| Konu: | CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 24 milletvekili tarafından, TBMM'de gerçekleri araştırma komisyonu Türkiye modeli oluşturma çalışmalarını yürütmek üzere Meclis araştırması açılması amacıyla 16/1/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 17.03.2015 |
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin gerçekleri araştırma komisyonu kurulması için Meclis araştırması açılması yönündeki bakış açısına ya da önergesine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, kurumsallaşmış bir PKK terörü ve bölücü sorunuyla karşı karşıyadır. AKP iktidarı terörle mücadele yerine doğrudan ya da dolaylı olarak terörle müzakereyi esas alan bir politika yürütüyor. On üç yıldır Türkiye'yi tarihten nasibini almamış hafızasızlar grubu yönetmektedir. Teröristlerin iddialarını kabul ederek, onlarla pazarlık masasına oturarak, onların taleplerini yerine getirerek onların şerrinden korunmaya çalışıyorlar. AKP'nin çözüm süreci dediği politika, terör örgütünü 6-7 Ekim olaylarını gerçekleştirecek yeteneğe kavuşturmuştur. Çözüm süreci sayesindedir ki terör örgütü bölgede yargı yapar, vergi toplar, yol keser, kimlik kontrolü yapar hâle gelmiştir. AKP'nin "çözüm süreci" adı altında yürüttüğü politika Yunan isyanı sırasında Halet Efendi'nin yürüttüğü politikaya benzemektedir. Yunan isyanı sırasında isyancılara karşı tedbir almayan, hatta isyancıların sadık tebaa olduğunu yayan zamanın Sadrazamı Halet Efendi, kendisine "Neden isyanı bastıracak tedbirler almıyorsun?" diye soranlara "Bir dert ortaya çıkınca idari ve siyasi tedbirlerle önünü almak silah kullanmaktan iyidir." Yani, "siyasi çözüm" diye bugün ifade edilen şeyi söylemiştir. "Şimdi, sürekli olarak Mora'ya asker gönderiliyor. Bu kadar askerin ölümünden başka, dünya kadar para gidiyor. Sonucun ne olacağı belli değil. Rahmetli Efendi'nin hatasız, barışçı fikri elbette daha iyi ve devlet çıkarlarına uygun." gibi değişik sözlerle de onun kusurları ve gafleti kapatılmaya çalışılıyor. Halet Efendi'nin sözleri Tayyip Erdoğan'ın ve Davutoğlu'nun söyledikleriyle tam, birebir örtüşmektedir. Osmanlı, Mora'yı bu zihniyet ve kafanın yüzünden kaybetmiştir.
Değerli milletvekilleri, PKK'nın İmralı'daki başı sürekli olarak AKP iktidarına ne yapması gerektiğini, hangi adımların hangi sırayla atılması lazım geldiğini söylüyor. Bu durum kamuoyunun da malumu. Bu bağlamda, İmralı'daki kitle katliamcısı teröristbaşıyla görüşmeler kurumsallaştırılmıştır. Heyetler kurulmuş, komisyonlar teşekkül ettirilmiş, bebek katili Öcalan'ın talep ve istemleri doğrultusunda yasalar çıkartılmaktadır. İmralı'nın talepleri doğrultusunda yapılan düzenlemeleri, kurulan komisyonları sanki iktidar partisi kendi iradesiyle yapıyormuş gibi halka sunmaktadır. Bir zamanlar "Kim 'Öcalan'la görüşüyor.' diyorsa şerefsizdir." diyen de bu zihniyettir. Şimdi, alenen İmralı'yla görüşmelerini tarifeye bağlamış bulunmaktadırlar. Öcalan, sözde çözüm bağlamında, hiçbir zaman PKK terör örgütünün çekilmediği süreçte iktidara şunları söylemiştir: "Çekilme Parlamento kararıyla olacak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanacak; hakikatleri araştırma komisyonu kurulacak, akil adamlar komisyonu kurulacak, çözüm ve çekilme komisyonu kurulacak." Öcalan'ın dayatması bağlamında akil adamlar komisyonu teşekkül ettirilmiştir. Onların ne yaptıkları, neyi başarmaya çalıştıkları kamuoyunun malumudur. Öcalan'ın talep ettiği çözüm ve çekilme komisyonu da Toplumsal Barış ve Çözüm Süreci Araştırma Komisyonu adı altında Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulmuştur. Bu Komisyon teröristlere düşman değil, suçlu gözüyle bakmak gerektiğini ifade etmiş; bu rapor gerçeklere gözünü yumarak teröriste "terörist" dememek suretiyle çözüm geleceğini büyük bir buluş olarak bize sunmuştur. Ayrıca, aynı raporda "Kafaların silahsızlandırılması sürecin ilerleyeceği zemin açısından da dikkate değerdir." şeklinde ifadede bulunmuşlardır. Rapor, silahların gölgesinden kurtulmaktan söz ediyor, bunun nasıl olacağına ise hiç değinmiyordu. Teröristin sırtındaki silahı, belindeki bombayı almadan, daha açıkçası, vücudunu silahsızlandırmadan kafasındaki düşüncelerin nasıl silahsızlandırılacağından raporda hiç söz edilmiyordu. Raporun özü, suçlu olan teröristler değil, toplumdur. Rapora göre, sanki sorunu çözümsüz kılan, barışı zehirleyen, kitle katliamları yapan teröristler değil de toplumdur, toplumsal şartlardır. Rapor, teröristler ve onlara destek verenler hariç toplumun her kesimine sorumluluk yüklemektedir. Rapor, avami tabirle terörün asıl aktörünü ve sorununu dışarıda bırakmıştır. Rapor, Kürdistan'ı namlunun ucunda görenlere hoşgörü, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve benzeri kavramlarla yaklaşmak gerektiğinden söz etmektedir. Kısacası, hazırlanan bu rapor gerçeklerden, asıl zeminden kopuk, ütopik bir temenniler metni olarak arşivdeki yerini almıştır. İşin ilginç yanı, Öcalan'ın İmralı'dan dayattıklarını AKP'nin bir ihtiyaç olarak hâlâ görmeye devam etmesidir, Öcalan'ın koyduğu kurallarla çözüm oyununu AKP'nin oynamasıdır. Bu, kabul edilemez.
