| Konu: | Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 17.03.2015 |
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Sayın Yeniçeri İngiliz amirale benzetti beni. Milliyetçilikle uzak, yakın hiçbir sevgi ilişkim yok benim. Hangi ulus adına yapılırsa yapılsın yapıldığı coğrafyalara kan, gözyaşı ve zulümden başka bir şey götürmemiştir. Ama kendisi bir bilim insanıdır. Bu topraklarda da dünyanın bütün geri bıraktırılmış bölgelerinde de özellikle İngiliz emperyalizminin başını çektiği bütün espiyonaj örgütleri, bütün istihbarat örgütleri, başta Türk milliyetçiler olmak üzere, altını kazıdığınızda arkasında hep İngiliz amiraller çıkmıştır. Öncelikle "milliyetçilik" dediğin de daima emperyalizmin tezgâhladığı bir entrikalar silsilesi olarak ortaya çıkar. Bunu Sayın Yeniçeri'ye aynen iade ediyorum. İngiliz...
Efendim Sayın Toprak?
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Sarışın olmanız benziyor biraz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Sarışın değilim yahu, marsık gibiyim, nerem sarışın benim?
İngilizleri bu ülkedeki Türk milliyetçileri iyi bilirler, vaktiyle çok sarmaş dolaştılar.
Bir diz çökme meselesi var. Hükûmet ile biz siyasi mücadelemizi hepinizin de tanık olduğu üzere, hiç bir santim erozyona uğratmadan yürütüyoruz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Mücadele mi müzakere mi?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Ama müzakerede, değil Hükûmet kim olursa olsun, karşımızda diz çökerse biz bundan derin bir utanç duyarız çünkü bunun adı müzakere olmaz. Müzakereye dönük en yanlış kavranan meseleyle başlamak istiyorum bu sözümüze. Yani bizde biri diz çökerse ne adına olursa olsun biz tutar kaldırırız onu. Eşitler arası bir müzakere yürütüyoruz. Bu dizimiz bizim hiç toprağı görmemiştir. Kendini bilen hiçbir insana da bunu yakıştırmam ben.
Bu çözüm sürecinin başta Sayın Yeniçeri ve Türk milliyetçileri ve hassasiyet gösteren, anlamak isteyen herkes tarafından bilinmesi gereken olmazsa olmaz bir mottosu vardır; bu müzakere mağlubu ve galibi olan bir şey değildir. Eğer inşallah biz bunu hitamına erdirirsek hep beraber; sizlerin de katkılarıyla, önerileriyle, yıkıcı olmayan eleştirileriyle hep beraber bunu hitamına erdirebilirsek bundan bizler, çocuklarımız, gelecekte bu ülkede yaşayacak olanlar, herkes muazzep olmak yerine derin bir mutluluk duyacaklar. Galibiyeti insanlık olacak, galibiyeti demokrasi olacak, hassasiyet gösterdiğiniz Türklük olacak. Esas hacir altında olan Türklüktür ama sebebi Kürtler değildir. Dönün o İngiliz emperyalizminin, o Amerikan emperyalizminin bu ülkeyi ne hâle getirdiğine bakın, sebebi bir tek Kürtler değildir. Onun için bu bilindik jargonla konuşmak seçim öncesi hamasidir ama bir tek Türk, Kürt, Arap evladımızın canından daha aziz değildir. Teessüf ediyorum, bu müzakere galibi, mağlubu olmayan bir anlayışla yürümektedir, böyle de yürüyecektir, böyle de yürümesinin hepimiz açısından sonsuz faydaları vardır.
