GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubunun, 6/1/2015 tarihinde Van Milletvekili Özdal Üçer ve arkadaşları tarafından, ziraat mühendislerinin istihdam sorununun araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1283 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 16 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:77
Tarih:16.03.2015

HALİL AKSOY (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuzun gıda, tarım ve hayvancılık alanında eğitim veren okullardan mezun olan kişilerin kamuya atanması konusunda verdiği araştırma önergesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün 16 Mart yani Halepçe katliamının yıl dönümü. Saddam Hüseyin yönetimindeki Baas rejimi tarafından tüm dünya devletlerinin ve halklarının gözü önünde 16 Mart 1988 günü başlatılan ve üç gün süren hava saldırısında Irak Kürdistan'ındaki Halepçe kasabası ve civarı kimyasal silahlarla bombalanmış ve bu saldırıda, çoğu çocuk ve kadınlardan oluşan 12 bin kişi yaşamını yitirmiştir, 14 bin 765 kişi de ağır yaralanmıştır.

Bu katliam da tıpkı Zilan'daki, Ağrı'daki, Dersim'deki, Koçgiri'deki katliamlar gibidir. Amacı da Kürtlerin kendi topraklarından sürülmesi, asimile edilmesi noktasındadır. Ne yazık ki Kürtlerin tarihinde eksik olmayan katliamlar yakın zamanda vuku bulmuştur. Roboski'de, büyük çoğunluğunu çocukların oluşturduğu 34 kişi yine savaş uçaklarından atılan bombalarla katledilmiştir. Katliamlarla yüzleşilmediği ve bundan dolayı özür dilenmediği gibi, sorumlular hakkında henüz herhangi bir girişimde de bulunulmamıştır.

Kalıcı bir barış için "yoktur" denilerek, ancak tüm sıcaklığıyla kendini her alanda hissettiren Kürt sorununun bitirilmesi için öncelikle gerek Türkiye'de gerekse de İran'da, Irak'ta ve Suriye'de Kürtlere yönelik yapılan tüm katliamların resmî bir şekilde kabul edilerek bunlar için özür dilenmesi gerekmektedir. Keza, altını çizmekte yarar var, 16 Mart 1978'de İstanbul Üniversitesinde 7 öğrenci katledildi ve bu katiller hâlâ ellerini kollarını sallayarak aramızda gezmektedirler. Bunları da anmadan geçemeyeceğiz.

Değerli milletvekilleri, günümüzde, dünya ülkelerinin küresel politikalarının belirlenmesinde tarım, hayvancılık ve gıda kaynakları çok büyük bir öneme sahiptir.

Hâl böyleyken enerji kaynakları bakımından yetersiz ama tarım ve gıda kaynakları açısından oldukça zengin bir ülke konumunda olan Türkiye'de, tarım ve gıda alanlarında lisans, yüksek lisans, doktora eğitimi almış çok sayıda kişinin işsiz olması sorgulanması gereken bir konudur.

Ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri, su ürünleri mühendisleri, balıkçılık teknolojisi mühendisleri, veteriner hekimleri ile tekniker ve teknisyenlerin bu ülkede işsiz kalması, başta Hükûmetin ve de Meclisin araştırması gereken önemli konular arasındadır.

Bilinçsiz üretim yüzünden insanlar et, meyve, sebze ve bilinçsiz avcılık nedeniyle de balık yiyemez duruma gelmişlerdir. Bu ise Türkiye'nin tarım sektöründe ithalata mahkûm hâle getirilmesine yol açmaktadır.

Öyle ki tarım ülkesi olan Türkiye ABD'den buğday ve turşuluk salatalık tohumu, Kanada'dan mercimek, Sudan'dan susam, Çin'den sarımsak, İtalya'dan bakla ve ıspanak, Meksika'dan nohut, Şili'den elma, Almanya'dan vişne ve kabak, Panama'dan muz, Bulgaristan'dan nar, İran'dan fasulye, İspanya'dan marul, Avustralya'dan pirinç, Norveç'ten uskumru ve somon, Uruguay ve Yeni Zelanda'dan inek, Arjantin'den bal, Fransa ve İsrail'den domates tohumu, Almanya'dan lahana tohumu, Hollanda'dan karnabahar tohumu ithal etmek zorunda kalmıştır. Yine, Burkina Faso, Angola, Eritre, Namibya, Zimbabve, Uganda gibi çok sayıda Afrika ülkeleri dâhil olmak üzere 103 ülkeden tarım ürünü ithal etmek durumunda kalmıştır. Bu nedenledir ki, Türkiye'nin, hem ithalata bağımlı hâle getirilmesinde hem de tüketilen gıdaların güvenilirliğinin sorgulamasında, söz konusu alanlarda uzman olan kişilerin çarkın dışında bırakılmaları önemli bir sorun alanını oluşturmaktadır.

