GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Askeri Eğitim, Savunma Sanayii ile Katar Topraklarında Türk Silahlı Kuvvetlerinin Konuşlandırılması Konusunda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Yasama Yılı:5
Birleşim:80
Tarih:19.03.2015

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Konuştuğumuz kanun tasarısıyla doğrudan ilgili olduğu için Sayın Gök'ün sorusuna detaylı bir şekilde cevap vermek istiyorum.

Anayasa'nın 92'nci maddesinin birinci fıkrasında "Milletlerarası hukukun meşrû saydığı hallerde savaş hali ilânına ve Türkiye'nin taraf olduğu milletlerarası andlaşmaların veya milletlerarası nezaket kurallarının gerektirdiği haller dışında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir." hükmüne yer verilmiştir. Hükümden de anlaşılacağı üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine izin verme yetkisi, Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olmakla birlikte, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmaların gerektirdiği hâllerde Türkiye Büyük Millet Meclisinin izin vermesine gerek bulunmaksızın Türk Silahlı Kuvvetleri başka bir ülkeye gönderilebilecektir. Nitekim, ülkemizin taraf olduğu NATO, ABD'yle ikili anlaşmalar gibi uluslararası anlaşmalar gereği, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararına ihtiyaç duyulmaksızın yabancı silahlı kuvvetlerin ülkemizde bulunmasına izin verilmekte veya Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları yurt dışına gönderilebilmektedir.

Diğer taraftan, mezkûr anlaşmanın 4'üncü maddesi incelendiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Katar'da konuşlanmasının eğitim ve ortak tatbikat amacıyla olduğu anlaşılmaktadır.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Sadece o değil Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Bu türden hükümlerin bulunduğu birçok uluslararası anlaşmanın onaylanması, daha önce de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından uygun bulunmuştur. Anayasa'nın 92'nci maddesine göre, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu yetkisini, genel olarak, Meclis kararı olarak kullanmaktadır. Ancak, bu yetkinin kanun çıkarılarak kullanılmasında da herhangi bir engel bulunmamaktadır. Bu sebeple Katar ile yapılan mezkûr anlaşmanın onaylanması ve yürürlüğe girmesi için bir uygun bulma kanununa ihtiyaç hissedildiğinden, kanun tasarısı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Genel Kurulda kanunlaşması hâlinde Anayasa'nın 92'nci maddesindeki "İzin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir." şartı da yerine getirilmiş olacaktır. Dolayısıyla, Katar ile yapılan mezkûr anlaşmanın veya kabul edilmesi hâlinde bu anlaşmanın onaylanmasını uygun bulan kanunun Anayasa'ya herhangi bir aykırılığı bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, Sayın Atıcı, bu önemli anlaşmanın ekonomik birtakım çıkarlarla, menfaatlerle ilişkisi olup olmadığını sordu. Bu anlaşma, güvenlik odaklı ve ikili menfaatleri gözeten, bölgesel menfaatleri gözeten bir anlaşmadır. Kesinlikle birtakım dar ekonomik çıkarlara indirgenemez.

Sayın Akar, Libya'yla ilgili sorular sordular. Başka bazı arkadaşlarımızın da Libya'yla ilgili soruları söz konusu. Libya'da bugün tabii, bir iç çatışma söz konusu. Libya'nın kendi iç siyasetinden kaynaklanan meseleler var. Bu, diğer ülkelerin Libya'daki ekonomik faaliyetlerini etkilediği gibi ülkemizin de oradaki ekonomik faaliyetlerini elbette etkilemektedir. İnşallah, en kısa sürede, Libya, kendi içindeki bu problemleri aşar. Biz de bu anlamda daha öngörülebilir bir ortam görmüş oluruz. Bu süreç içinde ülkemizin menfaatleri, oradaki ekonomik menfaatlerimiz, Ekonomi Bakanlığımız tarafından yakından izlenmektedir ve bu şartlar altında neler yapılabilecekse bunları yapma yönünde ülke olarak elbette gayret sarf ediyoruz.

Diğer taraftan, bu anlaşmanın, Sayın Özgündüz, Suriye için eğit-donatla bir ilgisi var mıdır gibi bir soru sordu. Arkadaşlarımdan ben de az önce bilgi aldım. Bu konunun hiçbir şekilde eğit-donatla, Suriye muhalefetinin eğit-donat programıyla bir ilişkisini kuramayız, böyle bir ilişki söz konusu değildir.

Diğer taraftan, Sayın Kuşoğlu, Müslüman Kardeşlerin üst düzey uzmanlarının Türkiye'ye getirilmesine ilişkin bir soru sordu ve yine, ABD senatörlerinin basına dönük bir mektubundan bahsetti. Bu konularla ilgili doğrusu şu an bir detay verebilecek durumda değilim. Ancak, basına dönük yurt dışından yapılan tezviratın bir algı operasyonunun bir parçası olduğunu söylemek zorundayım. Son dönemlerde ülkemizin demokratikleşmesine dönük sağladığı uluslararası imajı gölgeleme çabası var. Buna çeşitli iç çevrelerin de çanak tuttuğunu biliyoruz, maalesef. Çünkü bazen, Hükûmetin aleyhinde olacaksa bir iş, gerekirse ülkemizi de karalayabiliriz gibi bir yaklaşımın, maalesef, olduğunu görüyoruz ancak gerçekler ortadadır.

