| Konu: | Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 87 |
| Tarih: | 31.03.2015 |
MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın milletvekilleri, dünyanın herhâlde hiçbir ülkesinde bir gecede 6 üniversitenin birden kurulduğu görülmemiştir. (AK PARTİ sıralarından "Ne güzel." sesi) İşte, üniversite kültüründen habersiz olursanız "Ne güzel." dersiniz. "Üniversite" dediğiniz zaman üniversitenin anlamına önce bir bakın, onu öğrenin, ondan sonra "Ne güzel." deyin çünkü üniversite, lise değildir. Lisede bile kaliteli öğretmenler atamak zorundasınız ki gençler iyi yetişsin, üniversiteye hazırlansın ama "üniversite" dediğiniz kurum tamamen gençleri hayata hazırlayan, onları iş sahibi yapan, o konuda, kendi alanlarında en üst düzeyde kişiler hâlinde yetiştiren kurumlardır. Bunun için de onları yetiştirecek öğretim üyesine ihtiyacınız vardır. Bir üniversiteyi kurarsınız ama onunla birlikte üniversitenin öğretim üyesi kadrosunu da önceden tespit edersiniz; sadece bina yapmakla üniversite kurulmamaktadır.
Nitekim, bakın, Türkiye'nin değişik illerinde kurulmuş üniversitelere gittiğiniz zaman yeteri derecede öğretim üyesi bulunmadığını, bu sebeple birçok üniversitede doktora, master programlarının uygulanamadığını görürsünüz. Bunun anlamı, yeterli öğretim üyesi olmaması anlamına gelir. Bu sebeple, yabancı ülkelerde bir üniversite kurulacaksa önceden kadroları gelişmiş üniversitelerde oluşturulur; master, doktora programları gerçekleştirilir; bilim adamı yetiştirildikten sonra üniversiteler kurulur. Türkiye'de de başlangıçta üniversite kurulması konusunda böyle bir usul takip edilmişti ve Türkiye'nin gelişmiş üniversitelerine kurulacak üniversitenin elemanları önceden gönderilmekte; master, doktora programlarından sonra o üniversiteye doğrudan doğruya atama yapılmakta ve üniversite açılmaktaydı. Şimdi, siz, üniversiteyi kuruyorsunuz, binalarını yaptırıyorsunuz. İşte, hepimizin gördüğü İstinye Üniversitesinin binası, vakıf olarak 1965'li yıllarda, 1970'li yıllarda kurulmuş ve belli bir düzeye gelmiş, sadece tıp fakültesinin birkaç tane elemanı olan ama içerisinde tıp fakültesinin dışında, diş hekimliği, eczacılık, sağlık bilimleri, fen edebiyat, mühendislik fakültesi, iktisadi ve idari bilimler fakültesi, mimarlık, İslami ilimler, sağlık hizmetleri, fen bilimleri, sağlık bilimleri, sosyal bilimler enstitüleri gibi enstitülerden meydana gelen bir üniversite oluşturuyorsunuz.
Diğerine gelince, İbn Haldun'u söylüyorum, eğitim bilimleri, iletişim fakültesi, insan ve toplum bilimleri, hukuk fakültesi, siyasi bilgiler fakültesi, sosyal bilimler enstitüsü, eğitim bilimleri enstitüsü. Aslında, enstitülerin kurulmasının sebebi, zaten bu üniversitelerde master, doktora yaptırmaktır. Hâliyle, sizin öğretim üyeniz yoksa bunları yaptırma imkânınız da yoktur.
Dolayısıyla, benim tenkidim şudur: Üniversite açılmasın değil, üniversite açılsın ama üniversiteler lise gibi üniversite olmasın, lise düzeyinde üniversite olmasın, gerçekten üniversite olsun yani yükseköğretim olsun. Zaten, yükseköğretim olarak adlandırılır üniversiteler. Dolayısıyla, böyle bir sistem olmadan, şu an, biz, bugün, 6 üniversiteyi birden onaylamış olduk ama söylediğimiz gibi, enteresan sonuçlarla karşı karşıyayız. Bugüne kadar ne yükseköğretim kurumları kanunlarıyla hareket edecek ne de vakıf üniversiteleri kanunlarıyla hareket edecek bir üniversite değil bir tanesi hele hele, tamamen farklı bir nitelik taşıyor. Üniversiteyi devlet kuruyor, bir sene sonra vakıf hâline getiriyor ve bu vakfın, her ne kadar -Millî Eğitim Bakanı ne derse desin- burada bir küçük hata da olsa, aslında bir hatayı kabul edememe durumu söz konusu.