Sayın Öcalan'a dair söylediklerinize... Kendisine son 4 ya da 5 görüşmede Türkmenlerin özel selamlarını götürdüm ben; Irak'taki, Suriye'deki Türkmenlerin özel selamlarını ve teşekkür duygularını götürdüm. Aynen şöyle dediler: "Bize askerî lojistik anlamında belli yardımlar geliyor, götürüp bunları YPG savaşçılarına veriyoruz çünkü bizim izzetimizi, şerefimizi, haysiyetimizi onlar koruyorlar." Türkmenlerle hepinizin ilişkisi, aşinalığı, tanıdıklığı var, açın onlarla konuşun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Doğru değil.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Doğru değil; işte, göreceğiz, doğru mu değil mi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Doğru değil, ben o işin içerisindeyim.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Doğru mu değil mi, göreceğiz Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Öyle karşılığı olmayanı ortaya yerde konuşma.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Öyle karşılığı olmayan değil, karşılığı olmayan değil.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Kim teşekkür etti size?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Bütün Türkmenler.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Hadi canım, yalan.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Bütün Türkmenler. İstihbarat örgütlerinin oyuncağı olmayı reddeden bütün Türkmenler.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Hayır, hiç öyle bir şey yok.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Gerek yok, çok uzağa gitmeyin, burada cengâverliğe gerek yok, gitseydiniz Süleyman Şah'ı siz emniyete alsaydınız. Kobani savaşçıları "Türk'ün haysiyeti, Türk'ün izzeti, şerefi bizim izzetimiz, şerefimizdir." dedi, emnü emân içerisinde bir Kürt toprağına nakledilmesini sağladı. Daha başka bir tanıklığa gerek yok ki. Buradan kurusıkı atmak kolay, vukuatsız kabadayılık bu, vurduğu çok, ölüsü yok; böyle bir anlayış olmaz. Orada insanlar IŞİD barbarlığına karşı bedenlerini siper ettiler, canlarını verdiler. Süleyman Şah'ı da bu şekilde aldılar ve bir Kürt toprağına emnü emân içinde gelmesini sağladılar.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Hangi Kürt toprağı?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Ben bu sürecin bizatihi içindeyim Sayın Şandır, hiç de yalan söylemedim, yalan söylemem. Ben müzakere heyetinin bir üyesiyim, yalan bu konuda en fazla beş dakikalık olur.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Doğru değil söyledikleriniz.
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayın lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Çıkar, derler ki: "Sen bu güvene layık davranmıyorsun." Onun için bu ciddi bir iştir. Süleyman Şah, Kürt savaşçıların, Kobanili Kürt savaşçıların nezareti ve sağladığı güvenlikle emnü emân içerisinde bir Kürt toprağına nakledilmiştir. Çünkü, sadece Kürt'ün de değil...
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Orası Kürt toprağı değil, Suriye toprağı orası!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - O zaman tarihe bakacaksın.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, konuşmacıya müdahale etmeyiniz, lütfen.
Buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - O zaman tarihe bakacaksınız.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Ben sana veririm tarih dersi.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Ben size şimdi sıfırdan tarih dersi veremem, ne haddimdir ne hakkımdır. Peki, orası Türk toprağıysa niye Kobanili Kürtler ölüyor orada? Niye sen gidip Süleyman Şah'ı emnü emân içerisine alamıyorsun? Türk toprağıymış!
BAŞKAN - Sayın Önder, siz Genel Kurula hitap ediniz lütfen.
Sayın milletvekilleri, konuşmacıya lütfen müdahale etmeyiniz, lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - O zaman dinleyecekler.
BAŞKAN - Söz hakkına saygılı olalım lütfen.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - O zaman doğru konuşsun.
BAŞKAN - Buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Hamasetle tarih olmaz, o Emin Oktay zamanında kaldı, hayata da hiçbir faydasının olmadığını hepimiz yaşayarak gördük.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Şimdiki tarih kitapları daha kötü.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Sayın Başkan, çok interaktif bir...
BAŞKAN - Sayın Önder, siz Genel Kurula hitap edin.
Sayın milletvekillerinden de, lütfen, rica ediyorum, ciddiyetle konuşmacıyı dinleyelim, laf atmayalım, söz hakkına saygılı davranalım.
Bir dakika daha ekleyeceğim size.
Buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Bir türkü var, hepiniz bilirsiniz ya da aşinasınızdır: "Şu dağlarda kar olsaydım/Bir asi rüzgâr olsaydım/Arar bulur muydun beni/Sahipsiz mezar olsaydım?"
Bu önerge, işte bu toprakların bağrındaki on binlerce sahipsiz mezarın önce kendisini, sonra müsebbiplerini bulup bu mezar sahiplerinin yas tutma hakkını, boynumuzun borcu olan yas tutma hakkını bunlara iade etmek, müsebbiplerinin de adalet önünde hesap vermesini sağlamak... Bu önerge bu yönüyle hayatidir, kıymetlidir.
