GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 23 milletvekilinin, yanlış politikalar nedeniyle üreticinin zarar gördüğü, ithal edilen et ve hayvan fiyatlarının artmasının ve ülkeye kaçak et girişinin engellenemediği, tarım desteklerinin zamanında ödenmediği ve bu sorunlarla ilgili görevlerin gereklerini yerine getirmediği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker Hakkında Gensoru açılmasına ilişkin Önergesi (11/53)
Yasama Yılı:5
Birleşim:83
Tarih:25.03.2015

CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Tarım Bakanı Sayın Mehdi Eker hakkında vermiş olduğumuz gensoru hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 2002'de başlayan AKP Hükûmeti, köylüyü -siz de biliyorsunuz, köylere gidiyorsunuz- hakikaten bitirdi. Niye bitirdiniz, onu açıklayacağım. Evet, başta, ithal et getirdiniz, hayvancılığımızı bitirdiniz. Çin'den, diğer ülkelerden fasulye getirdiniz, üreteni bitirdiniz ve bitti, bitti, şu anda köylerimizde -gözünüz aydın- insan kalmadı. İnsanlar öyle göç etti ki, yoksullaştı, fukaralaştı, işsiz kaldı; öyle işsiz kaldı ki insanlar, çocuklarını everemiyorlar. Genç çocuklar, bekâr çocuklar evlenemiyor, işsiz, evde oturuyor, perişan bir durumda. Hakikaten köylü artık perişan bir durumda, kendi kaderine terk edilmiş bir durumdadır.

Köylü, tabii, hayvancılığı bitirdiği için, tarım bittiği için göçe zorlandı, büyük şehirlere göç etti, köyler boşaldı. Özellikle bizim Kars, Ardahan, Iğdır, Ağrı dâhil bu sınır illerinde, inanın samimi söylüyorum, artık insan kalmadı, hepsi batıya geliyor, hepsi batıda perişan bir durumda, insanlar açlık ve sefalet içerisinde kalmışlar. Onun dışında, batıda gidin, cezaevlerine bakın, cezaevlerinde yatan insanların yüzde 98'i doğu ve güneydoğuludur. İşsiz, yoksul insanlar mecbur kalıp yasa dışındaki, işte, diyelim hırsızlık, gasp, buna benzer işleri yapınca çoluk çocuğumuz, hepsi cezaevinde.

Değerli arkadaşlar, biz, bir yasa çıkarttık, çiftçi borçlarını erteledik. Aslında faizleri silinecekti. AKP iktidara gelirken, biliyorsunuz, "Biz faize karşıyız, faizi istemiyoruz, gelir gelmez çiftçi borçlarının faizlerini sileceğiz ve taksit yapacağız." Ama öyle olmadı. Taksit yapıldı, iyileştirme oldu ama faizler silinmedi. Hâlen daha, bir taksitlendirme olduğu zaman -ki oluyor yüksek faizle- çiftçi bunun altından kalkamıyor.

Değerli arkadaşlar, bugün bir çiftçi gitsin, 5 bin lira veya 10 bin lira bankadan borç istesin, diyor ki: "Sana para veremem." "Niye?" "Memur kefil getir, esnaf kefil getir veya bana şehir merkezindeki evinin ipoteğini getir." Ya, adamın memurla bir bağlantısı yok, esnafla bir bağlantısı yok. Şehirde evi olsa niye gitsin köyde otursun, şehirde evi varsa niye köyde otursun? Şimdi, o zaman ne oluyor? Çiftçinin tarlasını, çayırını veya ahırını da teminat almıyor bankalar. Almadığı için adam perişanlık içerisinde yüzüyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, burada -ben daha önce de gösterdim, şimdi belgelerle konuşacağım- Tarım Bakanlığının izlediği politikalar yüzünden insanların evine icra geliyor. Bu icra tarlasını, çayırını aldığı gibi, evdeki ahırlarındaki inekleri de alınıp icrayla satılıyor ve köylü ağlayarak gidiyor. Bazen de, satamadığı zaman veya alamadığı zaman mal beyanında bulunmazsa köylü gidiyor... Binlerce köylü, on binlerce köylü cezaevinde yattı. Yani mal beyanında bulunmadığı için on gün ceza veriliyor ya... İşte, burada, bakın, bu belge Eskişehir 6. İcradan gelmiş bir belge arkadaşlar, Eskişehir'den 6. İcradan bir belge. Adamın ineklerini satmışlar arkadaşlar.

