| Konu: | HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan, kamuoyunda "2 Mart darbesi" olarak adlandırılan, DEP Milletvekilleri Orhan Doğan ve Hatip Dicle'nin 2 Mart 1994'te Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkışta sivil polisler tarafından yaka paça gözaltına alınması, aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilleri Orhan Doğan, Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Mahmut Alınak'ın dokunulmazlıklarının kaldırılarak tutuklanmaları olayının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/751) ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 03.03.2015 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çabuk unutuluyor her şey. 2 Mart, 3 Mart 1994. İyi hatırlarsanız, Meclisin etrafının özel timler, polislerle çevrildiği, şu Genel Kurul kulislerine polislerin silahlarıyla geldiği, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısının emir verdiği ve Doğan Güreş'in Genelkurmay Başkanı, Çiller'in Başbakan olduğu bir dönemde, o tarihlerde iktidarda bulunan sağ partilerin burada Demokrasi Partisi milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için iki ayrı önerge verip birleştirdiği günün hemen arkasından, Meclisin bütün dokunulmazlık dosyalarının önüne Kürt milletvekillerinin dokunulmazlıklarını koyarak, hırsızlık, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma, yüz kızartıcı suçlar dâhil, kendileriyle ilgili dokunulmazlık dosyalarını da öteleyerek burada yaptıkları 2-3 Mart darbesi çok önemli bir darbedir. Onun kaynağını aramadığınız zaman 28 Şubat darbesinin de ne olduğunu çözümlemek mümkün değildir.
Ama orada daha korkunç şeyler de oldu. Onların içinde sadece Demokrasi Partisi milletvekilleri değil, Refah Partisi milletvekillerinin de -ismi geçenler- henüz Mecliste dokunulmazlık dosyaları görüşülmeden, henüz Mecliste bu konuda bir karar verilmeden evleri İstanbul'da basıldı, gözaltına alındılar. Düşünebiliyor musunuz, milletin Meclisinde Anayasa 83'e göre dokunulmazlığı olan milletvekillerinin evi basıldı. Meclisin etrafı sarıldı, Meclisin etrafı Meclis daha görüşme yapmadan, bir karar vermeden ve burada verilecek kararla Anayasa'nın 84'üncü maddesine göre dokunulmazlıkların kaldırılmadan, Anayasa Mahkemesine itiraz yolu kabul edilen "Yedi günde itiraz edilir, Anayasa Mahkemesi on beş günde karar verir ve karar sonra kesinleşir." denilen bir konuda rahmetli Orhan Doğan, Şırnak Milletvekili -benim hem meslektaşım, avukat hem hemşehrim- ve Sayın Hatip Dicle şu dış kapının çıkışında sivil polisler tarafından çirkin bir şekilde gözaltına alınıp emniyete götürüldü, Terörle Mücadeleye. Henüz burada görüşmeler sürerken, henüz burada başka dokunulmazlık dosyaları varken, henüz Anayasa Mahkemesine itiraz süresi varken, henüz kesinleşmeden, henüz karar verilmeden bir polis terörü, Terörle Mücadele Kanunu'ndan kaynaklı bir devlet terörü, bir derin devlet uygulaması, bir darbeciler uygulaması, bir askerî vesayet uygulaması Meclisi pençesine almış, burada milletin iradesini yok saymıştı. O günleri iyi hatırlarsınız, 1994'te, konsept yılları olarak geçen o yıllarda DEP milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldıktan sonra 4 bin köyün yakılıp boşaltıldığı, 17.500 faili meçhul cinayetin pervasızca işlendiği, yurttaşın bu Mecliste sesi olacak bir parlamenterin bırakılmadığı o karanlık dönemlerden bugüne geldik.
