| Konu: | HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, kalkınma plan ve stratejilerinin oluşturulması sürecindeki görevini yerine getirmeyerek ve KOBİ'leri yeterince desteklemeyerek çevresel, ekonomik ve sosyal problemlere zemin hazırladığı iddiasıyla Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/46) |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 77 |
| Tarih: | 16.03.2015 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maalesef, kalkınmadan, ekonomiden bahsediyoruz ama tamamen siyasi gündeme kilitlenmiş kısır çekişmelerle, sanal kayıkçı kavgaları gündemi meşgul ediyor. Şu anda yukarıda, komisyonda bir torba kanun görüşüyoruz; iki saatten fazla somut soru soruyoruz, cevap yok, ilgili kurumun genel müdürü yok. Nasıl bir kanun yapma işi, nasıl bir teknoloji, nasıl bir iştir, benim aklım ermiyor Sayın Bakanım.
Kalkınma Bakanlığı var; kalkınma yok, adı var. Plan var, uygulama yok. Eylem planı var, eylem yok. Ya, iki saatten fazla somut soru soruyoruz -çok somut söylüyorum, şimdi devam ediyor, oradan geldim tekrar gideceğim- ilgili Anadolu Ajansının Genel Müdürü yok; hâlâ bekliyoruz, İnsan Kaynakları Müdürü geliyor. Böyle bir şey olur mu ya?
Ya, siz, Meclisi hiçe sayıyorsunuz, komisyonu hiçe sayıyorsunuz. Meclis, sadece birkaç siyasi şeyin çıkarıldığı bir yer hâline gelmiş. Ekonomi ne oluyor? Kalkınma ne oluyor? Sağlık kendi hâline... Sayın Cumhurbaşkanı ile onun birisi jöleli olan birkaç danışmanı ekonomiyi kimseye sormadan, her türlü şeyi bilir bir şekilde yönetiyorlar. Bu nasıl bir iştir Sayın Bakanım? DPT kalktı, "rahmetli DPT" diyorum burada, arkadaşlar dikkate almıyor. Bir kurum kalmadı, hiçbir kanunla ilgili... Orada DPT'nin bir yeri vardı Sayın Bakanım -arkadaşlar söylüyor olabilir- orada bir masası vardı; o uzmanlar gelirdi oraya.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - DPT bakanlıklar üstüydü.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yani, şimdi orası kalkmış, hiçbir şeyle ilgili görüş alamıyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? Arkadaşlarımızın ihtiyacı olabilir ama Sayın Bakana söylüyorum: Bakın, orada DPT'nin bir tabelası vardı, bütün bakanlıkların üstündeydi, her konuda gelip görüş beyan ederlerdi, bir kere zaten kanun oraya giderdi; şimdi böyle bir şey kalmamış.
Defalarca konuştuk, kalkınmanın temel dinamikleriyle ilgili bir sürü kanun var. Ben size soruyorum: Kaç tane dönüşüm programı açıkladınız, güzel; 3 paket de Sayın Başbakana açıklattınız, 1.000 dediniz, 1.200 dediniz, 1.400 oldu -böyle saçma sapan şey olmaz ama- kaç tanesini gerçekleştirdiniz bir söyleyin bakalım, kaç aydır yapıyoruz? Hangi düzenlemeler yapıldı, bununla ilgili ne yapıldı? Ortada bir şey yok. Yani, öncelikli dönüşüm programı, eylem planı yapmaktan bunları uygulamaya vakit kalmıyor.
Değerli arkadaşlar, böyle bir şey olabilir mi? Peki, ekonomideki sorunları çözmesi gerekenler ne yapıyor? En başta Sayın Bakan burada. Birbirleriyle atışıyorlar, o ona çakıyor, öteki bir şey diyor, Sayın Cumhurbaşkanı hepsine birden kızıyor, sonra topluyor böyle, garip garip toplantılar yapılıyor. Böyle bir ekonomi anlayışı olur mu, böyle bir yönetim anlayışı olur mu, böyle bir kalkınma olur mu? Yani, bir gün diyorsunuz ki: "Bu faizleri yükseltenler, düşürmeyenler vatan hainidir." İki gün sonra buluşuyorsunuz, hiçbir şey olmamış gibi açıklama yapılıyor. Ekonomiden sorumlu bir sürü bakan var ama hiçbirisi diğeriyle oturup herhâlde görüşemiyor, Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısı yapılıyor, Ekonomi Koordinasyon Kurulundaki 4 bakanın 2'si bu tarafa geçmiş, Erdoğancı olmuş, daha doğrusu gazcı olmuş; öbürü bu tarafa geçmiş, Gülcü olmuş yani frenci olmuş. 2'si kalkıyor, diğer 2'sini faiz lobisi olmakla suçluyor Sayın Erdoğan'dan tarafta yer alıp. Böyle bir çekişme içerisinde... Peki, o sorunlar nasıl çözülecek Sayın Bakanım?
