GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Yasama Yılı:5
Birleşim:80
Tarih:19.03.2015

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içinde sağlıktan spora, üniversiteden Kızılaya kadar uzanan her şey bulunan 688 sıra sayılı torba yasa teklifinin belki de en masum maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge bağlamında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce şunu söyleyeyim: Bütün her şey ihtiyaçtan doğar. Eğer herhangi bir ihtiyaç yoksa yapmış olduğunuz işlemler boşuna, abesle iştigaldir. Şimdi, birileri bir yerde eğer yurt açıyorsa hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki bir yurt açığınız, bir barınma açığınız var onun için yurt açıyor. Birileri bir yerde dershane açıyorsa sizin orada bir eğitim açığınız var demektir. Dolayısıyla, temel sorun yurt kapatarak ya da dershane kapatarak sorunu çözmek değil, tam tersi, dershane ve yurtlara giden yolları kapatmaktır, nokta.

Değerli milletvekilleri, ben maddeden çok Kredi ve Yurtlar Kurumunun öznesi olan gençlik üzerinde durmak istiyorum çünkü biz burada sürekli bina üzerinde duruyoruz, yapı üzerinde duruyoruz, idare üzerinde duruyoruz ama öznesi üzerinde durmuyoruz. Acaba yapmış olduğumuz değerlendirmeler... Üzerine basarak söylüyorum, gerçekten okul açın, yurt açın, aklınıza gelen her türlü yapısal düzenlemeleri yapın ama acaba onun içerisinde özne olan insanın idrak, izan, irfan, ahlak, değerler sistemi, ülkeye bağlılığı noktasında ne katkı sağlıyorsunuz ona bir bakın. İyi bina içerisinde o binayı da ortadan kaldırabilecek derecede zelil ve rezil insanlar yetiştirebilirsiniz. Geçmiş bunun örnekleriyle doludur.

Bu bakımdan, ben şu gençlik üzerinde biraz konuşmak istiyorum. Türkiye'de gençliğin içinde bulunduğu sosyolojik, ekonomik ve kültürel öğeleri sizin huzurunuzda biraz açmak istiyorum. Umarım Sayın Bakan ve yetkililer -tabii, Spor Bakanını diyordum ama Sayın Spor Bakanı burada yok- burada ifade ettiklerimizi dikkate alarak meseleyi bizim şu getirdiğimiz analizler çerçevesinde algılama ve değerlendirme imkânına sahip olur.

Türk gençliğini sosyolojik olarak dört grupta toplayabiliriz. Birinci grup, kırsal kesimde yaşayan, geleneksel değerleri ağır basan, nispeten dışa kapalı yörelerde yetişen gençlerdir. Bunların kişiliklerinin oluşmasında aile eğitimi baskın unsurdur.

İkinci gruba ise kentte yaşayan, daha fazla evrenselliğe ve kozmopolit ortamlara girip-çıkma imkânı olan, ortak paydası geçicilik olan değerleri daha çok benimseyen gençleri sokabiliriz. Bu grupta ise okul eğitimi ağırlıklı olarak etkendir.

Üçüncü gruba ise köy ve kent arasında gidip gelen, gecekondularda yaşayan, konum olarak kenarda kalan, hiç bir yere ait olmayan yan kültür gençliğini sokabiliriz. Bu grubun davranışlarında tecrübeler egemendir. Bunların okulları kahvehaneler, öğretmenleri akran gruplarıdır, oyun alanlarıysa sokaklardır.

Dördüncü gruptaki gençler ise üst zenginlerin, sosyetenin, üst bürokratların ve sanatçıların çocuklarından oluşan gençliktir. Yaşadıkları yerler büyük şehirlerin en modern semtleri ya da yabancı ülke kentleridir. Gelir seviyesi yüksek, imkânları geniş olan bu kesim zenginler ya da yerli aristokrasiyi oluştururlar. Bunların okulları yabancı, eğitimleri evrenseldir. Zenginlik kültürüne sahiptirler. Bu kültür de bir yan kültür alanı olarak karşımızda durmaktadır.

Millî kültürü köylülük ve gelenekli kasaba duygusu beslerken, yoksulluk ve zenginlik kültürlerini millî kültürden sapmalar oluşturur. Bolluk içinde yaşayanlar, yeni zenginler, kendilerine ayak bağı olan toplumun eski kalıplarını kırarak, yeni namus ve ahlak anlayışları meydana getirerek millî kültür değerleriyle çatışma içerisine girerler.

Şehirleşme ve sanayileşmenin ürettiği yapısal ve niteliksel sorunlar bu süreçlere hazırlıksız ve donanımsız yakalanan gençler üzerinde büyük tahribatlara yol açar.

Gençler arasında yapılan araştırmalarda, dindarlık, vatanseverlik, toprağa bağlılık, mertlik ve yiğitlik gibi Müslüman Türk'e has olan değerlerin oluşturduğu kavramların modası geçmiş, köylülük işaretleri olarak değerlendirildiği görülmüştür. Bu değerlerin yerini meşhur olmak, zengin olmak, maddiyat ve cinsel özgürlük gibi bir seri hastalıklı değerler almıştır. Bütün bu gelişmeler tarihini ve inançlarını taşıyamayan nesiller meydana getirmektedir. Tarihini taşıyamayan, inançlarını yaşayamayan bir nesil büyük davaların küçük takipçileri olarak kalmaya mahkûmdur.

Sıfır oldu. Devam edeceğiz. (MHP sıralarından alkışlar)