Ama bunu yapanlardan "çok azı" demeyeceğim, hiçbir parti kalmadı bu Mecliste, hiçbiri kalmadı ama o gün dokunulmazlıkları kaldırılanlar, yargılananlar, Sayın Ahmet Türk tekrar milletvekili oldu, geldi buraya, Sayın Leyla Zana, Sırrı Sakık; Hatip Dicle son seçimlerde seçildi, düşürüldü üyeliği. Yani halk bütün yıllara, bütün her şeye, bütün bu zorbalığa da karşı durarak bugün yine halkın seçilmişleri... Bugün Hatip Dicle, DTK Eş Başkanı bugün Ahmet Türk Büyükşehir Belediye Başkanı, bugün Sırrı Sakık da Ağrı Belediye Başkanıdır arkadaşlar. Bu siyaset boyutu ve bugün hiçbir şey değişmedi; aynı Anayasa var Kenan Evren'in Anayasa'sı, aynı yüzde 10 seçim barajı var, aynı zorba yasalar var, aynı Terörle Mücadele Kanunu var ama bir gerçek var: Biz 2007 yılında tekrar seçildik, geldik buraya; Demokratik Toplum Partisini kurmuştuk, gül amblemimiz vardı biliyorsunuz ve 2009'da partimizi kapattılar. Bu Mecliste yakın zamanda partimiz kapatıldı, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'un milletvekilliği üyeliği düşürüldü.
Ben o tarihlerde, 1994'te, şu kuliste, şu koridorda, şu üst bölümde DEP milletvekillerinin avukatı olarak buradaydım, şimdi milletvekili arkadaşları olarak. O dönemde DGM'lerde avukatlarıydım ama daha enteresan bir şey var ki o tarihlerde Demokrasi Partisi milletvekillerinin, DEP milletvekillerinin Strazburg'ta avukatıydım; onun Strazburg'daki yargıcı Sayın Rıza Türmen de burada. Türkiye uzun gözaltından mahkûm oldu. Türkiye işkence, kötü muameleden ayrıca mahkûm oldu. Türkiye hür seçimlerin ihlalinden Ek 1 Protokol 3'üncü maddeden mahkûm oldu, ki Avrupa Strazburg yargısının tarihinde hiçbir ülke hür seçimlerin ihlalinden mahkûm olmadı. Türkiye parti kapatmadan mahkûm oldu. Adil yargılama yapmadığı için Türkiye mahkûm oldu. Milletvekilleri on yıl cezaevinde kaldılar ve sonra yeniden yargılandılar çıktılar, fazladan yattılar. Ve bugün Leyla Zana tekrar burada milletvekilidir o arkadaşlarımızdan. Sayın Orhan Doğan, Allah'ın rahmetine kavuştu, Allah mekânını cennet eylesin. Şimdi, onun buradaki tutanaklarını demin kütüphaneye gittim, çıkardım burada savunma adına neleri söylemişti diye. Şunları söylemişti: "Bir orkestranın tek sesli olmasını nasıl düşünebilirsiniz? Bir orkestrada farklı sesler vardır. Bir çiçek bahçesini tek renk olarak nasıl düşünebilirsiniz? Bir bahçede çiçeklerin farklı renkleri vardır." demişti. Türkiye'nin Anadolu'nun zenginliğinden, tarihinden, farklı kültürlerinden gelen çok sesli bir ülke olduğunu söylemişti.
O tarihlerde kim "Hayır." demiş, karma komisyon tutanaklarına üşenmeden baktım ben. Sayın Erdal İnönü muhalefet şerhi koymuştu -karma komisyonda- Mümtaz Soysal muhalefet şerhi koymuştu, şu an bizim sıralarda oturan Sayın Esat Canan muhalefet şerhi koymuştu arkadaşlar. Şimdi o konjonktürün, o siyaset rüzgârının, o zorbalığın, o köy yakılmalarının, o işkencelerin, o öldürmelerin ötesinden gelen, rüzgârından savrula savrula gelen siyasetlerin kırıntısı bu Mecliste yok artık, yok. AKP sıralarından bu dönem 1-2, önceki dönemlerden iki 2-3 geldi gitti, o kadar. Yok, hiçbiri yok. Ne tarih onları anıyor ne halklar onları anıyor ne kimse anıyor. Gelmişiz 2015 yılına; bu ülkenin barışını, çözümünü, bu darbe Anayasası'ndan kurtuluşunu, bu yüzde 10 barajından kurtuluşunu, bu ülkenin demokrasisini yaratamayan bir Meclisin, bir siyaset kurumunun bu kapanmışlığının içinde gelmişiz, güvenlik yasasını, zorbalık yasasını görüşüyoruz bugün burada.
Arkadaşlar, bunları anlamak için, bu darbecileri çözmek için bir araştırma önergesi koymamız lazım. 12 Eylül darbesini araştırdınız ama 2 Mart darbesi araştırılmadı. Bunun mutlaka araştırılmasında yarar var, arkasından çok enteresan şeyler çıkar diyoruz.
Teşekkür ederiz. (HDP sıralarından alkışlar)