dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Bugün, Hocalı katliamında yirmi üç yıl önce hayatını kaybeden şehitlerimizi anmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, dostluk ve kardeşlik sadece sevinçlerde belli olmaz acılarda da belli olur, hatta acılarda daha çok belli olur. Bugün çok acı bir olayın yıl dönümünü birlikte anıyoruz. Hocalı, bizim ortak acımızdır.
Hocalı nedir? Hocalı bir katliamdır ama basit bir katliam değil; planlı, daha önceden tertip edilmiş, düşünülmüş bir katliam. Esasında Hocalı'ya baktığınız zaman, Hocalı'nın çok stratejik bir şehir olduğunu görmek mümkün. Bakınız, şurada, haritada gösterdiğim, Karabağ'ın tam ortasında Hocalı kenti var. Hocalı o dönemde sivil havaalanının olduğu tek şehirdi. Dolayısıyla, o, Hocalı'nın düşmesi Dağlık Karabağ'ın esarete düşmesiyle beraber giden, hatta Dağlık Karabağ'ın kilidi konumundaki bir şehrin düşmesi anlamına da geliyor. Bunu tabii, Ermeni güçleri de biliyordu. Belki 10 bin nüfuslu bir şehirdi ama Dağlık Karabağ için son derece stratejik önemde olan bir şehirdi. Nitekim, 1992'de Hocalı katliamı olduktan sonra 1994'te de Dağlık Karabağ esarete düştü, hâlâ, tam yirmi bir yıldır Azerbaycan topraklarının yüzde 20'si esir konumunda. Tam 1 milyonun üzerinde Azerbaycanlı kardeşimiz kaçkın veya göçkün şeklinde Azerbaycan'ın değişik şehirlerinde yaşamak durumunda.
Esasında, Hocalı bilinmeyen bir hadise değil çünkü kaydı kuydu var, videosu var, fotoğrafları var. Hatta olayı bizzat işleyenlerin itirafları var; radyo konuşmalarında, televizyon konuşmalarında, kendi yazdıkları makalelerde, kitaplarda bizzat itiraf erilmiş bir katliam.
Peki, dünya bir şey yapıyor mu? Dünya maalesef bir şey yapmıyor, Birleşmiş Milletler bir şey yapmıyor. AGİT'e bağlı Minsk Grubu kuruldu ve Minsk Grubunun asıl çözmesi gereken problem Dağlık Karabağ ve Hocalı'nın da içinde bulunduğu şehirlerle ilgili yaşanan problemler ama, maalesef, yirmi bir yıldır Minsk Grubu sadece havanda su dövüyor. Esasında, bildikleri hâlde konuyu, çok fazla çözmek istemiyorlar. Ama, şu anda hem Türkiye hem Azerbaycan, çok şükür, hem ekonomik hem sosyal hem siyasi açıdan giderek güçleniyor. Ben, bu güçlenmenin neticesinde, Hocalı başta olmak üzere Dağlık Karabağ'ın da esaretten kurtulacağına inanıyorum ama sesimizi daha gür çıkarmamız gerektiğine de inanıyorum.
Bugün gündem dışı üç konuşma da Hocalı katliamıyla ilgili. Aslında bu, Parlamentonun duyarlılığını da gösteriyor. Dün biz dostluk grubu olarak gece saat on ikide Meclisin içindeki bütün o tartışmalardan arınarak, iktidar, muhalefet birlikte bir Hocalı Bildirgesi yayınladık ve canlı olarak da yayınlandı. Son derece de olumlu tepkiler var. Ama inanıyorum ki bu etkinlikleri bizim daha fazla yaygın hâle getirmemiz lazım. Türkiye'nin her yerinde buna benzer etkinlikler var ama çağın platformlarını da daha etkin bir şekilde kullanarak daha fazla duyurmamız lazım. Çünkü, Hocalı içimizde kanayan bir yara, sönmeyen bir ateş ve bitmeyen bir hasret. Cumhurbaşkanımız Dağlık Karabağ'ın içimizde kanayan yara olduğunu çok net bir şekilde ifade ediyor, Başbakanımız ifade ediyor, Hükûmetimiz çalışıyor; birlikte, iktidar, muhalefet çalışıyoruz; daha çok çalışmalıyız çünkü Hocalı için adalet gerekiyor.
Orada hayatını kaybedenleri rahmetle anıyorum. Meclis Bakan Vekilim de müsaade ederse, elimde Türkiye ve Azerbaycan bayrakları ve karanfiller var. Karanfillerle oradaki şehitler anılır. Ben de hem Başkan Vekilimize hem gruplara karanfil ve bayrak vererek sözlerimi bitirmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)