Değerli milletvekilleri, kitle katliamcısı Öcalan çözüm süreci başladığında aynen şunları söylemişti: "Daha önce bahsettiğim hakikatleri araştırma komisyonu mart ayına kadar mutlaka kurulmalıdır. Burada önemli olan toplumsal statüdür. Her ilde, her bölgede demokratik özerklik geliştirilmelidir. Süreç tıkanırsa devrimci halk savaşı devreye girer."
Gördüğünüz gibi, hakikatleri araştırma komisyonu, doğrudan doğruya Öcalan'ın talebi olarak, arzusu olarak, iradesi olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda kitle katliamcısı Öcalan'ın, "hakikatleri araştırma komisyonu, gerçekleri araştırma komisyonu" adı altında kurulması Darbeleri Araştırma Komisyonu Raporu'nda da yer almıştır. Bu komisyonun kurulmasıyla Öcalan'ın bir talebi daha yerine getirilmiş olacaktır.
İş o hâle gelmiştir ki, AKP Hükûmeti Öcalan'a sekreterya tayin etmiştir. Öcalan'a kurulan sekreterya bir katiller sekreteryasıdır ve bu katillerin içerisinde 13 askeri şehit eden bir katil, aynı zamanda 13 kişinin yakılarak öldürülmesine sebep olan bir başka katil baş katille bir araya gelecek ve o, görüş ve düşünce ortaya çıkaracak, bu görüş ve düşünce sayesinde de AKP Türkiye'yi barışa ulaştıracak. Katiller Türkiye'yi barışa ulaştırsaydı, caniler dünyayı barışa ulaştırsaydı, demokrasi getirseydi, insan hakları getirseydi, hukuk getirmiş olsaydı bugün bir caniler hukuku, caniler ahlakı, caniler yönetimi ortaya çıkmış olurdu ama bizim geleneklerimizde eşkıyanın dünyaya padişah olamayacağı vardır ve bu, tarihin derinliklerinden bugüne kadar da devam eden bir olgudur.
Değerli milletvekilleri, Öcalan, Dolmabahçe'de AKP iktidarına demokratik siyaset, demokratik cumhuriyet, anayasa, kimlik, vatandaşlık gibi kavramları dayatmıştır. Yalçın Akdoğan da huşu içinde bunları dinlemiştir. Sanki, Mondros'u, Calthorpe karşısında oturup dayatan 30 Ekim 1918'deki 25 madde yerine, Öcalan lütfetmiş 10 madde dayatmış, arkadaşlarımız da devlet adına oturmuş onları dinlemişlerdir. Aslında bu maddelerin özü Türkiye Cumhuriyetini var eden bütün dayanakları ortadan kaldırmaya yöneliktir. Öcalan ve AKP, Dolmabahçe'de buluşmaları ve yaptıkları açıklamalarla Kurtuluş Savaşı'nı, Atatürk'ü, Türk milletini, Türk tarihini ve Lozan'ı anlamsızlaştırmaya çalışmışlardır.
Değerli milletvekilleri, AKP ve kurmaylarının demokrasiye demokratik siyaseti, demokratik cumhuriyeti, kimliği, Anayasa'yı, vatandaşlık kavramını Öcalan veriyor. Birileri Öcalan'dan ev ödevi ve ders almaktadır.
Türk milleti, dizliye diz çöktüren, başlıya baş eğdiren tarihî bir geleneğe sahiptir. Hiç kimse, hiçbir baskı Türk milletine dayatmada bulunamaz. Eli kanlı terörist sürülerinden bu milletin öğreneceği hiçbir şey yoktur. Türkiye bir çadır devleti değildir, Türk milleti de aşiret değildir. Herkesin aklını başına devşirmesinin kendisi için sayısız yararları olduğunun altını çizmek isterim.
Türk milleti, AKP Hükûmetini teröristlerle pazarlık yapsın, ülke üzerindeki PKK terör örgütüyle birlikte istediği tasarrufu yapsın diye işbaşına getirmedi. Titreyin, kendinize gelin; teröristlerle Türkiye'yi, Anayasa'yı, Türk milletini tartışmak suçtur ve bu suçu işleyen, kim olursa olsun, yargı karşısında ve tarih karşısında hesap vermek durumunda kalacaktır.
Unutulmamalıdır ki Türkiye'nin varlığı ve bağımsızlığı pazarlıkla elde edilmiş değildir, zorla alınmıştır, silahla alınmıştır, kanla, şehitle alınmıştır. Teröristbaşlarıyla pazarlık masalarında verebileceğimiz herhangi bir malımız yoktur, herhangi bir özgürlüğümüz yoktur, herhangi bir kişiliğimiz de yoktur. Cumhuriyet Halk Partisinin siyasal anlamda AKP'den rol kapmak amacıyla getirdiği ve Öcalan'ın talebi olan, hakikatleri araştırma komisyonu kurulmasına şiddetle karşıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - İşte hakikatler burada. Bunu araştıracaksanız istediğiniz kadar araştırabilirsiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)