GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:84
Tarih:26.03.2015

HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi adına AK PARTİ'ye bir teşekkür etmek istiyorum, sabahın dördünde kalesine bir gol attı ve bir saat daha güvenlik paketi üzerindeki görüşmeleri yararlı buldular. Gerçekten gözümüzü yaşarttınız. Yani, onca gün, onca kavga, sabahlara kadar itelemeler, kakmalar, sesimizi kısmalar, söz hakkımızı engellemeler... Ya, bir defa işte bir el kaldırdınız; bak, işte, bir saat konuşacağız.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Belki oylamada da öyle yaparlar.

HASİP KAPLAN (Devamla) - İnşallah, oylamada da teşevvüş edersiniz, bu millete de hayırlı bir iş yaparsınız. Şunu söyleyeyim size, bakın, samimiyetimle söyleyeceğim, bir arkadaşınız olarak bu son günlerinde Meclisin, belki birçoğumuz dışarıda karşılaşacağız ama şunu söyleyeyim: Yarın siz ve biz çocuklarımıza baktığımız zaman veya çocuklarımız bize baktığı zaman, babalarından veya analarından utanç duyacakları bir eser almamalılar, miras almamalılar.

Bakın, burada sizin "özgürlük paketi" diye yutturmaya çalıştığınız aslında faşizm paketinde neler var? Sakin sakin anlatacağım. Arkadaşlar uyuyorlar dışarıda, kulis koltuklarında sakin sakin. Yani onlar bu iyiliği yaptılar, olumlu oy kullandılar, ben de sakin sakin konuşarak size 285 no.lu Kanun Hükmünde Kararname'yle olağanüstü hâl bölge valilerinin nasıl atandığını söyleyeyim.

Şimdi, siz, 81 tane ile olağanüstü hâl bölge valisi atamayacaksınız, 81 ile sömürge valisi atayacaksınız, sömürge valisi! Sömürge dönemlerinde gücü, silahı, postalı, askeri, polisi elinde tutan ve vatandaşı iliklerine kadar sömüren, sesini çıkardığı zaman kafasına vuran, ağır cezalar veren o zalim koloni emperyalizminin 19'uncu yüzyıl ideolojisini, birinci dünya krizini, 1900'lere gelirken dünyayı Birinci Dünya Harbi'ne getiren o kriz dönemini iyi hatırlamanızı burada salık veririm.

1929 ikinci dünya büyük krizinde, İkinci Dünya Savaşı'na gittiğimizde, burada hoşunuza gitmiyor ama Hitler gibi diktatörler de seçilerek sandıktan gelmişti, Mussolini de gelmişti, hatta yakın zamanda Saddam Hüseyin de, Esad da, bayağı çok oy alarak Kenan Evren de sandıktan çıkarak geliyor. Yani sandıktan çıkmak, zorla milletin iradesine aykırı olarak oy almak, seçilmiş olmak "Diktatör olunmaz." anlamında değildir.

Arkadaşlar, diktatörlük bir hukuk rejimidir. Eğer sizin Anayasa'nız darbe anayasasıysa, eğer ülkenizde özgürlükler yoksa, eğer çıkardığınız bu paketle... Size tane tane bir daha hatırlatayım, bir daha anlatayım ki yarın evinize gittiğiniz zaman, çocuklarınıza veya torunlarınıza baktığınız zaman "Biz ne yaptık? Vay başımıza, kül başımıza!" demeyesiniz, dizlerinizi dövmeyesiniz diye, son, daha oylamalara fırsatınız varken size neler olacağını anlatayım.

Bakın, sizin milletvekilliğiniz bitecek, sizi de arayacaklar, çocuklarınızı arayacaklar, ailenizi arayacaklar ve aradıkları zaman hiçbir hesap vermeyecekler, "Arabayı çek." diyecekler, istedikleri saatte kapınızı zorla açacaklar, istedikleri vakitte, gece vakti evlerinize girecekler. Tek başına yaşayan eğer bir kadın, doktor, öğretmen, görevli, memur varsa onun evine de herkes istediği gibi bu yetkiyi kullanarak mahremiyet, namus, haysiyet, din, ahlak, vicdan demeden istediği saatte dalabilecektir. Sizin getirdiğiniz bu kanunla herkes ama herkes, sizin çocuklarınız dâhil, çok rahatlıkla kırk sekiz saat sorgusuz sualsiz gözaltına alınacaktır ve siz derdinizi Marko Paşa'ya bile anlatamayacaksınız, siz derdinizi anlatacak bir makam bulamayacaksınız, siz yargıya itiraz edemeyeceksiniz, siz avukat isteyemeyeceksiniz, Amerikan filmlerinde görüldüğü gibi "Sana haklarını anlatıyorum, istersen konuşma avukatın gelene kadar." demeyecekler. Sahte polis kimlikleriyle polis teşkilatı içinde, jandarma kolluğu içinde çeteler, derin yapılanmalar ve sizin çokça şikâyet ettiğiniz paralel yapılanmalar istedikleri gibi provokasyon yapacaklar. İhalelere fesat karıştıracaklar, gösterileri kana bulayacaklar, kamu düzenini ihlal edecekler ve ortalığı karıştıracaklar, başka devletlerin ajanı olacaklar, bu ülkeyi 3 kuruşa, 5 dolara satacaklar, karıştıracaklar ve siz hukuken bunun hesabını, denetimini yapamayacaksınız, bunu soramayacaksınız.

