| Konu: | Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 26.03.2015 |
MHP GRUBU ADINA HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; evvela, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, 684 sıra sayılı Tasarı'nın görüşmelerine devam edilmesi yönünde kullandığı oylardan dolayı da parti grubunun mensubu milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Anlattıklarımızı anlamaya başladılar galiba.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Evet, evet, nihayet onlar da bu tasarının mahzurlarını anlamış olmalılar ki bizimle beraber oy kullandılar, çok teşekkür ediyoruz onlara.
Bu tasarı, 24 Kasım 2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde İçişleri Komisyonuna geldi. O tarihten bu tarihe kadar geçen süre zarfında esas Komisyon, Alt Komisyon ve Genel Kurul çalışmaları ile ve Genel Kurul çalışmalarından sonra tekrar Komisyona çekilen 63 madde dolayısıyla uzun zamandan beri hem Türkiye Büyük Millet Meclisinin hem de kamuoyunun gündeminde bir tasarı.
Tasarıya, Türkiye Büyük Millet Meclisine geldikten sonra havale edildiği komisyonlar itibarıyla bakıldığında, Meclis Başkanlığı tarafından, eksik olmakla beraber, bu Meclisin ihtisas komisyonlarından önemli bir bölümüne havale edildiği hepimizce Komisyon raporundan öğrenilebilecek malum bir husus ancak bu komisyonlardan özellikle Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu tarafından bu tasarının incelenmemiş olması, bu tasarıya ilişkin bu komisyonların değerlendirmelerinin, görüşlerinin rapora eklenmemiş olması çok ciddi bir eksiklik çünkü bu tasarı İçişleri Komisyonunda görüşülmekle beraber aslında ihtiva ettiği maddelerden dolayı daha çok Adalet Komisyonunun ele alması gereken bir tasarı idi fakat Adalet Komisyonu işlerinin yoğunluğu, gündeminin yoğunluğu gibi hiç kimseyi inandıramadıkları bir gerekçeyle bu tasarıyı görüşmemiştir. Diğer taraftan, Anayasa'ya açıkça aykırı hükümler içermesi sebebiyle Anayasa Komisyonu tarafından ele alınması gerekirken o komisyon tarafından da ele alınmadığı, bir değerlendirme yapılmadığı hepimizce malumdur. Tasarının içerisinde düzenleyici etki analizi olmadığı için, ekinde böyle bir değerlendirme yapılmadığı için bütçeye ne kadar bir yük getirdiği hususunda da bir görüş imkânı yok. Bunu yapacak olan Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından da bu tasarının değerlendirilmemiş olması çok ciddi bir eksiklik. Bu tasarıyla ilgili havale edilen komisyonlardan esas komisyon olan İçişleri Komisyonu dışında değerlendirme yapan bir tek komisyon var, o da Avrupa Birliği Uyum Komisyonu. O da bu tasarıda mahzurlu bir taraf bulamadığını, bulmadığını ifade etmiş muhalif oylara rağmen.
9 Şubat 2015 tarihli gazeteleri açıp bakarsanız, Avrupa Konseyinin İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Nils Muiznieks'in, bu tasarıyla ilgili Avrupa Konseyinin derin endişeler taşıdığına ilişkin beyanını göreceksiniz. Dolayısıyla bu tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yeterince değerlendirilmemiş, bu tasarıyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri yeteri kadar fikir sahibi olmamışlar ve bu tasarıyla ilgili Avrupa Konseyi başta olmak üzere Avrupa Birliğinin çeşitli mahfillerinden endişeler dile getirilmiş ancak bizim bu tasarıya muhalefet etmemizle ilgili çok yalan, çok yanlış, hatta iftira diyebileceğimiz şekilde kamuoyunun algısını oluşturmak ve kamuoyunun ikna edilmesine yönelik değerlendirmeler yapılmıştır.
Bu tasarı, bir kere Anayasa'da öngörülen hukuk devleti ilkesini çiğnemektedir çünkü bu tasarıyla okullar kapatılmakta, kamu görevlileri emekliye sevk edilmektedir. Hâlbuki hukuk devletinin en önemli özelliklerinden birisi öngörülebilir olmasıdır, kazanılmış haklara saygı duyan bir anlayışa sahip olmasıdır. Bu tasarıyla maalesef bu ilkeler çiğnenmektedir.
Bu tasarıyla egemenlik yetkisi, ki devredilemeyecek, Anayasa'yla devredilemeyeceği hüküm altına alınmış olan egemenlik yetkisi, maalesef bir kuruma, bir kurumun içindeki komisyonlara devredilmektedir. Emniyet müdürleri emekli edilmektedir hem de Anayasa'nın 128'inci ve 7'nci maddelerine aykırı bir şekilde emekli edilmektedir ki bu, Anayasa'nın 6'ncı maddesiyle Anayasa'dan alınmamış bir yetkinin, görevin yerine getirilmesi anlamına gelmektedir.
Diğer taraftan, bu tasarıyla yargı yetkisi bağımsız mahkemeler yerine idarenin memurlarına verilmektedir.
Bu tasarıyla kişi dokunulmazlığı, kişi hürriyeti ve güvenliği ihlal edilmektedir. Bu tasarıyla özel hayatın gizliliği yok sayılmaktadır.
Bu tasarıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı ortadan kalkmaktadır.
