GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubunun, Mersin Milletvekili Ali Öz ve arkadaşları tarafından, sağlık çalışanlarının mevcut sorunlarının araştırılması ve bu sorunların giderilmesinde esaslı önlemlerin alınması, yasal düzenlemeler yapılması amacıyla 9/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 12 Mart 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:75
Tarih:12.03.2015

ORHAN DÜZGÜN (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin, sağlık çalışanlarının sorunlarıyla ilgili önergesi hakkında söz aldım. Ancak, bu konuya girmeden önce, dün Tokat'ta yaşanan bir olayla ilgili sizleri bilgilendirmek istiyorum.

Dün, Tokat'ta, bir ilköğretim okulunda bir öğretmen, başörtüsü olmayan kadınlara tecavüzün mubah olduğunu söyledi ve kız öğrencileri başörtüsü takması konusunda uyardı.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Yanlış yapmış, çok yanlış.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Yanlış efendim.

HİLMİ BİLGİN (Sivas) - Edepsizlik etmiş.

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Kötüden örnek olmaz, kötüden örnek mi olur?

ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Şimdi, sayın milletvekilleri, bu görüşe katılmayacağınızı düşünüyorum ancak şunu samimiyetle söylüyorum: Bu devlet memuru hakkında ne yapacağınızı da takip edeceğiz çünkü bu sözle olmaz, bakalım bu arkadaşla ilgili neler yapılacak? Göreceğiz, izleyeceğiz hep beraber.

PERVİN BULDAN (Iğdır) - Takipçisi olacağız Sayın Vekilim.

ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, "sağlıkta devrim" dedi benim sevgili meslektaşım. Şimdi ben size şöyle söyleyeyim: Yani "devrim" lafı çok size göre bir laf değil. Neden değil? Bu zamana kadar hiç devrim yapmadınız. Şimdi, "devrim yapmak" ciddi bir laftır, ciddi bir iddiadır. Devrimi yaparsanız ülkeyi yönetirsiniz, devrimi yapamazsınız sizi idam ederler. Siz bu "sağlıkta devrim" işini beceremediniz, kusura bakmayın. Şimdi gerekçelerini tek tek anlatacağım.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Vatandaş öyle demiyor.

ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Anlatacağım. Görürsünüz, vatandaşın ne dediğini de göreceğiz yakında.

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Millet kabul ediyor ama, sağlıkta devrimi millet kabul ediyor, siz kabul etmeyebilirsiniz.

ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Anlatacağım. Şimdi, nasıl başlamıştı bu hikâye? Dediniz ki: "Kardeşim, kimlik kartını al, ister özel hastaneye git ister devlet hastanesine git, canın nereyi istiyorsa oraya git, para pul yok." Peki, nereye geldi bu iş şimdi? Vatandaş hastaneyi arıyor, telefon ediyor, randevu alacak, "Ver bakalım parayı." Hastaneye geliyor, poliklinikte muayene olacak, "Ver bakalım parayı." "Tahlillerim çabuk çıksın, böyle istiyorum.", "Ver bakalım parayı." "Özel bir ameliyat olmak istiyorum.", "Ver bakalım parayı." Tam 13 yerden para alıyorsunuz, tam 13 yerden. Eskiden bir yerden alınıyordu. Hastaneler birer işletme hâline dönüştürüldü.

Değerli arkadaşlarım, sağlık en temel yaşam hakkıdır. Burayı bir işletme, bir ticarethane olarak göremezsiniz. Eğer böyle görürseniz hata yaparsınız, ki nitekim oldu, hastası az olan hastaneler kapatıldı. Hastane bakkal dükkânı değil arkadaşlar, müşteri gelmediği zaman kapatılmaz. Böyle bir uygulama olmaz.

Sağlık çalışanları ne durumda? Bakın, her seferinde söylüyorum...

RECEP ÖZEL (Isparta) - Hangi devlet hastanesi kapandı?

ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Anlatırım.

Her seferinde söylüyorum, Sağlık Bakanı geldi buraya -bir önceki Sağlık Bakanı- dedi ki: "Ya, bu mecburi hizmet insanın insana zulmüdür." Peki ne oldu? Siz mecburi hizmeti geri getirdiğiniz gibi yan dal yapanlara da mecburi hizmet koydunuz. Yani mecburi hizmet arttı, insanın insana zulmü arttı sağlıkta.

