| Konu: | Bakanlığına bağlı kurumlarda kayıtlı olan bazı çocukların kayıp olduğu ve bu kurumlarda kaç çocuğun olduğunu tespit edemediği iddiasıyla, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/52) |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 19.03.2015 |
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Merhaba arkadaşlar.
Şimdi, Türkiye'de kâğıt üstünde her bir şey harika. Mesela, bu çocuk meselesine ilişkin olarak kâğıt üstünde baktığımda ben -önergede de zaten yazıyor- çocuk yuvalarımız var, kız yetiştirme yurtları var, erkek yetiştirme yurtları var, sevgi evleri var, bakım ve sosyal rehabilitasyon merkezleri var, koruma, bakım ve rehabilitasyon merkezleri var yani yok, yok. Aslında, kâğıt üzerinde fevkalade bir durumdayız gibi gözüküyor.
Ama, öte yandan, buralarda ne olduğuna, neler yapıldığına baktığınızda, gerçekten de çok ciddi sorunlar var. Yani, bir kere, önergede belirtildiği gibi, bütün bu yuvalarda, yetiştirme yurtlarında, sevgi evlerinde vesaire veya rehabilitasyon merkezlerinde kayıtlı çocuklar ile orada kalan çocuklar arasında -anladığım kadarıyla- büyük bir fark var ve milletvekilimiz Nur Serter arkadaşımız bunu Bakanlığa sormuş ama Bakanlık tam bir cevap verememiş. Yani, bu çocuklar nereye kayboldular, neredeler? Bu kurumun her birinde aradaki fark nereden kaynaklanıyor? Bunu bilmiyoruz. Öldüler mi, sokağa mı atıldılar? Ne oldukları hakkında bir fikrimiz yok.
Aynı şekilde, nasıl ki kâğıt üzerinde birtakım kurumlarımız var, biz aynı şekilde çocuk haklarıyla ilgili olarak uluslararası her türlü sözleşmeye imza atmışız. Öte yandan, Cumhurbaşkanımız, biliyorsunuz, uzun süredir her Türkiyeli kadının 3 çocuk yapmasını, hatta mümkünse 5 çocuk yapmasını öneriyor yani bir çocuk politikamız var. Aynı zamanda da bu iktidar sürekli olarak aileyi vurguluyor yani Bakanlığın ismi de zaten ilk başlarda "Aile" değilken, "Aile" tabiri yokken Bakanlığın isminde, "aileyi koruma" diyerek Bakanlığa da "Aile" ibaresi kondu.
Parantez içinde şunu da söyleyeyim: Aslında bu bütün kadın örgütlerinin itiraz ettiği bir mesele. Türkiye'deki kadın sorunları, sorunsalı o kadar ciddi boyutlara ulaşmış vaziyette ki, bir eşitlik bakanlığı olması şart. Sadece belki kadın sorununa değil, eşit olmayan bütün gruplara bakacak. Ama bu parantez içinde bir mesele.
Yani şunu söylemek istiyorum: Sözde ve görünüşte çocukları el üstünde tutuyor bu toplum. Hem kurumlar var hem çok çocuk yapılsın isteniyor, aynı zamanda aile vurgulanıyor vesaire. Ben sosyoloji derslerini hatırlıyorum -liselerde falan okuduğumuz- "Aile anne, baba ve çocuklardan müteşekkil." diye yazardı, çekirdek aile için. Şimdi, çocuklar demek ki ailenin bir parçası ama genelinde baktığımızda, gerçekten de Türkiye'de telef olan çocuk sayısı inanılmaz diye düşünüyorum.
Şimdi, bu çocuk yuvaları, yurtları, işte yetiştirme yurtları vesaire bütün demin saydığım kurumlarla ilgili ciddi sorunlardan bir tanesi denetleme meselesi. Bu kurumlar ne zamanlar denetleniyor, kim denetliyor bunları? Önceden haberli mi bu denetlemeler? Çünkü şunu biliyoruz ki yani hepimiz okuldan hatırlarız, okul müdürüne "Müfettiş gelecek." denir, okul birdenbire böyle temizlenir, paklanır vesaire yani her günkü hâlinden farklı bir hâle bürünür. Dolayısıyla da bu önceden haberli denetlemeyse zaten hiçbir anlamı yok ama denetleniyorsa, bir şekilde denetleniyorsa denetleme raporları nerede? Yani ben mesela bunu merak edecek olsam, "Ya, şu yurtlardaki denetlemelerde yazılmış olan raporlar nerede?" desem bunu nereden ben bulacağım? Bir de denetleme sonrası ne yapılmış? Bu raporlarda herhangi bir olumsuzluktan bahsedilmiş mi? Eğer olumsuzluklardan bahsedilmişse bunlar sonrasında ne yapılmış, onun hakkında da pek bir fikrimiz yok.
