GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: .- Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 95'inci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:92
Tarih:23.04.2015

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI DEVLET BAHÇELİ (Osmaniye) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; çatısı altında görev yapmaktan iftihar ettiğimiz Gazi Meclisimizin 95'inci kuruluş yıl dönümünü hayırla anmak, muazzez hatırasını sevinç ve gurur duyarak hatırlamak maksadıyla bugün özel birleşimde bir aradayız. Öncelikle güzide heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Ekranları başında bizi seyreden ve doksan beş yıllık kutlu çınara yüreğiyle sahip çıkan aziz vatandaşlarımıza en iyi dileklerimi sunuyorum.

Her şeyden önce şunu belirtmem gerekir ki Türkiye Büyük Millet Meclisi, bağımsızlık aşkının, meşruiyet arayışının, millî iradeye saygının mümtaz ve muhteşem bir mahsulüdür. İlk Meclisle birlikte Türk tarihinde onurlu ve tertemiz bir sayfa açılmıştır. Hüsran, yenilgi ve geri çekilmeyle geçen bozgun yılları Ulus'taki taş binaya çarpmış, deyim yerindeyse vatan sevdasıyla tutuşan yepyeni bir diriliş ateşi Türk milletini ayağa kaldırmıştır. Hiç kuşkusuz, Büyük Millet Meclisi, zalime karşı ümit sancağı, haine karşı cesaret kaynağı, işgale karşı heyecan sağanağı, esarete karşı iman ve azim yatağı, insan onurunu merkezine alan, demokrasi ve egemenlik vahası, saldırılara ve mütecaviz emellere karşı taarruz karargâhıdır. Meclisimiz, dillere destan kurtuluş mücadelemizin sevk ve idare merkezidir. Bu çerçevede, istiklalimizin mayası burada çalınmış, istikbalimizin vicdani, hukuki ve ahlaki sınırları burada çizilmiştir. Varlığımızın tescil ve beyanı burada yapılmış, hayallerimizin rotası buradan tayin edilmiştir. Büyük Millet Meclisi inanmışlığın eseri, korkusuz yüreklerin mükâfatıdır. Büyük Millet Meclisi aklın, adaletin, uzlaşmanın, anlaşmanın ve kucaklaşmanın demokrasiyle mühürlenmiş manevi sözleşmesidir.

İmparatorluğumuzun yıkıntıları arasından yeni bir devlet doğmuşsa, Mondros'tan Sevr'e kadar yazılan imha belgeleri yırtılıp atılmışsa, Türk milleti aynı ülküler etrafında buluşmayı başarabilmişse bunun şeref payesi elbette Büyük Millet Meclisine aittir. İlk Meclisin kahraman mebuslarının dünya görüşleri, doğdukları yöreler, hatta etnik kökenleri farklı farklı da olsa şunu unutmayınız ki hepsi birden büyük Türk milletinde kaynaşmış, davalarına inanmış, vatan ve bayrak ortak paydasında buluşmuşlardır. Ayrımcılığın soğuk esintisi Meclisin kapısından girememiştir. Bölücülüğün amaçları, teslimiyetçiliğin meşum ve gizli niyetleri Meclise yaklaşamamıştır. İlk Meclisin tüm üyeleri tek yürek hâlinde, karanlık tortuları dağıtmış, vehimleri çürütmüş, umutsuzlukları yenmiş, vatan ve millet etrafında kenetlenmiştir. Türk vatanı, 23 Nisan 1920'nin bir cuma günü umuda kanatlanmış, uyanan ve doğrulan millî vakar "Ya istiklal ya ölüm!" parolasıyla tarihsel yürüyüşüne daha bir şevkle devam etmiştir.

Ankara'ya ulaşabilmiş vekillerin katılımıyla Ulus'taki eski taş binada başlayan ilk toplantı milletimizin makûs talihinin kırılacağını müjdelemiştir. En yaşlı üye sıfatıyla Başkanlık kürsüsüne çıkan Sinop Mebusu Şerif Bey'in açılış konuşması milletimizin hissiyatına tercüman olmuş ve tam bağımsız yaşama kararlılığını işin başında herkese tebliğ etmiştir.

İlk Meclis hasarın farkında, ölümcül yaranın bilincindeydi. Yaklaşık on yıldır süren kayıp ve hezimet döneminden sonra Osmanlı Devleti'nin girdiği ağır komadan kurtulamayarak gözlerini yummaya başladığını görüyordu. Nitekim, omuzlardaki sorumluluk büyüktü. Zira, ortada bir vatan ve milletin geleceği söz konusuydu. İç ve dış mihraklar Anadolu'da parlayan bağımsızlık sevdasını ve millî uyanışı kösteklemek, engellemek ve akamete uğratmak için her yola başvuruyorlardı. Ortada sorumluluk sahiplerinden Türk milletini düşünen yoktu, Türkiye'yi dert eden görülmüyordu. Bir yanda baştan başa emperyalistler tarafından işgal edilen yurdumuz, diğer yanda İstanbul Hükûmetinin aleyhte yürüttüğü tezviratlar ve işgalcileri memnun etmek için sürdürdükleri tavizkâr kampanyalar her şeyiyle sabitti.