Peki, sağlık çalışanlarının can güvenliğine ne oldu arkadaşlar? Bakın, daha bugün Diyarbakır'da bir hekim bıçaklandı, şu anda ölümle pençeleşiyor. Her kürsüye geldiğimizde diyoruz ki: "Ne yapın edin, biz de destek verelim, şu sağlık çalışanlarına şiddeti durduralım." Durmuyor bir türlü. Niye durmuyor? Çünkü, işte, az önce sevgili meslektaşım da yaptı, sorarsanız doktorlar kucakla para alıyorlar fakat benim arkadaşlarım hâlâ çalışıyorlar, hâlâ görüşüyorum, hiç böyle 9-10 bin lira maaş alan bir doktordan haberimiz yok.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki ocak ayı maaşlarını söyleyeyim size.

ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Bakın, şunu söyleyeyim ben size: Bir doktor emekli olduğunda, bugün kaç para emekli maaşı alıyor biliyor musunuz? 1.500 lira maaş alıyor ve bu nedenle emekli olamıyorlar. Herhâlde siz de bunu fark ettiniz ki "70 yaşına kadar çalışsın." diyorsunuz. Ya, değerli arkadaşlarım, bu ülkede siz mirasınızı 65 yaşından sonra oğlunuza bırakacağınız zaman devlet sizden rapor istiyor, "Git bana doktordan rapor getir, senin aklın başında mı?" diyor. Siz 70 yaşındaki adama insanların sağlığını emanet etmeye uğraşıyorsunuz. Böyle bir yaklaşım olamaz.

Aile hekimlerine dediniz ki: "Gelin, siz pratisyen hekimsiniz, biz size bir hafta kurs verelim, hepiniz aile hekimi olun." Peki, o zaman niye insanlara aile hekimliği uzmanlığı yaptırdınız üç yıl, bu iş bir haftada oluyordu madem? O zaman da dedik, "Yahu, bu pratisyen hekimleri çekiyorsunuz hastanelerin acillerinden, yarın acilde nöbet tutacak doktor bulamazsınız." dedik, dinlemediniz. Ee, şimdi ne oldu? Bu sefer de dediniz ki: "Hadi bakalım, çıkın merkezlerinizden, acilde nöbet tutacaksınız." Peki, onu da bulamazsanız ne olacak? Onu da bulamazsınız "Uzman hekime nöbet tuttururum ben." Adam göz doktoru, yirmi yıldır kalp krizi okumamış, geçmiş, acilde -sizlerin ailesi de aynı durumda- kalp krizi tedavi etmeye kalkıyor. Ee, böyle olunca da tabii, morbidite de artıyor, mortalite de artıyor. Bunu defalarca söylüyoruz söylüyoruz, dilimizde tüy bitti, anlayan dinleyen yok.

Arkadaşlar, bakın, biz şurada bir yasa çıkarmaya uğraşıyoruz ve günlerdir, gece sabaha kadar çalışıyoruz. Şimdi, hekimleri düşünün, o sabaha kadar çalıştığınız anı düşünün, birisi gelip size diyecek ki: "Akşama kadar da devam edeceksin." Kaç gün yaparsınız bunu Allah aşkına? Yapmazsınız. Ama hekimler bunu yıllardır yapıyorlar ve siz o gözünden uyku akan, o yorgunluktan tükenmiş insanlara bu ülkenin sağlığını, insanların sağlığını emanet ediyorsunuz.

Evet, değerli arkadaşlarım, ücretleri söyledik. Yardımcı sağlık personeli... Çalışıyorlar. Yani ben bu ülkenin sağlık çalışanlarının hepsinin dürüst ve gayretli olduğuna inanırım açıkçası, beraber çalıştım çünkü. Bunlara döner sermaye verilirken bunlar nedense hep bir tavana takılırlar fakat bununla ilgili hiçbir yasal düzenleme yapılmaz. Hekimler eğer hastane para kazandıysa para alırlar ama yardımcı sağlık personeline "Sen tavana takıldın." derler, o gariban adamlar 150 lira, 200 lira parayla yetinmek zorunda kalırlar. Buna ne zaman çözüm bulacaksınız, onu bilemiyorum.

