GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:84
Tarih:26.03.2015

CHP GRUBU ADINA ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; beşinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, bu tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geldikten bu yana problem yaşamaya devam ediyoruz. En sonunda da tarafsız olması gereken Sayın İçişleri Bakanı tasarının yarıya yakın maddesini, 63 maddesini Komisyona tekrar aldı. Bunun sebebini de açıklamadı, sadece "Komisyona geri verilsin." dedi. Komisyonda da biz sorduk, bize niçin buna ihtiyaç duyulduğu konusunda tatmin edici bir cevap verilmedi.

Biliyorsunuz, Sayın Bakan Anayasa'nın 114'üncü maddesine göre atanmıştır. Anayasa'nın 114'üncü maddesine göre seçime üç ay kala İçişleri, Ulaştırma ve Adalet bakanları Parlamentodan veya Parlamento dışından bağımsızlar arasından seçiliyor.

Şimdi, Anayasa'nın bu maddesinin bu şekilde düzenlenmesinin elbette bir sebebi var. Bundan sonra Sayın Bakana düşen şudur: İçişleri Bakanlığına mevzuatla verilmiş rutin işlemleri yürütmek ve seçim güvenliğini sağlamak. Sayın Bakanın yapması gereken budur. Onun dışındaki her şey Sayın Bakanın durumdan vazife çıkarmasıdır ve 114'üncü maddenin ruhuyla bağdaşmaz ama Sayın Bakan buna riayet etmemiştir, bana göre kendisine de yazık etmiştir, İçişleri Bakanlığına da yazık etmiştir.

Sayın milletvekilleri, bu tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen bölümü 3 esas, ana kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan, âdeta onları kullanılmaz hâle getiren düzenlemeler var. İkinci bölümde Emniyet Genel Müdürlüğünde bir tasfiye hareketi yapılıyor, ondan sonraki bölümde de Jandarma Genel Komutanlığında ve Sahil Güvenlik Komutanlığında yeni düzenlemeler yapılmak suretiyle bu iki kurumun -yani Jandarma Genel Komutanlığının ve Sahil Güvenlik Komutanlığının- dolayısıyla da Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasallaşması, siyasallaştırılması amaçlanmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasallaşmasından AKP ne umar, onu da anlamış değiliz. Hâlbuki Türk Silahlı Kuvvetleri siyaset dışı kalması gereken, kendine özgü kuralları olan ancak elbette sivil otoritenin de denetimine tabi olması gereken kurumdur.

Biz, bakın, demokrasi kurumlar ve kurallar rejimi diyoruz; kurumlar güçlü olmalı ama kurallar da işlemeli. Siz objektif, nesnel, genel kurallar koyacaksınız, onların yürütülmesini gözeteceksiniz, olması gereken budur. Aksi hâlde siz bunlara riayet etmez de kurumların güçlü olmasını istemez de kişilerin güçlü olmasını isterseniz, kişileri öne çıkarırsanız o zaman Türkiye giderek otoriter bir rejime kayar, şimdi olduğu gibi. Bu yasanın bu şekilde getiriliş amacı da odur.

Değerli arkadaşlarım, olanı biteni hepimiz izliyoruz, Türkiye'de neler oluyor, neler bitiyor hepimiz izliyoruz. Şimdi, bu yasa bu hâliyle Cumhuriyet Halk Partililere uygulanacak da sizin yakınlarınıza veya size oy verenlere uygulanmayacak mı? Herkes bu yasanın muhatabı olacak, herkes bu hukuksuzlukların muhatabı olacak. O nedenle, hâlâ zaman var, gelin yanlıştan dönün.

Bu yasa ne getiriyor? Bakın, bu yasaya göre polis sizi herhangi bir zamanda, herhangi bir noktada durdurabilecek, üstünüzü, eşyanızı, aracınızı arayabilecek. Bunun sınırı da yok.

Başka ne yapacak? Bu yasayla silah kullanma yetkisi genişletiliyor ve kolaylaştırılıyor. Biliyorsunuz, meri mevzuatımızda da zabıtanın yani kolluğun silah kullanma yetkisi vardır ama silah kullanma yetkisini kullanırken kademe kademe gider. Ama sizin yaptığınız değişiklikle, silah kullanma yetkisi kullanılırken herhangi bir merhale kat etmek gerekmiyor yani doğrudan silah kullanma yetkisi veriyorsunuz. Bu çok tehlikeli ve kabul edilebilir bir durum değildir.