Şimdi, bu yurt ve merkezlerde zaman zaman -bunu sürekli olarak medyadan biliyoruz- çocuklara taciz yapıldığı haberlerini duymaktayız. Daha çok yakın zamanda oldu böyle bir haber mesela. Sadece kız çocuklarına değil, erkek çocuklara da. Hatta geçenlerde insanın kanını donduran bir haber vardı. Bu yurtların içinde daha büyük yaştaki çocuklar küçük yaştaki çocuklara taciz, tecavüz etmekle kalmıyor, aynı zamanda da işkence yapıyormuş. Yani bu da bir başka sorun, aynı yurdun içinde farklı yaşlardaki -8-9 yaşındaki çocukla 16 yaşındaki- çocukların aynı yurtta kalması. 16 yaşındakiler çok daha güçlü kuvvetli ve diğerlerine... Hakikaten de kan donduran bir hikâyeydi.
Şimdi, bu tacizlerin bir de yargı safhası var ki, Sayın Bakan işte en son olayda müdahil olma kararı almış. Gerçi, o kız çocuğu yurtlarda yetişmiş bir kız çocuğu değildi ama 15 yaşındaki kıza bilmem ne kadar insan tecavüz ediyor ve hâkim "Niye direnmedin?" diyerek, kızla alay ederek vesaire... Hâkime mektup yazmış bunun üzerine. Aslında Bakanlığın bu tür durumlarda sonucu beklemeden müdahil olması gerektiğini düşünüyorum; özellikle de çocuklar söz konusu olduğunda yani kadın tecavüzlerinde, kadına karşı şiddette, her hâlükârda başından itibaren olmalı ama hele hele çocuklar söz konusu olduğunda muhakkak olmalı diye düşünüyorum.
Şimdi, bu yuvaların vesairelerin yanı sıra çocukların durumuna baktığınızda... Sokak çocukları mesela. İstanbul'da, insanın içi acıyor, küçücük kız çocukları, oğlan çocukları mendil satıyorlar, otoyollarda su satıyorlar çiçek satıyorlar. Anneleriyle birlikte dilenen bebekler... Yani biz güya çocuklara, aileye vesaire çok önem veriyoruz, hele hele işte muhafazakâr bir iktidar olarak AKP güya çok önem veriyor ama sokaklar -dilenen, dilencilik yapan- annelerinin kucağında sefil vaziyette soğukta titreyen bebeklerden geçilmiyor. Merdiven altı atölyelerde, sokaklarda çalıştırılan çocuklar, sokaklarda büyüyen bebekler -deminde dediğim gibi- ev işlerinde çalıştırılan kız çocukları, tarlalarda çalıştırılan kız çocukları ve okula gönderilmeyen kız çocukları her ne kadar okuma yazma oranı yükselmişse de hâlâ mevcut. Dolayısıyla yani şunlar hakkında bizim hiçbir fikrimiz yok: Kaç çocuk sokaktadır, kaç çocuk annesiyle beraber dilencilik yapmaktadır, sokakta bir şeyler satmaktadır? Bunlar hakkında ne yapılmaktadır? Bir şey yapılmadığı anlaşılıyor ki, bunlar hâlâ yıllardır sokaklarda. Hiçbir istatistik yok. Aynı şekilde bu çocuk yurtlarıyla ilgili de istatistikler az. Şunu biliyoruz ki, bu yurtlarda yetişen çocuklar 18 yaşına gelince kapının önüne bırakılıyor. Ne oluyor peki bunlara? Yani ya Bakanlık ya yurtlar, bu çocukları, bu gençleri takip ediyorlar mı? Gene ben medyadan bildiğim kadarıyla, özellikle kız çocuklarının seks işçiliğine yönelmesi, başka bir şey yapamadıkları için, erkek çocuklarının pazarlarda vesaire, sokaklarda yatmaları... Yani mademki bunlar yetiştirme yurtları... Yetiştiriliyorlar mı? Gerçekten de bunlara 18 yaşına geldiğinde iş bulmak için, bir yere yerleştirmek için, iyi bir vatandaş olmalarını sağlamak için herhangi bir şey yapıyor mu Bakanlık, herhangi bir programı var mı? Bunları bilmiyoruz. Dolayısıyla da bütün bunların çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Öte yandan, mesela, engelli çocukların eğitimi meselesi... Engelliler için -çünkü değişik değişik engelli türleri var- engelli çocuklar için eğitim kurumları kaç tanedir Türkiye'de? Üstün zekalı çocukların eğitim meselesi... Yani özetle söylemek istediğim şey, bu ülkede felsefesine gelince "Ah, çocuklarımız, gençlerimiz, Türkiye'nin ilerisi, Türkiye'nin geleceği." diyoruz ama işin özüne döndüğümüzde gerçekten bu çocuklar için ne yaptığımız fevkalade tartışmalı.
Çok teşekkür ederim, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)