| Konu: | İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 90 |
| Tarih: | 03.04.2015 |
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Uzun süre Komisyonda çalıştık üzerinde, alt komisyonda ve Komisyonda. Sayın Süleyman Çelebi burada. Alt komisyonda ve -üst komisyonda diyelim- Komisyonun kendisinde bu konuda inanılmaz uzun emekler verdik ve bazı maddelerde Cumhuriyet Halk Partisi olarak haklı endişelerimizi, haklı rahatsızlıklarımızı dile getirdik. Ve bunlar sürekli dikkate alınmadı, reddedildi, zaman zaman tansiyon yükseldi.
Şimdi, Meclisin son iki üç günü, belki son günü olması sebebiyle, demokrasilerde olması, iktidar tarafından aranması, zorlanması gereken ama Adalet ve Kalkınma Partisinin pek yanından da geçmediği bir uzlaşma kültürünü bize zaman baskısı dayatıyor. İyi ki de dayatıyor çünkü iktidar partisi uzlaşma arayınca hayat, hakikaten, parlamenter rejim için de, her birimiz için de çok daha iyi oluyor.
Nasıl bir görüntüyle karşı karşıya kalıyoruz? "Arkadaşlar, bizim geçirmek istediğimiz maddeler var, sizin de olumlu katkı yaptığınız şeyler var. Bunların üzerinde konuşalım ve doğruları yapalım ama bizim zorladığımız, sizin karşı çıktığınız maddeleri geçirmek zorunda değiliz. O konularda biraz daha ortak aklı arayalım." dendi mi, bu sefer muhalefet partileri olumlu katkı veriyorlar. Bu sırada, kulaklar açılınca, algılar açılınca, muhalefetin "2 kere 2" dediğine "4" dememe geleneğinden biraz uzaklaşınca doğruları yapmaya başlıyoruz.
Örneğin bu madde için biz çok anlattık, çok söyledik. Ermenek'te yaşanan olaydan sonra -Soma benzeri- verilecek olan yardımlar var. Bu, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan veriliyor. Bir kere, biz buna tümüyle karşıyız. İşsizlik Sigortası Fonu'nun, işsiz kalan işçinin kötü günleri için birikmiş kumbarası olduğunu düşünüyoruz; düşünmüyoruz, realite bu. Bir çocukla karşılaştırdık Komisyonda, Sayın Bakana en basit şekliyle anlatmaya çalıştık, dedik ki: "Arkadaşlar, kumbara çocuğun kumbarasıdır. Bu mesele içine parayı kimin attığından bağımsızdır, harçlığından artırabilir, kendi babası verebilir veya bayramlarda akrabalarından toplayabilir. Para kumbaraya girdi mi, para çocuğun parasıdır. Siz baba olarak çocuğunuza 'Ayakkabın eskimiş, bayram geldiğinde ben sana bir çift yeni ayakkabı alacağım.' dediğinizde çocuk sevindi. Bayram günü 'Getir bakalım, şu kumbarayı açalım, sana onun içinden bir çift ayakkabı alalım.' derseniz bu yaptığınız iş babalığınıza yani devletliğinize yakışmaz. İşçilere bir para ödüyorsunuz, o parayı İşsizlik Sigorta Fonu'ndan ödüyorsunuz. O, işçinin kumbarası, orayı zayıflatmaya gerek yok." Bu itirazı çok anlattık, Sayın Bakan kabul etmedi. Aksine, bir de hata yaptılar daha sonra. İşsizlik Sigortası Fonu'ndan ödenen bu paralar daha sonra ilgilisinden, şirketten tahsil edilecek ya, o tahsilatta da parayı hazineye gelir kaydediyordunuz. Yani, verirken çocuğun kumbarasından veriyorsunuz, geri atarken de hazineye gelir kaydediyorsunuz. Süleyman Çelebi bunu çok anlattı, İzzet Çetin çok anlattı, Aytuğ Atıcı'nın dilinde tüyler bitti, benim boğazım böyle çatallandı, dinletemedik. Ama, iktidarda olmayan o uzlaşma kültürüne zaman baskısı dayatılınca algılar açıldı, "Doğru söylüyormuş arkadaşlar." noktasına geldik.
Önerge, şöyle bir önergedir: Bu paranın, rücu durumunda, tekrar İşsizlik Sigortası Fonu'na devredilmesi bir hakkın teslimidir. Ama esas mesele şudur ki: Siz işçiye bir şey yapmaya söz veriyorsanız yani devrin Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı, devletin başı, en acılı günde çıkıp "Merak etmeyin, devletimiz güçlüdür, Hükûmetimiz vicdanlıdır. Yaralar hızla sarılacaktır. Altı ay maaş veririz gerekirse. Ben yaparım." dedi mi devlet gibi yapacaksın arkadaş. Sonra, onu yapmaya gelince "Ben parayı hazineden ödemem, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan öderim." O fondaki para, içine parayı atan devlet de olsa, işveren de olsa, işçi de olsa kumbara işçinin kumbarasıdır. O kumbaraya el uzatmak devlet yönetimi anlayışıyla, devlet geleneklerimizle ve biraz önce anlattığım basit, net örnekle de bağdaşmamaktadır. İşçinin parası işçinindir. Devlet devletlik yapacaksa, baba babalık yapacaksa bunu kendi kesesinden göstermesi lazım.
Çok sayıda benzer önerge var. İşsizlik Sigortası Fonu'na duble yollar için el atılmasına da karşıyız, bu tip durumlarda verilen devlet sözleri tutulurken de el atılmasına karşıyız. İşsizlik Sigortası Fonu'nun gerçek amacına uygun kullanılması gerekmektedir. Tartışma, Kıdem Tazminatı Fonu'nun, Bakan tarafından savrulan, neyle sonuçlanacağının da göstergesidir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)