Gelmiş, toplantıya çağırmış, enteresan şekilde. Ben de açtım baktım. Hani, 130 sayfalık sunum yapmış ya Merkez Bankası Başkanımız. Sayın Cumhurbaşkanı da "İşi tatlıya bağladık." diyor ya, herhâlde tatlı yemişler, ondan dolayı "Tatlıya bağladık." diyor. Anlamadım, nasıl tatlıya bağlandıysa! Yahu, vatana ihanet suçlaması nasıl tatlıya bağlanır? Faiz düştü mü? Düşmedi. Bizim haberimiz yok, Para Politikası Kurulu toplandı da bir karar mı aldı? Almadı. Peki, neyi tatlıya bağladı, kim kimden özür diledi, ben bunu anlamadım. "Böyle bir ekonomi yönetimi olur mu?" diye onun için söylüyorum.
Şimdi, burada "Ekonomik Gelişmeler" demiş. Bakın, Sayın Babacan ile Sayın Merkez Bankası Başkanının sunduğu sunumun özeti şu, özet olarak söylüyorum: "Sayın Cumhurbaşkanım, böyle, sizin bu jöleli danışmanın dediğiyle falan bu ekonomi olmaz." İçindeki sunumlar. "1) Kur Gelişmeleri
2) Dış Ticaret Gelişmeleri
3) Enflasyon ve Faiz
4) Yatırımın Belirleyicileri." Ne demek bu? "Vallahi kardeşim, kurlar zaten yurt dışında da artıyor. Dış ticarette de sıkıntı var. Cari açığımız var, bizim bunu finanse etmemiz lazım." Arkasından da enflasyon ve faiz göstergelerini kurmuşlar, diyorlar ki: "Bu enflasyon düşmeden zaten faiz düşmez. Kurdaki artıştan dolayı da enflasyonda biz düşüş beklemiyoruz. Nitekim, beklenti anketini de yayınladık. Yıl sonu enflasyon beklentimiz de yüksektir." E, onun sonucunda da dönmüşler, "Yatırımın Belirleyicileri" var. Şimdi ilginç tarafını size oradan okuyayım, ayrıntısına girmeden. Yani, kim kime ders vermiş, kim kimi tatlıya bağlamış, orasını söyleyeceğim. "Yatırımın Kaynakları" diyor, başlık yapmış iki tane sunumda; diyor ki: "Yurt içi: Mevduat ve Bireysel Emeklilik Fonları. Yurt dışı: Mevduat ve Yatırım Fonları." Yani, sıcak para yani bizim cari açığı finanse edenler. Şimdi, önce onu yazmış. Çok sakin, imalı bir şekilde anlatıyorlar. Sonra, "Yatırımların Faiz Dışındaki Belirleyicileri." Ben de aynen sunumdaki gibi söylüyorum: "Olumlu: Güven ve istikrar. Olumsuz: Belirsizlikler." İsterseniz buna da bir dip not düşelim: Sayın Babacan Uludağ'daki ekonomi zirvesinde konuşurken söylüyor "Dış kaynaklar var evet ama kısmen içimizdeki tartışmalar -çok kibar söylemiş- içimizdeki tartışmalar da bunun biraz daha yükselmesine neden olmuş olabilir." Kimin içindeki tartışmalar? Yani Hükûmetin kendi içinde ve Cumhurbaşkanının bakanıyla, kendi bakanlarıyla yapmış olduğu tartışmalardan bahsediyor.
Peki, sonra ne demiş? Asıl Sayın Bakanı da ilgilendiren kısmına gelelim şimdi: "Yatırımların faiz dışındaki belirleyicileri." Devam ediyor olumlu, olumsuzu yazdıktan sonra: "Yapısal reformlar tasarrufları, geleceğe ilişkin güveni ve istikrarı daha artıracak." Yani "olumlu" dediği kısmın neyle ilişkili olduğunu söylüyor; yapısal reformlarla. Başka? "Bu yolla yatırım eğiliminde ilave bir artış sağlanacak." Faiz dışındaki belirleyicilerin... Yani "Sen ikide bir bize çakarsan, senin her konuştuğundan sonra dolar yükselirse, gösterge faiz 6,5'tan 8 küsura çıkarsa sen o olumsuzluğun, sen o istikrarsızlığın kaynağısın." diyor, kibarca bunu söylüyor.