Bu tasarıyla hâkim ve savcıdan alınan yetki ve görevler vali ve kaymakamlara devredilmektedir. Daha önceki düzenlemelerle memur hâline getirilen hâkim ve savcıların yanına hâkim ve savcı yetkisi verilen memurlar oturtulmaktadır.
Bu tasarı jandarmayı siyasallaştırmaktadır. Bu yapılırken jandarmanın tüm atama sistemi altüst edilmektedir. Jandarma bir kaosun içine terk edilmektedir. Hülasa bu tasarı, hem Anayasa'mız hem de devlet düzenimiz açısından mahzurlu ve hepsini altüst etmektedir.
Bu tasarı, hem gerekçesinde hem de topluma sunulurken kamu düzenini sağlamak gerekçesi ileri sürülmüştür. Oysa hepimiz kamu düzenini sağlamak için eldeki kanunların da kullanılabileceğini çok iyi bilmekteyiz. Kamu düzeninin bahane edildiği bu tasarı uyuşturucuyla mücadele, paralel yapılanmayı yok etme gerekçeleriyle de desteklenmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak molotofla ilgili düzenlemeye, bonzaiye ve diğer bazı maddelere vermiş olduğumuz kabul oyları bu gerekçeleri de boşa çıkarmıştır.
Paralelle mücadeleyi bahane ederek emniyetin kadrolarını ve okullarını tasfiye etme anlayışı ise tam da bir kuyruklu yalandır. Daha bugünlerde Melih Gökçek ile Bülent Arınç arasındaki tartışma "paralel" diye tabir edilen bir yapının aslında AKP'nin içinde hâlâ var olduğunu ortaya koymuştur. Paralel iddialarının 17-25 Aralık soruşturmalarını, yolsuzluk ve rüşvet olaylarını kapatmak, onun üzerini perdelemek gayesiyle ortaya atılmış bir palavra olduğunu söylemiştik. Melih Gökçek ile Bülent Arınç arasındaki tartışmanın, aslında bu iddialarımızın ne kadar doğru olduğunu ortaya koyduğunu lütfen sizler de kabul edin.
Yolsuzluğun ve rüşvetin ortasında boğazına kadar yolsuzluğa ve rüşvete batmış olanların toplumu kandırmak için "montaj", "dublaj", "darbe", "kumpas", "paralel" uydurmalarına nasıl sarıldıklarını göstermiştir bu son olaylar.
Bu tasarıyla okullar kapatılmaktadır. Polis kolejinde okuyan 14, 15, 16 yaşında olan çocuklara vatan haini muamelesi yapılmaktadır. Bunların vatan haini olduğu söylenmektedir. Şimdi sizlere soruyorum: Bu çocuklar vatan hainiyse cezası başka okullara nakledilmek midir? O okullarda da vatana ihanete devam etmeyecekler midir? Böyle bir yalan sizi nasıl ikna edebiliyor? Bu çocuklar sizin referanslarınızla bu okullara girdiler, polis kolejlerine girdiler. Güvenlik Bilimleri Fakültesi, Polis Akademisinin dünyada ve Türkiye'de kendi alanında gerçekten büyük değerler üreten, değerli çalışmalara imza atan fakültenin kapatılması bu tasarıyla söz konusudur. Bu fakültede okuyan yabancı öğrencilere mezun olup komiser yardımcısı olma imkânı tanınırken kendi çocuklarımızı -ki sayısı 1.280 civarında- bu haktan mahrum bırakmak hangi vicdanın, hangi izanın gereğidir, bunu da açıklamak lazım.
Polis meslek yüksekokullarında bugün itibarıyla 5 bin civarında gencimiz, bunların yarıya yakın bölümü önümüzdeki haziranda polis meslek yüksekokulu mezunu olarak mezun olacaklar ve polis olmayı hayal ederlerken şimdi bu tasarıyla onlara sınav getiriliyor. Hani sizin fahri kurucu genel başkanınız, şu anda da fiilî genel başkanınız Recep Tayyip Erdoğan ne diyordu? Oyun başladıktan sonra kural değişmez. Bu çocuklar oyun başladıktan sonra kural değiştirilmek suretiyle mezun oldukları polis meslek yüksekokulu diplomasıyla tekrar bir sınava tabi tutulacaklar. Peki, bu sınavı kazanamayan bir çocuk olursa bu diploma ne işine yarayacak? Bu çocuklar aynı üniversite öğrencileri gibi devletten burs alıyorlar. Eğer bir meslek sahibi olamazlarsa bu bursları nasıl ödeyecekler?
Dolayısıyla bu düzenlemeler, bu tasarının içerisinde hakkı, hukuku, anayasal sistemi, anayasal düzeni ortadan kaldıran bu yasaya "evet" dediğiniz zaman aslında bir zulme imza atmış olacaksınız, bir haksızlığa imza atmış olacaksınız, bir haksızlığı yerine getirmiş olacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Biz bu tasarıya terörle mücadele edilmesin diye, bonzaiyle mücadele edilmesin diye karşı çıkmıyoruz; biz, bunlar için karşı çıkıyoruz. Tabii, başka gerekçelerimiz de var karşı çıkma sebeplerimiz arasında. Biraz sonra inşallah onları da sizlere anlatmak durumunda kalacağız. Ama bunu anlamayacağınızdan eminim çünkü emir büyük yerden. Tabii, dışarıdan bizi seyredenler ya sabahın köründe olduğu için anlamadığınızı düşünecek ama hayır, asıl, vicdanlar karardığı için anlamamış olacaksınız.
Bu düşüncelerle Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)