GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: .- Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 95'inci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:92
Tarih:23.04.2015

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 95'inci yılını coşkuyla kutluyoruz. Bu vesileyle, Türk milletinin birliğinin temsilcisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk Başkanı, istiklal mücadelemizin lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurucusu gazi milletvekillerimiz başta olmak üzere, tüm şehit ve gazilerimizi saygıyla anıyorum. O kutlu insanlar, bizlere şanlı bir geçmiş, onurlu bir tarih bıraktılar. Bizlere, hür ve bağımsız yaşayabileceğimiz bir ülke, her söyleyişimizde coşkumuzu kabartan İstiklal Marşı ve gönderde dalgalanırken hepimizi gururlandıran al bayrağımızı bıraktılar.

1919'da Samsun'dan başlayan bu kutlu yolculuk 9 Eylül 1922'de İzmir'de zaferle sonuçlanmıştır. Dönemin emperyalist güçlerine karşı Türk milletinin kahraman evlatları yeni bir destan yazmıştır. Milletimizin tarih sahnesine dönüş destanını yazan kahramanlar her zaman minnet ve şükranla anılacaktır. Onlar, her türlü zorluğa ve yokluğa göğüs gererek üzerimize çöken karanlığı aydınlatmışlar, İnönü'de, Sakarya'da, Kocatepe'de, Dumlupınar'da yaktıkları ateşle milletimizi yok olmaktan kurtarmışlardır.

23 Nisan 1920 milletimiz için bir milattır, iki yüz yıla yakın süredir Tuna boylarından Sakarya kıyılarına kadar çekilen milletimiz için o gün yeni bir başlangıç olmuştur. Günümüzden yedi yüz on altı sene önce Söğüt'te göndere çekilen bayrağın bir daha yere düşmemesi için önümüze yeni ufuklar açılmıştır. Devletimizi yıkılma, milletimizi dağılma noktasına getiren sebepler üzerinde kafa yorulmuş ve yenilenmenin altyapısı kurulmuştur. Hürriyet ve bağımsızlığımızı bir daha tehlikeye düşürmemek için modern Türkiye'nin temelleri doksan beş yıl önce bugün atılmıştır.

Değerli milletvekilleri, milletlerin gurur duydukları tarihler vardır, bu tarihler sıradan birer gün ya da rakamdan ibaret değildir. Bugünlerin içini dolduran büyük bir tarih ve ondan beslenen bir mana var. 23 Nisan 1920 bizim için öyle bir tarihtir, bu milletin kendi geleceği hakkında söz söylemek için attığı en büyük ve ilk adımın tarihidir. Bu tarihte, bu yüce milletin azmi, mücadelesi, kararlılığı ve küllerinden yeniden doğması vardır.

Yüce Meclisimiz, doksan beş yıldır millî iradenin tecelli ettiği kurumdur. Hem istiklalimizin kazanılmasında hem de bugünkü modern Türkiye'nin inşasında, Meclisimizin ve burada görev yapmış olan değerli milletvekillerimizin emeği ve katkısı büyüktür. Burada tecelli eden milletin iradesi, doksan beş yıl önce yokluk, yoksulluk içindeki bir imparatorluğun yıkıntılarından modern, gelişmiş bir devlet inşa etmiştir. O irade ki, hiçbir işgali, dayatmayı, kısıtlılığı kabul etmemiş, emperyalistlerin kendisine biçtiği gömleği yırtıp atmış ve kendi kaderini tayin etmek için en zor şartlara göğüs germiştir. O nedenledir ki biz bu yüce Meclise "Gazi Meclis" diyoruz. Böyle bir unvan dünyada başka hiçbir parlamentoya nasip olmamıştır.

Milletleri millet yapan ve onların karakterlerini bir hamur gibi yoğuran şeyler, yaşadıkları ve atlattıkları badireler, büyük dertler ve belalardır. Bu millet Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra bu belaların en büyüğüyle karşı karşıya kalmıştır; yok olma, devletsiz kalma ve tarih sahnesinden çekilip gitme. Tarihinin bu en sıkıntılı safhasında, millet, kendi kaderi hakkındaki sözü kendisi söylemek için ortaya çıkmıştır. İşte çatısı altında bulunduğumuz bu yüce Meclis, böyle tarihî bir anda, bu milletin var olma mücadelesinin ve azminin somutlaşmış hâli olarak vücut bulmuştur.