Bakın, arkadaşlar, "Vur." emri, Antep'teki esnafa "Sık ulan, sık." diyenlerin "Vur ulan, vur." dediği bir noktaya gelecek. Bunlara hesap soramayacaksınız. En küçük gösteride, en küçük itirazda, en ufak çevre olayında, en ufak HES direnişinde cezaları katbekat artıracaksınız. Bu da olmayacak; yürüyene "Yürüyüş yasak." diyeceksiniz, cezalar vereceksiniz; gösteri yapana "Gösteri yasak." diyeceksiniz, cezalar vereceksiniz; miting yapmak isteyene "Miting yasak, izinsiz." diyeceksiniz, Anayasa'da olan hakkı bu yasaya dayanarak yok edeceksiniz. Tıpkı ne gibi, biliyor musunuz? Tıpkı İç Hizmet Kanunu 35'inci maddeye dayanarak Anayasa'yı ihlal etmiş 5 generalin yaptığının aynısını bu pakette yapmış olacaksınız. Ne yapacaksınız? Basın açıklaması yapan insanların üstüne TOMA'larınızı, gaz fişeklerinizi, gaz bombalarınızı salacaksınız. Ne yapacaksınız? Düşünen herkese düşman olacaksınız. Düşünen herkesten şüpheleneceksiniz, düşünen her beyin sizi korkutacak, korkuya kapılacaksınız. "Havada bulut." diyeni "ördek" dedi diye içeri atacaksınız. Ne yapacaksınız? "Örgütlenme yasak." diyeceksiniz. Ağaçları sevmek için bir dernek kurana, kırmızıbiber sevenler için bir dernek kurana bile "illegal örgüt" deyip tıpkı darbe dönemlerinde olduğu gibi on yıldan yirmi yıla kadar hapislere atacaksınız. "Yazmak yasak." diyeceksiniz, "Konuşmak yasak." diyeceksiniz, "Hak aramak yasak." diyeceksiniz, "Sendikal örgütlenmeler yasak." diyeceksiniz ve bir sapan dört sene ceza aldığı zaman -hiçbir kimse, zulme uğramış hiçbir halk- baskıcı, diktatör egemen yapıların, yönetimlerin zulmü altında yaşayan yurttaşlar gün gelecek, isyan bayrağını çekecek ve Birleşmiş Milletlerin 665 sayılı Kararı uyarınca başkaldırı hakkını kullandığı zaman bu hak meşru sayılacaktır.

Bu ülkeyi karıştıracaksınız, bu ülkeye kötülük yapacaksınız. Bu ülkeyi Suriye savaşına katmak istediniz, çekilen felaketler ortadadır. Irak'taki çatışmanın tarafındasınız, felaketler ortadadır. Yemen'de Şii-Sünni çatışmasına bu ülkeyi çekiyorsunuz, orada felaket kapıdadır. Bu ülkeye savaşı dayatıyorsunuz, bu ülkenin barışa ihtiyaç duyduğu, barışa özlem duyduğu bugünlerde, toplumsal barışın bu kadar güzel bir sevdayla, Nevroz bayramlarında bütün ülkede, her yerde yankılandığı ve umudun güçlendiği yerde siz savaşı körüklüyorsunuz, savaş tamtamlarını çalıyorsunuz. Savaş tamtamlarını bu paketle güçlendirerek zulmün, zorbalığın hükûmeti, iktidarı olmaya kendinizi adadınız.

Ama unutmayınız ki 7 Haziranda halkın terazisine çekileceksiniz, bu paketinizle hesap vereceksiniz. Bu hesabı sizden, Halkların Demokratik Partisi olarak barajı aşarak, sizleri iktidar olmanın altına düşürerek, saltanatınıza son vererek, diktatörlüğünüze, baskı yasalarınıza, zulmünüze son vererek HDP olarak sizi de kurtaracağız, zulmünüzden sizi kurtaracağız, çocuklarınızı kurtaracağız sizin zulmünüzden, bunu da iyi bilesiniz. (HDP sıralarından alkışlar)