| Konu: | CHP Grubunun, Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu ve 22 milletvekili tarafından, demir çelik üretim ve ticaret sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 23/2/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 12 Mart 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 12.03.2015 |
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Türkoğlu'na da teşekkür ediyoruz, en sonunda kriz olduğunu ve içinden çıkacağımızı söyledi ama içinden çıkmak için gerekli önlemleri almadığımız zaman sadece dilek ve temenniler maalesef yeterli olmuyor.
Şimdi, bu sektör gerçekten imalat sanayisinin ve ekonominin dinamizmini sağlayan, önemli ürünleri üreten bir sektör hem ağır sanayi anlamında hem yüksek teknoloji anlamında. Dünyadaki kriz bize de yansıyor yani aynı şekilde bize de yansıyor. Onun için, şimdi isterseniz sizinle bir iki tespiti paylaşayım, ondan sonra çözüm önerilerimizi de bu konuda söyleyeyim.
Ciddi anlamda sektörün performansında düşüş var. Tabii, bu, dünyadaki gelişmelerle ilgili ama esas itibarıyla bizim ihracatta da ciddi bir düşüşümüz olduğu için, ekonomik üretimde talep daralması olduğu için bu demir çelik sektörünü de doğrudan etkiliyor. Şimdi, kısaca baktığımız zaman, son iki yılda özellikle bu gerilemenin arttığını görüyoruz, vahim bir durum var. Miktar açısından yüzde 6,3; değer açısından da yüzde 7,9 oranında 2013 yılında gerileme kaydedilmiş, ciddi bir gerileme. 2014'te toparlanırız derken, yine bakmışız bu çelik ürünleri ihracatımızın 2014 yılında da miktar açısından yüzde 5, değer açısından yüzde 4 yine değer kaybettiğini, düşüş gösterdiğini görüyoruz. Yani, son iki yılda, baktığımız zaman, burada ciddi bir düşüş var, toplamda yüzde 11 civarında miktar ve değer açısından bir gerileme olduğunu bu sektörün üretiminde görüyoruz; bu bir vakıa. Burada uluslararası konjonktür var, uluslararası dış ticaret kuralları var, koruma önlemleri var, bizim uyguladığımız yanlış politikalar var, uygulanmayan politikalar var, hepsi var. Ama sonuç itibarıyla, "2023 yılı lider ülke Türkiye" demişti Milliyetçi Hareket Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi de bunu benimsedi, Sayın Erdoğan da söylüyor. 2023 yılı hedefimiz 55 milyar dolar çelik ihracatı ama bundan giderek geriye doğru gidiyoruz. Yani, ileriye doğru gitmemiz gerekirken geriye doğru gidiyoruz değerli arkadaşlar.
Tabii, burada özel sektör rekabet gücünü artırmak için gayret ediyor, doğru, dinamik bir sektör ama burada üretim yöntemleriyle ilgili, üretim teknolojisiyle ilgili birtakım yatırımlar yapılıyor. Esas itibarıyla, bu sektörün rekabet gücünü ve üretimini artırmaya yönelik olarak aslında kamu kesiminin de desteklenmesine ihtiyaç olduğu söyleniyor. Yani, kamu kesiminin birtakım yapısal önlemleri alması gerektiğini söylüyor. Kim söylüyor? Onuncu Kalkınma Planı çerçevesinde Demir-Çelik Çalışma Grubu Raporu söylüyor. Hani sizin sürekli "eylem planı" diye söylediğiniz ama dönüşüm programı deyip bir türlü eyleme geçemediğiniz maddelerden bir tanesi. Başka ne diyor? İsterseniz orayı da söyleyeyim. Yani, ben sadece kendi görüşümü söylemiyorum, bu, sektör uzmanlarının çalışma grubu raporunda yer alan bir değerlendirme. Diyor ki: "Türkiye'nin 