| Konu: | HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, kalkınma plan ve stratejilerinin oluşturulması sürecindeki görevini yerine getirmeyerek ve KOBİ'leri yeterince desteklemeyerek çevresel, ekonomik ve sosyal problemlere zemin hazırladığı iddiasıyla Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/46) |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 77 |
| Tarih: | 16.03.2015 |
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Halkın Demokrasi Partisinin hakkımda vermiş olduğu gensoru vesilesiyle huzurunuzdayım. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, verilen gensoruda kalkınma politikalarımız eleştiriliyor; çeşitli boyutlar itibarıyla, sosyal boyut, bölgesel boyut, KOBİ politikalarımız, bunlarla ilgili çeşitli eleştiriler getiriliyor. Ben öncelikle şunu belirtmek istiyorum ve bunu da samimi şekilde söylüyorum, bir polemik olsun diye de söylemiyorum: Keşke bu konuları her zaman tartışsak. Daha çok güncel meseleler maalesef hep tartışılıyor. Böyle kalkınma politikaları, uzun vadeli politikalar her zaman tartışılmıyor. Gensoru, tabii, Meclisimizin zamanı açısından farklı şekillerde değerlendirilebilir ama bu konuların tartışılmasının ben çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Bu çerçevede, muhalefetin de ifade ettiği eleştirilerden her zaman için faydalanma gayreti içinde olacağız. Bunu da belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu vesileyle kalkınma politikalarına yaklaşımımızı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunun için de bunu, tabii, bir fırsat olarak değerlendiriyorum. "Kalkınma" kavramı, "ekonomi" kavramından farklı bir kavram. Bizde de bir Ekonomi Bakanlığımız var, Maliye Bakanlığımız var, Kalkınma Bakanlığımız var.
Kalkınma, elbette, ekonomiyi içeren bir kavram. Ekonomi olmadan, ekonomiyi değerlendirmeden kalkınmayı anlamak elbette mümkün değil ancak ekonomiye indirgenebilecek bir kavram da değil "kalkınma" kavramı; daha geniş bir kavram, çok boyutlu bir kavram. Özellikle insan odaklı yaklaştığınızda kalkınmaya, bunu çok daha rahat görebilirsiniz. Nitekim, uluslararası tartışmalarda da Birleşmiş Milletlerin "sürdürülebilir kalkınma" dediği bir kavram var. Bu kavramla baktığınız zaman temelde üç boyuttan oluştuğunu görüyoruz: Ekonomik boyut, sosyal boyut ve çevresel boyut. Ekonomik boyut, malum, refahımızın artırılması; sosyal boyut, refahın mevcut nesil içinde, şu anda yaşayan insanlar arasında daha dengeli dağıtılması; çevresel boyut dediğimiz ise bugünkü nesil ile gelecek nesiller arasında adaletin kurulması, dengenin sağlanması, kaynakların bugünkü nesil tarafından tamamıyla tüketilmemesi, gelecek nesillere de bunun devredilmesi. Ben buna doğrusu uluslararası ortamlarda da dördüncü bir boyut eklenmesi gerektiğini söylüyorum. O boyut da temel haklar boyutu ve hukuk boyutudur, demokrasi boyutudur. Ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlara özgürlük boyutunu, demokrasi boyutunu da ilave ettiğimizde aslında kalkınmayı hak ettiği şekilde tarif etmiş oluruz diye düşünüyorum.
Bu çerçevede de kalkınma konusunda, hükûmetlerimiz döneminde son on iki yılda nasıl bir performans sergilemişiz, onu paylaşmaya gayret edeceğim. Ancak bu noktada şunun da altını çizmek isterim. "Başarı" dediğimiz kavram elbette farklı şekillerde tarif edilebilir, sübjektif tanımlar da getirilebilir başarıya ama ölçülebilir, objektif tanımlar da konabilir. Siyasette, tabii, belki iki türlü ölçmek lazım. Bir tanesi, ekonomik, sosyal rakamlar bazında başarıyı ölçmek; diğeri de halkın teveccühü bağlamında, halkın sizin politikalarınıza verdiği destek anlamında ölçümdür. Her iki bakımdan da AK PARTİ'nin son on iki yıllık icraatlarının başarılı olduğunu rahatlıkla ifade edebilirim. Bunun rakamsal boyutunu çok fazla detaya girerek anlatacak durumda değilim ama belli noktaları itibarıyla aktarmaya çalışacağım. Bundan, rakamlardan daha önemlisi, elbette halkımızın demokratik bir ortamda, serbest ve adil seçimlerde politikalarımıza verdiği destektir; bunu da çok şükür her seçimde artarak görüyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, ekonomik göstergeleri çok kısaca özetleyecek olursam; kişi başına gelir AK PARTİ iktidara geldiğinde 3.500 dolar civarındaydı, en son ölçümlerimizde 10.500 dolar civarında. Millî gelirimiz, 230 milyar dolardan 800 milyar dolarlar mertebesine yükseldi.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Başbakan "19 bin dolar" dedi bir ara Sayın Bakan.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - İhracatımız 36 milyar dolardan geçen yıl itibarıyla 158 milyar dolara yükseldi, AR-GE harcamalarımız arttı; bütün bunları çok detaylı anlatmak istemiyorum. Yapılan toplu konutlardan duble yollara, inşa edilen eğitim, sağlık tesislerine kadar hizmetler ortada.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Biri yalan söylüyor, ya Başbakan ya Sayın Bakan!