Ee, peki şimdi ne olacak? Hani Oslo görüşmeleri çıktığında bir "şeref" tartışması olmuştu, şimdi de "hain" tartışması var yani bu da mı ortada kalacak? Hain kim? Değilse, nasıl tatlıya bağladılar? Sayın Cumhurbaşkanı Sayın Başçı'dan ve Babacan'dan özür diledi mi ben merak ediyorum. Yapılan açıklamalarda hiç öyle bir şey yok. "Biz oturduk konuştuk, gerektiğinde yine konuşuruz." diyor. Böyle bir yönetim olamaz. 2 danışmanın şeyiyle gidersek yani daha veciz söylemem gerekirse "Kılavuzu jöleli olanın burnu krizden kurtulmaz." Sayın Cumhurbaşkanının kendi işine bakması lazım, bu işleri -aynen dediği gibi- Merkez Bankasına, ilgili bakanlara bırakması lazım. Ama, az önce belirttiğim gibi, şimdi bakanlara bakıyoruz farklı yerlerde; Ekonomi Bakanına bakıyoruz başka bir şey söylüyor, öbür taraftan sürekli eylem planı çıkarmışız. Öncelikli konumuz ne, neden yükseliyor? Az önce Merkez Bankasının sunumundan başlıkları söyledim. Niye muhtacız? Dış ticaret açığımız var, sonucunda cari açığımız var yani tasarrufumuz yetersiz. Tasarrufu nasıl artıracağız? Üretimi artırarak yapacağız. Peki, bunlar böyle birbiriyle kavga ederse... En son söylediğimiz "yapısal reform" ne demek? Gerekli yasal düzenlemeleri çıkarmak demek. Peki, gerekli yasal düzenlemeleri kim çıkaracak? Meclis çıkaracak. Kim hazırlayacak? Bakanlar hazırlayacak, Bakanlar Kuruluna sunacak. Ama, Sayın Bakanın hazırladığı hatta Bakan değilken hazırlamış olduğu -öyle söyleyelim- örneğin kamu-özel ortaklığını burada kaç defa konuştuk, hâlen daha Bakanlar Kuruluna dahi gelemedi, 2008-2009'dan beri bekliyor. Nedir yapısal düzenleme? İşte, burada hepinizin akladığı eski Ekonomi Bakanımız Sayın Çağlayan'ın döneminde bize söylediği örnek "girdi tedarik sistemi." Hâlâ ortada bir şey yok. Nedir? Yerli malının, yerli girdilerin, ara malının teşvik edilmesidir, örnek. Peki, bunun için ne yapıyorsunuz, var mı bir şey? "Çalışma yapıyoruz, tespit ediyoruz, envanter yapıyoruz, ona bakıyoruz, buna bakıyoruz." Böyle devam ediyor.
Şimdi arkadaşlar, bununla ilgili oturup bakmamız gereken şey ne? Hangi mallarda, ne kadar üretimimizde ithal girdi kullanıyoruz? Şimdi, 2006'dan 2014'e ara malı ve hammaddede oranına baktığımız zaman yüzde 71'den 73'e çıkmış. Bakıyoruz, yatırım malında azalma var, tüketim malı aşağı yukarı aynı. Yani, bu gelişmelerden sonra, dışarıdan ithal ettiğimiz girdiler tam tersine artıyor. Biz bunu dört-beş senedir konuşuyoruz. Hâlâ yapısal bir önlem alınmadı, hâlâ alınmadı. Bakın, defalarca söyledim, Sayın Bakanın Bakanı olduğu kurum, DPT'yken de yapıyordu, şimdi de yapıyor. Buradan bir kalkınma planı geçirdik. Yani üçüncü sene oluyor, neredeyse iki sene doldu. İki sene önceydi değil mi Sayın Bakanım, yanlış hatırlamıyorum, 2003'ün ilkbaharındaydı?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Ortanca ay.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Eh işte, bir iki ay sonra mayısta iki sene dolmuş olacak. Sayın Başbakan mecbur kaldı yani ekonomiyle ilgili bir şeyler söylemesi lazım seçime kadar. Sayın Başbakana veriyorlar, peyderpey 1'inci, 2'nci, 3'üncü açıklama diye. 2013 yılında hazırlamış olduğumuz Kalkınma Planı'nın öncelikli programlarını yazıyoruz madde madde, sonra altına da tedbirleri yazıyoruz "Biz yeni tedbirler alıyoruz." diye. Ya, 2013'ten beri ne yaptık? Onun için diyorum, şimdi çıkan ne var? Bunları almış olsak... Bir tanesinden burada size bir şey okuyayım deminki söylediğim konuda. Dış ticaretle ilgili bölüm var; örnek, cari işlemlerle ilgili Özel İhtisas Komisyonu Raporu'ndan bir pasajı okuyayım isterseniz: "Cari Açığa Karşı Politika ve Tedbir Önerileri: Birincisi, Para ve Kredi Politikaları." diyor. Arkasından gelmiş, "Dış Ticaretle İlgili Alınacak Önlemler." Yani, burada eksikleri de söylüyor, önerileri de söylüyor: "Mevcut teşvik sisteminde, girdi tedarik sisteminde (GİTES) -konuştuğumuz, cari açığın azaltılmasıyla ilgili- geleceğin