| Konu: | MHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural tarafından, Ukrayna'da yaşananlar çerçevesinde Kırım Tatar Türklerinin durumu hususunda 26/2/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun 26 Şubat 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 65 |
| Tarih: | 26.02.2015 |
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii bugün Hocalı katliamının 23'üncü seneidevriyesi. Orada şehadete erenleri yalnızca Azerbaycanlı diye düşünmek doğru değil. Türk milletine, Türk milliyetçiliğine yönelmiş bir soykırım hareketidir ve dünyanın farklı yerlerinde, 21'inci yüzyılın ilk çeyreğinde hâlen bu soykırım çalışmaları, asimilasyonlar devam etmektedir. Bunun örneklerini dünyanın farklı yerlerinde hâlen görüyoruz ve bunun bir uzantısı olarak Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün parçalanmasından sonra Kırım'da da yaşananlar benzer öykülerdir. Ukrayna, sonuçta 45 milyonluk nüfusunun ötesinde jeopolitik, ekonomik, sosyal konumu itibarıyla dünyanın çok önemli bir yerinde, hem de tam Doğu ile Batı'nın kesişme, çakışma ya da karşılaşma noktasında. Yoksa kimsenin, aynı Arap Baharı'nda olduğu gibi, Ukraynalıların demokratik hakları, insan haklarıyla ilgili bir kaygısı yok. Nasıl ki Arap Baharı'nda da o ülkelere demokrasi getireceğiz diye katliamlar gelmiş, terör örgütü denilebilecek bazı canilikleri yapan kişiler istihdam edilip bazı ülkeler de taşıyıcı annelik yapmışsa aynı bunlar gibi şeyler Ukrayna için de söz konusu olmuştur.
Ukrayna, 1991'e kadar Sovyetler Birliği'ne bağlı iken 1989'da başlayan, soğuk savaşın bitimiyle birlikte Kafkaslarda gelişen bağımsızlaşma hareketiyle beraber, 1991 yılında vatandaşlarının yüzde 90'ının "evet" oyuyla bağımsız hâle gelmiştir. Ve bu bağımsızlıkla beraber, 1954 yılında Sovyetlerin Ukrayna'ya Kırım'ı hediye etmesi itibarıyla Ukrayna sınırlarında kalmış diye düşünülen Kırım da Ukrayna'yla birlikte kendi özerk yapısını korumaya başlamış, Ukrayna'nın bağımsız bir ülke olmasıyla beraber Ukrayna toprak bütünlüğünün içinde telakki edilmiştir. 1991'den sonraki bu gidiş, tabiatıyla, Rusya için çok da tercih edilen bir durum olmamıştır. Ve Ukrayna, yapısı itibarıyla, coğrafi konumu, sosyal konumu, toprak altındaki ve üstündeki bereket ve enerji kaynakları nedeniyle hep dünyanın kafasını yorduğu bir yer olmuş. Doğu ile Batı arasındaki bu çatışma ta ki 2004 yılında artık görünür bir hâl almış -aynı oturduğunuz koltukların rengi gibi- hatırlayacaksınız, Turuncu Devrim... 2004 yılında da dünya, Ukrayna'ya Turuncu Devrim'le özgürlük getirdiğini düşünüyordu Arap Baharı'yla Orta Doğu ülkelerine getirdiği gibi. Bu özgürlük kim içindi, kimin hangi kaynakları elde etmesi içindi ve arada heba olacak kimlerdi?
İşte, o çerçevede, 2006 ile 2009 yılları arasında Putin kendi kontrolünü Ukrayna üzerinde kurmak için Ukrayna'ya gaz akışını kesti 2010'da kendi istediği bir yönetim gelene kadar. 2010 yılında Putin'in istediği bir yönetim geldikten sonra 2013'e kadar süren muhtelif tartışmalar ve çatışmaların ötesinde Avrupa Birliğiyle olan sözleşmeler imzalanmayınca, Avrupa Birliği, Amerika -hep beraber- tekrar ikinci bir Turuncu Devrim gibi Ukrayna'ya özgürlük ve demokrasi vaatleriyle baskı yapmaya başladılar.