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Diğer taraftan, bu ekonomik boyut kadar en az önemli olan sosyal boyut. Ben bugün daha ziyade sosyal boyut üzerinde durmak istiyorum. AK PARTİ hükûmetleri sosyal bakımdan da başarılı oldu mu? Bunu gerçekten bizim kendi kendimize de sormamız lazım çünkü sosyal açıdan başarılı olmayan bir ekonomik politikanın sürdürülebilir olması da mümkün değil, siyasi olarak desteklenmesi de mümkün değil. Dolayısıyla buna bakmak durumundayız.
Şimdi, baktığımız zaman, bu alanda ne yapmışız? Değerli arkadaşlar, bunu ölçmek için "Gini katsayısı" dediğimiz bir katsayı var. Gelir dağılımını ölçüyor; gelir dağılımında adalet arttıkça bu Gini katsayısı düşüyor, gelir dağılımında adaletsizlik yükseldikçe Gini katsayısı da yükseliyor. Buna göre baktığımız zaman, 2002'de Gini katsayısı 0.44 iken 2013'te 0,38'e kadar gerilemiş durumda. Bu nispi olarak gelir dağılımının daha iyi hâle geldiğini gösteriyor.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bu 0,38 nerede yazıyor Sayın Bakan?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Dolayısıyla, burada bir taraftan...
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Bakan, bu 0,38 nereden?
FARUK IŞIK (Muş) - Dinle bak, sen konuşurken biz susuyorduk.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Hayır hayır, nerenin rakamı?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - TÜİK'in rakamları.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ya, Avrupa Birliği ortalamasından daha iyi bir ortalama.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Avrupa Birliği daha iyi, biz de oralara yükseleceğiz inşallah.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Bakan, Avrupa Birliğinden daha iyi bir rakam, 0,42'dir.
FARUK IŞIK (Muş) - Çok iyi biliyorsun sen!
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Ya, Avrupa Birliğinden iyi bir rakam değil, siz bir kontrol edin o rakamlarınızı.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Siz kontrol edin.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tabii, bu 0,38 iyi bir rakam ama Avrupa Birliği ortalamalarından daha kötü bir rakam. Bunu biz daha iyiye götürmemiz lazım, daha iyi politikalarla yolumuza tabii ki devam edeceğiz ama geldiğimiz nokta itibarıyla baktığınızda AK PARTİ hem ekonomiyi büyüttü, ekmeğimizi büyüttü hem de daha adil bir şekilde dağıtılmasını sağladı. Birçok ülke bunu başaramaz, birçok ekonomik politika bunu yapamaz. Bazı ülkeler ekonomiyi büyütmekte başarılı olur, sosyal politikada başarısız olur; bazıları sosyal politikalarda iyi işler yaparlar ama ekonomiyi büyütemezler. AK PARTİ, ekonomiyi büyütürken sosyal adaleti iyileştiren bir performans ortaya koymuştur. Bu da takdir edilmesi gereken bir performanstır.
Diğer taraftan, yine, uluslararası mukayese edilebilir yoksulluk rakamları var. Bunu, yine, satın alma gücü paritesine göre hesaplıyoruz yani cari dolara göre değil, bütün dünyayla mukayese edilebilir satın alma gücü paritesine göre hesaplıyoruz. Buna göre baktığımızda 2002 yılında günlük ortalama harcaması 4,3 doların altında olan nüfusumuz toplan nüfusumuzun yüzde 30'undan fazlaymış. Yani 2002'de 66 milyondu Türkiye'nin nüfusu, 20 milyondan fazla insanımız günde 4 dolar 30 sentin altında bir harcamaya mahkûmdu, satın alma gücü paritesine göre. Bu rakam en son hesaplamalarımızda yüzde 2,1'e kadar gerilemiş durumda. Tek başına bu performans AK PARTİ döneminde yoksullukla ne kadar etkili mücadele edildiğinin çok açık göstergesidir, diğer rakamlara girmek istemiyorum.