Türkiye'de hiçbir basın mensubu "basın mensubu" olma kimliğiyle herhangi bir baskıya, herhangi bir şekilde takibe uğramamaktadır. Diğer bütün mesleklerde olduğu gibi basın mensuplarının da suç işleme özgürlüğü yoktur, ayrıcalığı yoktur. Basın mensubu da olsanız, başka bir meslek grubundan da olsanız suç işleyenler de elbette adalet önünde hesap vermek zorundadırlar. Bunun basın özgürlüğüyle de bir ilişkisi yoktur.

Türkiye'de, bugün, birçok medya kuruluşu, serbest bir şekilde, Hükûmeti de yirmi dört saat eleştirecek şekilde yayın yapabilmektedir. Bunun, Batılı birçok ülkeden çok daha fazla bir canlılık içinde yapıldığını da rahatlıkla ifade edebiliriz. Ancak az önce söylediğim gibi, hiç kimsenin de suç işleme özgürlüğü yoktur. Basın mensubu olma kimliği size bu anlamda bir imtiyaz tanımaz. Elbette ki basın özgürlüklerini de daha ileriye götürmek için ne yapmamız gerekiyorsa da hep birlikte yapmamız gerekir.

Diğer taraftan, bu savaşlar ve kültür alışverişi meselesi... Kültür alışverişinin bin türlü yolu yordamı olabilir. Elbette bunun savaşlarla değil başka kanallarla gerçekleşmesi hepimizin arzu ettiği bir durumdur. Savaşları hiçbir zaman arzu etmiyoruz ancak savaşlar da toplumları bir araya, karşı karşıya getiren, olumlu veya olumsuz etkileşimler sağlayan ortamlardır. Sosyal bilimciler bunu tartışırlarsa çok daha sağlıklı olur diye düşünüyorum ben. Yani bu Meclis ortamı içinde bunu tartışmak yerine bu tür tartışmaları sosyal bilime, tarihçilere bırakmamızın ben daha faydalı olacağını düşünüyorum.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Siyaseten yapıldı Sayın Bakan, siyaseten yapıldığı için dile getirmek zorundayız.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Ancak burada kültür alışverişi olması o olayın olumlu olduğu anlamına gelmez. Elbette savaşlar hiçbir zaman arzu etmediğimiz durumlardır, bunu da elbette hepimiz biliyoruz, farkındayız.

Diğer taraftan, Cemil Bayık'ın bir ifadesine dayanarak Sayın Cumhurbaşkanımıza dönük bir hakaret gündeme getirildi. Sayın Cumhurbaşkanımız hepimizin Cumhurbaşkanıdır, 78 milyonun Cumhurbaşkanıdır. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

LEVENT GÖK (Ankara) - Keşke olabilse.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Bir tek o bilmiyor; herkes biliyor, o öğrenemedi daha!

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Halkın çoğunluğuyla seçilmiş ve işbaşına gelmiş bir Cumhurbaşkanıdır. Herkesin de Sayın Cumhurbaşkanımıza ve o makama saygı göstermesi gerekir.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Bakanım, itiraz yok ki. İtiraz yok ama kendileri de öyle davransın.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Cumhurbaşkanlığı makamına herkesin saygı göstermesi gerekir. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Başta Sayın Erdoğan'a söyle onu.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Cumhurbaşkanı 400 milletvekilini kimin adına istiyor? Ayıptır!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Bakan, şu dediklerine kendin de inanmıyorsun.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Bu saygıyı göstermek sadece iktidar partisinin değil, hepimizin görevidir.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Tarafsız değil Cumhurbaşkanı!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Diğer taraftan...

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Tarafsız Cumhurbaşkanı AKP'ye 400 milletvekili istemez! Siyaseten taraf olmaz!

BAŞKAN - Siz soru sorarken Sayın Bakan sizi dinledi, lütfen siz de aynı sessizlikle Bakanın cevaplarını dinleyiniz, lütfen.

Buyurun.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Cumhurbaşkanı diyor ki: "Ben sizin Cumhurbaşkanınız değilim." Küstüm ona, küstüm!

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Bir taraftan da şunu söylemek durumundayım: Her konuşanın birtakım hakaret içeren ifadelerini Meclisin bu ortamında dile getirmenin de çok doğru bir üslup olmadığına inanıyorum ben.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - "Her konuşan" mı diyorsunuz? Müzakere ediyorsunuz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - O herkese hakaret ediyor. O sabah akşam hakaret ediyor herkese Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Yani bunu Sayın Vekilimiz niçin burada ifade etme ihtiyacı duydu, niçin gündeme getirdi; bunu da halkımızın takdirine bırakıyorum. Büyük Ortadoğu'yla ilgili hususlara gelecek olursak...

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Üzülüyoruz, Sayın Cumhurbaşkanına hakaret edilmesine üzülüyoruz.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Diğer taraftan, Büyük Ortadoğu Projesi'yle ilgili hususlara gelecek olursak, bizim hiçbir şekilde Orta Doğu'da dış müdahalelere olumlu bakmadığımız, bütün bunlara karşı politika sergilediğimiz ortadadır. Biz bir taraftan da ancak Orta Doğu'nun, elbette, demokratikleşmesinden yanayız, bunu da kendi iç dinamikleriyle gerçekleştirmesinden yanayız. Türkiye'de, nasıl halka dayalı demokratik bir rejim varsa ve halka dayalı bir refah kalkınma süreci varsa, gönlümüz arzu eder ki elbette bütün Orta Doğu'da bu gerçekleşsin. Ancak bunu hiç kimse dışarıdan dayatamaz, getiremez. Bunu Orta Doğu kendi dinamikleriyle sağlamak zorundadır.