| Konu: | Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 69 |
| Tarih: | 04.03.2015 |
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinize iyi sabahlar diliyorum.
Bu görüştüğümüz kanunun Türkiye'yi getireceği noktayla alakalı bir örnek vermek istiyorum size: Geçtiğimiz gün Rusya'da muhalif politikacı Boris Nemtsov bir suikast sonucu öldürüldü. Bu, Rusya'da son zamanlarda öldürülen ilk siyasetçi muhalif değildi, yaklaşık iki yıldır Rusya'da muhalif bilinen siyasetçiler ve gazeteciler henüz cinayet sanığı belli olmayan suikastlarla yok edildiler. Sayın Cumhurbaşkanının sıklıkla bir araya geldiği ve kendisinin zaman zaman "Aynı fikirdeyiz." dediği Putin'in rejimiyle bir arada götürmeye çalıştığınız bir Türkiye çıkacak buradan.
Burada zannediyor musunuz ki bu kanun sizi hiç vurmayacak. Emin olun, göreceksiniz, bu kanun en çok sizi vuracak, iddia ediyorum size. Hatırlarım ben, cezaevlerinde derlerdi ki: "Cezaevini yapan müteahhit bu cezaevinden geçmeden ölmez." Hakikaten dikkat edin -burada daha önce Yusufiye geçmişi olan arkadaşlarımız var- o cezaevi müteahhidi mutlaka oradan bir kere geçer. Bu kanun mutlaka size bir kere vuracak, belki de ilk önce size vuracak, en çok isyan edecek olan siz olacaksınız; bunu samimiyetle ifade ediyorum. Yaşamazsınız diye temenni ediyorum ama böyle bir gerçeğin de var olduğunu kabul edin.
Bu yasa ne getiriyor biliyor musunuz? Demokratikleşmeden filan bahsederken, Türkiye'de çok önceleri var olduğunu bildiğimiz, artık tarihe karıştı dediğimiz sürgün yasası aslında bu yasa. Hani, Mısır'a sürgün edilen Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın akıbeti bekliyor insanları bu yasayla beraber.
2559 sayılı Yasa'da bir değişiklik yapıyorsunuz 2'nci maddeyle, orada diyorsunuz ki: "Koruma altına alır." Bu "koruma altına" maddesi nasıl bir madde bilmiyorum, koruma altına nasıl alınır bir insan? "Uzaklaştırılır." Müphem bir kelime, ne yapılır uzaklaştırılır? Bulunduğu yerden, ikameti değiştirilir, adamı alır İstanbul'dan Van'a sürersiniz, "Sen burada ikamet edeceksin." "Niye?" "Bulunduğun yerde mesele çıkartıyorsun, Türkiye devletinin birliğini, bütünlüğünü bozacak meselelerin içerisinde yer alıyorsun. O yüzden seni ben Hakkâri'ye sürdüm." diyebilirler. Yani, yarın öbür gün aranızda sürgün yiyecek milletvekilleri var, bilginiz olsun. Hep milletvekili değilsiniz, hep de iktidar değilsiniz. Mutlaka bu yasa size de çarpacak.
Yaklaşık yirmi gündür bu yasayı konuşuyoruz. Yirmi gündür bu yasa konuşulurken Meclisi şuna benzetiyorum: Zulu kabileleri var Amerika'da. Ortada büyük bir ateş yakıyorlar, bütün diğer kabile reisleri de gelip ateşin etrafında oturuyorlar. Herkes bir şeyler konuşuyor ama kimse dinlemiyor, herkes konuşuyor. Sonunda hiçbir şey anlaşılmadan herkes o ateşin başından kalkıyor. O ateş ne biliyor musunuz? O ateşte yanan millet, anlaşılmayan da sizlersiniz. Konuştuklarınızdan ne siz anlıyorsunuz ne de kimse bir şey anlıyor, asla ve kata. Konunun, tehlikenin farkında olmadan konuşuyorsunuz. Üstelik iddianız var, diyorsunuz ki topluma: "Biz terörü ve teröristi yok etmek için bu yasaları çıkarıyoruz." Ya, adama derler ki: "Utanmıyor musunuz siz ya?" Teröristin başıyla sabah akşam al takke ver külah berabersiniz. Sabah beraber kahvaltı ediyorsunuz, akşam yorganı beraber üstünüze çekiyorsunuz, nasıl olacak bu iş? (AK PARTİ sıralarından "Yalan söylüyorsun." sesleri) Yalan söyleyen kimse... Yalancının ta kendisidir. Cumhurbaşkanınız, Başbakanınız, MİT Başkanınız, İçişleri Bakanınız; alayınız teröristin yorganının altındasınız be! (AK PARTİ sıralarından "Hadi oradan be!" sesleri, gürültüler) Yazıklar olsun size! (MHP sıralarından alkışlar)