Bütün bunlar tabii kendiliğinden olmadı, özellikle kamunun sosyal harcamalarında ciddi artışlar yaptık. AK PARTİ iktidarları döneminde, güven ve istikrar ortamında, siyasi istikrar ve makroekonomik istikrar ortamında faiz giderlerimiz ciddi bir şekilde gerilerken yatırım harcamalarımız ve sosyal harcamalarımız ciddi oranlarda artış gösterdi. Bakın, oran olarak söyleyecek olursam, sosyal harcamalarımızın, sosyal yardım harcamalarımızın yurt içi hasılaya oranı yaklaşık 2,5 kat artmış bu dönemde. 2002 yılında bu sosyal harcamalar için 825 milyon Türk lirası kullanılırken 2014 yılında 26,5 milyar Türk lirasına kadar bu harcamalarımız çıkmış.
Diğer taraftan, yine, Birleşmiş Milletlerin "insani gelişme endeksi" dediğimiz bir endeksi var. Bu sadece ekonomiyle ölçmüyor gelişmişliği; satın alma gücüne göre kişi başına gelir, eğitim ve sağlık; 3 temel gösterge bazında insani gelişmişliği ölçen bir endeks. Burada da Türkiye 2000 yılında 158 ülke arasında 80'inci sıradayken, bakın 158 ülke içinde 80'inci sıradayken 2013 yılında 187 ülke arasında 69'uncu sıraya yükselmiş durumda. Yani ülke sayısı artmış, Türkiye durumunu daha da iyileştirmiş. Burada da 4 kategori var Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği: Bir düşük insani gelişmişlik grubundaki ülkeler var, orta insani gelişmişlik grubundaki ülkeler var, yüksek insani gelişmişlik var, bir de en yüksek insani gelişmişlik var. İlk 50 ülke aşağı yukarı en yüksek insani gelişmişlikte, biz de yüksek insani gelişmişlik kategorisindeyiz. İnşallah, önümüzdeki dönemlerde sosyal politikalarımızın, eğitime, sağlığa yaptığımız yatırımların da etkisiyle en yüksek insani gelişmeyi hedefleyen bir konumda oluruz.
Diğer taraftan, sosyal yardım harcamalarımızın istihdamı olumsuz etkilediğine dair bazı eleştiriler de zaman zaman duyuyoruz. Bu konularda da son yıllarda önemli çalışmalar yürütüyoruz. Sosyal yardımlarla istihdamın bağını güçlendirmeye dönük çalışmalar yapıyoruz. 2014 yılında yaklaşık 54 bin kişiyi işe yerleştirmişiz, daha önce sosyal yardım alan 54 bin kişi işe yerleştirilmiş. Yine, 32 bin kişiye eğitim vermişiz, iş gücü piyasalarına hazırlamışız.
Biz sosyal yardımı ikiye ayırıyoruz. Bir, gerçekten sürekli vermemiz gereken yardımlar yani çalışamayacak durumda olan insanımıza sürekli yapmamız gereken destekler -bu, sosyal devletin ve adaletin bir gereğidir- bir de geçici sosyal yardımlarımız var. Çalışabilecek durumda olan insanımıza biz yardımı geçici olarak düşünüyoruz ve bu insanlarımızı bir süre sonra kendi ayakları üzerinde durur hâle getirecek politikalar uyguluyoruz. Önümüzdeki dönemde bu konuda yeni birtakım tedbirler de var. Bu, 25 dönüşüm programımız içinde bu konuda da bazı faaliyetlerimiz, bazı eylemlerimiz var.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Kaç tanesi gerçekleşti Sayın Bakan?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Özellikle yoksul insanları, sosyal destek alan insanları istihdam ettiği zaman işletmeler, ekstra birtakım teşviklerle bunu desteklemeyi öngörüyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Değişti mi, mevzuat değişti mi?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir taraftan da refahın yayıldığını rahatlıkla ifade edebiliriz. Buna da bir tek örnek vermek istiyorum: Bakın, 2002 yılında asgari ücret ne kadarmış biliyor musunuz TL olarak? 184 Türk lirası, sadece ve sadece 184 Türk lirası. 2015 yılında bu rakam 949 Türk lirasına yükselmiş durumda. İnşallah, ikinci yarısında ilk defa bin lirayı da aşmış olacağız. Reel olarak baktığımızda, 100 lira kabul ederseniz 2002'yi, 2014'te 212'ye çıkmış durumda. Bu da tabii refahın toplumsal kesimlere yayıldığının çok açık bir göstergesi.