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi içerisinde yer alabilmesi ve 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşabilmesi için -dikkatinizi çekiyorum- sanayisini büyütmekten ve daha fazla üretmekten başka seçeneği yoktur." "Sanayiyi geç. İnşaata dur diyemeyiz." diyen şahsa da selam olsun diyoruz. Yani, sanayiyi büyütmek de, nereden büyüteceğiz? En önemli şeylerden birisi demir çelik sektörü değil mi? Bunlarla ilgili yerli girdiyi üretecek, ham maddeyi üretecek olan sektör bu. Devamında diyor ki: "Bu demir çelik sektörü, otomotiv, makine -öncelikli sektörleri söylemiş- ekonominin sağlıklı büyümesinde önemli bir rol üstlenir." Doğru. Pek çok sanayi koluna girdi sağlayan konumu nedeniyle de bu sektörün stratejik sektör olarak ele alınması gerektiğini söylüyor bu rapor. Peki, ne olması gerekiyormuş, onu da söyleyelim: Şimdi, 55 milyar dolar ihracat, 2023 için sektörün hedefi. 85 milyon ton yıllık kapasite ve 70 milyon ton üretim hedefine ulaşabilmesi için, Türkiye ekonomisinin hedeflerine ulaşmasında üzerine düşen katılımı sağlayabilmesi için sektörün katma değeri yüksek ürünlere yönelik daha fazla yeni kapasite yatırımı yapabilmesi, yatırımların ve üretimin sürdürülebilir temele oturtulması lazım. Bunun için ne diyor? "Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğuyla yapmış olduğumuz anlaşma çerçevesinde Türkiye'nin de bu anlaşmaları yapması lazım." bir. Yaptık mı? Çalışmalar ne aşamada? Yok, bunları bekliyoruz.
Başka ne diyor? "Bunlarla ilgili, özellikle katma değeri yüksek ve büyük ölçüde ithalat yoluyla karşılanan ürünlerin üretimine yönelik yeni yatırımlarda devlet desteği verilmesi." Biz size "sektörel teşvik" diye kaç defa söyledik? "Efendim, stratejik yatırımlar 500-600 milyon." Yok, hâlâ uygulamaya giremedik.
Başka ne diyor? "Dâhilde işleme rejiminden kaynaklanan aksaklıklar var, bu sistemin gözden geçirilmesi lazım. Hurda ithalatıyla ilgili sıkıntılar var, piyasada sıkıntılar var, bunlarla ilgili devlet önlem alsın." diyor. Peki, aldık mı? Artı, ne diyor? "Sektörün üzerindeki ilave vergi ve fon gibi yüklerin hafifletilerek rekabet gücünün artırılması gerekiyor." diyor. Bakın, ben demiyorum, Kalkınma Bakanlığı koordinasyonuyla hazırlanan Onuncu Kalkınma Planı'ndaki Demir-Çelik Çalışma Grubu Raporu diyor. Şimdi, biz bunu yapmamışız.
Burada önemli olan başka bir husus da atık yönetimi, hurda kısmıdır. Aynı şeyi daha yeni inceledim. Eylül 2014'te Kalkınma Bakanlığı uzmanlarından birisi tez hazırlamış; açıp, okuyup, faydalanmıyor Hükûmet. Yapılıyor ama atık yönetimi ve burada hurdanın önemi... Arkadaşlarımız bildiği için söylüyorum, asıl sorun oradan kaynaklanıyor. Çin damping uygulayarak, uluslararası kuralları ihlal ederek bize ihracat yaptığı için, biz de onu engelleyemediğimiz için rekabeti düşürüyoruz. İçeriden de tedarik sağlayacak, girdi maliyetini düşürecek bir önlem alamıyoruz. Peki, ne olacak o zaman? Sanayinin itici gücüyse, burada da gerileme varsa sanayi üretiminde daralma var. Şimdi, son çeyrek rakamları bu ayınki de toparlandıktan sonra gelecek ama sanayi üretimindeki trende baktığımız zaman, maalesef, ekonomideki daralmanın devam ettiğini görüyoruz. İmalat sanayisi bu işin lokomotifi. Biz ne yapıyoruz? Endekse bakıyoruz, geriliyor.