stratejik sektörlerinin seçiminde mevcut yapıların kalıcılığından ziyade geleceğe dönük hedeflerin de belirlenmesi gerekmektedir. Türkiye'nin sanayi üretiminde ithal girdi kullanımının azaltılmasına yönelik sanayide yerlileştirme politikalarında, geleneksel ithal ikameci politikalardan farklı olarak, ithal girdilere alternatif olarak yüksek katma değerli veya yüksek teknoloji içeren ürünlerin/girdilerin Türkiye'de üretilmesi hedeflenmelidir." Bu cümlelerin aynısı Milliyetçi Hareket Partisinin 2011'de ve 2007'de hazırlamış olduğu Üreten Ekonomi Programı'nın içerisinde sanayide istihdamı artırmaya yönelik, üretime, yatırıma yönelik politikalarda önerdiği şeyler. Peki, kim gerçekleştirecek bunu? Güzel, arkadaşlarımız çalışmış, üniversiteden, bürokrasiden, özel sektörden, Özel İhtisas Komisyonu çalışmış, yazmış; daha önce konuştuğumuz şeyler. Kim gerçekleştirecek? Hükûmet. Ne diyor Kalkınma Bakanlığının öncülüğünde hazırlanan Özel İhtisas Komisyonu Raporu'nda? "Yeni yatırımlara belli oranda yerli girdi kullanma, belirli ihracat oranı ve benzeri hedeflerin gerçekleşmesine yönelik devlet destekleri ve teşvikler sağlanmalı." Devam ediyor: "Gerekli mevzuat ve uygulamalar değişiklikleri hayata geçirilmeli." Peki kim yapacak gerekli mevzuatı? Uygulamayı kim yapacak? Hükûmet getirip karar alacak, burada da kanun çıkaracağız. Bakanlar Kurulu kararıyla olanları Bakanlar Kurulu kararıyla, kanunla olanları biz çıkaracağız. Biz neyle uğraşıyoruz? Şu anda, hâlâ, gereksiz birkaç tane maddeyi geçirebilmek için biz yukarıda torba kanunla uğraşıyoruz, İçişleri Komisyonu da hülleyle, bir şekilde geriye çekilen maddeleri tartışmakla uğraşıyor, Genel Kurulda da birkaç arkadaşımız dinliyor, birazdan oylama olduğu zaman gelecek olanları saymıyoruz zaten.
Şimdi, ülkenin en önemli sorunu kalkınma sorununun, daha doğrusu kalkınamama, büyüyememe sorununun tartışıldığı Kalkınma Bakanıyla ilgili bir durum var; arkadaşlarımız sadece oylamada "Bu gensoru kabul edilmesin." demeye gelecekler. Şimdi, nasıl olacak bu? Yani bu mantıkla, bu anlayışla bunu nasıl çözeceğiz arkadaşlar? Açıkçası, çözüm önerilerinde diyor ki: "Stratejik sektörlerin yanında stratejik ürünler de belirlenmelidir." Bakıyoruz, sektör bile belirlenmemiş. Niye? Çünkü, teşvik sistemimiz paket hâlinde yapılmış, 50'ye yakın ilin desteklendiği garip bir teşvik politikamız var. Ya, defalarca burada söyledik: "Teşvik sistemi böyle olmaz; dar bölgeli, sektörel, hatta ilçe bazlı teşvik sistemi uygulamamız lazım. Aksi takdirde, bu üretimi artıramayız, üretimi reel olarak artıramazsak da işsizliği düşüremeyiz." dedik. TÜİK belli yöntemlerle işsizliği düşürüyor, yöntem değişikliğiyle beceriyor ama yine, çıktı kasım ayında 10,9. Yani, ta on sene öncesi 10,3'tü Sayın Bakan, krizden sonra olmasına rağmen. Hani, siz, gerçi dün işsizlik rakamını 9,9 olarak açıkladınız ama... Şimdi, şunu da merak ediyorum, bir de bunu üç ayın ortalaması olarak alıyorlar. Sayın Bakan bizi aydınlatırsa sevinirim: Ekim, kasım, aralık; bitti diye, yılın ortalamasını bize 9,9 olarak verdi. Peki, kasım, aralık, ocak -orta noktası aralık olan ay- 10,9 çıktı, bunun etkisi ne olacak yıla? O zaman 9,9'u geçiyor. Yani, hesaplamayı değiştirdik çünkü hesaplama üç ayın ortalaması, ortası da, medyanı da ortadaki ay. Yani, aralık ayının rakamı şu anda açıklanan 10,9 değil mi? 10,9. O zaman, demek ki işsizlik oranı yüzde 9,9 değil.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Ortanca ay.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - İşte ortanca ay aralığa denk geliyor, ortanca ayın etkisini koymak lazım diyorum yani. Tabii, o TÜİK'in zaten, böyle, sürekli olarak bazı uygulamaları, tanım değişiklikleri, alıştık ona. Hükûmet düşüremese de onlar birtakım anket yöntemlerinde değişiklik yaparak işsizlik oranını bir yere kadar düşürüyor ama düşüre düşüre başka yere olmuyor, yine yüzde 10'larda kalıyor.