Ben şimdi, Kars'ı, Ardahan'ı göstermiyorum. Bir de şimdi Ankara Beypazarı İcra Müdürlüğünden, dosya numarası 2015'e bilmem kaç. Evet, burada 57 milyar 240 bin lira çiftçinin borcu var. Adam diyor ki: "Bütün mal varlığımı sattım, ödeyemedim. Evim de ipotekli, evim de satılıyor." Bu belgeleri özellikle burada Sayın Bakana da vereceğim. Bu belgeler bizim çiftçimizin ne duruma getirildiğini gösteriyor değerli arkadaşlar.

Şimdi, değerli arkadaşlar, kırmızı et çok önemlidir protein açısından, beyni geliştirme açısından, beyindeki, vücuttaki gelişme açısından çok önemlidir. Ama Sayın Bakan demin burada o kadar bol keseden attı ki sanki güllük gülistanlık, her şey dört dörtlük, insanlar protein alıyor, kırmızı et yiyor ve de kırmızı et yiyecek parası var.

Sayın Bakan, bakın, KAMU-SEN'in araştırmasına göre, Avustralya'da 1 kişi bir yılda 142 kilo et yiyor, Amerika Birleşik Devletleri'nde 1 kişi bir yılda 125 kilo kırmızı et yiyor arkadaşlar. Şimdi, Amerika'da mı gelişme çok, Türkiye'de mi? Bakın, Almanya'da 82 kilo bir yılda, İngiltere'de 80 kilo. Türkiye'de kaç kilo, biliyor musunuz? Türkiye için de buraya TÜİK'in rakamlarını getirdim ki "Yok, öyle değil." demesin diye. TÜİK'in verdiği rakamlara göre kırmızı ette toplam üretim 996 bin. Bunu 80 milyona böldüğünüz zaman yılda 12 kilo. Yani Amerika'da 1 kişi 125 kilo et tüketirken, İngiltere'de 1 kişi 85 kilo et tüketirken Türkiye'de 1 kişi 12 kilo et tüketiyor. Yani, Allah aşkına, kırmızı et proteini almayan çocuğun beyni gelişebilir mi? Amerika'daki çocuklarla yarışabilir mi? İşte, sizin karneniz bu Sayın Bakan, buna bir cevap verin, TÜİK'in rakamları bunlar.

Değerli arkadaşlar, şimdi -Et ve Balık Kurumu eski adı- Et ve Süt Kurumunda büyük yolsuzluklar oldu. Şimdi, Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesinde şu anda yargılanıyor. Lüleburgaz Savcılığına bir ihbar mektubu gidiyor arkadaşlar, diyorlar ki: "Et ve Balık Kurumunda şap hastalıklı, verem hastalıklı ölü hayvanlar satılıyor, insanlar zehirleniyor." Şimdi, buraya et getirdim, burada et var, göstereceğim şimdi. Savcılık araştırma yapmış, ithal hayvan getiren Hijazi firması dâhil 15 kişiyi tutuklamış ve bu savcılığın iddianamesinde şu var: "Veteriner kontrolü yapılmadan kesim yapıldı. Herhangi bir tutanak tutulmadan, kesilen hayvanlara ait etler imha edildi." "Sakatatlar bozuk olmasına rağmen, sahte veteriner raporuyla imha edilmiş gibi gösterildi ancak söz konusu etler satıldı." İmha edilmiş gibi gösteriyorlar, hastalıklı etleri satıyorlar. Bu, savcılık iddiası arkadaşlar. Bakın, "Piyasadan temin edilen verem veya şap hastalığına tutulmuş hayvanlar ile ölü hayvanların etlerinin bir kısmı İstanbul piyasasına sürüldü ve satıldı." İstanbul'da yaşayanlar yandı.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Nerede bu, iddianamede mi?