Daha dün Merkez Bankası Başkanı ile Ekonomi Koordinasyon Kurulunda önce Sayın Babacan, sonra Cumhurbaşkanına bilgi verdiler. Bize yansıyan kadarıyla ve açıklamalarda görüyoruz "Yapısal önlem almadan enflasyon düşmez, faiz düşmez." diyor. Yapısal önlemi kim alacak? Az önce dediğimiz gibi, Hükûmet alacak. Ama yapısal önlem almayı bırakın, yani çok basit olarak, yetkisi belirlenmiş bir konuda Merkez Bankası Başkanını ve Başbakan Yardımcısını polemiğe girerek ihanetle, lobicilikle suçlayan bir ortamda neyin önlemini alacağız arkadaşlar? Bu kadar yapısal önlem, hepsi var dedim, daha önce de söyledim. Tamam, bizim söylediğimizi dikkate almayın, gelin, Onuncu Kalkınma Planı'ndaki kendi açıkladığınız, bir daha söylüyorum, 2-3 paket olarak açıkladığınız şeylerin yarısını yapın, yarısını yapın alnınızdan öperim. Burada yazıyor, raporlar var; Çalışma Grubu raporları var, Özel İhtisas Komisyonu raporları var. Bunların yarısını yapsanız zaten sorunun büyük bir kısmını çözeriz. Siz ne yapıyorsunuz? Hâlen daha dayatmayla "Biz çoğunluğuz, biz yaparız. Biz İç Tüzük'ten aldığımız hakla, çoğunlukla yaparız." Neyi yapıyoruz? Dayatmacı, antidemokratik yasa.
Şimdi yukarıda aynısı var; bir torba daha gelmiş, aşağıda bekleyen iki torba var. Seçim gelmiş, çalışma takvimi bitiyor, yine dayatmacı bir şekilde Plan ve Bütçede... Neymiş efendim? "YSK'dan RTÜK'e devredelim, bizim yandaşlar bizim reklamımızı yapsın, ceza yemesin." Neymiş efendim? "İnşaatçıların elinde stok kalmış, bunu eritelim." Kardeşim, "Sanayiye geç, sanayiye." diyor. Biz hâlâ ne yapıyoruz? Yok, "Bizim faiz lobisi var, döviz lobisi var." Peki, kim? Kim bu, ben gerçekten merak ediyorum. Ne oldu da dün ihanetle suçladığınız adamlarla bugün aynı masaya oturdunuz hiçbir şey olmamış gibi? Arkadaşlar, bir de diyor ki... Ya, benim kulaklarımda mı bir şey var, gözümde mi bir bozukluk var? "Vatana ihanettir." demedi mi Cumhurbaşkanımız? Dedi. Sonra ne oldu şimdi? Faiz düştü mü? Düşmedi. Döviz kuru nereye çıktı? Yükseldi. Ben tekrar soruyorum: Sayın Cumhurbaşkanının elinde yetki var, bugüne kadar Devlet Denetleme Kuruluna faiz lobisiyle ilgili herhangi bir araştırma yaptırmış mı? Açıklamalardan sonra faizdeki artıştan alan, satan var mı? Borsada manipülasyon yapan var mı? BDDK elinizde, SPK elinizde, Devlet Denetleme Kurulu elinizde, Başbakanlık Müsteşarlığı, Teftiş Kurulu, hepsi elinizde; gelin o zaman, kim faiz lobisidir, kim döviz lobisidir çıkaralım; kim döviz almış, kim döviz satmış, yükselmeden önce portföyünü boşaltan var mı, dolduran var mı, bunlara bakalım. Aksi takdirde, eğer biz bunları yapmazsak, yapısal önlem almazsak değerli arkadaşlar, bunu çözemeyiz. Ama, Adalet ve Kalkınma Partisi maalesef, günlük tartışmalarla, kısır çekişmelerle toplumu bölüyor. İnşallah biz, 8 Hazirandan sonra Milliyetçi Hareketin iktidarında, güçlü Ekonomi Bakanlığının altında bütün yapısal önlemleri alacağız.
Sizlerin de desteğini alacağız, sizin gibi yapmayacağız diyor, saygılar sunuyorum.
Araştırma önergenize destek veriyoruz. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)