GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:72
Tarih:09.03.2015

CHP GRUBU ADINA ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; üçüncü bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklayacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, konuya geçmeden evvel, hani, AKP, Hükûmet erkânı, ikide bir kamu düzeninden bahsediyor ya, gazetelere düşen bir haberi okumak istiyorum: "Şırnak'ın Cizre, İdil ve Silopi ilçelerinden yaklaşık 4 bin öğrencinin 15 Martta Cizre ilçesinde gireceği YGS sınav merkezleri, güvenlik gerekçesiyle Şırnak merkeze bağlı Cudi ve Gabar dağlarının eteklerinde bulunan belde ve köylere aktarıldı." Şimdi, böyle bir ortamda Hükûmet ikide bir kamu düzeninden ve ülkenin huzurundan bahsediyor.

Şimdi, biz bu tasarıya niçin karşı çıktık? Bu tasarı, Anayasa'nın en az 15 maddesine aykırı, en az. Bunu biz muhalefet şerhinde ayrıntılı olarak inceledik. Şimdi, bu tasarı Anayasa'nın 15 maddesine aykırı da zaten şu anda Anayasa uygulanmıyor ki Anayasa fiilen askıya alınmış durumda. Şu anda fiilî bir ara rejim dönemi yaşamaktadır Türkiye. Bunu söylerken de büyük bir üzüntü duyuyorum.

Biliyorsunuz, geçtiğimiz cumartesi günü Sayın Cumhurbaşkanı, Gaziantep'te bir seçim mitingi düzenledi. Seçim mitingini düzenlerken kamu kaynaklarını ve araçlarını hoyratça kullanmaya devam etti. Şimdi, bizim Anayasa'mız diyor ki bak: "Anayasa'nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü: Anayasa hükümleri yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır." Ve gene Anayasa'nın başka bir yerinde, Cumhurbaşkanının Anayasa'nın uygulanmasını gözetmekle yükümlü olduğu, Cumhurbaşkanına görev olarak veriliyor. Şimdi, şu duruma bakın: Anayasa'yı, Anayasa'nın uygulanmasını gözetmekle yükümlü olan Cumhurbaşkanı eliyle Anayasa fiilen askıya alınmış olmaktadır. Ne oluyor? Cumhurbaşkanı Anayasa'yı tebdil, tağyir ve ilga suçunu işlemeye devam ediyor.

Değerli arkadaşlarım, biz böyle bir ortamda bu tasarıyı görüşüyoruz ve bu tasarının Anayasa'ya uygun olmadığını defaatle belirtiyoruz ama demin de söylediğim gibi, zaten Anayasa fiilen şu anda askıya alınmış durumda. Ne yapıyor Sayın Cumhurbaşkanı? AKP için oy istiyor, 400 milletvekili istiyor. Şimdi, siz diyeceksiniz ki: "Cumhurbaşkanı sorumsuz." Yani, Cumhurbaşkanı, sorumsuz diye canı ne isterse onu mu yapacak? Cumhurbaşkanının sorumsuzluğu Anayasa'yla sınırlıdır. Anayasa'nın sınırladığı kurallar içerisinde ancak bu sorumsuzluk söz konusu olabilir.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle, Yüksek Seçim Kurulunu burada göreve çağırıyorum. Yüksek Seçim Kurulu, Anayasa'ya göre seçimlerin dürüstlük içinde yapılmasından sorumludur. O zaman, seçimlerin dürüstlük içerisinde yapılması için, seçimlere gölge düşürülmemesi için öncelikle Sayın Cumhurbaşkanının bu yetkilerini sınırlamalıdır.

İkincisi: Hiç kimse kaynağını Anayasa'dan almayan bir yetkiyi kullanamaz. Meşruiyet için seçilmek yeterli değildir. Meşruiyet için seçilmek gerekli bir şarttır ama yeterli şart değildir. O nedenle, seçilen kişilerin, hangi göreve gelirlerle gelsinler, Anayasa'nın belirlediği kurallar içerisinde hareket etmesi lazım. Anayasa dışına çıkıldığı vakit, o zaman o makam sahibi tartışılır duruma gelir. Ne demektir bu? Artık, bu uygulamalardan sonra Sayın Cumhurbaşkanının meşruiyeti tartışılır hâle gelmiştir. Biz böyle bir ortamda ne yapıyoruz? Bu tasarıyı görüşüyoruz.

Yargı makamlarını da burada göreve davet ediyorum. Bu, sadece Cumhurbaşkanının sorumsuzluğu çerçevesinde düşünülebilecek bir şey değildir. O zaman herkes her istediğini yapar. Vali, atandıktan sonra dilediği gibi hareket eder; milletvekili, seçildikten sonra dilediği gibi hareket eder; hâkim, atandıktan sonra dilediği gibi hareket eder! Öyle bir şey olamaz, öyle bir şey düşünülemez. Aksi hâlde, biz demokrasiden bahsedemeyiz.

Bu tasarı, bu bölümde daha ziyade Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığını düzenliyor. Jandarma Genel Komutanlığını ve Sahil Güvenlik Komutanlığını da düzenlerken ne yapmak istiyor? Emniyeti nasıl "parti emniyeti" hâline getirmek istiyorsa jandarmayı da o şekilde düzenlemek istiyor. General olmayan daire başkanları ile ilçe ve il jandarma komutanlıklarına atamada Jandarma Genel Komutanlığı tamamen devre dışı kalıyor. O zaman ne olur? Jandarma Genel Komutanının devre dışında kalması, terfi şartları ve olanaklarının liyakate göre değil, siyasete göre ayarlanacağı, siyasete göre işlem göreceği anlamına gelir.