Bu aziz ülke ve millet, var olma mücadelesini, sadece bir ordusuyla değil, kendisini temsil eden Büyük Millet Meclisi üzerinden her şeyiyle yürütmüştür. Bu yüzden, çatısı altında bulunduğumuz bu yüce kurum, herhangi bir meclis değil, Gazi Meclistir, hem de o nedenle kurucu Meclistir çünkü devleti yeniden kurmuştur. Tarihsel anlamı sıradan bir demokratik kurumdan ya da temsil makamından çok daha fazladır. Bu milletin sadece düşünce ve görüşlerinin temsil edildiği bir kurum değil, doğrudan varlığının vücut bulduğu bir kurumdur. Böyle ayrıcalıklı bir Mecliste görev yapmak hem hepimiz için haklı bir gurur kaynağı hem de ağır bir sorumluluktur.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasıyla Türk tarihinde bir dönem kapanmış, yeni bir dönem açılmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifadesiyle: "Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır, o da millî egemenliktir; yalnız bir makam vardır, o da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir." O sebepledir ki sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi, açıldığı andan itibaren Türk milletinin yegâne temsilcisidir.

Ülkemizin bağımsızlığını canlarından aziz bilen kurucu büyüklerimiz, yaptıkları çalışmalarla milletimizi tarih sahnesinden çekilmekten kurtarmışlar, onlar, yaptıkları görevle millî tarihimize altın harflerle kaydedilmişlerdir. Evet, milletimiz 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisini açarak tarih sahnesine yeniden döndüğünü bütün dünyaya ilan etmiştir. Bu nedenle, bugün bizlerin coşku günüdür, hepimize kutlu olsun.

Değerli milletvekilleri, bir milletin birliği ve dirliği bozulduğunda birliği yeniden tesis etmek, mukavemet güçlerini oluşturmak son derece güçtür. Bu sebepledir ki İstiklal Savaşı'mızın en zor safhası, dağıtılan ordunun yeniden teşkili ve milletin yeniden ayağa kaldırılmasıdır. Bir zamanlar Basra Körfezi'nden Adriyatik Denizi'ne hükmeden bu milletin çocukları, başlattıkları mücadeleyle, ezilen ve istilaya uğrayan bütün mazlum milletlere kurtuluşun yolunu göstermişlerdir. O yüce insanlar sayesinde zorbalığa boyun eğilmemiş ve büyük emperyalist oyun bozulmuştur.

Şunu iyi bilmeli ve her zaman hatırda tutmalıyız ki ülkemize, milletimize yönelik oyunlar, saldırılar, kurulan tuzaklar bitmemiştir, bundan sonra da bitmeyecektir. Değişik adlarla, değişik senaryolarla bugün de devam etmektedir.

Son günlerde bazı şahısların ve bazı parlamentoların, Ermeni diasporasının ve arkasındaki güçlerin milletimize karşı yürüttükleri bir iftira ve karalama kampanyasına şahit oluyoruz. Tek yanlı, ön yargılı, tarihî gerçeklikten ve objektiflikten uzak bu söylem ve yok hükmünde kararlarla bir tezgâh kurulmaktadır. Bu yüce çatı altında, Meclis Başkanı olarak belirtmek isterim ki 1915'te Ermeni çetecilerinin eline silahı tutuşturanlar, binlerce, on binlerce masum Osmanlı vatandaşının, kardeşlerimizin kanının akıtılmasını teşvik eden, tahrik eden, her türlü desteği sağlayanlar ile günümüzde ülkemizi kana bulayan, binlerce vatandaşımızın kanını akıtıp yüreğimizi dağlayan teröristlere silahı veren, eğiten, teşvik eden, her türlü desteği veren aynı adreslerdir, aynı çevrelerdir. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Kırk yıldır kanlı terör eylemleriyle maddi ve manevi bize çok acı verdiler. Şimdi de sözde soykırım yalanlarıyla yeni bir saldırı başlattılar; bunu iyi anlamamız lazım. Bu söylemlerde bulunanların ve karar alanların bazıları, bunların elleri tarihte kirlidir ve kanlıdır, kirli ve kanlı ellerini bizim elbiselerimiz üzerinde temizlemeye çalışıyorlar.

Birinci Cihan Savaşı, insanlığın yaşadığı en kanlı savaşlardan birisidir. 20 milyondan fazla, değişik dinlerden, etnik kökenlerden ve milletlerden insanlar hayatlarını kaybetmiştir; ocaklara ateş düşmüş, ülkeler harabeye dönmüştür. Ölenlerin hangi etnik kökenden, olduğunun önemi yok, biz hepsinin acısını paylaşıyoruz; Türk, Kürt, Ermeni veya başka bir toplumdan, başka bir etnik kökenden, bir ayrım yapılamaz. Kaldı ki Ermeniler, bizim tarihimizde, kültürümüzde ve toplum hayatımızda çok önemli bir yere sahiptir.