Günümüz itibarıyla mesleki alanlarla ilgili eğitim veren fakültelerin sayısı eğitim kalitesi ve istihdam olanakları düşünülmeden her geçen gün artırılmış fakat kamuda ve özel sektörde aynı oranda istihdam olanakları sağlanamamıştır. Bu nedenle, söz konusu alanlarda âdeta bir işsizler ordusu ortaya çıkmıştır. Birçok meslek grubuna kamuda istihdam olanağı sağlanırken ilgili alanlarda kamu alımı çok düşük kalmış, bu kişilere âdeta üvey evlat muamelesi yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının bugüne kadar yapmış olduğu atamalarda, atanmış olan personele bir de sonraki atamalarda tekrar tercih yapma şansı verilmesi nedeniyle, zaten kısıtlı sayıda verilen kadrolar yine daha önceden atanmış olan bakanlık personelleri tarafından kullanılmıştır. Bu nedenle, söz konusu kişiler kendi branşlarıyla alakası olmayan alanlarda asgari ücretle çalışmakta, özel sektörde kendi alanlarında çalışanlar ise düşük ücretlere "Evet." demek zorunda kalmışlardır.

Değerli milletvekilleri, üretime yön verecek ve üreticiye yol gösterecek bu kişilerin istihdamı daha güçlü, daha modern tarım ve hayvancılık için vazgeçilmez bir durum arz etmektedir. Tüm tarımsal ve hayvansal ürünlerin üretiminde görev alan ziraat mühendislerinin yokluğunda tarımsal ve hayvansal üretimden bahsetmek mümkün değildir. Yine, hayvan ırklarının ıslahı ve yetiştirilmesi, verimliliklerinin artırılması, sağlıklarının korunması gibi konular veteriner hekimlerinin yokluğunda olanaklı görünmemektedir.

Aktif balıkçı teknelerinin kıyıya çıkış noktalarında su ürünleri mühendisleri ve balıkçılık teknolojisi mühendislerinin yetersizliği, istihdam edilmemesinden kaynaklı yapılan aşırı avlanma ve diğer yasal avlanma kriterlerine uyulmaması da balıkların soylarının giderek tükenmesine yol açmaktadır.

Yine, tüketilen gıdaların güvenirliği de kamuoyu tarafından sorgulanır bir duruma gelmiştir. Gıda mühendisleri istihdamı olmadan Türkiye'de yaşanan bu gıda terörünün önüne geçilmesi de mümkün görünmemektedir. Keza, gerek gübre konusunda gerek tohumluk konusunda ve gerekse tarım araçları konusunda da Türkiye'de önemli problemler yaşanmaktadır. Bu nedenle gübre, tohumluk ve tarım ilaçları konusunda mümkün olan en geçerli yöntemlerin kullanılmasında da büyük ölçüde yarar vardır.

Değerli milletvekilleri, söz konusu meslek gruplarına mensup kişilerin istihdamının ülkenin tarım ve hayvancılık sektörüne katacağı fayda bir yana, unutulmamalıdır ki işsizlik ve yoksulluk, bireyi, toplumu ve aileleri temelden sarsan büyük bir sorun olmaya devam etmektedir. Dolayısıyla, mesleki sorumluluklarını yerine getirmek için görev bekleyen söz konusu kişilerin mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesi için gerekli adımların önemle atılmasında yarar vardır.

Şu anda tarım ve hayvancılık alanında atama bekleyen 70 bin mühendis, tekniker ve teknisyen vardır. Bunların her biri atanabilmek için sık sık bütün milletvekillerini arar durumda kalmışlar ve hâlen kendi sorunlarına bir çözüm bulunmadığı için çırpınmaktadırlar. 2013'te 5.567 kadro sözü verilmiş ancak 490 atama yapılmış. Yine, 2014'te de aynı alanda 2 bin kadro sözü verilmiş, yalnızca 4 kişinin ataması yapılmış. Bir taraftan kadro ihtiyacı olduğunu biliyoruz ama bu kadro taleplerini karşılamayan bir Bakanlıkla karşı karşıyayız.

Unutulmamalıdır ki üretici köylü, hayvancılık yapan köylü, tarımla uğraşan köylü mutlaka kendi yanında bir mühendisi, bir teknisyeni görmek istemektedir. Bunun için yoğun talepler de vardır. Bu talepler mutlaka göz önüne alınmalıdır. Bu konunun takipçisi olacağımızı bir kez da hatırlatıyor, Bakanlığın atanamayan bu arkadaşlarımızın çığlığına kulak vermesini diliyorum. Bundan sonra da mutlak suretle bu tür alımlarda veyahut da bu tür atamalarda bu gruptaki mühendis arkadaşlarımızın durumunun göz önüne alınmasında yarar vardır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)