| Konu: | MHP Grubunun, Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve arkadaşları tarafından, son günlerde Irak ve Doğu Türkistan Türklerine karşı artan saldırılar ve katliamların araştırılarak Hükûmetin gereken tedbirleri alması amacıyla 1/7/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Nisan 2015 Cumartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 04.04.2015 |
REŞAT DOĞRU (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tabii, 1/7/2013 tarihinde vermiş olduğumuz -yaklaşık olarak bir buçuk yıl önceki- Meclis araştırma önergesiyle ilgili söz almış bulunuyoruz, neyse ki yine de Meclisin son konuşmalarından birisi olarak burada yapacağız.
Tabii, bizim önergeyi verdiğimiz zamanki Türk dünyası, Irak Türkleri, Doğu Türkistan Türkleriyle ilgili tablonun daha ağır bir durumuyla şu anda karşı karşıyayız. Yüce Türk devletine yapılan saldırıların her geçen gün artarak devam etmekte olduğunu da söylemek istiyorum.
Sözlerimin başında, 18'inci ölüm yıl dönümünü andığımız büyük lider, dünya Türklüğünün Başbuğu, Türk dünyasının Başbuğu Alparslan Türkeş'i rahmetle, minnetle, şükranla ve hasretle anıyorum, ruhu şad olsun diyorum. O yüce insan yüce Türk milletine, Türk gençliğine çok büyük hizmetler yapmış, çok önemli görevler yapmış, gençliğin yetişmesinde, bilinçlenmesinde çok büyük emekleri geçmiş olan birisidir, mekânı cennet olsun diyorum.
Özellikle onun söylemiş olduğu "Hepiniz birer Türk Bayrağı'sınız, bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin, yere düşürmeyin." sözü çok önemlidir. Şu an itibarıyla da Türkiye Cumhuriyeti'nde belki de en önemli sözün bu olduğunu düşünüyorum. Ayrıca rahmetli Başbuğumuzun "Ülkü ocaklarını ve Milliyetçi Hareket Partisini Türk milletine emanet ediyorum." sözünü de buradan bir kez daha söylemek isterim yani Türk milletine çok önemli bir emanet de rahmetli Başbuğumuz tarafından verilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, tabii, son günlerde Türk dünyası deyince Irak Türklerine, Suriye Türklerine, Doğu Türkistan Türklerine karşı saldırıların artmış olduğunu, katliamların yapılmaya da devam etmekte olduğunu da söylemek durumundayız. 25 Haziran 2013 günü yani benim de bu önergeyi vermiş olduğum günlerde Selahattin kenti Tuzhurmatu ilçesinde haince terör saldırısı sonucu Irak Türkmen Cephesi Başkan Yardımcısı Sayın Ali Haşim Muhtaroğlu ile Selahattin kenti Vali Yardımcısı Ahmet Koca başta olmak üzere çok sayıda kardeşimiz hain bir saldırıya maruz kalmış ve hayatlarını kaybetmişti. O günden itibaren de Irak Türklerine karşı hür dünyanın gözü önünde çok ağır saldırılar, planlı yok etmeler devam etmektedir. Irak'ın ABD ve koalisyon güçlerince işgali sonucu Türklere çok büyük kayıplar verdirilmiştir. ABD destekli peşmergeler Irak Türklerine her yerde saldırmış, Kerkük başta olmak üzere birçok şehirde demografik yapıyı değiştirip zorla Türkmenler göçe zorlanmışlardır. Son yıllarda Suriye Türkleri de ağır saldırılara maruz kalmış, yine kaybedenler sınıfında yer almışlardır. Saldırılar sonucu birçok kardeşimiz canını kaybetmiş, yaralanmış; Irak'ı, Suriye'yi terk etmek mecburiyetinde kalmışlardır.
Son zamanlarda özellikle iş ve güç sahibi olan Türklere karşı saldırıların da tekrar artmakta olduğunu da görüyoruz. Doktorundan mühendisine kadar bir çok kardeşimiz kaçırılmakta, fidye istenmekte yahut da öldürülmektedir. Türkmen kanını akıtmakla görevli saldırganlar katliam üstüne katliam yapmaktadırlar. Suriye ve Irak'ta canlı bombalar, suikast görevlileri, teröristler, kiralık katiller hiç ara vermeden ölüm saçmaktadırlar. Türkmen kimliği, Türkmen varlığı, Türkmen eserleri, Türkmen şuuru kanlı emellerin hedefidir. Türkmenler zorla göçe tabi tutulmakta, baskılar giderek artmaktadır.