Burada açık ve net diyor: "Kurum ve kuruluşların üst düzey yöneticilerinin katılımıyla." Buradan ne anlarsınız? Bütün üst düzey yöneticileri bu danışma kuruluna katılır anlarsınız. İçinden bir tanesi olduğunu nereden anlayacağız? Siz kendiniz kararlaştıracaksınız.
Böyle kanun olmaz. Kanunlar açık ve net olur, başka kanunlarla çekişmez, çelişmez ve doğrudan doğruya hedef noktayı vurur. Burada söyleyeceğiniz sadece şuydu, bunu değiştirme lütfunda bile bulunmadınız, herhâlde zorunuza gitti yanlış yapıldı diye, yani "kurum ve kuruluşların üst düzey yöneticilerinden bir temsilcinin katılımıyla" deseydiniz mesele bitmişti. Hâlbuki siz hepsini birden alıyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Zaten öyle.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Ya, Recep kardeşim, anlamıyor musunuz Türkçe burası, yani Osmanlıca değil, "kurum ve kuruluşların üst düzey yöneticilerinin katılımıyla." Ne anlarsınız ya! Üst düzey yöneticiler kimlerdir? Müsteşardır, müsteşar yardımcılarıdır, genel müdürlerdir, yapmayın ya! "Ondan birinin, temsilcinin" katılımıyla olsa daha doğru olmayacak mı? Anlamıyor musunuz bu kadarını? Ondan sonra da "Osmanlıca öğreteceğiz." diyorsunuz ya, bırakın Allah aşkına, siz Türkçeyi öğrenin, ondan sonra Osmanlıcaya başlayın.
ALİM IŞIK (Kütahya) - Anlamaz, çünkü işine gelmiyor. İşine gelirse anlar, işine gelmediği için anlamıyor.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Anlamanız için herhâlde ayrıca eğitim görmeniz lazım geliyor, anlamamak için herhâlde eğitim görmüşsünüz.
Dolayısıyla, böyle bir yapılanma içerisinde kurulan üniversitelerimiz, inşallah hayırlı olur, ama şu ana kadar ülkenin değişik yörelerinde kurulan üniversiteler, maalesef yeterli öğretim üyesine sahip olmadıkları için, öğrencilerin üniversite düzeyinde değil ancak lise düzeyinde eğitim gördükleri ve o seviyede mezun olduklarını görüyoruz. Yani Allah aşkına üniversite mezunlarına soruyorsunuz, "Kıbrıs nerededir?" diyorsunuz, "Karadeniz'de." diyor. Birisi de diyor ki: "Ben orada askerliğimi yaptım, Sicilya yakınlarındaydı." Yani şimdi, dünyayı bilmeyen, Türkiye'nin neresinde, hangi bölgesinde ne olduğunu bilmeyen üniversite öğrencileri yetiştiriyorsunuz. Hele hele bir tanesine sordular: Türkiye hangi yarım kürededir? İnanın ki "Orta yarım küre." dedi, biliyor musunuz ve "Üniversite öğrencisi, üniversite mezunu yetiştirdik." diyorsunuz. Bunun sonuçları Türkiye'ye çok ağır olacaktır arkadaşlar. Bunun vebalini buna oy veren herkes çekecektir.
Tekrar ediyoruz: Gerçekten üniversiteyi ve Türkiye'yi kalkındırmak istiyorsanız, bilimi kalkındırmak istiyorsanız sağlam temeller üzerine oturmuş üniversiteler, eğitim kurumları oluşturalım. Çünkü, hepimizin çocuğu bu üniversitelerde okuyacak ve okudukları üniversiteyi bitirdikleri zaman cahil insanlar yetiştirmek yerine ülkesine yararlı olan insanlar yetiştirmesi gerekir.
Ben bunları söylemek istedim sizlere.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)