Başka ne getiriyorsunuz? Yeni kolluk tedbirleri ihdas ediyorsunuz. Nedir bu? Uzaklaştırma. Ne demek uzaklaştırma? Ne kadar uzaklaşacak? Başkalarının zarar görmemesi için bu tedbire başvuruyorsunuz. Böyle bir şey düşünülebilir mi? Yani suç şüphesi altında yapılan bir uygulama bu şekilde olabilir mi değerli arkadaşlarım? O nedenle, bu tehlikelidir. Bu durumda herhangi bir suç oluşturmasa bile polis, bir fiil veya davranışı başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürmek olarak nitelendirebilecek ve yakalama işlemi tatbik edebilecektir. Bunun emarelerini bu yasa yürürlüğe girmeden de görüyoruz. Ne oluyor? Sayın Cumhurbaşkanı bir vilayeti ziyaret ettiği vakit önceden -tabii kendilerine göre- suç işleme temayülü olan kişileri topluyorsunuz. Öyle diyorsunuz. Nerede, nasıl niyet okuyorsunuz? Önceden topluyorsunuz. Hâlâ bu yasa yürürlüğe girmedi, girdikten sonra da siz olanı biteni görün. Yasa yürürlüğe girmeden ne oldu? İzmir Valisi sıkıyönetim tedbirlerine benzer tedbirler içeren bir genelge yayınladı. Ne yaptı sonra? Gelen tepkiler üzerine o genelgeyi yürürlükten kaldırdı ama bu bir denemedir. Zaten Adalet ve Kalkınma Partisi iş başına geldikten sonra uygulanan yöntem de budur, iki ileri bir geri, iki ileri bir geri bu şekilde tabii gitmiş oluyor. Bu şekilde siz nereye kadar gideceksiniz? Despot, otoriter, diktatöryal ve faşist bir yönetim kurana kadar.

Şimdi, bugün Sayın Cumhurbaşkanının -şimdi aklıma geldi- bir sözü var. Diyor ki: "Ya, seçimle gelen diktatör olmaz." Arkadaşlar, hâlbuki seçimle gelen çok diktatör var. Diktatörlerin tehlikelisi de seçimle gelendir çünkü diyor ki: "Benim arkamda halk desteği vardır." Evet, kimseyi kastetmiyorum, kimseyi kastetmiyorum, genel söylüyorum ama gerçekten, en tehlikeli diktatörler seçimle gelen diktatörlerdir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ya, niye üzerinize alıyorsunuz? Bak, kimseye bir şey demiyorum ben, şudur budur demiyorum, üzerinize alınmayın, alınmanıza gerek yok. Ben genel bir hususu söylüyorum, hiç alınmanıza gerek yok değerli arkadaşlarım. Şimdi, bunları izlerseniz görürsünüz.

Bu yasa yürürlüğe girdikten sonra toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanmak mümkün değil. Sayın İdris Şahin "Şey serbest. 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 3'üncü maddesinde bunlar belirtilmiştir." diyor. Doğru mudur?

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Evet, doğru.

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Doğru. Ondan sonra ne diyorsunuz? "Şurada yapamazsınız, burada yapamazsınız, buradan yürüyemezsiniz, öbür taraftan gidemezsiniz." Bu nasıl bir serbestliktir? Bakın, serbestlik neyi içerir biliyor musunuz? Serbestlik... Zaten Anayasa'mız ne diyor? Anayasa'mız diyor ki: "Herkes önceden izin almaksızın silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir." Bizim Anayasa'mız bunu diyor mu? Tamam, o zaman siz bunun gereklerini yapacaksınız. "Efendim, Taksim Meydanı'nda Emek ve Dayanışma Günü kutlanamaz, siz şurada yürüyemezsiniz, şurada toplanamazsınız..." Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı aynı zamanda toplantının nerede yapılması gerektiği hakkını da kapsar. Siz dağ başında kimsenin ilgisini çekmeyecek, kimsenin hayatını etkilemeyecek bir toplantı yaparsanız o toplantının bir anlamı var mı? Niçin siz o toplantıyı yapıyorsunuz? İnsanların dikkatini çekmek için yapıyorsunuz, insanları etkilemek için yapıyorsunuz, insanların dikkatini o konuya çekmek için yapıyorsunuz. Aksi hâlde, toplantı yapmanın bir anlamı var mı? Değerli arkadaşlarım, bunları önünüze getirecek...

Bir de ne getiriyorsunuz? Boyalı su getiriyorsunuz. Boyalı su getirmek suretiyle de insanların fişlenmesinin önünü açıyorsunuz.

Arkadaşlar, dinlenmekten bahsediyorsunuz değil mi? Ondan yakınıyorsunuz ama siz dinlenmeyi kolaylaştırıyorsunuz. 77 milyon insan dinleniyor, siz gittikçe de bunu kolaylaştırıyorsunuz. Şimdi bu kriptolu telefonlardan bahsediyorsunuz değil mi? O zaman size şu soruyu soruyorum değerli arkadaşlarım: TÜBİTAK'tan ne kadar kriptolu telefon alındı yani ne kadarı teslim edildi, elde ne kadarı var, kayıp kriptolu telefon var mı yok mu? Bakın, burada Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzurunda size bir soru soruyorum, diyorum ki: TÜBİTAK'tan ne kadar kriptolu telefon aldınız, elde ne kadar var, kayıp kriptolu telefon var mı yok mu? Değerli arkadaşlarım, bu soruyu lütfen araştırın. Araştırın ki Türkiye'nin nereden nereye geldiğini siz artık anlayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Şimdi, siz nasıl bir kabulden hareket ediyorsunuz? Diyorsunuz ki -sözlerimi bitiriyorum Sayın Başkan- : "Efendim, mevcut kanunlarla kamu düzeni sağlanamaz, emniyet ve asayiş temin edilemez." Siz öyle bir ön kabulden gidiyorsunuz. Bu ön kabul yanlıştır çünkü siz mevcut kanunları tatbik etmiyorsunuz. Sorun kanunlarda değil, tatbikattadır, o da sizden kaynaklanıyor diyorum.

Teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)