Şunun için söylüyorum Sayın Bakanım: Bu sistemi değiştirmeden, gerekli yapısal önlemleri almadan -ki Merkez Bankası Başkanı ile Sayın Babacan da onu anlatmışlar Cumhurbaşkanına, onu söylüyorum bunun sonucunda- üretim artmaz, yatırım artmaz, ihracat artmaz; ihracat artmazsa, ithalat artmaya devam ederse aradaki açığı kapatmak için sıcak paraya muhtaç olursunuz; sıcak paraya muhtaçken de faizleri düşüremezsiniz çünkü enflasyonunuz yüzde 7- 7,5 çıkarsa sizin 5 faiz verme şansınız yok, siz de biliyorsunuz, bunu tartışmanın da bir anlamı yok. Ama, her kafadan bir ses çıkıyor, ekonomi yönetiminde bir kakafoni olduğu için, maalesef, kimin ne dediği anlaşılmıyor. Bir gün "hain" dediğimizle ertesi gün oturabiliyoruz. Böyle bir anlayış olmaz.
Onun için, ne yapılması lazım? Bir kere, bu kafa karışıklığını dağıtmak için ekonomi yönetiminde bir koordinasyon olması lazım ama Ekonomi Koordinasyon Kurulunun içindeki kişiler birbiriyle kavgalı olursa, birinin sabah söylediğini diğeri bir saat sonra başka bir toplantıda yalanlarsa, hepsinin üstüne de gelir Cumhurbaşkanı tüy dikerse nasıl yapacağız? Onun için, biz sizden artık bunu yapmanızı beklemiyoruz, zaten seçimler geliyor. İnşallah, biz Milliyetçi Hareketin iktidarında güçlü bir Ekonomi Bakanlığı altında, şimdiki gibi adı "Ekonomi" olan ama sadece ihracattan sorumlu olan bir "Bakanlık" değil, bütün kurumların bir arada olduğu, koordinasyonun sağlandığı, gerçekten de üretime, yatırıma destek veren, yüksek teknolojili, yüksek katma değerli ürünleri, stratejik ürünleri ve stratejik sektörleri destekleyen, sektörel dar bölgeli bir teşvik sistemiyle de reel üretimi destekleyen, herkesin asgari refah düzeyinin üzerinde, açlık sınırının, yoksulluk sınırının üzerinde gelir elde edebildiği bir ekonomik yapıyı tesis edeceğiz. Ama, maalesef, sizin gündeminizde bu yok. İnşallah, bizim söylediğimiz, sizin de belirttiğiniz 2023 hedeflerini 7 Hazirandan sonra Milliyetçi Hareketin iktidarında güçlü ekonomi yönetimiyle, üreten ekonomiye geçiş programıyla bizler yapacağız diyorum. Sayın Bakanı da bu konularda duyarlı olmaya artık davet edemiyorum çünkü hiçbir konuda, söylediğimiz hiçbir şeyi şimdiye kadar dinlemediler, muhalefeti yok saydılar. Onun için, bu konuda Hükûmetinizden artık bir şey beklemiyoruz, zaten gitmiş durumdadır, kurumumuz rahmetli oldu, Hükûmet de herhâlde bundan sonraki şeye kadar rahmetli duruma gelecek diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)