GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer Güç Sanayisinin Geliştirilmesi Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşma ile Türkiye Cumhuriyetinde Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer Güç Sanayisinin Geliştirilmesine Dair İşbirliği Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Yasama Yılı:5
Birleşim:87
Tarih:31.03.2015

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye'nin neresinde olursa olsun "Nükleer santrallere hayır." dediğimizi haykırmak için yine söz aldım ve gücüm yettiğince de söz almaya devam edeceğim.

Az önce size nükleer santrallerin gereksiz olduğundan bahsettim, şimdi size nükleer santrallerin ekonomik de olmadığından bahsedeceğim çünkü bazı arkadaşlarımız hesap işlerini seviyorlar, hesaptan anlıyorlar, belki onlara hitap edebilirim diye konuşacağım.

Değerli arkadaşlarım, bedeli ne olursa olsun, ucuz olsa bile nükleer enerji elde etmeye çalışmak akılla bağdaşmıyor çünkü nükleer santraller aslında hiç de ucuz değil, ilk yatırım, finansman, işletim ve söküm maliyetleri yüksektir. Bugün, Akkuyu'ya yapılan nükleer santral 20 milyar dolarla başlamıştır, 25 milyar dolara çıkmıştır, kaça biteceği belli değildir, bu ilk yatırımdır. Daha sonraki finansmanı, işletimi ve ömrü tamamlandığındaki söküm ücretlerinin hiçbiri hesaplanmadan buraya nükleer santral yapılmaya çalışılıyor. Bu doğru değil, teknolojik olarak tamamen dışa bağımlıyız. Zaten enerjide dışa bağımlıyız ama nükleer santral kurduğunuz zaman yine tamamen dışa bağlı olacağız, Ruslara, Japonlara bağlı olacağız.

Bir de atık sorunu çözülmedi arkadaşlarım, bakın, her şeyi bir kenara bırakın, hadi parasını da ödeyelim, hadi "İnşallah bir kaza olmaz." diyelim, hadi Allah'a sığınalım, tamam, peki, nükleer yakıtın ömrü tamamlandı. Ömrü tamamlandığı zaman Japonya'yla da yapılan anlaşmada, Rusya'yla da yapılan anlaşmada ömrü tamamlanan nükleer çubukların ne yapılacağı konusunda bir hüküm yok.

Bakın, arkadaşlar, bu nükleer çubuklar binlerce değil, milyonlarca yıl ışınım salabiliyorlar. Milyonlarca yıl ve biz bunları şimdilik on yıllığına kendi topraklarımızda muhafaza etmek mecburiyetindeyiz. On yıl sonra bu nükleer atıkların ne olacağı konusunda hiçbir anlaşma hükmü yoktur, bunlar bitince elimizde kalacak. Bakın, ne olur bari bunu anlayın. Sinop'a da yapacağınız, Mersin'e de yapacağınız bu nükleer santrallerin yakıtları elimizde kalacak. Mersin'den eğer gemiye yükleyip Akdeniz, Ege, boğazlar, Marmara, Karadeniz'den Sivastopol üzerinden gönderecekseniz bunları, bu mümkün değil. Hiçbir anlaşmaya uymaz, hiç kimse bunları taşımaz, hiçbir komşu da buna izin vermez. Bunlar bizim elimizde kalacak, elimizde patlayacak yani ülkemiz nükleer çöplüğe dönecek. Sinop'ta, daha sonra İğneada'da yapacağınız bu nükleer santrallerden sonra bu yakıtlar başımıza bela olacak.

Peki, ne olacak biliyor musunuz bu yakıtlar? Etrafta bulunan çocuklardaki kan kanseri oranını maalesef 2,2 kat daha fazla artıracak. Bunu ben söylemiyorum, Almanya'da yapılan bir araştırma söylüyor. Almanlar bunun için bu işten vazgeçtiler, "Allah kahretsin bu nükleer enerjiyi, alsın başına çalsınlar." dediler ve vazgeçtiler. Teknoloji devi Almanya vazgeçti, gitti Libya'ya güneş enerjisi santrali kurdu. Biz de bunu yapabiliriz. Biz, üç yüz altmış beş günün üç yüz elli günü, günde ortalama yedi saat güneşe sahibiz. Biz, bunu yapabiliriz, hesap ettik arkadaşlar, hesaplarımız çok açık. Evet, enerjiye ihtiyacımız var, enerji ihtiyacımız giderek büyüyor. Peki, biz bu enerji ihtiyacımızı karşılayabilir miyiz? Evet, karşılayabiliriz. 2030 yılında -bakın, 2023 hedefinizi de geçelim- dahi enerji ihtiyaçlarımızı 2 kat daha fazla yenilenebilir kaynaklardan karşılıyoruz. Bu benim rakamlarım değil, ben anlamam bu teknik işlerden ama sizin adamlarınız ya da bürokratik işlerle, teknokratik işlerle uğraşan arkadaşlarımızın verdiği rakamlar bunlar. 2030 yılına kadar eğer biz, güneşi, yenilenebilir enerjiyi efektif, etkili kullanır isek ihtiyacımızın 2 katı enerji elde ediyoruz, ne işimiz var bizim nükleerle Allah aşkına? Bu bir maceradır. Bu maceraya ne olur ülkemizi sürüklemeyin. Bakın, bunun partilerüstü bir yaklaşımla ele alınması gerekir. Bu, CHP'nin işi değil; bu, MHP'nin, HDP'nin, AKP'nin işi değil çünkü orada bir sızıntı olduğu zaman bu sızıntı kokmaz, kimse anlamaz, görünmez, işitilmez ve ayrım yapmadan, Alevi-Sünni, Türk-Kürt-Arap, bütün çocuklarımızda kanser oranını artırır.

Gelin bunu bir kere daha düşünün ve "Hayır." deyin.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)