GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubunun, Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu ve 22 milletvekili tarafından, demir çelik üretim ve ticaret sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 23/2/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 12 Mart 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:75
Tarih:12.03.2015

MEVLÜT DUDU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Demir çelik sektörü, ülkemiz sanayisini ayakta tutan temel sektörlerdendir. Ülkemizde imalat sanayisini besleyen demir çelik sektörünün stratejik sektör olarak kabul edilmesi ve rekabet gücünün korunması gerekmektedir. Demir çelik sektöründe yaşanan sıkıntılar her geçen gün artmaktadır.

Bu arada, küresel çelik pazarının üzerindeki Çin etkisi göz ardı edilemeyecek bir biçimde büyümeye devam etmektedir. Çin tehlikesine karşı, dünyada birçok ülke tedbirler almaktadır. Avrupa Birliği Parlamentosu, stratejik önemi ve endüstriyel üretimin yerli ham maddeyle yapılması için, Avrupa Birliği ülkelerinde odak noktası hâline gelen demir çelik sektörünün, otomotiv, inşaat, makine imalatı gibi üretim odaklı sektörlerin gelişmesi ve katma değer yaratması bakımından daha etkin korunması için çalışmalar başlatmıştır. Avrupa Birliğinin uygulamaları dışında, özellikle sınır komşularımızla yaşanan sorunlar nedeniyle demir çelik sektörümüzün kapasite kullanım oranı 2013 yılında yüzde 70 seviyelerine kadar gerilemiştir.

Buna ilave olarak ülke içinde "Ekonomi nasıl bozulur?" çalışmaları başlamış, kendini Başbakan sanan Cumhurbaşkanı tarafından Merkez Bankasına karşı açılan savaş sonrasında dolar fırlamış, üreticiler ve tüccarlar zarar üstüne zarar eder hâle gelmiştir. Bu arada tüm yük halkın ve emekçinin omuzlarına yüklenmektedir.

Geçtiğimiz yıllarda Türkiye, dünyanın en büyük 8'inci çelik tüketicisi, dünyanın en büyük 7'nci çelik ihracatçısı, dünyanın en büyük 9'uncu çelik ithalatçısı, dünyanın en büyük 6'ncı net çelik ihracatçısı, dünyanın en büyük inşaat demiri ihracatçısı ve Çin'den sonra dünyanın 2'nci en büyük uzun ürün ihracatçısı, Orta Doğu ve Körfez ülkelerinin en büyük çelik tedarikçisi konumunda bulunmaktaydı ama bu durum bozulmaya başlamıştır.

Dünya çelik üretiminin yüzde 70'i entegre tesislerde, yüzde 30'u da ark fırınlı tesislerde yapılmaktadır. Türkiye'deki oran bunun tam tersidir. Hâliyle, cevher ile hurda arasında açılan makas ilk olarak Türk üreticileri vurmaktadır. Küresel çelik sektöründe, hurda denilince Türkiye, cevher denilince Çin akla gelir. Çünkü Türkiye 20 milyon tonun üzerinde hurda ithalatıyla dünyanın en büyük ithalatçısı olmasına rağmen hurda piyasasını tam anlamıyla kontrol edememektedir. Dünya sularında dolaşan cevher yüklü gemilerdeki cevherin de yüzde 67'si Çin'e gitmektedir. Ürünlerden biri olan inşaat demirinde de yeni yatırımlara ve kapasite artırımlarına müsaade edilmeye devam edilmektedir. Ciddi bir kapasite fazlalığıyla karşı karşıya olan inşaat demirinde yeni kapasitelerin önüne geçilmemesi Türk çelik sanayisinin bindiği dalı kesmesi anlamına gelmektedir.

Sektörün bir diğer eksikliğiyse vasıflı çelik üretiminin yetersiz olmasıdır. Bunun için gerekli teknolojik değişikliklerin yapılabilmesi için sektör yönlendirilmeli ve gereken teşvik verilmelidir. Hurda, yassı mamul ve vasıflı çelik ithalatlarının çok yüksek olmasından kaynaklanan cari açık durumunun değişmesi ve Türk demir çelik sektörünün net ihracatçı olması gerekmektedir. Bu da sektörün katma değeri yüksek ürünlere yönelmesiyle birlikte ürün yelpazesini genişletmesiyle mümkündür. Bu sayede sektör hem yeni pazarlara giriş imkânı elde edebilecek hem de mevcut pazarlardaki payını artırabilecektir.

En büyük maliyet giderlerinden olan enerji ve bu enerji maliyetleri üzerindeki ilave fon ve kesintiler, uluslararası piyasalarda rekabet gücümüzü rakip ülkelere karşı olumsuz yönde etkilemektedir. Sektörün ham madde açısından ithalata bağımlı olması, girdi maliyetlerini artırmaktayken enerji maliyetlerinin de yüksek oluşu rekabet gücümüzü önemli ölçüde azaltmaktadır. 2014 yılında çelik üretimi 2012 yılındaki seviyesine kıyasla yüzde 6 civarında gerilemiştir. Çinli üreticilerin sahip olduğu üstünlüklere ek olarak devlet yardımlarından sağladıkları avantajla çok düşük fiyatlardan ihracat yaparak piyasalara yansıtması dünya piyasalarında ve ülkemizde olumsuz bir durum yaratmıştır.