Ayrıca Türklere yapılan saldırılardan Doğu Türkistan da, orada yaşayan Türkmen kardeşlerimiz de payını almaktadır. 21'inci yüzyılda Doğu Türkistan'da zalimane bir baskısıyla saldırılar ve katliamlar devam etmektedir. Avrupa ve Amerika başta olmak üzere bütün dünyanın şiddet uygulanan vahşeti görmesi ve yakın takibe alması gerekirken, maalesef bunların hepsi bir kenara konmuştur. Bugün dünyadaki en ağır kâbus Doğu Türkistan'da yaşanmaktadır. Son günlerde Uygur bölgesinde saldırılar ve katliamlar artmıştır. Onlarca, yüzlerce kardeşimiz hunharca saldırılar neticesinde öldürülmektedir.
Dünyada hukukun, adaletin, kanunun olmadığı ülkelerin başında Çin gelmektedir. Çin'de ne hâkim ne savcı ne polis Doğu Türkistan'da kardeşlerimize uygulanan zulümlere karşı hiçbir şey yapmamaktadır. Çin'de 30 milyona yakın Türk'ün akıbetinin ne olduğu bilinmemektedir. Hapishanelerde, karakollarda zalimane işkencelere devam edilmektedir. Akıl hastanelerine binlerce Uygur Türk'ü sevk edilmiş olup, Doğu Türkistan'da on binlerce kişi yargısız şekilde infaz edilmektedir.
Yine, Doğu Türkistan ve Irak'ta, Suriye'de yaşanan olaylar ve zulüm, dünyanın en önemli olaylarının başında gelmelidir.
İşte bütün bunlar göz önüne alınınca Türkiye'nin kardeşlerimize sahip çıkması gerekir. Ancak, AKP Hükûmeti maalesef, Irak, Doğu Türkistan, Suriye, Ahıska, Karabağ'daki Türk kardeşlerimize tam olarak sahip çıktığını söyleyemez. Bu da işin doğru olmadığını göstermektedir.
Başbakan ve Hükûmet yetkilileri Kandil'deki teröristlerle, İmralı'daki cani ve yandaşlarıyla, Barzani'yle görüşmüşlerdir. Neredeyse beş altı seneden beri Türkmen temsilcileriyle maalesef ciddi manada görüşülmemiştir, onlar dinlenmemiştir. Türkmenlerin kaderi peşmergelerin ve PKK'nın eline, insafına terk edilmiş durumdadır. Yani Türkmenlerin etnik temizliğe tutulup yok edilmesi, baskı ve dayatmalara maruz kalması ne Hükûmeti ne diğer yetkilileri pek fazla ilgilendirmemektedir. Bu, Türkmenlere yapılan çok büyük yanlış ve haksızlıktır.
Ancak Türkmenler çok sabırlı olsalar da artık güçleri, takatleri kalmamıştır. Türkmen kardeşlerimiz kasıtlı olarak yalnızlığa itilmekte, izole edilmekte ve canevlerinden vurulmaktadır.
Tuzhurmatu'da Türkmen liderlere yapılan saldırılar ne ilk ne de sondur. Ancak Kerkük, Bağdat, Lazkiye, Musul, Telafer, Tuzhurmatu diken üstündedir. Güvensizlik, karmaşa, belirsizlik almış başını gitmektedir. Türkler şaşkın, ne yapacağını bilmemektedir.
Doğu Türkistan'da Uygur Türkleri de kan ağlamaktadır. Hükûmet, PKK'ya, Barzani'ye, Talabani'ye kucak açarken neden Doğu Türkistan lideri Rabia Kadir Hanımefendi'ye sahip çıkmamaktadır. Rabia Kadir, dünyanın kabul ettiği bir lider ve kahramandır. Doğu Türkistan Türklerinin haklı davasını dünyanın her tarafında her türlü imkânsızlıklara rağmen yılmadan yiğitçe anlatmaktadır. Rabia Kadir Hanımefendi, mutlaka sahip çıkılması gereken bir insandır, ülkemize davet edilmelidir ve sahiplenilmelidir.