Şimdi, özel hastanelerin açılmasına sınırlama getirdiniz. Peki, kriteriniz ne arkadaşlar? Veya özel hastanenin çalıştıracağı hekim sayısına kısıtlama getirdiniz. Neye binaen getirdiniz? Siz herhangi bir fabrikaya gidip -mademki bu hastaneler iş yeri- "Sen burada şu kadar işçi çalıştırabilirsin, bu kadar mühendis çalıştırabilirsin." diyor musunuz? Demiyorsunuz. O zaman niye özel hastane sahibine diyorsunuz? Yahu, taksi plakası satılır gibi hekim diploması satılmaya başlandı, hekim kadrosu satılmaya başlandı. Bunları size defalarca söyledik, bunun önüne geçin dedik ama dinleyen yok arkadaşlar.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Bu kadroları kim aldı, kim depoladı, kim biriktirdi? Kim bu kadrolar üzerinden milyarlar kazandı?

ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlarım, şimdi...

RECEP ÖZEL (Isparta) - Sizin öneriniz ne? Sizin önerileriniz ne?

ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Önerilerimi söyleyeceğim Recep. Bu işten de anlıyorsundur sen kesin, onun için anlatacağım.

Bakın, bugün Başbakan açıklama yaptı, diyor ki: "Hekimlerin nöbet ücretlerine zam yaptık." Kaç para zam yaptınız? Saatini 7,5 liradan 10 liraya çıkardınız, bu. Hâlbuki ne söz vermişsiniz hekimlere? "Fiilî hizmet zammı yapacağız." demişsiniz, "Performansınızı emekliliğe yansıtacağız." demişsiniz, "Maaşlarınızda iyileşme yapacağız." demişsiniz, "Emeklilik ücretlerini artıracağız." demişsiniz. Bunların hiçbirinden bahseden yok. "Nöbetini tutarsan 7,5 liradan 10 liraya çıkardım nöbet ücretini." demişsiniz. Yaptığınız iyilik de bu.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, şunu açıkça söylüyorum: Keşke Sağlık Bakanı burada olsaydı da ona cevap verseydi. Sağlıktan rant elde etmek, hele hele yolsuzluk yapmak, hiçbir ülkenin, hiçbir vicdanın kabul edeceği bir şey değildir. Bakın, istiyorsanız size adresi de veririm, Çayyolu'nda bir bina, kimin olduğu biliyoruz, kimin kiraladığını biliyoruz, kaç para kira aldığını da biliyoruz. İki buçuk yıldır bomboş bir binaya Sağlık Bakanlığı 400 bin lira kira ödüyor ve bu bina bomboş arkadaşlar. Yazık günah değil mi bu devletin parasına? Bu milletin parasına yazık günah değil mi arkadaşlar? Yani, neden bunu engellemiyorsunuz? Bu binayı kim kiralamış, kimin bu bina, kim aracılık etmiş, bir sorun bakalım, sorun Allah aşkına. Eğer merak ediyorsanız gelin, ben size hepsini söylerim, böyle bir şey olmaz.

İlaç... Evet, ilaç sektöründe fiyatlar düşürüldü, bence olumlu bir gelişmedir fakat orada da kantarın topuzu kaçtı. Şimdi, kanser olmuş hasta ilaç bulamıyor. Niye bulamıyor? Çünkü, bunlarla ilgili bir sürü özel izinler getirilmiş, bir sürü prosedür getirilmiş, vatandaş kan ağlıyor. Efendim, söylediğim gibi, sağlık sistemini uçuruyorduk, sağlık sistemi çakılmış durumda. Bundan sonra nereye gideceği, ne olacağımız, ne biteceğimiz hiçbirimizin belli değil.

Değerli arkadaşlar, iş yeri hekimlikleriyle ilgili... Bakın, her gün bu ülkede kazalar, cinayetler oluyor, artık, bunlar iş kazası falan değil, iş cinayeti bunlar. Bunlarla ilgili ne yapılıyor, iş yeri hekimliğiyle ne yapılıyor, hiç kimsenin bildiği ettiği yok. Bu insanların sağlığını kim denetliyor, iş yerlerinin sağlığını kim denetliyor, nasıl yapıyor? Yani, bu işle ilgili de bir piyasa oluştu. Artık, elinde çantayla dolaşıp, iş yeri iş yeri gezip "Gelin, ben sizin tansiyonunuza bakayım, sağlık kontrolünüzü yapayım." diyen bir sektör üredi. Böyle, bu şekilde nasıl götüreceksiniz bu işi değerli arkadaşlarım?

Tekrar, söylediğim gibi, umut ederim ki sağlıktaki çalışanların hakları bir an evvel gözetilir, bu ülkenin sağlık sistemi bir an evvel düzeltilir.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)