En büyük ihraç pazarımız konumunda bulunan Orta Doğu ve Körfez ülkelerinin petrol gelirlerinin azalması, bu ülkelerin yatırımlarında ve dolayısıyla çelik tüketimlerinde daralma yaşanmasına neden olmuştur. Bu bölgelerde devam eden iç kargaşa ve siyasi dalgalanmalar bu ülkelerin sanayi ve üretime olan yatırımlarını da engellemektedir. Suriye'de devam eden olayların Irak'ı da içine alacak şekilde büyümesi, en büyük pazarımız konumunda bulunan Irak'a yönelik ihracatımızı da sınırlandırmaktadır. Ülke olarak Orta Doğu bölgesine yapılan çelik ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre miktar bazında yüzde 21,4 oranında gerilemiştir. Genel anlamda, 2014 yılı kasım ayında Türkiye'nin çelik ihracatı önceki yılın aynı dönemine kıyasla miktar bakımından yüzde 5,3 düşüşle 1,55 milyon tona, değer bakımından ise yüzde 5,9 düşüşle 1,33 milyar dolara gerilemiştir. Aynı dönemde gerçekleştirilen çelik ithalatıysa önceki yılın aynı dönemine göre miktar bakımından yüzde 26.5 artışla 1,36 milyon tona, değer bakımından yüzde 12,6'lık artışla 1,14 milyar dolara ulaşmıştır.

Sektörün ham çelik üretiminde kapasite kullanım oranı da 2012'ye nazaran yüzde 73 seviyesinden yüzde 69 seviyesine gerilemiştir. Sektörün rekabet gücündeki zayıflama nedeniyle Türkiye'nin tüketimindeki yüzde 10 civarındaki artış, ağırlıklı bir şekilde ithalatla karşılanmıştır. Çelik sektörünün ihracat kalemleri gerileme eğilimi gösterirken ithalat miktarında önemli artış da dikkat çekicidir. Üreticiler ve tüccarlar devlet tarafından işin kolayına zorlanmaktadır. Şimdiki uygulamalarla üreticiler işlerini azaltmaktadır çünkü hazır mamulü almak daha kârlıdır.

Sektörde istihdam durumuna baktığımızda ise ham çelikten mamul üreten kuruluşlarda 2013 yılı itibarıyla 37.129 kişiye doğrudan istihdam sağlanmıştır. Diğer çelik kuruluşları ve dolaylı istihdamla birlikte sektörün toplam istihdamının 200 bin kişinin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. 2013 yılında istihdamda yaşanan azalmada bazı kuruluşların ham çelik üretimini durdurmuş olmalarının da etkisi vardır.

Ülkemizde yaşanan ekonomik kargaşa ve siyasi dengesizlikler ortadadır. 2015 yılında da belirsizliğin ağır basacağı düşünülen sektörün yeniden büyüme trendine girebilmesi için sektörün içinde bulunduğu durumun saptanması ve acilen strateji ve planlar geliştirilmesi gerekmektedir. Sektörde kurulu kapasitelerin etkin bir şekilde kullanımı sağlanmalı, dış ticaret açığı ve cari açığın kapatılmasındaki önemi fark edilmeli, istihdam açısından ne kadar önemli olduğu bilinmeli, yurt içi katma değerin artırılmasındaki etkisi anlaşılmalıdır. Ayrıca, demir çelik sektörünün girdi sağladığı otomotiv, inşaat, beyaz eşya, makine gibi temel sektörlerin gelişimini desteklemesine de esas teşkil edecek hassas bir nokta olduğu unutulmamalıdır. Demir çelik üretim ve ticaret sektöründeki sorunların araştırılması ve bunun sonucunda sektörün ve halkımızın bilgilendirilmesi ve çözüm yollarının belirlenerek uygulanmasının sağlanması amacıyla araştırma komisyonu kurularak konunun araştırılmasını istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, tabii, haftalardır, adına "iç güvenlik paketi" dediğimiz zulüm yasasının burada görüşüldüğünü hepimiz biliyoruz. Bu kürsüye çıkmışken bu konuda da birkaç cümle söylememek mümkün değildir diye düşünüyorum. AKP iktidarı, dünyada ve ülkemizde bugüne kadar örneklerinde de görüldüğü üzere, gidişinin yakın olduğunun farkındadır. Bu nedenle, bu zulüm yasaları, bu faşist yasalar ne yazık ki Parlamentoda gündeme getirilmektedir ama ben şunu söylemek istiyorum: Zulmünüz ne kadar artarsa gidişiniz de o kadar şiddetli olacak; biz bundan eminiz, siz de bunu bilmelisiniz. Bakın, yüzyıllar öncesinden Yunus Emre sanki size sesleniyor, ne diyor Yunus Emre: "Sanma ki zalimin yaptığı kârdır/ Mazlumun ahı indirir şahı/Her şeyin bir vakti vardır." Ben de diyorum ki, işte o vakit 7 Hazirandır. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)