Sosyal göstergelerde söylenecek çok şey var. Üniversitelere yaptığımız yatırımdan, hastanelere, diğer birçok alana kadar. Bunların, vakit açısından, detayına giremeyeceğim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Mesela hastaneleri bir anlatın Sayın Bakanım. Hastaneler ile bu işletmeleri bir anlatın, sizi ilgilendiriyor o.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Gir gir ya, bu üniversitelere bir gir ya.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Sosyal boyutu dışında bir de çevresel boyuta da değinmek istiyorum çünkü çevre konusunda da gensoruda eleştiriler var.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Kamu özel hastaneleri vardı, bir anlatın da bir dinleyelim.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Bakan, şu üniversite meselesini bir anlatın.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hastaneleri özellikle bekliyoruz, hastaneleri.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Şimdi, çevre konusunda neler yapmışız, bununla ilgili de birkaç şey paylaşmak isterim, tabii yine zaman elverdiği sürece.
Çevre alanında da yine AK PARTİ iktidarları döneminde çok önemli gelişmeler olmuştur. Bakın, SUKAP diye bir programımız var. Biz bunu belki yeterince anlatamadık, KÖYDES'ten daha büyük bir program aslında. Bu programla şu anda mali imkânları yetersiz bütün belediyelerimize destek oluyoruz. Nüfusu 25 binin altında olan belediyelerimizin projelerine yüzde 50 hibe destek sağlıyoruz, diğer belediyelerimize uzun vadeli krediler sağlıyoruz ve şehirlerimizin altyapılarını bu vesileyle geliştiriyoruz. Şu anda 4,1 milyar liralık 589 proje bu anlamda devam ediyor ve 362 tane de proje tamamlanmış durumda.
Yine, orman varlığımıza baktığınız zaman, 2002 yılında 20,7 milyon hektarken 2014'te 21,7 milyon hektara yükselmiş durumda. Bu dönemde 421 bin hektar alanda ağaçlandırma yapmışız, 654 bin hektar alanda erozyon kontrolü yapmışız, 2,57 milyon hektar bozuk orman alanında rehabilitasyon çalışması yapmışız ve yine 4,1 milyar adet fidan üretimi yapmış ve burada da yine 127 adet şehir ormanı tesis etmişiz. Bütün bunlar son on iki yılda ormancılık alanında yaptığımız önemli çalışmalar.
Erozyonla mücadelede de ciddi bir ilerleme sağlamışız. Bizim hükûmetlerimiz öncesinde yıllık 500 milyon ton toprağımızı kaybederken bugün geldiğimiz rakam 178 milyon tona kadar düşmüş durumda. Tabii, amaç bunu sıfırlamak, daha da aşağı düzeylere çekmek.
Yine 2009 yılında Kyoto Protokolü'ne Türkiye taraf oldu ve yine 2009 yılında Ulusal İklim Değişikliği Strateji Belgesi Yüksek Planlama Kurulu tarafından onaylandı ve yürürlüğe girdi.
Bu dönemde yine baktığınızda 1,4 milyar ton emisyon tasarrufu sağlamışız. 2002 yılına göre 2012 yılında Türkiye ekonomisinin emisyon yoğunluğu yüzde 13 oranında azalmış durumda. Yani, ekonomimiz büyürken daha az karbon üretecek şekilde birim büyümeyi sağladığımızı rahatlıkla ifade edebilirim.
Yine bu dönemde 14 adet entegre katı atık projesini tamamlamışız. Hava kalitesi istasyonları, deniz kirliliği izleme istasyonları, bütün bunlarda ciddi artışlar sağlamışız.
Ayrıca, tabii, Avrupa Birliğiyle de bir çevre müzakere faslı... Burada da önemli ilerlemeler sağlamış durumdayız.
Bakın, çevre konuları hep gündeme geliyor. Geçmiş dönemlerle mukayese edildiğinde bu dönem çevre alanında da son derece olumlu bir performans sergilediğimiz bir alandır. Ama, burada ne kadar fazla yaparsak azdır. Önümüzdeki dönemde de enerji verimliliği başta olmak üzere bu konulara her türlü önemi, önceliği vermeye devam edeceğiz.
