| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 79 |
| Tarih: | 18.03.2015 |
CHP GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim alkışlayan, alkışlamayan herkese.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim torba yasanın -ki artık geleneksel hâle gelen- ilk bölümünün düğümünü attık, iyice sıktık; şimdi ikinci bölümü açıldı, bu torbanın içerisinden artık neler çıkacak diye bakarak, onlar üzerinde bir değerlendirme yaparak bölümle ilgili maddelere geçeceğiz.
Tabii, torba yasa aslında baktığımızda demokratik bir yönetim ve yasama, artı hukuk temelindeki bir yasa yapma mantığında son derece sakıncalı ve bu sakıncanın ötesinde de baktığınızda karmaşaya, karışıklığa sebebiyet veren bir tercih. Bunu sadece muhalefet partileri söylemiyor, bunu Meclisimizin Başkanı Sayın Cemil Çiçek de söylüyor yani "Öyle bir yasama mantığı ortaya çıktı ki garip bir sonuçla karşı karşıyayız." diyor. Bunu Sayın Bülent Arınç söylüyor yani bu sadece muhalefetin dile getirmiş olduğu bir aykırılık değil.
Şimdi, yasa yaparken hukuki kesinlik, hukuki güvenilirlik, hukuki güven ve bunların içerisinde de sisteme inanç temelinde bir yasama olması gerekiyor ama maalesef görüyoruz ki torba yasalarla bir çözüm bulanamıyor, torba yasalar diğer ülkelerde çok nadir kullanılırken bizde gelenekselleşiyor ve öyle bir karmaşa ki hangi torbadan ne çıkmış da onun içinde mi, bunun içinde mi diyerek mevzuatın içinde boğulan bir süreç işletiliyor.
Şimdi, bakın, bağımsız kuruluşlar var, Türkiye'yle ilgili değerlendirme yapıyorlar, her geçen gün Türkiye'nin notları düşüyor. Niye düşüyor? Yapılan yasama ve yürütmedeki uygulamalarla özgürlük, bağımsızlık ve baskının hâkim olduğu bir sürecin tablosuyla karşı karşıya olduğumuz için.
Sayın Bülent Arınç geçenlerde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin bir toplantısına katıldı. En yüksek sayıda, rekor sayıda soru geldi ve burada da sorulan sorularda, yapılan kanunlar ve uygulamalar dâhil, özgürlüklerin Türkiye'de nasıl kısıtlandığı sorgulandı.
Şimdi, bu ortam içerisinde biz bir torba yasa ve bunun içeriğindeki maddeleri görüşüyoruz. Yani, bakıyorsunuz, ayrı ayrı kanunlar, kararnameler bir araya getiriliyor, Plan ve Bütçede görüşülüyor, vazgeçiliyor, tekrar çekiliyor, tekrar çağrılıyor, "Hadi bir şeyler daha ekleyelim." deniliyor ve bizim önümüze konuluyor.
Şimdi, biz her yasama dönemi sonunda veyahut işte, böyle, Meclisin çalışmasının artık son günlerine geldiği dönemde muhakkak torbadan birilerine bir şeyler çıkarmak üzere çalışıp çalışıp duruyoruz. Burada, bu bölümde neler çıkarmışız? Bunlardan bir tanesi, Enerji Piyasası Kurulunun, EPDK'nın 2011-2015 yılları arasında hesap ettiği kayıp kaçak oranlarına göre fiyatlandırılan enerji dağıtım şirketlerinin 2015'e geldiği zaman "Ya, biz zarar ediyoruz çünkü hesap yanlışmış." diyerek, "Ya, bu zararımızı karşılayın. Bak, biz burada kayıp kaçağı iyileştireceğiz, yatırım yapacağız, kaynak bulamıyoruz." diyerek, kamunun kapısını çalarak halkın üzerinden bunun karşılanmasını istemesi. Bir kere bu, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'na aykırı bir düzenleme. Orada sözleşmenin nasıl yapılacağını veya sözleşmenin ek mali yükler getirmeden hangi başlıklarda değişebileceğini çok net olarak tanımlamış. Biz, kanunla başka bir kanunu tanımamak yönünde tercih göstererek şu an yasa yapıyoruz. Burada gördüğümüz şu ki 3 tane dağıtım şirketi, bir tanesinde özellikle 400 milyon lira gibi bir rakamla zararın oluştuğu söyleniyor, bununla ilgili kamunun üzerine aldığımız bir düzenleme yapıyoruz. Peki bunun faturasını kime ödetiyoruz? Bunun faturasını da maalesef düzenli olarak gidip borcunu ödeyen vatandaşa ödetiyoruz. Ama yargı bu konuda karar alıyor, yüksek yargı; Yargıtayda bu konuyla ilgili yapılan hukuksuzluğa karar veriliyor ve geri ödemelerle ilgili bir süreç işliyor.
Şimdi, bütün bunları dikkate alarak yine söylüyorum: Yasa yapıcılar olarak hepimizin sorumluluğu burada kamunun, halkın menfaatini gözeterek; tepki olarak değil, ortaya çıkmış olan acil durumu söndürmek için değil, belli bir strateji ve hedef güderek yasa yapmaktır. Yoksa, biz burada her dakika bir torbaya bir yama, bir yasa çıkartabiliriz.