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Evet, savcılık iddianamesi. Şu anda Kırklareli'nde ağır cezada da yargılanıyor, dosya numarasını veririm. İşin tersi ne biliyor musunuz? O tutuklu olan 15 kişinin hepsi bırakılmış, ceza meza yok.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bunları anlatmamın nedeni, bilinsin bunlar. Bize hastalıklı, veremli, şaplı etler yedirdiler; işte belgeleri burada. Bunu Sayın Bakan gelsin açıklasın, açıklasın. Bakın, etiyle beraber, fişiyle beraber onu da göstereceğim.

Değerli arkadaşlar, bakın, burada asıl olan, ithal etlerde hastalık var, yerli etlerde yok. Türkiye'de kendi köylümüzün ürettiği ette yok. Kendi köylümüzün eti de kaliteli, malı da kaliteli ama bir de "İthal edilen hayvanların iç organlarını, sakatatlarını yemeyin." diye Sayın Bakan il müdürlerine bir yazı göndermiş. Şimdi onu söyleyeceğim.

Burada mı bizim Veli?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Veli yok.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bakın arkadaşlar, Malatya Güncel gazetesi bir yazı yazdı: "İthal hayvanların sakatatlarını acil imha edin." diye Sayın Bakan bütün il müdürlüklerine yazı yazmış, yazı burada arkadaşlar. Doçent Doktor Muzaffer Aydemir, Bakan adına yazı yazmış. Ben bunu basından okudum, diyor ki: "Malatya'da ocak ayında Ziraat Odası Başkanı Bayram Polatbaş'ın açıklamasıyla yüzleştiği ithal et oyununa nasıl kurban edildiği anlaşılırken, Tarım ve Köy İşleri Bakanı ithal edilen büyük ve küçükbaş hayvanların sakatatlarının tüketilmemesi için, satılmaması için, imha edilmesi için bir yazı gönderdi." "Tüketmeyin, bunu satmayın ve derhâl, acil imha edin." Ben, şimdi, bu yazıyı okuyunca Malatya'yı aradım. Orada yine şunu dediler: "Altı aydır Malatya'da et kesilmiyor, hayvan yok, Adana'dan geliyor." Bakın, yine Bayram Polatbaş demiş ki: "Altı aydır hayvan kesilmiyor. Adana'dan, ithal adı altında ne olduğunu bilmediğimiz etler Malatya'da satılıyor." Yani, iç organların imha edilmesi gerekirken o etler Adana'dan gelmiş, Malatya'da satılmış.

Şimdi, bu Güncel, Malatya gazetesi. Bunu aldım ben, bu acaba doğru mudur, nedir, bunu doğrulamak için Sayın Bakana bir yazı yazdım yani 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'na göre bir bilgi istedim. Dedim ki: "Sayın Bakan, böyle böyle bir haber var. Bu yazıyla ilgili il müdürlüklerine veya valiliklere göndermiş olduğunuz belgeyi bana gönderin, verin." Bakın arkadaşlar, gelen cevap ne biliyor musunuz? "Daha dikkatli olmalarına yönelik bir yazıdır." İmha mimha yok. "Daha dikkatli olun diye biz bir yazı yazdık..." Yazıyı da bize vermediler. Ben ne yaptım? Yılmadım, bir yerden buldum.

Şimdi, Bakanın valiliklere göndermiş olduğu yazıyı okuyacağım. Hepiniz zehirlenmişsiniz, onu da size söyleyeyim. Bakın, il müdürlüklerine diyor.

"Konu: Canlı kasaplık sığır ve koyun ithalatı.