Hürriyet ve İtilaf Fırkasının bitmek bilmeyen oyunları, Kürt Teali ve Teavün Cemiyetinin azalmayan senaryoları, Teali İslam Cemiyetinin yavaşlamayan menfi propagandaları, Kızıl Hançer Cemiyetinin ve İngiliz Muhipler Cemiyetinin saçtıkları nifak tohumları, işgalcilerin kiralık Sadrazamı Damat Ferit'in gayrimillî tutumu, Yunan ordusunun başarısı için dua eden nazırlar ile okul kitaplarından "Türk" sözcüğünün çıkarılmasını isteyecek kadar alçalan ve insanlığını kaybeden nazır bozuntularının kirli gürültüsü ve nihayetinde, Türklüğü vatanında söndürmek, milleti can evinden vurmak için asırlarca kin ve nefret yatırımı yapan çevrelerin operasyonları millî ufku perdelemiş, gelecek ümitlerini köreltmiştir. İşte, böylesi kurşun gibi ağır bir ortamda, Gazi Mustafa Kemal, Samsun'a ayak basmış ve kurtuluşun ilk kıvılcımını çakmıştır. Ardından, Anadolu'nun bağrında dua, dirayet, dik duruş ve tarihî kudretle yeşeren milletin son çaresi, millî egemenliğin yegâne temsil makamı Büyük Millet Meclisi açılmıştır. Aziz Meclisimiz tuzakları bozmuş, sömürgeci hedefleri gömmüştür. Egemenlik tamamen ve bizatihi milletin denetim ve kontrolüne geçmiştir. Türk milleti, kaderine, kendisine yön vermek için yüreklice devreye girmiştir. Milleti bölmeyi, topraklarımızı bölüşmeyi, yaşanmış Türk asırlarını dinamitlemeyi hedef, hesap eden kim varsa hayal kırıklığına uğramıştır ve bu hayal kırıklığı ebediyen de devam edecektir.

Değerli arkadaşlarım, önemle altını çiziyorum ki Balkanlardan göçe zorlanan milyonlarca evladıfatihanın ızdırap ve felaketini kalbinde duymayanların, Ermeni katillerin katlettiği on binlerce masum Müslüman Türk'ün sızısını hissetmeyenlerin başkalarının gözüne girmek için çaba sarf etmeleri tam bir eziklik ve iflas psikolojisidir. 1915 olaylarına "soykırım" yaftası vuranlar, bunlara şirinlik yapanlar, Ermeni çetelerini haklı çıkarmak için millî haysiyet kaybı yaşayanlar bu aziz vatana dün bir şey kazandırmadı, bugün de kazandırmayacaktır. Adına ne denilirse densin, ister "tehcir" ister "göç", Türk milleti döneminin şartlarında gereğini yapmış, en azından son yurdumuzun yüzyılını teminat altına almıştır. Soykırım yalanına bel bağlayanların ne söyleyip neyi, nasıl karara bağlayacakları artık milletimizin umurunda değildir.

Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti'nin üzerine bina edildiği parlamenter sistemi kötüleyenler, ilk defa, ilk Meclisi özde hazmedemeyenlerdir. Rejim ve sistem değişikliği teklifi, Türkiye Cumhuriyeti'ne sivil mahiyetli bir darbe olup aynı zamanda ilk Meclisi yok etme, sayma teşebbüsüdür. Türkiye'nin kurulması ve kurtulmasında, ülkemizin yabancı taassuptan çekilip çıkarılmasında tek güç tamamı tamamına büyük Türk milletidir.

Şu günkü ortamda ihtiyacımız olan husus, ilk Meclisin mücadele iradesi, zorluklara dayanma ve üstesinden gelme kabiliyetidir. Bunu gerçekleştirdiğimiz takdirde, 1920 yılının yoklukları ile isli gaz lambalarının aydınlattığı, teneke sobaların ısıttığı, mekteplerden sıraların getirildiği ilk Meclisin Ulus semtindeki aziz hatıraları işte o anda gerçek değerini ve yerini bulacaktır.

Değerli milletvekilleri, milletimizin egemenlik yetkilerini doğrudan doğruya eline aldığı 23 Nisan tarihi, aynı zamanda sevgili çocuklarımız için de bayram olarak kutlanmaktadır. Bu vesileyle bütün çocuklarımızın bayramını kutluyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle egemenliğin aziz milletimiz tarafından kullanılmaya başlandığı 23 Nisan 1920 tarihinin 95'inci yıl dönümünün hayırlara vesile olmasını Allah'tan niyaz ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisini bize emanet eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, ilk Meclisin tüm mebuslarını, kurucu kahramanlarını ve vatanımızın selameti için canlarını seve seve ortaya koyan muhterem şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Konuşmama son verirken ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi ve muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından ayakta alkışlar)