Vaktim daralıyor. Hemen KOBİ politikalarıyla ilgili de bazı fikirlerimi paylaşmak istiyorum. KOBİ'ler, az önce de söylendiği gibi, gerçekten çok önemli bizler için. Sadece ekonomik açıdan değil, sosyal açıdan, yenilik açısından, girişimcilik açısından önemli bir alan. Bugün itibarıyla baktığınızda istihdamın yaklaşık yüzde 76'sını, katma değerin yüzde 54,5'unu, yatırımların yüzde 53,2'sini KOBİ'ler üretiyorlar. KOBİ'lere ne yapmışız? Bakın, 2008 yılında KOBİ kredileri 86 milyar TL iken, 2014 yılında 394 milyar Türk lirasına yükseltmişiz bunu. Yine aynı dönemde KOBİ kredilerinin toplam krediler içindeki payı yüzde 25,1'den, yüzde 34'6'ya çıkmış durumda. Bunu elbette daha da arttırmalıyız, bu politikalarımıza devam etmeliyiz.
Yine ilk defa bizim dönemimizde bir KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı oluşturuldu ve hayata geçirildi. KOSGEB'in 2014 sonu itibarıyla 34.751 işletmeye 312 milyon Türk lirası destek sağladığını görüyoruz. Teknoloji geliştirme merkezleri, girişimcilik eğitimleri, teknogirişim sermaye destekleri gibi çeşitli programlarımız var. Ayrıca organize sanayi bölgelerimizin sayısını 162'ye çıkardık. Küçük sanayi sitelerimizin sayısını 453'e yükselttik. Teknoloji geliştirme bölgelerimizin sayısını 59'a yükselttik. Bütün bu altyapılarla birlikte bir taraftan da kalkınma ajanslarıyla, kırsal kalkınma fonlarıyla KOBİ'lerimize destek olmaya devam ediyoruz.
Kalan sürem içinde GAP'la ilgili de birkaç şey ifade etmek istiyorum. Gerçekten Türkiye'nin iftihar etmesi gereken çok önemli bir kalkınma programı. GAP'la ilgili de son derece önemli çalışmalar yürüttük. Bakın, bazı eleştiriler belki geçmişten kaldığı için habire tekrarlanıyor ama bunu mutlaka düzeltmemiz lazım. Geçmişte, gerçekten, GAP'taki sulamalara yeterince önem verilmemişti. Bizden önceki hükûmetler döneminde baktığınızda, 2002 yılında biz devraldığımızda GAP'ın ödeneğinin toplam kamu yatırımları içinde payı yüzde 5'lere kadar gerilemişti. Biz ne yaptık? 2008'le birlikte yeni bir eylem planı ortaya koyduk ve o tarihten sonra GAP yatırımlarının toplam kamu yatırımları içindeki payı yüzde 14'lere kadar yer yer yükseldi ve çok önemli bir miktara gelmiş oldu.
Burada barajları büyük oranda bitirmiş durumdayız. Neye yoğunlaştık geçtiğimiz dönemde? Ana kanallara yoğunlaştık. Barajlardan tarlaya suyu getirecek o büyük, devasa ana kanallara yoğunlaştık. Bu çerçevede ama tarla içini de ihmal etmedik. Tarla içinde 424 bin hektara kadar yükseldik. Ancak önümüzdeki dönem asıl tarla içine gireceğimiz dönem. Barajlarda su birikti, ana kanallarla büyük ovalara bunu taşıdık.
Suruç'taki devasa yatırımlarımız ortada, Mardin'deki yatırımlarımız, Batman'daki; Diyarbakır Silvan'daki, Atatürk Barajı'ndan sonra ikinci büyük sulama projesi. Bütün bu projelerle sulamaya büyük bir ağırlık veriyoruz. Önümüzdeki dönemde de yine sulama ağırlıklı olacak.
Tek bir rakam söyleyeyim. 2002 yılında GAP'ın sulamalarına verilen ödenek 75 milyondu sadece, 75 milyon...
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Yüzdelik kaç, yüzdelik?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - 2015'te 1,2 milyar lira ödenek tahsis ettik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, 16 kat sulama ödeneğini artırdık, 16 kat. Buna bir teşekkür etmenizi beklerdik doğrusu. Ama biz halkımızın teşekkürünü önemsiyoruz. Bundan sonra da halkımıza hizmet etmeye devam edeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)