Bilindiği üzere, ithal edilen kasaplık canlı büyükbaş ve küçükbaş hayvanların mezbahalarda spesifik risk materyali olarak adlandırılan beyin, göz, spinal kord, tonsil ve distal ileum'larının imha edilmesi ve takibi, hastalık riski taşıması nedeniyle büyük önem arz etmektedir. Bu amaçla ülkemize ithal edilecek olan her yaştaki sığır cinsi kasaplık hayvanların beyin, göz, spinal kord, tonsil ve distal ileum'lar ile her yaştaki koyun cinsi hayvanların dalak ve ileum'ları ile on iki aylıktan büyük hayvanların beyin ve gözleri dâhil, kafatası, tonsiller ve spinal kord'larının en kısa süre içerisinde uzaklaştırılarak imha edilmesi gerekmektedir." Bakın "...en kısa zamanda uzaklaştırın ve imha edin." "Bu çerçevede, ülkemize ithal edilen -bakın, ülkemize ithal edilen; ithal, gelen mallarda var diyorum ya- her yaştaki sığır ve koyun cinsi hayvanların imha edilmesi, gereken spesifik risk maliyetlerinin insan tüketimine sunulmaması -yani, bunları insan tüketimine sunmayın, ithal gelen hayvanların bu sakatatlarını sunmayın diyor- için mezbahalarda takiplerinin yapılması, gıda ve yem zincirine girmeyecek şekilde -yani gıda ve yem zincirine de girmesin- gömülerek ya da yakılarak imha edilmesi -beyler, gömülerek ya da yakılarak imha edilmesi- ve kayıtlarının tutulması hususunda gereğini önemle rica ederim.

Doç. Dr. Muzaffer Aydemir

Bakan adına

Genel Müdür."

Şimdi buyur buradan yak Sayın Bakan.

Arkadaşlar, bakın, biz hepimiz milletvekiliyiz, topluma karşı sorumluluğumuz var. Yani, böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şeyi saklamak... Ben milletvekiliyim arkadaş, senden istiyorum ya Bilgi Edinme Yasası'na göre. Niye bunu bana vermiyorsun? Ben başka yerlerden dolaşarak üç sene sonra buluyorum bu evrakı. Bakın, burada...

O zaman Sayın Bakan, bana şunu söyleyin: Yani "Dışarıdan gelen hayvanların sakatatlarında bu hastalıklar var." diyorsun, "Kesin risktir; bunları yakın, gömün." diyorsun. Şimdi, hangi ilde, nereye bu hastalıklı hayvanların sakatatlarını gömdünüz, lütfen bunu söyleyin. Nerede, hangi ilde gömdünüz kardeşim, bunu söyleyin. Veya buradan, bu hastalıktan dolayı Malatya'da, İstanbul'da, Adana'da insanlar öldü mü, ölmedi mi? Bu hastalıktan dolayı Türkiye'nin hangi ilinde insanlar öldü?

Şimdi ben buradan savcıları göreve davet ediyorum kardeşim. Bunları araştırsınlar, bulsunlar hastanelerde bu hastalıklardan ölenler var mı yok mu? Bunun hesabını AKP Hükûmeti verecek, siz vereceksiniz, vermeniz lazım. Başka da çare yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)

Bizim burada sorumluluğumuz var arkadaşlar. İşte, bu belge sizin. "Derhâl ve acil, yakarak imha edin." diyorsunuz arkadaşlar. Grup Başkan Vekili, Bostancıoğlu, konuşsana kardeşim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - "Naci Bostancı."

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - "Bostancı." Neyse.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) -"Zade"liği yok.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Dur şimdi. Peki, özür dilerim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, iyi sıkı durun, sıkı durun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bostancı ne yapsın, Bakan orada oturuyor Sayın Öğüt.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Sıkı durun şimdi.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Ne çıkıyor torbadan?

CAHİT BAĞCI (Çorum) - Koktu ya.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bir dakika, bir şey olmaz.

CAHİT BAĞCI (Çorum) - Kokuyor Ensar Bey.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Proteindir, merak etmeyin.

Bakın bu...

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Kıyma.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bu, kıyma, Sayın Bakan. Bunu "Gülfen İbiş" diye bir hanım sizin bir Et ve Süt Kurumu mağazasından almış.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Tarım Bakanlığına mı ait?

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Evet, Et ve Süt Kurumu mağazasından, Kızılay'daki bir mağazadan. İsmini de söyledim.

CAHİT BAĞCI (Çorum) - Ne zaman almış?

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Yeni almış.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Fişi var mı?

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Fişi de burada. Tabii, bununla geleceğim. İftira atmak yok. Burada fişi var.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Onun fişi mi?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - O, Zafer Çağlayan'ın fişi gibi olmasın(!)