İnsan olan, esasen, acılar üzerinden siyaset de yapmaz, ayrım da yapmaz. 20 milyon içinden sadece bir etnik kökene mensup olanları yücelterek, diğer milyonları göz ardı ederek ayrımcılık yapılması doğru değildir. Özellikle, ırkçılığın, ayrımcılığın, nefret söylemlerinin ve İslamofobinin tırmandığı bir dönemde, kisvesi ve sıfatı ne olursa olsun, sorumluluk taşıyan kişilere tek yanlı suçlamalar ve iftiralar yakışmaz. Bu söylemler, her geçen gün daha çok ihtiyacını duyduğumuz barışa da hizmet etmez. Hele hele, hukuku hiçe sayan ve kendini hukukun üstünde görerek acılardan husumet çıkarmaya ve bunun üzerinden ülkemize karşı bir siyasi karalamaya kapı açanlar, kendini uluslararası bir ceza mahkemesi ya da tarihçiler kurulu yerine koyarak karar alan parlamentolar sorumsuzca bir iş yapmış olurlar. Bundan böyle herkes bilmelidir ki milletimize, özellikle de yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza, onların çocuklarına bu kararlar ve bu söylemler sebebiyle okullarda, sokaklarda ve iş yerlerinde bir ayrımcılık yapılır ise, nefret söylemleri giderek artacak ise o takdirde bu sorumluluk bu kararı alanlara, bu söylemde bulunanlara aittir.

Biz, 2005'te Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak oy birliğiyle aldığımız bir kararla tüm dünyaya 1915 olaylarının gerçek yönleriyle aydınlatılması için çağrıda bulunduk. Bu çağrıyı ancak kendine öz güveni olan milletler yapar. Biz tarihimizle yüzleşmeye hazırız, bunu her vesileyle de söyledik. Ancak buna yanaşılmayacağını da biliyoruz. Çünkü, bu işin altından ve arkasından bu kampanyayı sürdüren ve destekleyenlerin çıkacağından hiç şüphem yoktur. Tarihî acılara istismar mantığıyla yaklaşarak hukuki bir kavram olan "soykırım"ı siyasallaştıracaklarına, Akdeniz'in ortasında hayatını kaybeden, bir lokma ekmek için Akdeniz'in sularına gömülen 700'den fazla göçmeni; Suriye'de, Irak'ta, Filistin'de, Afrika'da savaştan, çatışmadan ve açlıktan, hastalıktan hayatlarını kaybedenleri hatırlamaları lazım, vicdanlarının rahatsız olması lazım ama hiç ümidimin olmadığını da belirtmek isterim.

Sayın milletvekilleri, Anadolu'yu kendine yurt edinen milletlerin her zaman uyanık durması gerekir. Birliğini bozan, düşmanın oyununa gelen milletler tarih sahnesinden çekilip gitmişlerdir; enerjisini koruyan milletler tarihin öznesi olmaya devam etmişlerdir. Bizim de her zaman uyanık olmamız, birliğimizi, beraberliğimizi ve kardeşliğimizi pekiştirmemiz gerekir, birliğimize ve dirliğimize kastedenlere de fırsat vermememiz icap eder. Unutmayalım ki geçmişimiz geleceğimizin referansıdır ama teminatı değildir. Millet senlik-benlik kavgasına girdiğinde hürriyet ve istiklalin tehlikeye düşmesi kaçınılmazdır. Millî uyum bozulduğunda, dirlik ve düzenimize kastedenlerin amaçlarına ulaşacaklarından da şüphe yoktur.

Anadolu bizim bin yıllık evimiz ve hiç şüphesiz ebedi vatanımızdır. Vatanın birliği, milletin hürriyeti, devletin bağımsızlığı söz konusu olunca kader birliği etmek zorundayız. Bu duyarlılığı doksan beş yıl önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışını gerçekleştiren büyüklerimiz gösterdi. Bugün de bizler devletimizin bağımsızlığına, milletimizin özgürlüğüne kastedenler olduğunda aynı duyarlılığı göstereceğiz. Birinci Meclisin sahip olduğu yüce ruha bugüne kadar sahip çıktığımız gibi, bundan sonra da çıkmaya devam edeceğiz. Şartlar ne olursa olsun, Birinci Meclis bize her zaman örnek olacak ve olağanüstü şartlar altında bile hukuku ve adaleti üstün tutacağız. İlk Meclisin kuruluş ilkelerinden sapmayarak demokrasimizi güçlendireceğiz, devletimizi daha güçlü, milletimizi daha mutlu yapacağız. Bilmeliyiz ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi milletin iradesidir. Bu iradeye de her zaman sahip çıkacağız.

23 Nisan 1920 herhangi bir gün değildir. Taşıdığı mana itibarıyla, bu tarihi, çocuklarımız ve gençlerimiz en doğru şekilde öğrenmelidir. Onlar bu ülkenin geleceğidir. Çocuklarımızın ve gençlerimizin, yaşadıkları toprakların değerini anlamaları için, dedelerinin, ninelerinin geçmişte verdikleri mücadeleyi bilmeleri gerekmektedir. Bu kutlu gün vesilesiyle çocuklarımızın ve gençlerimizin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutluyorum. Yine, bugün vesilesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin doğum günü sayılan bugünü, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Meclisimizin kurucu üyelerine, şehit ve gazilerimize borçlu olduğumuzun idraki içerisinde, onları rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ, MHP ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)