Doğu Türkistan'da devlet eliyle ırk ayrımcılığı yapılmaktadır. Doğum yasağı, mecburi kürtaj, kısırlaştırma politikalarıyla soykırım yapılmaktadır. Bölgede uyuşturucu kullanımı, madde bağımlılığı özellikle Türk gençleri üzerinde, Türk nüfusunun yoğun olduğu yerlerde teşvik edilmektedir. Nükleer denemeler Türk yurtlarında yapılarak, kalıtımla geçebilen çok ciddi sağlık sorunları ortaya çıkartılmaktadır. Türk bölgesine planlı şekilde Çinli getirilip yerleştirilmektedir. Doğu Türkistan bölgesinde bulunan 171 çeşit maden ve doğal gaz kaynaklarına sahip olunmaya çalışılmaktadır. 30 milyonluk Türk insanı, 1,5 milyarlık Çin nüfusunun baskısını yoğun şekilde yaşamaktadır. Çin Hükûmeti, insanlarımızı yok etmek için her türlü gaddarlığı ve oyunu sergilemektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu olarak bölgeyi ziyaret edip durumu görmek için yaptığımız birçok müracaat Çin Hükûmeti tarafından maalesef kabul edilmemiştir. Bu da gösteriyor ki durum görüldüğünden daha da vahimdir ve acil olarak müdahale edilmesi gereken bir ortam vardır. İnsanlarımız öldürülmektedir, haksız yere idam edilmektedir, tutuklanmaktadır, sürgüne gönderilmektedir. Bütün bunlar da sözüm ona hür dünyanın, dünya STK'larının maalesef gözleri önünde olmaktadır. Çin zulmüne karşı, başta bizim Hükûmetimiz olmak üzere dünya sessiz bir şekilde seyretmekte ve sessiz kalmaya devam etmektedir. Ancak o insanlar bizim kardeşlerimizdir. Sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere, Hükûmet onların her türlü konusunu mutlaka sahiplenmeliydi; haklı isteklerini dünyanın her tarafına taşımalı, toplumlardan tepki ortaya çıkarmalıdır. Ancak, bunların hiçbirisi ya hiç yapılmamıştır ya da çok az yapılmıştır, yetersiz olmuştur. Hâlbuki, Türkiye'nin güvenliği Kıbrıs'tan, Kerkük'ten, Şam'dan, Ahıska'dan, Karabağ'dan geçmektedir. İşte, bütün bunların araştırılarak gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. AKP Hükûmeti ve Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu, Irak Merkezî Hükûmeti ile Barzani'nin değil, Türkmen kardeşlerimizin haklı davalarını görüşerek savunmalı, konuyu uluslararası kuruluşlara götürmelidir. Sivil toplum kuruluşları, mutlaka, hem Türkiye'mizde hem de dünyanın her tarafında konuya sahip çıkmalıdır. Yüce Türk devleti, Kerkük'te, Ahıska'da, Doğu Türkistan'da, Kıbrıs'ta, Karabağ'da, Şuşa'da olmalı, oraları yakinen takip etmelidir.
Türkiye Türkleri olarak biz Türk milliyetçileri, Milliyetçi Hareket Partililer olarak soydaşlarımızın yanında olup Türklere yapılan bütün saldırıları lanetlemekteyiz. Tuzhurmatu Türk'tür, Kerkük Türk'tür; Türkmenlik bayraktır, vatandır, sevdadır. Dünya Türklüğü her zaman bizim sevdamız olarak da kalacaktır, kimse bunu değiştiremeyecektir. Kardeşlerimize yapılan zulümleri, hainlikleri yakinen biliyor ve takip ediyoruz, Türk milliyetçileri olarak onların yanındayız, onlarla beraberiz, mutlaka çekilen acıların hesabını da bir gün soracağız. Yüce Türk milleti, titre ve kendine dön, vatanına, toprağına, milletine, bayrağına, diline, inancına sahip çık diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
REŞAT DOĞRU (Devamla) - Yukarıda anlattığım nedenler göz önüne alınarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde araştırma açılmasını istemiştik ancak Meclisin de sonu gelmiştir. Ben bu vesileyle tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, size de çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)