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Diyor ki: "Ben bu eti aldım, götürdüm evde pişirdim." (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bakın, müsaade eder misiniz. Bir dakika arkadaşlar.

"Ben bu eti aldım, götürdüm evde pişirdim, et koktu. Sonra gittim dedim ki: 'Ya, bu et bozuk, kokmuş. Nedir bu, niye bunu veriyorsunuz bana?', 'Ben anlamam...'" Alo 174'e de ihbar etmiş -Alo 174'ten lütfen bunun bilgisini alın- demişler ki: "Doğru ama ne yapalım, ithal et satıyoruz, ithal ette koku var." Kadının bana dediği bu.

Evet, kokmuş eti millete yediriyorsunuz ve millet, bu insanlar eğer burada ölüyorsa, ben Sağlık Bakanlığını, savcıları göreve davet ediyorum, mutlak surette hastanelerde bu araştırmalar yapılsın.

Değerli arkadaşlar, işte Gülfen İbiş "Benim ismimi verin çünkü ben 174'e şikâyette bulundum, hiç kimse ilgilenmedi." dedi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu...

AVNİ ERDEMİR (Amasya) - Kelle.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Evet, bu, kelle. Bu, kelle, arkadaşlar. Bu kelle, bakın, koyun kellesi.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - İstersen bütün sakatatları getirseydin buraya.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bakın, müsaade eder misiniz.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Bu kadar da olmaz ki.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Sayın Bakan diyor ki...

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Ayıp, ayıp!

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Beyefendi, müsaade eder misin. Sayın Bakan bir yazı yazıyor, diyor ki: "Sakatatları yemeyin, imha edin, gömün, yakın."

Evet, Sayın Bakan, bu kelleleri yiyenler zehirlendi mi, zehirlenmedi mi? Zehirlendiyse nerede zehirlendi veya "Bu kelleleri gömün." dediğiniz zaman hangi illerde, nerede gömdünüz kardeşim? İşte kelle. Hani derler ya pişmiş kelle gibi sırıtıyorsun, evet, pişmiş kelle gibi kimse sırıtmasın. Oktay Bey...

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Niye Oktay Bey'e söylüyorsun "Pişmiş kelle gibi sırıtma." diye?

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - ...bu bir gerçektir kardeşim. Evet, bu bir...

OKTAY VURAL (İzmir) - Tarım Bakanlığında zehirlenme bundan mı olmuş?

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bakın, işte burada, bu bozuk et, bu da kelledir kardeşim. Lütfen, rica ediyorum, biz ithal eti durduralım, ithal hayvan gelmesin. İthal hayvanın sakatatı.. Niçin oluyor biliyor musun? Şimdi size bir şey söyleyeceğim arkadaşlar. Diyelim ki ithal etin sakatatında bu kadar hastalık var, değil mi, kanser yapıyor, öldürüyor insanları. Peki, aynı sakatattan ete hastalık geçer mi, geçmez mi? Sayın Bakan, gel, anlat.

OKTAY VURAL (İzmir) - Tarım Bakanlığında zehirlenme olmuştu, bundan olabilir mi?

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Olabilir işte.

Şimdi, bakın arkadaşlar, bir daha söylüyorum, eğer bir hayvanın iç organları ve sakatatları zehirliyse aynı zehir, aynı hastalık ete geçer mi, geçmez mi? Ben bilim adamlarına sordum, bir kısmı "Olabilir.", bir kısmı "Olmayabilir." dedi ama çoğu da dedi ki: "Evet, geçer çünkü iç organlarda..." Neden oluyor biliyor musunuz arkadaşlar? Çünkü, dışarıdan gelen hayvanların çoğu, domuzların sakatatı ile yağından yapılan nohut kadar büyüklüğünde yemler var, onu yediği için bize domuz eti yediriyorsunuz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Eyvah, eyvah, bize domuz eti yediriyorlar.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Ben helal etmiyorum hakkımı ve de burada diyorum ki Sayın Bakan gelsin, en önemlisi, bu hastalıklardan ölen insanlar varsa lütfen bunu açıklasın.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Deminden beri elinde taşıyorsun, sen de hastalandın, haberin olsun.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)