Tabii, Putin de boş durmuyordu. Nitekim, 17 Aralık 2013'te çok aşina olacağınız bir hâl oldu Ukrayna'da: Doğal gaz indirimi. Hani bizde de oldu ya, hatırlar mısınız aralık ayında. Putin, 17 Aralık 2013'de Ukrayna'ya, kontrolünü sürdürmek için, Ukrayna üzerindeki baskıcı kontrolünü sürdürmek için 15 milyar dolarlık yardım ve doğal gaz indirimi vadetti ve bizimki gibi yüzde 6 değildi oraya vadettiği; üçte 1, yüzde 30'u aşkın bir doğal gaz indirimi vadetti kontrolünü sürdürmek için. Bu indirim size çok aşina gelecektir sayın milletvekilleri.
16 Ocakta Ukrayna Parlamentosu yine size aşina gelecek bir şey yaptı: Her türlü protestoyu yasaklayan yasalar çıkardı. Sokağa çıkan herkese TOMA, herkese gaz. Aynı bu şekilde yasalar çıkardılar. Ve tarih 23 Şubat 2014 olduğunda, Soçi'deki Kış Olimpiyatlarının kapanış töreninde -ki olimpiyatlar, malum, barış çağrıştırırlar- Putin o gösterilerde bütün cesametiyle, bütün gücüyle dünyaya görüntüsünü verdikten sonra 23 Şubatta, 27 Şubat günü Rusya yanlısı bir grup insan Kırım Parlamentosunu işgal ederek Kırım Parlamentosuna Rusya bayrağını diktiler. Bunları hatırlıyor musunuz? Tam bir yıl oldu. Bence hatırlamıyorsunuz, hatırlasanız bugüne kadar Hükûmet olarak sanıyorum daha etkin işler yapardınız.
İşte, 27 Şubattan sonra donanması da zaten Kırım sularında, Kırım Limanı'nda bulunan Rusya giderek Kırım Türk Tatarları üzerinde etkisini artırmakla beraber katliamlarını da artırdı ve 1 Martta da Putin, Kırım'a asker çıkarmak için kendi parlamentosundan izin aldı. Şimdi, bütün bunlar olurken 18 Mayıs 1944'te Stalin'in Kırım Türk Tatarlarına katliam, asimilasyon için yaptığı sürgünden sonra, 1989 yılı itibarıyla, yavaş yavaş kendi imkânlarıyla ve zor şartlarda tekrar doğdukları topraklara veya ata topraklarına dönmekte olan Kırım Türk Tatarları, böylece ikinci kez tekrar topraklarından atılma, dışlanma ve katliama uğrama riski taşıdılar. Bu süreçte 21 Kırım Tatar genci kaçırıldı, 3 gencin işkence edilmiş cesetleri bulundu -bunu Dışişleri Bakanlığı da biliyor- ve camilere Rus askerleri girdi, Kur'an-ı Kerim'i okumak yasaklandı, Mevlâna'nın Mesnevi'si yakıldı, bütün dinî kitaplar Kırım'da yakıldı. Hani, sizde de var ya Google'dan dua attıranlar, aynı onlar gibi, onlar da bizim kutsallarımıza el ve dil uzattılar. Aylık gelirleri yaklaşık 100-150 dolar olan Kırım Türklerine binlerce dolarlık para cezaları tahsis edilmeye çalışıldı. Türkiye Cumhuriyeti nişanı sahibi Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu'nun vatanı Kırım'a girmesi yasaklandı, arkasından Kırım Tatar Millî Meclisinin Başkanı Refat Çubarov'un Kırım'a girmesi yasaklandı ve şu ana kadar Kırım Tatarlarından 4 kişinin doğdukları topraklara, ata topraklarına girmesi yasaklandı. Ama, iş bununla da sınırlı kalmadı, Kırım Tatar Millî Meclisi Başkan Yardımcısı Ahtem Çiygöz şu anda tutuklu. Rivayete göre "19 Mayısa kadar" deniliyor ama 19 Mayıstan sonra da ne olacağını hiç kimse bilmiyor.
