GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:74
Tarih:11.03.2015

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, Tanzimat Dönemi'nde kurulmuş, "Umumi Zaptiye Teşkilatı" olarak temeli atılmış, Islahat döneminde Asakir-i Zaptiye Nizamnamesi'yle hukuksal bir süreç kazanmış, İkinci Meşrutiyet'te Selanik'te bir jandarma subay okulunun kurulmasıyla buradan yetişen subayların son aşama olarak Harbiye Nezareti bünyesinde, ona bağlı kurulmuş bir Jandarma Genel Komutanlığından bahsediyoruz. Kurtuluş Harbi'nde büyük yararlılıklar göstermiş, bazı ayrılıkçı güçlerin, çetelerin isyanını bastırmış, bunda çok faydalı olmuş ve sadece Türkiye'de değil İspanya'da, İtalya'da, Fransa'da birliğin sağlanmasında büyük katkılar göstermiş bir kurum.

Şimdi ne yapıyoruz biz? Burada "İçişleri Bakanı yetkilerinin bir kısmını valilere devredebilir." gibi bir kanun getiriyoruz, itirazımız buna. Yani şimdi ne olacak valiye devredince, farkında mıyız acaba? Vali, il, ilçe Jandarma komutanlarını atayabilecek. Asker, siyasi iradeye mahkûm kalacak, yükselmek için siyasi iradeye mecbur kalacak yani sivilleşmeyecek -burada bir kelime oyunu var- siyasileşecek. Bunu fark edelim Allah aşkına! Yani "sivilleşme" adı altında askeri siyasileştiren bir anlayış Türkiye'yi bir gün felakete götürür ve hiçbirimiz engel olamayız.

Savaşın ortasındayız; Orta Doğu'yu görüyorsunuz, Suriye'yi görüyorsunuz. Türkiye, artık, maalesef, her an başı bir belaya bulaşma ihtimali son derece kuvvetle muhtemel bir devletken dışarıda -Allah saklasın- bir savaşla uğraştığımızda ne yapacak? Polisin gücü içerideki huzuru temin etmeye yetecek mi?

Şimdi diyeceksiniz ki: "Biz Jandarmayı kaldırıyor muyuz?" Hayır, ama siyasileştiriyorsunuz, yapısını bozuyorsunuz ve yerel siyasetçilerin de -sadece size mahsus değil yani biz de geleceğiz inşallah- yanlışlarıyla Jandarma tamamen vasfını kaybetmiş, siyasileşmiş bir örgüt olacak. Buna kim sevinecek? Buna, bu ülkeyi bölmeye çalışan, bu ülkeyi parçalamaya çalışan PKK sevinecek; PKK bundan memnuniyet duyacak.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Zaten PKK istiyor.

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Niçin memnuniyet duyacak? Çünkü, bir çözüm süreci silahıyla iktidar partisinin -bize göre- seçim kazanma hırsını satın ve teslim almıştır. Dolayısıyla, PKK, aynı zamanda Güneydoğu'da daha rahat imkân bulabilecek. Böyle bir şey olmaz arkadaşlar, çok büyük bir yanlış ve sizi bu yanlıştan dönmeye ve önergemizi kabul etmeye davet ediyoruz.

Şimdi, hangi Türkiye burası? Yani, efendim, denilebilir ki: "İspanya'da şöyle, Avrupa'da böyle, işte, sivil iradeye bağlı." Şimdi, öyle bir ülkedeyiz ki Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanı istifa edebiliyor, bir siyasi partiden adaylığa müracaat edebiliyor, hatta ön seçimine girebiliyor -buraya kadar gene normal diyelim, değil de- ondan sonra da Sayın Cumhurbaşkanının talimatı veyahut reddetmesiyle adaylıktan geri çekiliyor ve Millî İstihbarat Teşkilatının tekrar başına geçiyor. Böyle bir ülkede demokrasi olmaz, bunu hangi parti yaparsa yapsın. Böyle bir ülkeden bahsediyoruz, sıkıntılarımızdan bahsediyoruz ve bu çok önemli sorunlara yol açacak.

Polisin yetkilerinin artırılması hakkında bir yasa çıkarıyoruz paket olarak ama hâlâ polisin özlük haklarıyla ilgili parmağımızı kıpırdatmıyoruz. Getirin bari bu yasanın içine bunu da koyun, yüreğimiz ferah bir şekilde hep birlikte destekleyelim. Yani, polis, dışarıda bekliyor, memleketi bekliyor, ülkeyi bekliyor ama emekliliği bekliyor, emekliliği korkuyla bekliyor. Lütfen, hiç olmazsa bu yasama döneminde böyle bir iyilik yapın, el birliğiyle biz de size yardımcı olalım, polisin özlük hakları da çıksın. Yetki vererek polisin başını belaya sokuyorsunuz, bari hiç olmazsa ekonomik olarak rahatlamasını da sağlayın.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)