Sayın hatip Roboski'den bahsetti, şunu kısacık hatırlatarak geçiyorum: Roboski'de havalanan uçaklar CHP'nin verdiği sınır ötesi önergesine verdiği desteklerle havalandılar. CHP'nin o noktadan bu noktaya gelmiş olmasını da çok kıymetli, çok hakiki, çok gerçek buluyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Tekrar tekrar teşekkür ediyorum bunun için.
Şimdi, bu mezarları bulacağız. Hakikatleri araştırma komisyonu bahsinde, burada hiçbir vekilin ve hiçbir siyasi partinin itiraz edemeyeceği bir argüman var, o da bu topraklardaki adaletin içine düşürüldüğü hâldir. Düşünün, siz iktidarsınız "Bu mahkemelere güvenmiyoruz." diyorsunuz. Bizim böyle bir lüksümüz yok. Sabaha karşı evlerimizden alındık, götürüldük ve "Bu mahkemelerde yargılanacaksınız." dediniz. Biz "Bu mahkemeler adil değil, böyle hıyar doğrar gibi ceza doğruyorlar." dediğimizde, "Adaletin kestiği parmak acımaz." dediniz, sıra size geldiğinde "Biz bu mahkemeye güvenmiyoruz." dediniz. İşi ve çıtayı o kadar yükselttiniz ki şuursuzlukta had safhaydı. Özünde doğru olabilir belki, "Anayasa Mahkemesine de güvenmiyoruz." dediniz. Daha sonra "Kolluğa da güvenmiyoruz." dediniz. Ee, erenler, biz bunların üçünün de mağduru olduk. Hadi, Anayasa Mahkemesini bir an için bir kenara bırakalım, birkaç kere partimizi kapattılar ama son zamanlarda hakkaniyetli kararlar verme noktasında bir gayret seziyoruz. Peki, bunun yolu ne? Yüz binlerce dosya var. Bunun yolu işte bu önergeye hayatiyet vermektir, bunları araştırmakla başlayacağız. Adalet kaybolduğu zaman, adalet duygusu kaybolduğu zaman çok şeyimizi yitiririz. Onun için, bunda bir beis yok; üstelik, buradan ilanen ve açıkça söylüyorum -Sayın Yeniçeri de dinlesin- bu heyetin bir üyesi ve sözcüsü olarak söylüyorum: Hakikat komisyonu bu müzakerelerin olmazsa olmaz bir parçasıdır. Peki, bunda ne kötülük var? Hakikatten niye kaçıyoruz? Bu komisyonun adı "yalan komisyonu" değil ki. Kimin ne suçu, sorumluluğu, günahı, vebali varsa ortaya dökeceğiz, ondan sonrasına bu millet helalleşme mi der, rıza alma mı der, cezalandırma mı der, ne derse onu yapacağız. Bıçağına pakız. Ne şartla? Objektif olarak bu hakikatler araştırılıp ortaya çıkarılması şartıyla. Onun için, bu önerge desteklenmelidir, bu önerge barışa giden yolda çok önemli bir köşe taşıdır.
BAŞKAN - Artı bir dakikanızı veriyorum Sayın Konuşmacı, buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Bu ülkenin en büyük derdi konusunda, en büyük meselesi konusunda bütün kurumlar bir şeyler yaptı ama hayrına, ama şerrine. Bir şey yapmayan bir tek Meclis oldu. Ya, gelin, bizim memleketimizin böyle bir derdi var. Buraya çıkan ya sövüyor, ya tağyir ediyor, ya tahfif ediyor; bununla bir yere varamayız. Gerçekten bu dönemin en şerefli işlerinden birisi olacaktır çünkü geleceğimize dair bir iş yapmış olacağız.
Burada Avrupa Birliğinden sorumlu Sayın Bakan var, daha önce de komisyonlarda görevliydi. Kendisinden ricamdır, bu kadar bağıran çağıran arkadaşlara karşı, sadece bu ülkede hiçbir şey yok idiyse kardeşim, bu devlet çok aziz bir devlet idiyse siz AİHM'e giden dosyalardan dolayı ne kadar tazminat ödediniz, daha ne kadar dosya var, bunun maddi büyüklüğü ne kadar? Bu soruya bir cevap...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - ...verdiğiniz zaman, sadece bilgisini aldığınız zaman bu meselenin ne kadar vahim ve ne kadar ivedilikle ele alınması gereken bir mesele olduğu anlaşılacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)