Peki, işgalin başından beri bütün bunları bilen, bütün bunları takip ettiğini söyleyen, dünyanın her yerindeki Türk soydaşlarımızın, dindaşlarımızın her tür sorununa kulak kabarttıklarını, göğüslerinin çarptığını söyleyen Hükûmet ne yaptı? Türk Hükûmeti, Türkiye Cumhuriyeti'nin Hükûmeti işgali tanımadığı, Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne saygılı olunması gerektiği yönündeki kanaatini belirtirken "Bu kanunsuz işgale karşı müttefiklerimizle birlikte hareket edeceğiz, Kırım Türk Tatarlarının haklarını da koruyacağız." dedi. Yalnızca dedi, her zamanki gibi yalnızca konuştular. Kırım Tatarlarının haklarının ne kadar korunduğunu ben size az önce anlattım; kaç kişinin topraklarımızdan atıldığını, kaç kişinin işkence gördüğünü, kaç kişinin öldürüldüğünü, kaç kişinin kayıp olduğunu söyledim. İşte, dahası, bu müttefiklerimizle birlikte Hükûmetin nasıl hareket ettiğini açıkçası biz bilmiyoruz. Bilmek istiyoruz, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti Kırım Türk Tatarları için ne planlıyor? Planlarındaki 1'inci madde yüzde 6 doğal gaz indirimiydi aynı Ukrayna'ya da yaptığı gibi ama onların fiyatı daha pahalıydı Ukraynalıların. Ukrayna'ya yüzde 30 indirim yaparken bizi, Hükûmet aracılığıyla yüzde 6 indirimle kimlere pazarladılar bilmiyoruz. Üstüne bir de Akkuyu'nun ÇED raporu da cebine konuldu Putin'in.
Sayın milletvekilleri, bizler Türkiye Cumhuriyeti'nin milletvekilleriyiz. Oradakiler bizim soydaşlarımız, dindaşlarımız; tarih, kan, gönül bağlarımız olan insanlar. Bunlar için bir ÇED raporunu, yüzde 6'lık doğal gaz indirimini nasıl karşılıyorsunuz? Kaldı ki bu yüzde 6 doğal gaz indirimi olmasına rağmen, biz Avrupalılardan 42 dolar daha fazla para veriyoruz doğal gaza ve hâlâ da faturalarınıza yansımadı.
Kırım Türk Tatarlarının bedeli nedir? Hükûmete soruyorum. Doğu Türkistan'dakilerin bedeli Çin'le ticaretse, Kerkük'teki, Telafer'dekilerin bedeli bazılarıyla süreç yürütüp petrol pazarlığıysa Kırım Türk Tatarlarının bedeli doğal gaz mıdır? O zaman Anadolu'daki Türk vatandaşlarının bedeli nedir, sayın milletvekilleri bunu düşününüz.
Tam bir yıl oldu. Abdülcemil Kırımoğlu kendi doğduğu topraklara giremiyor, Refat Çubarov giremiyor, kimlerin daha neyle muhatap olacağı bilinmiyor ve Hükûmet gayriresmî bir heyeti Kırım'a yollamayı düşünüyor. Bu, bir çeşit dolaylı kabuldür. Bu dolaylı kabulü Kırım Türk Tatarları adına reddediyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda Dışişlerine hem Meclisi daha detaylı bilgilendirmesi ve hem de yurt dışındaki Türk soydaşlarımızın ve dindaşlarımızın akıbeti konusunda daha hassas, daha tutarlı politikalar izlemesi konusunda da ricada bulunuyoruz.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)