İl ve ilçe jandarma komutanlarının atanmalarında ve yer değiştirmelerinde siyasi partinin, iktidar partisinin büyük rol oynayacağı izahtan varestedir değerli arkadaşlarım. Jandarmada liyakati az, siyasi tanıdığı çok olan kişi önemli makamlara gelecektir. Bu durum jandarmanın güvenilirliğine de zarar verecektir.

Biliyorsunuz, jandarma sadece bir güvenlik birimi değildir, hem askerî görevleri vardır, adli görevleri vardır ve diğer görevleri vardır. Yani jandarma dörtlü bir görev tanımıyla karşı karşıyadır. Siz jandarmayı bütünüyle siyasi iktidarın iki dudağı arasına getirirseniz o zaman jandarmanın diğer görevlerini yapmasına da engel olmuş olursunuz.

Biliyorsunuz, güvenlik hizmetlerinde jandarma ve asker bazen iç içe çalışmakta, birbirlerinin emrinde görev yapmakta, zaman zaman birbirlerinin yerine ikame edilmektedirler. Değerli arkadaşlar, zamansız ve hızlı bir geçiş, ülkemizde büyük zafiyet oluşturacaktır güvenlik yönünden, demin bir konuşmacı arkadaşımın da belirttiği gibi.

Biliyorsunuz, simetrik tehditten asimetrik tehdide geçilen bir dönemdeyiz. Bu dönemde savaş dışı harekâtın ve bunun için de barışı koruma ve destekleme görevinin önemi artmıştır. Bu ne demektir? Askerî statülü kolluk kuvvetlerinin, kolluk güçlerinin öneminin arttığı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, jandarmanın, dengeli bir güç kullanımı için bugünkü yapısının muhafazasında fayda vardır. Çünkü, siz sadece askerî gücü kullanırsanız aşırı kuvvet kullanımına, sadece güvenlik gücünü kullanırsanız zafiyete sebebiyet verirsiniz. O nedenle, askerî statülü bir kolluk gücünün bu durumda kullanılması ihtiyaca daha uygun düşecektir. Jandarma, sadece bir güvenlik gücü değildir, demin ifade ettiğim gibi. Biz, jandarmanın, tüm kolluk güçlerinin siyasi iktidarın yani sivil otoritenin denetimine tabi olmasına evet diyoruz ama siyasallaşmasına asla ve asla rıza göstermiyoruz. Çünkü jandarmanın aynı zamanda siyasallaşması ne demektir? Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasallaşması anlamına gelmektedir. Değerli arkadaşlarım, bu da ülkemizi büyük tehlikelerle karşı karşıya getirecektir.

Şimdi, buraya çıkan AKP sözcüleri, ikide bir "Şunları yaptık, bunları yaptık." diye nara atıyorlar; "nara"yı kötü anlamda söylemiyorum. Bunlardan biri de Sayın Yılmaz Tunç'tu. Ben kendisine söyledim, buradaysanız sizin kulağınızı çınlatacağım dedim. Ne diyor? Efendim, diyor ki: "Biz EMASYA Protokolü'nü ortadan kaldırdık." Şimdi, EMASYA Protokolü nedir? EMASYA Protokolü, İl İdaresi Kanunu'nun 11'inci maddesinin nasıl uygulanacağını gösteren bir metindir, başka hiçbir özelliği yoktur. Siz bunu kaldırsanız da kaldırmasanız da yasanın o hükmü var oldukça hiçbir şeyi değiştirmeyecektir. Kaldı ki bu protokolle getirilen, bu EMASYA Protokolü'yle getirilen hükümler, aynı zamanda şu anda teklif ettiğiniz tasarıda da yer almaktadır. EMASYA Protokolü'nü izlerseniz, incelerseniz, orada valilerin araçlara ve benzeri lazım olacak gereçlere el koyma yetkisi vardır. Şimdi, siz bu tasarıyla aynı şekilde bu düzenlemeyi getiriyorsunuz. Yani, "Kaldırdık." diyorsunuz, onu başka bir şekilde, hukukun arkasından dolanarak, tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarı şayet yürürlüğe girerse, insanlar artık cendere içerisine alınacak, baskıcı, otoriter, despotik, faşist bir yönetim kurulacaktır. Bundan siz de zarar göreceksiniz, en büyük zararı da siz göreceksiniz, bunu unutmayın. Demin de söyledim çünkü özel yetkili mahkemelerin kimin tarafından daha çok istendiğini gözünüzün önüne getirin.

Sayın Bakan, size de başarılar diliyorum. İnşallah, tarafsız bir görev yaparsınız. Bu da tabii, sayın bakanların şahsından azade olarak söylüyorum, hukukun arkadan dolanılmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Yani Sayın Bakan ayrılıyor, 23 Nisan törenlerine benzer bir törenle, görev, müsteşarlara terk ediliyor ve bir süre sonra tekrar o müsteşarlar görevi kime devredecek? Aynı bakanlara veya başka bakanlara devredecekler. Bu, arkadaşlar, hukukun arkadan dolanılmasıdır.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)