Bir diğer içerikte yer alan madde, Kredi Yurtlar Kurumuyla ilgili, daha doğrusu Gençlik ve Spor Bakanlığıyla ilgili bir teşkilatlanma yasası. Burada da Kredi Yurtlar Kurumu Bölge Müdürlükleri kapatılıyor, yerine il müdürlükleri kuruluyor. Burada yurtlarla ilgili sorunda önemli olan, Türkiye'de şu an 380 bin civarında gence yurt verilebiliyor. Bizim, burada, onların müdürlüklerini değiştirmekten önce, Türkiye'de okuyan öğrenci sayısı ile eksik olan yurtların bir oransal karşılaştırmasını yapmamız çok daha gerçekçi olur.
Bir diğer konu da yurtlar; Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı olan devlet yurtları, Millî Eğitime bağlı olan özel yurtlar Bir yerin iki tane başı olmaz, bunu da bu düzenlemede dikkate almak lazım.
Diğer bir konu, kamulaştırmayla ilgili süreçte bir yasa çıkardık, ya orada da tüneli unutmuşuz, teleferiği üste koyduk da tüneli altta unutmuşuz diye yasaya bir tünel maddesi ekliyoruz. Peki, bunun mülkiyet hakkıyla veyahut Kamulaştırma Kanunu'yla uygunluğu var mı? Yok. Biz zaten CHP olarak bundan önce çıkan, içinde, hani tüneli unuttuğunuz kısımda kamulaştırmanın yapılışının Anayasa'ya aykırılığıyla ilgili başvurumuzu yaptık. Daha o çıkmadan, hadi bir de tüneli ekleyelim. Ya, bırakın, bir kere burada insanların hem mülkiyet hakkı... Ki mülkiyet hakkı hem Medeni Kanun'da belirlenmiştir ve Medeni Kanun'la belirlenirken hem altı hem üstü olarak sahip olunan mülkiyetin sınırları ortaya konulmuştur hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde mülkiyet hakkının neleri kapsadığı ortaya çıkmıştır. Artı, biz kamulaştırma yaparken, Kamulaştırma Kanunu'nun geçerli olan maddelerini hiçe sayarak, buraya istisnalar getirerek kişilerin bugün karşılaşacakları veya ileride karşılaşacakları mali veya yaşadıkları zararın ortaya çıkabileceği dönemleri de bloke eden bir yasama içinde hareket ediyoruz.
Şimdi, burada, Anayasa'nın, tabii, 13'üncü maddesinde, haklar korunur ama belli istisnaları vardır; bu istisnalar kanunla belirlenir ama bunu ortaya koyarken de Anayasa'nın sözüne, ruhuna, demokratik toplum düzeninin gereklerine, ölçülülük ilkesine aykırı olmaması gerekir denir. Ben size bir ufak örnek vereyim. Sayın Hocam burada, Zonguldak'ta Mithatpaşa ve Üzülmez tünelleri var. Bir dinamit atılıyor, insanlar sokaklarda. Peki, bu insanlara "Tünel yapıyoruz. Zararı? Olsun canım, siz evinizde oturmayın." diyerek nasıl izah edilecek? Tünel yapma konusundaki bir yerde baktığınız yaşanılan gerçekle...
Şimdi, bir konu da İnternet'le ilgili olan sınırlamalar. Şimdi, bu, Şubat 2014'ten beri yılan hikâyesi. Yasaya, Sayın Gül, Cumhurbaşkanı "Bunu belli kurallarla onaylarım." diyor, onu onaylıyor. Tamam, Sayın Gül'ün görevi bitti, hadi biz yine yargıyı hiçe sayalım, bir düzenleme yapalım, bunu Anayasa Mahkemesi iptal etsin, arkasından altmış gün sonra Resmî Gazete'de yayınlansın ama bu sürede isteyen istediğini yapsın, bir süreç işlesin ve Anayasa Mahkemesinin iptalinden sonra -ki o sıralarda- bu arada biz teklif getiriyoruz, tasarıymış gibi sayın bakanlarımız ilgili konular... Bunların da çakma teklif olduğu çok açık, hepsini bürokrasi hazırlıyor ve teklif olarak geliyor.
Şimdi, bakıyorsunuz, diyor ki Sayın Bakan: "Biz daha kapsamlı bir çalışma yapıyoruz, düzenleme yapıyoruz. Ne yapıyoruz? İşte, Anayasa Mahkemesi hangi konularda iptal kararı verdiyse onları dikkate alalım ama bunu yaparken başka başlıkları da gözden kaçırmayarak ortaya koyalım."
Bakın, birincisi: "Savunma hakkı" denilen hakkı -hani, şu İnternet'e erişmekte dört saat koyarak- engelliyorsunuz. Bu hak, anayasal bir haktır, bu engelleniyor.
İkincisi de: "Trafik" denilen bilgi ve iletişimin işleyişinde ortaya konulan bilgi, kişilerin özel, şahsi hakları, bunları fişliyorsunuz. Bırakın diğer konuları. Ama, bu tabii sürpriz değil, biz Sayın Genel Başkanımızın da açıkladığı bir iddianamenin içinden kimlerin, 77 milyonun nasıl fişlendiğinin de ortaya çıktığını gördük.
Şimdi, bakın, bir madde de getiriyorsunuz "Kişisel verileri gizleyeceğiz." Ya, hangisini yapacaksınız? Burada toplanan verilerin ne kadar süre, nerede, nasıl saklanacağının hiçbir şekilde burada tanımı yok. "Hadi bir yazalım, buradan tutsun."
Değerli arkadaşlar, kanun yapmak, kanun yapıcı olmak ve üzerimize yüklenen sorumluluk çok büyük. Bunun farkındalığı içinde, Anayasa'ya aykırı olmayacak bir temelde umarım yasa yapmayı bir gün hep beraber becereceğiz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)