| Konu: | Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 65 |
| Tarih: | 26.02.2015 |
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarı torba tasarı ama Sayın Arınç'ın ifadesine göre, artık buraya torba tasarı gelmeyecekti, öyle demişti. Hükûmet Sözcüsü olarak öyle açıkladı ama demek ki değerli arkadaşlarım, Davutoğlu'nun sözü geçmiyor, öyle anlaşılıyor. Davutoğlu'nun sözü geçseydi bu kanun bu şekilde buraya gelmezdi.
Sayın Bakan, kanunun özüne geçmeden evvel Hükûmete bir soru sormak istiyorum, inşallah bunun cevabını -keşke İçişleri Bakanı olsaydı- burada alırız. Şimdi, eski İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin şöyle diyor: "Küçükçekmece'de otobüse molotofkokteyli atılması sonucunda 18 yaşındaki Serap Eser kızımız hayatını kaybetmişti. Otobüse molotofkokteyli atarak otobüsü kundaklayan kişilerin ne yazık ki istihbarat elemanı olduğu bilgisini edindim, aynı zamanda istihbarat elemanıydılar." Bu doğru mudur? Bu konuda Parlamentoyu bilgilendirirseniz halkımız da, milletimiz de bilgilenmiş olur.
Şimdi, demin söyledik "Kimse Davutoğlu'nu dinlemiyor." diye, devam ediyoruz. Davutoğlu, ilk Başbakan olduğunda demişti ki: "Artık, bundan sonra muhatabınız benim." E, doğru söylemişti. Başbakan elbette muhataptır ama TÜSİAD Başkanı çıktı, dedi ki: "Bizim muhatabımız Başbakandır, Cumhurbaşkanı değildir." Başına neler geldiğini gördük, sonunda istifa etmek durumunda kaldı.
Değerli arkadaşlarım, daha ne demişti? "Yolsuzluk yapan kardeşim olsa kolunu keserim." Haklarında Meclis soruşturması açılan 4 bakana "Kendi isteğinizle Yüce Divana gidin." diye tavsiyede bulunmuştu, sonra ne olduğunu herkes gördü.
"Şeffaflık kanunu çıkaracağım." demişti. Nasıl zılgıt yediğini hepimiz izledik. Nitekim, bunun rafa kaldırıldığını da Hükûmet açıkladı. Demek ki Başbakanın sözü geçmiyor yani bir nevi vesayet altında.
Peki, uluslararası alanda sözünü geçirebiliyor mu, bir de ona bakalım. Şimdi, Paris yürüyüşüne katılmıştı biliyorsunuz Sayın Başbakan. İtalya Başbakanı şöyle demişti: "Paris yürüyüşüne katılması biraz sırıttı."
OKTAY VURAL (İzmir) - Netanyahu'yla birlikte, değil mi?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Bu sözler üzerine Sayın Davutoğlu şöyle demişti: "Yaptığı açıklamayı asla kabul edemeyiz. Eğer çıkıp izahat yapmazsa çok sert mukabelede bulunacağız, uluslararası alanda açıklama yapacağız." Peki, siz, İtalya'nın özür dilediğini ya da izahatta bulunduğunu duydunuz mu? Yok. Demek ki Sayın Başbakan sözünü dinletme iktidarına sahip değil değerli arkadaşlarım.
Şimdi, kaçak sarayda her bakanlığın görevlerine karşılık gelmek üzere başkanlıklar oluşturulmuş, paralel bir hükûmet kurulmuştur. Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan AKP Genel Başkanı gibi hareket etmekte, fiilî bir seçim kampanyası yürütmektedir, AKP'ye oy istemektedir. Eski alışkanlıklarına devam etmekte, "toplu açılış" adı altında mitingler yapmakta ve kamu kaynakları hoyratça kullanılmaktadır.
Peki, Davutoğlu'nun Cumhurbaşkanına "Bunlar benim görevlerim, siz bunları yapınca ben hangi görevi yapacağım? Başbakanlık makamını ve beni küçük düşürüyorsunuz." dediğini duydunuz mu? Duymadınız. Duymadınız çünkü öyle bir şey diyemez.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) - Bundan ekmek çıkmaz size!
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - E, şimdi, ne yapacağız? Yani, biz Sayın Başbakana 23 Nisan başbakanı gibi bakamayız ki! Peki, Sayın Başbakan bu ülkeyi nasıl bu şekilde yönetecek? Nasıl yönetecek değerli arkadaşım?
OKTAY VURAL (İzmir) - Yönetemiyor ki!
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Şimdi, sanki Türkiye'de demokrasi var ama demokrasi yok. Polis, mahkeme kararı olmadan gazete dağıtımını engelliyor. Bir gazeteci bir "tweet" attı diye gözaltına alınıyor ve evi aranıyor. Siyasi partiler binalarına afiş asamıyorlar çünkü polis indirtiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Yani, demokrasinin olmazsa olmazı basın özgürlüğü yok ve biz bu tasarıyı görüşüyoruz. Bu şartlarda bu tasarının görüşülmesi demokrasiye herhangi bir katkı yapmaz, tam tersine demokrasinin kalmış kırıntılarını da yok eder.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)